Header Ads

Bize Gücünüz Yetmez


- HATİCE DUMAN -

Yıllar önceydi… Gündem Gazetesi’nin Kadırga’daki bürosu yerle bir edildiğinde üniversitenin merkez kampusunda “Bize Gücünüz Yetmez” diye haykırmıştık. O günlerde çarmıha gerilmiş bir ülkenin çocukları olarak yüreğimizin gözüyle bakmaya başlamıştık dünyaya. Gerçekler asla moloz yığınlarının ya da hapishane duvarlarının ardında kalmayacaktı ki, hakikatin bu inatçılığı adımlarımızı hızlandırmıştı, gazete bürolarına doğru. Yıllar sonra Atılım Gazetesi’nde çalışmaya başladığımda, umuda doğru koşuşun bu kadar kolay olmadığını görecektim. Gösterilerde objektiflerimize, kalemlerimize uzanan hunhar ellerin gölgesinde, inatçı ama olması gereken bir yürüyüştü bizimkisi. Arkadaşlarımız sömürgeci kirli savaş baronlarının namlularıyla katledilecekti sokak ortasında. Birbirimize yaslanarak, dayanışarak büyütecektik, yüreğimizin objektiflerini.

90’lı yıllarda, yasaların özgür basını susturamadığı yerde, bin bir türlü kontrgerilla yöntemlerini devreye soktular. Gerçeğin ışığını taşıyanlar, bu vahşet dolu tarihin bıktırıcı, yıldırıcı yöntemlerine aldırmadan koştular en zorlu haberlerin peşinden. Dağları tırmandılar, sokak savaşlarının arasından ulaştılar kaynağa. Hükümetlerin ‘medya toplantıları’, ‘sabah kahvaltıları’ adı altında medyayı hizaya soktuğu ya da teşvik kredileriyle sömürgeci kirli savaş arabasına bağladığı her dönemde; dimdik, onurlu duruşumuzu koruduk. Bugün böyle bir tarihin yapıcıları olarak yine buradayız.

AKP iktidarı, ucube bir demokrasiyle bu toprakları toplama kampına çevirmeye devam ediyor. Türkiye’nin partiler mezarlığı olduğu söylenir. Buna bir de gazeteler, gazeteciler mezarlığı eklenmek isteniyor. Böyle bir mezarlığın üzerinde tepinerek savaş tamtamlığı yapanların unuttuğu çok önemli bir şey var: gerçekler asla toprağın altında kalmaz. Filiz filiz büyüyüp koskoca, köklü bir hakikat ağacına dönüşür. Ne hemen her gün kan, zulüm kusarak kimlerin gözaltına alınıp tutuklanacağını liste liste jurnalleyen, şatafatlı ama bir o kadar fosseptik çukurunu andıran basınınızın gücü yeter bu hakikat ağacını devirmeye; ne de katilin ve katledilenin, ezenin ve ezilenin birbirine karıştırılarak korkunç bir manipülasyon örneğiyle kendini var eden medyanızın gücü yeter bizi yok etmeye. AKP iktidarına secde etmiş ‘haber’ kuşaklarının içinden fırlayan Ağır Ceza Mahkemeleri, savcıları ve FBI özentili polislerinizin de gücü gerçekleri karartmaya yetmez. Belli ki, medya-polis-yargı üçgeninde sesimizi tabutluklara gömmeye yeminlisiniz. Ama DİHA’nın, Özgür Gündem’in, Etik Haber Ajansı’nın, Demokratik Modernite’nin, Azadîya Welat’ın, Etkin Haber Ajansı’nın çalışanlarının evleri ve büroları basılıp darmadağın edildikten sonra nasıl bir dayanışma halesiyle sarıldığını görmüyor musunuz? Siz saldırdıkça sosyalist, demokrat birçok gazeteci, aydın, sanatçı ve akademisyen Özgür Gündem Gazetesi’ni çıkararak dayanışmanın güzel bir örneğini sunmadılar mı? Özgür basın çalışanları gece gündüz demeden İstanbul Emniyet Müdürlüğü binası önünde nöbete durmadılar mı? Bizim gücümüzün azalacağını düşünmüştünüz ama şimdi dayanışma ağıyla korkusuzca kapınıza dayanıyoruz. Evet, çaresizsiniz ve şimdi bizden daha çok korkuyorsunuz.

Zorlu zamanların her anında objektiflerimizi, kalemlerimizi hakikatin umutlu baharlarından damıtmaya devam edeceğiz. Doğmamış çocukların ana rahminden bakışını hunharca karartmanıza izin vermeyeceğiz. Kazan Vadisi’nde çocukluğumun doyumsuz elma kokusunu kana bulayarak gerçeklerin kayalıklar altında saklanmayacağını artık bilmelisiniz. Bilmelisiniz ki, bin yıldır üzerine zulüm kustuğunuz halkın çocukları ve onların emekçi kardeşleri; inkarcı, sömürgeci düzeninizin kodlarını deşifre ederek tüm dünya halklarına duyuracaklardır. Yıllar önce ölüm tarlalarına çevirdiğiniz toprakların üstüne şimdi toplama kampları inşa ederek sesimizi kilitlemeyi başaramayacaksınız. Ve korkuyla açamadığınız asit kuyularında çürüyen bizim bedenimiz değil, sizinki olacak. Gazetelerimizi barut kokusunun, F-16’ların delici sesinin gölgesinde en ücra köşelere taşıyan çocuklarımızın gülüşündeki umudu anlamanızı hiç beklemedik. Ama görmelisiniz ki, o çocuklar şimdi büyüdü ve Beşiktaş’taki polis otosunun camından hâlâ uslanmaz gülüşlerle zaferin resmini çiziyorlardı bize. Size ise aynı kare içinde yüzünüzü kapatarak, bir utanç deryasında yok olmanın temsiliyeti düştü.

İşte şimdi nereye kadar baskı, işkence, asimilasyon, inkâr iklimi… Nereye kadar gözaltı merkezleriniz, hapishaneleriniz… İşte biz buradayız, yüreğimizdeki objektiflerle dünyayı görüyor ve her gün gerçeğe dokunuyoruz. Haydi bunu da gözaltına alıp toplama kamplarına tıkın, tıkayabiliyorsanız! Hakikat ağacını buduyorsunuz. Ancak unutmayın ki, ağaçlar budandıkça gürleşir, dallanır, budaklanır. Onun için “Bize Gücünüz Yetmez!”


Hatice DUMAN
Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi
A-8 Koğuşu
KOCAELİ

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.