TMY ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerine Dur Demek İçin!..
![]() |
- FÜSUN ERDOĞAN - |
Her on yılda bir devlet, gazetenin Yayın Yönetmeni olan İbrahim (Çiçek)’i tutukladığı için Akocan da çok erken tanışmıştı hapishanelerle.
Yine böyle bir süreçten geçiyordu çekirdek ailemiz… Ve nedense o günlerde Aktaş gazeteye yazmayı bırakmıştı.
Önce yazmamasına gerekçe olarak derslerini göstermişti. Üzerine gidip, yazması için ısrarımı sürdürdüğümde ise, çocuk aklıyla öyle bir yanıt vermişti ki, şaşırıp kalmıştım!..
Oğlumun “Gazeteye yazayım da, beni de babam gibi tutuklasınlar mı?” sözlerini, o yaştaki bir çocuğun anlayacağı dilden açıklamak bana zor gelse de, o çoktan kararını vermişti!
Küçük bir çocuğun gözünde bu ülkede gazetecilik yapmanın çok tehlikeli olduğu gerçeğini silmem gerekmiyordu elbette.
Akocan’ın kafasını karıştırmak yerine “Çocuk Köşesi”ne yazmamasını kabullenmek daha doğru gelmişti bana.
Oğlum ise, çok temel sorularına kendince yanıt bulamasa da, yaşadıklarımızdan yola çıkarak, bir doğruya ulaşmıştı.
Bu ülkede gerçekleri söyleyen ve yazanların yolu tıpkı baba ve annesi gibi sık sık işkenceli gözaltılardan ve sorgusuz sualsiz, hiçbir maddi kanıta dayanmadan yıllarca hapis yatmaktan geçiyordu.
Öğretmeninin istediği otobiyografide, babasına dair kurduğu cümlelerde:
Onu çok sevdiğini ama hapiste olduğunu… Ancak, babasının hırsız ya da katil olmadığını… Sadece insanların mutlu yaşamasını isteyen ve bunu niçin çalışan bir gazeteci olduğunu… Babasının insanlar için güzel şeyler yapmasına rağmen neden cezaevine konulduğunu anlayamadığını yazmıştı.
1990’lı yıllarda, küçük bir çocuğun gözünde bile (çocuk aklıyla özgür basında çalışmak ile bir medya tekelinde çalışmak arasındaki büyük farkı çözememiş olsa da) bu ülkede gazetecilik yapmanın her zaman çok meşakkatli bir iş olduğu gerçeğinin altını çizmek istedim bu anımla…
Çocuklar o yaşlarda genellikle büyüdüklerinde anne ya da babalarının mesleğini tercih ettiklerini söylerler ya!
Akocan’ın yaşadığı kaybetme korkusu da, gözünü öyle korkutmuştu ki!
Benim ve babasının güzel şeyler yaptığımızı söylese de; ayrılıklar, gözaltı, hapishane gerçeğinden yola çıkarak, büyüyünce gazeteci olmayacağını o günlerde ilan etmişti…
1990’lı yılların sansür-sürgün (SS) kararnameleri o yıllarda özgür basını hedef tahtasına oturtmuştu.
Gazeteler, kitaplar, dergiler koyu bir sansüre tâbi tutulmuştu. Bu saldırıdan matbaalar da nasibini almıştı.
Yazıişleri müdürleri, haberi yapan muhabirler, köşe yazarları onlarca, hatta yüzlerce yıla varan hapis cezalarıyla…
Gazete, dergi, yayınevi sahipleri milyarlarca liraya varan para cezalarıyla…
Onlarca gazeteci faili belli cinayetlerde katledilerek yıldırılmaya çalışıldı!..
Her sayısına toplatma çıkarılan sosyalist basının bürolarındaki yayınlara el koymakla kalmayıp… Basın bürosu polisleri erinmeden merkezi yerlerdeki gazete bayilerini ve kitapevlerini dolaşarak toplatma kararı olan yayınlara el koyup emniyete götürüyorlardı.
1990’ların ikinci yarından itibaren, muhalif radyo ve yerel televizyonlara üst üste aylarca, yıllarca kapatma cezası verip; bir de sahip, yayın yönetmeni ve programcıları DGM’ye şikayet ediyordu RTÜK!...
