Header Ads

'Kayıplar Da, Asker Tabutları Da Aynı Düzenin Acısı'

Cumartesi Anneleri 336. kez oturdukları Galatasaray Meydanı'ndan savaş son bulsun çığlığını yükseltti. Ramazan Bayramı'nın ardından gerçekleştirilen eylemde, kayıp yakınları bayramı yaşayamadıkları anlattı.

Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, "Gözümüz yollarda, kapılarda bir bayram geçirdik. Bu demek oluyor ki burada hiçbirşey değişmedi. Başbakan'ın durumu değiştirmeye niyeti yok. Başbakan 'benim dönemimde kayıplar olmadı' diyor ama o kendi döneminde olanları görmek istemiyor. O görmek istemiyorsa ona hatırlatırız" dedi.

'BİZ DE DİYORUZ Kİ GENÇLER SAĞOLSUN'

Artan operasyonlar ve ölümlere de dikkat çeken Yıldız, Türk anne ve babalarına şöyle seslendi: "Anneler babalar bakın! Benim artık savaşa gönderecek ne bir oğlum, ne de bir kızım var. Ama bu ölenler de, kaybolanlar da bir. Nerede bir acı oluyorsa bizim yüreğimize dokunuyor. Çünkü; biz acının ne demek olduğunu, özlemin, hasretin ne olduğunu biliyoruz."

"Vatan sağolsun" diyenlere karşı "gençler sağ olsun" diyen Yıldız, operasyonların durdurulmasını istedi. Yıldız, "Edirnekapılar açılmasın. Kandil'e barikat olalım, savaşları biz durduralım. Kaybolanlar da, kapınıza gelen tabutlar da aynı düzenin acılarıdır. Biz acılarımızı beraber haykırırsak acılar duracak. Belli ki bunlar kana doymuyor."

Samsun'da iki kardeşin, düğünden dönerken PKK'li sanılarak öldürülmesi olayını hatırlatan Yıldız şunları dile getirdi: "Ne demek oluyor? Siz kurşun yağdırma hevesinde misiniz? Acılara son vermek gibi bir derdiniz yok mu? Biz artık sus diyoruz, ne kayıplar ne askerler ne gerillar ölsün."

Bu insanlık mı? Bütün Müslüman ülkelerinde kan dövkülüyor? Bu Müslümanlık mı, insanlık mı? Biz insanlığa, insanlara, vicdanlara sesleniyoruz! Yeten artık dur diyoruz! Yazık değil mi bize. Biz hep özlemle, hasretle bayram geçirmek zorunda mıyız? Siz kimin bayramını kutladınız? Tabutların mı, kayıpların mı? Açlık, sefalet çekenlerin mi? İnsanlığı burada görün."

'NE ZAMAN ELEMİZDEN TUTTUNUZ?'

Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın eşlerine de seslenen Hanife Yıldız, "Sizler anasınız ne zaman elimizden tuttunuz?" diye sordu.

Başbakan'ın başka ülkelerdeki savaşın bitmesi için çağrılarda bulunduğunu hatırlatan Yıldız, "Başka ülkelerdeki savaş bitsin istiyorsunuz, onlara halkınızın sesini dinleyin diyorsunuz? Peki 16 yıldır neden bizi duymuyorsunuz? Duyarsızsınız, körsünüz?" şeklinde konuştu.

'OĞLUMU ASKERE GÖNDERMEYECEĞİM'

Abdurrahman Coşkun'un kardeşi Mukadder Coşkun da "Biz 16 yıldır bayram görmedik. Benim babam gözümüzün önünde öldürüldü, kardeşim kaybedildi" dedi.

Kandil'e yönelik hava saldırısına değinen Coşkun, savaş sonucu bir ailenin yok olduğunu hatırlattı ve "Ben yeni anne oldum ve bir oğlum var. Ben oğlumu kesinlikle askere göndermeyeceğim. Beni öldürseler bile oğlumun kardeş katili olmasına izin vermeyeceğim" dedi. Coşkun'un konuşması çevredekiler tarafından alkışlarla karşılandı.

'BU NASIL BAYRAM?'

İsmail Bahçeci'nin kardeşi Umut Bahçeci, Ramazan Bayramı dolayısıyla bayramlaşıldığını, Somali'ye yardım götürüldüğünü, Libya'ya dair adımlar atıldığını, Suriye'deki savaşa dair birşeyler yapıldığını söyledi.
Bahçeci, şöyle devam etti: "336 haftadır burada oturuyoruz, mübarek Ramazan Bayramında bir tane kayıbımız çıkmadı. Nasıl bir mübarek Ramazan? Nasıl bir bayram? Biz 336 haftadır acı çekiyoruz. Hepimizin birer yakını yok oldu. Kimilerinin cansız bedeni bulundu ama bir çoğunun nerede olduğunu bilmediğimiz bir süreçteyiz."

BİZİM KAYIPLARIMIZ NASIL BULUNACAK?

Umut Bahçeci, Başbakan'a seslendi ve "Somalili, Suriyeli, Libyalı mı olmak lazım? Bizim kayıplarımız nasıl bulunacak?" dedi.

İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklama yapan Deniz Buse Kağın ise "336. haftamızda yetkililere sesleniyoruz; akan gözyaşarından, yüreklerimizi yakan kandan ve yaşamını yitiren genç bedenlerden bu devleti yönetenler sorumludur. Barış istiyoruz çığlığına kulak tıkayıp, yollara dökülenlerin gaz bombalarıyla, ölümlerle karşılanması bu devletin ayıbı olarak tarihe geçecektir. 336. haftamızda, operasyonlar durdurulsun, artık bu savaş son bulsun çağrımızı yineliyoruz" dedi.

AYDIN ESMER NEREDE?

Kağın, 1999 yılında gözaltında kaybedilen Aydın Esmer'in dosyasını açıkladı.
Aydın Esmer, 11 Eylül 1999'da Kulp Jandarma Komutanlığı'ndan izin alarak kaybolan katırını aramak için Bingöl'ün Muş Kızılağaç köyüne gitti. Korucubaşı Sıracettin Zengi ve Ali Aslan isimli köylünün evinde olmak üzere 3 gün sonra bu köyde kalarak katırını aradı.
Kızılağaç köyüne gidişinin 3. gününde akşam 18.30 sıralarında eşi Fatma Esmer ile telefonda konuşarak katırı bulamadığını, eve döneceğini söyledi. Ancak Aydın Esmer evine bir daha dönmedi.
Bu olaydan 19 gün sonra gözaltına alınarak bırakılan Aydın Esmer'in kardeşi Necat Esmer ve amcasının oğlu Nusret Esmer, Kızılağaç köyüne gelerek Korucubaşı Sıracettin Zengin ile görüştüler.
Zengin, "14 Eylül'de sabah 06.30'da köyden eve gitmek üzere ayrıldığını, ancak aynı gün saat 16.00'da korucular olarak Şenyayla bölgesine operesyon düzenlediklerini, bu sırada bölgede ayak izlerine rastladıklarını, kendisinin ayakkabısını giydiğinden izlerin Esmer'e ait olduğunu anladığını" aktardı.
Zengin'in bunu belirtmesine rağmen Kızılağaç karakolundan takviye kuvvet istenir ve iki gün süren operesyon gerçekleştirilir.
Ailenin OHAL Valiliği'ne başvuruları sonuçsuz kalırken karakol komutanı, "O teröristti bu yoldan gitti, eğer sen de öyleysen aynı yoldan gidersin" yanıtını verdi. İç hukuk yollarını tüketen Esmer ailesi davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdı.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.