Header Ads

Susurluk Zirvesi'nin Tutanakları 15 Yıl Sonra Ortaya Çıktı

3 Kasım 1996 tarihinde meydana gelen Susurluk kazası, devlet-mafya-siyaset ilişkilerini açığa çıkardı. Kaza, 1990 ile başlayan karanlık dönemi aydınlatabilecek nitelikteydi. Kazadan 1,5 ay sonra konu devletin zirvesinde gündeme geldi.

22 Aralık 1996'da Çankaya'da yapılan toplantıda, "Devletin içinde kontrolsüz güçler"in varlığı ortaya konuldu. Ancak bu kontrolsüz güçlerin açığa çıkarılması, sorumluların yargılanması için hiçbir girişimde bulunulmadı.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında yapılan "Susurluk Zirvesi"ne, Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ile muhalefet liderleri Mesut Yılmaz, Deniz Baykal, Bülent Ecevit ve Muhsin Yazıcıoğlu katılıyor. Susurluk kazası sonrasında ortaya çıkan devlet-mafya-siyaset ilişkileri konuşuluyor. Toplantının 75 sayfalık tutanağı, yıllar sonra faili meçhullere ilişkin soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın dosyasına girmesiyle gün yüzüne çıktı.

Radikal gazetesinin ulaştığı "Susurluk Zirvesi"nin tutanaklarında, çarpıcı değerlendirmeler yer alıyor.

ERBAKAN: BU NASIL BİR ŞEBEKE?

Erbakan, MİT, jandarma ve Teftiş Kurulu raporları ışığında yaptığı konuşmada şöyle diyor:
"Devletin içinde kontrolsüz güçlerin ortaya çıktığı kanaatindeyiz. Şimdi bu raporlar içerisinde çok büyük önemi olan dosya MİT'in incelemeleridir. 58 kişiyi bize bildirmişlerdir. Bu 58 kişinin içinde 29'unun bizim dosyalarımızda bilgileri vardır. 16'sı hayattadır. 13'ü hayatını kaybetmiştir. Geriye kalan 29 kişi hakkında ise dosyalarımızda bilgi yoktur. 'Araştırılması gerek' dedikleri insanlar hakkında dördünün politikacı, dördünün işadamı olduğunu isimleriyle bize bildirdiler. Beşinin asker, 13'ünün emniyet mensubu, 14'ünün ülkücü mafya mensubu olduğunu yazmışlar. Sekizinin ise bilinen eroin kaçakçısı olduklarını yazmışlar. Bu yumağın içerisindeler diyorlar."

Erbakan, MİT'in incelemeleri hakkında bilgi verirken değerlendirmelerini şöyle sürdürüyor: "Şimdi bu incelemenin arkasından kendileri şunu söylüyorlar. Sedat Bucak'ın Ankara'daki kumarhanelerden haraç topladığına dair bir iddia var."

Erbakan, Susurluk çetesi ve bağlantılarına ilişkin şaşkınlığını da şöyle aktarıyor: "Kazada ölen Emniyet Müdürü Yardımcısı Hüseyin Kocadağ'ın olay tarihlerinde İstanbul'da sanıldığı halde aslında izinli olmadan görevinden ayrılmış olduğu tespit edilmiştir. Şimdi olay iki yönüyle mühim, birisi bu işle ilişkisi açısından, öbürü de bu varsayılan şebeke nasıl bir şebekedir ki, bir emniyet müdür yardımcısı hiçbir muamele yapmadan kendiliğinden il dışına çıkıyor?"

YILMAZ'DAN ÇİLLER'E: SİZ MÜFETTİŞ MİSİNİZ?

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Susurluk olayının üstünün örtülmeye çalışıldığını dile getiriyor: "Şimdi bu olayın üstünü örtmek isteyenler var. Demek ki bu olayın üstünü örtmek isteyenlerin hükümette de uzantıları var. Başbakan'ın verdiği yetki, araştırma, inceleme ve gerekirse soruşturma yetkisidir. Ama Başbakan bu yetkiyi verdikten sonra iki hafta sonra sanki müfettiş gibi çağırıyor İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazcıoğlu'nu. 'Anlat bakalım bildiklerini' diyor. Adam da anlatıyor. Ne Teftiş Kurulu'na bunu iletiyorlar ne de Teftiş Kurulu'yla görüştürüyorlar. Ne sorgulama yapıyorlar ne de ifade alıyorlar. Siz müfettiş misiniz Sayın Başbakan."

ÇİLLER'DEN ÇATLI SAVUNMASI

Susurluk kazasından hemen sonra "Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir" diyen Tansu Çiller ise kendisini şöyle savunuyor: "Ne demişiz, Çatlı'yla ilgili söylemişiz. Çatlı'yı tanımam, Çatlı suçlu mudur, değil midir, bilmem. Kimin nesi varsa ortaya çıkartılsın, sonuna kadar gidelim. Ama koskoca güvenlik kurumlarını terör mücadelesi yapılan bir ortamda, gölge altında bırakırsak yanlış yaparız. Çatlı suçlu mudur, değil midir bilmem. Ama bireysel varsa, toplu varsa gidelim. Ama koskoca bir teşkilatı ve devleti çökertmeyelim."

DEMİREL VE ÇİLLER SORUŞTURULMADI

Dönemin Başbakanı'nın "devletin içindeki kontrolsüz güçler" olarak tanımladığı kontrgerilla örgütlerine ilişkin bu kadar açık ifadelere rağmen, Susurluk kazası 15 yıldır aydınlatılamadı. Son olarak dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, geçtiğimiz günlerde 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karara itiraz edilmesi nedeniyle dosyanın zaman aşımından düşme ihtimali bulunurken, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakanı Tansu Çiller hakkında hiçbir soruşturma yürütülmedi.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.