Yine de bu koyu sansür ve hapis cezalarına rağmen, o yıllarda muhalif, özgür basın çalışanı gazeteciler olarak böylesine kitlesel bir kıyıma uğramamıştık!
Her ne kadar hükümetin başı ve bakanları, Cumhurbaşkanı tutuklu gazeteciler sorununda cümle kurmak zorunda kaldıklarında…
Bizleri “terörist”, “terör örgütü mensubu” ilan etmekte hiçbir sakınca görmeyip, gerçekleri inkar edip, katletmeye çalışsalar da!..
Bizzat devlet terörüne uğrayan gazeteciler olarak; ucube, faşist Terörle Mücadele Yasaları sayesinde hapishanelerde çoğalmaya devam etsek de; başımız dimdik gerçekleri söylemeye ve yazmaya devam ettik / edeceğiz!...
Burada esas mesele 2006 yılından beri yürürlüğe koydukları TMY ile bir gazeteci kıyımının AKP Hükümetince hayata geçiriliyor olmasıdır.
Bu kıyımı iki biçimde gerçekleştiriyorlar:
Özgür basına ve çalışanlarına yönelik saldırı malum!
En kötüsü de AKP Hükümetine ve Erdoğan’a yönelik en küçük eleştiri yöneltenlerin bile tepesinde TMY’yi sallayarak daha beter bir kıyım gerçekleştiriyor olmalarıdır…
Yani tam bir kişiliksizleştirme, yandaştan öte onursuz, yalaka bir basın ve gazeteci tipi yaratıyorlar!...
Tutsaklığımın 6. yılındayım… Ve benim gibi onlarca meslektaşım aynı durumda.
Daha bu sabah saat 05.30’da AKP Hükümeti’nin DGM’lerden bozma özel yetkili ağır ceza mahkemeleri bir rekora imza attılar…
Tam 35 arkadaşımız tutuklandı!...
Özgür Gündem, DİHA başta gelmek üzere, BirGün çalışanı ve Kürt medyasına haber yapan muhabirlerin, gazetecilerin, köşe yazarlarının aylarca, belki de yıllarca sürecek tutsaklıkları başladı…
Haftalarca önce, yine bir KCK operasyonu adı altında yaptıkları gözaltı ve tutuklama saldırısına binaen Bianet’te “Şimdi sıra herkeste!” diye yazmıştım.
Sahiden sözün hükmünü yitirdiği bir süreçten geçiyoruz…
Gazetecilere Özgürlük Platformu ve platform bileşeni gazeteci meslek örgütleri ile sosyalist basın başta gelmek üzere…
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD)’nin TMY ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması için başlattığı kampanyayı sahiplenerek büyütmenin, tek yürek, tek ses olmanın, sokağın dilini konuşmanın zamanı çoktan geldi… Hatta geçti bile!...
Bunun için; bütün ilerici, demokrat, yurtsever, sosyalist parti ve örgütleri, meslek odaları, kitle örgütleri, sendika, konfederasyon ve platformları bu kampanyayı sahiplenerek, büyütmeye çağırıyorum.
Ancak böyle bir kampanya ile bu topyekûn saldırıya dur diyebiliriz… TMY ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerini tarihin çöp sepetine fırlatıp atabiliriz!...
Aksi takdirde, Alman Papaz Martin Niemöller’in; “Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim. Sendikacıları götürdüklerinde sustum. Ben sendikacı da değildim. Sosyalistleri içeri aldıklarında sesimi çıkarmadım. Ben sosyalist değildim. Yahudileri tutukladıklarında sustum. Çünkü ben Yahudi değildim. Beni götürdüklerinde, geride artık karşı çıkabilecek kimse kalmamıştı” sözlerini sık sık tekrar etmek zorunda kalacağımızı hatırlatmama gerek var mı?!
(24 Aralık 2011)
Füsun ERDOĞAN
Kandıra 2 No’lu T Tipi Kapalı
Cezaevi
D-6 Koğuşu
KOCAELİ
YORUM YAZIN