Hrant İçin...
![]() |
- GÖZDE DEMİREL - |
Sadece bir kez uzaktan görmüştüm Hrant Dink’i. Öldürüldüğünü duyduğum o kış günü ise tek hayali bir gün gazeteci olmak olan bir üniversite öğrencisiydim. Yıllar boyu farklı medya organları için ama en çok kendim için Agos’un önünde üşüdüm. Soğuktan çok zihniyetin ahlaksızlığından…
Defalarca röportaj yaptım Hrant Dink davasının avukatlarıyla. Nedim Şener’le uzun uzun konuştum bir devlet cinayetini nasıl açığa çıkarmaya çalıştığını. Nice kez haberlere “yazmaya çalıştım” dava sürecinde yaşanan tutarsızlıkları, gizlenmeye çalışan delilleri ve elbette ödüllendirilmişçesine kariyer basamaklarını ilerleyen sorumluları… Yazdım demiyorum elbette “yazmaya çalıştım.”
Ne ben, ne de benden çok daha fazla bu davanın en azından “adaleti” sağlaması için çalışan onca kişi yapamadık. Başaramadık. Adaletsizlik yine bildiğini okudu. Rakel Dink “bir çocuktan bir katil yaratan zihniyeti” suçlamıştı ya o zihniyet kana bulanmış ellerini bir kez daha bir kez daha gösterdi. Belki biz adalet için bu dönemeçte yargının adil olmasını başaramadık ama o da “adaleti arayanları” susturmayı başaramadı…
Beş yıl boyunca Agos’un önünden hemen her geçişimde ve elbette her o kadar “19 Ocak”ta kulaklarımda çınladı o güzelim Ermeni Halk ezgisi, şimdi de her satırda zihnimde yankılanıyor. “Sareri Hovin Mernem”. Ermenice “dağların rüzgarına öleyim” demek. Öyle içten öyle gerçek ki bu sözler. Çünkü bizim dağlarımız insan öldürür. Bizim topraklarımız ayrımcılığı sever ve dağ gibi dümdüz ovalarda yükselen herhangi bir şeye tahammül edemez. Ne bir sese, ne bir düşünceye…
Hrant Dink öldü. Bundan 5 yıl önce öldürüldü. Ama biz her ne kadar “zihniyeti” öldürmeyi başaramadıysak o da bizi pes ettirmeyi başaramadı. Zaten elimizde tek kalan da bu değil mi, yenilsek bile “adalet” için yeniden yenilmeyi göze alabilme azmi… Beckett’in dediği gibi “Denedin yenildin, olsun yine dene yine yenil daha iyi yenil!”
Dünyanın bir ucunda Şili diye bir ülke vardır. Hani Pinochet darbesinin ardından özgürlük şarkıları söyleyen Victor Hara’yı tutuklamak yetmez önce gitar çalan elleri sonra dili kesilir ardından öldürülür. Yine de sesi kesilmez. İşte o ülkenin başka ünlü ozanı Pablo Neruda yazar gün gelir Uğur Mumcu haykırır ya: Ölü, yiğit, gölge ve buz/ Ne varsa tohuma dururlar yeniden/ ve halk toprağa gömülü tohuma durur bir yerde/ Biz halkız yeniden doğarız ölümlerde…
* antidepressan.com
YORUM YAZIN