Header Ads

En Güçlü Silahımız Gerçeklerdir

- MUSTAFA GÖK -
AKP iktidarı kendisine muhalif tüm kesimlere yönelik baskılarını her gün biraz daha artırıyor. Birçok kesimi sindirip susturdu. Kendi politikalarına yedekledi… Bu saldırılarda en etkili kullandığı araç basın. Artık saklama, gizleme ihtiyacı dahi duymadan, medya patronlarını hizaya çekip, neyi, nasıl, ne kadar yazacaklarına, kimi işten çıkarıp kimi alacaklarına kadar belirliyorlar. Basın üzerindeki sansürün, gazeteciler üzerindeki baskının en yoğun olduğu dönemlerden biri yaşanıyor.

Ele geçirdikleri onlarca gazete, televizyon kanalı aracılığıyla, yalanlarla halkın gözünü boyayıp bilinçlerini bulandırıyorlar. Gören göze yalan kâr etmez. Ama bunlar gözümüzün içine baka baka gerçekleri çarpıtıyorlar… Her gün on binlerce gazetelerini bedava dağıtıyorlar. Çünkü halkın gerçekleri görmesini, bilmesini istemiyorlar. Kör, sağır ve dilsiz olsun, dostunu düşmanını bilmesin istiyorlar… Başka türlü ülkemizin emperyalist tekellere parsel parsel satılmasını; milyonlarca işsizi, açlığa-yoksulluğa mahkûm edilenleri; Deniz Feneri yolsuzluklarını; depremlerde enkaz altında, soğukta binlerce insanımız ölürken deprem yardımlarını, yıllardır deprem vergisi adı altında toplanan on milyonlarca lirayı nasıl iç ettiklerini anlatamazlar… Ortadoğu halklarının katledilip, ülkelerin işgal edilmesinde oynadıkları emperyalizmin işbirlikçi rolünü anlatamazlar… Libya’yı, Suriye’yi anlatamazlar. Yalanları, sansürleri bu yüzden…

Ellerindeki devasa medyanın gücüyle her şeyi ters yüz edip istediği gibi gösterebiliyorlar. Parasız eğitim hakkını istemeyi, füze kalkanı değil demokratik lise istemeyi, hatta adalet istemeyi bile suç olarak görüp, göstermeye çalışıyorlar.

Teslim alıp susturamadıkları devrimci, sosyalist basına ise baskı ve terörün her türlüsü meşru görülüyor. Sadece şu örnek bile baskının, sansürün boyutlarını göstermeye yeter: Yürüyüş dergisinin 180 sayısının 168’ine dava açılmış; 88 yazıya örgüt propagandası yapmaktan; 51 yazıya “suçu ve suçluyu övmekten”; 14 yazıya “örgüt açıklamalarını yayımlamaktan” dava açılmış. Yüzlerce yıl hapis cezası, on binlerce lira para cezası isteniyor.

Yürüyüş dergisinin 6 çalışanı bir yıldır tutuklu, halen mahkemeye bile çıkarılmış değiller… Tek suçları; baskılara, sansüre boyun eğmeyip gerçekleri halka ulaştırmak... Bedelsiz mi olacak bu? Söylediğimiz, yazdığımız her şeyin bedellerini göze alarak söylüyor, yazıyoruz. Bedellerini de ödüyoruz zaten. Bizim en güçlü silahımız gerçeklerdir.

Dışarıda kendisine sunulanı; sorgusuz, tartışmasız, eleştirisiz doğru-gerçek olarak kabul eden bir halk yaratılmaya çalışılıyor. Hapishanelerde ise zaten “suçlusun, teröristsin”; hiçbir hak ve özgürlüğün yok, verilenle yetin, itiraz etme, boyun eğ, otur oturduğun yerde deniliyor.

Sansürcü-yasakçı mantık her yerde aynı... Dışarıyla tek bağımız olan mektuplarımız ve aile görüşlerimiz de her fırsatta türlü gerekçelerle gasp ediliyor. Haberleşme ve görüşlerden mahrum bırakma cezaları da sansürün bir başka boyutu. Şu an “gereksiz yere marş söyleyip slogan attığımız” gerekçesiyle verilmiş olan “1 ay haberleşmeden men” cezası nedeniyle bu yazıyı Tutuklu Gazete’nin yayımlanacağı 10 Ocak tarihine kadar ulaştıramayacağım kaygısını yaşıyorum.

Mektuplarımız, makalelerimiz, araştırma-inceleme yazılarımız, kitap-roman, anı-öykü vs. çalışmalarımız karalanıyor, sansürleniyor, hatta komple imha ediliyor… Yasal bir engel, toplatma-yasaklama kararı olmamasına rağmen dergilerimiz, gazete ve kitaplarımız “sakıncalı” denilerek verilmiyor… Baskılar, tehditler, yasaklar, sansür ve cezalar “ıslah” etme amaçlı kullanılıyor. Dışarıdaki sansürcü-yasakçı anlayıştan ne farkı var?

Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde açıldığı günden bu yana “Vız Gelir” adlı aylık mizah-karikatür dergisi çıkartıyoruz. Tüm nüshaları elle yazılıp, çizilen ve çoğaltılan bu dergi, “özgür tutsakların” yaratıcılıklarının, azim, irade ve kolektivizminin en güzel örneklerinden birisi. Her sayısı ortalama 100 sayfa olan Vız Gelir dergisinin bu ay 132’nci sayısı çıktı. Bu politik mizah dergimizin neredeyse hiçbir sayısı sansürlenmeden çıkartılmadı dışarıya. Hemen her sayısında onlarca sayfası sansürleniyor. Dışarıdan ne farkı var?

Yasaklara, sansüre karşı içeride-dışarıda yine en güçlü silahımız gerçekler ve haklılığımızdır. Nerede olursak olalım, gerçekleri anlatma suçunu işlemeye devam edeceğiz…


Mustafa GÖK
Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi
B1-6-53 Koğuşu
ANKARA

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.