Header Ads

Ayvansaray Halkı 'Dönüşüme' Direnmeye Kararlı

Haliç kıyısında surların kenarında bir mahalle Ayvansaray. Bütün herkesi bir telaş almış. Ama öyle diğer insanlar gibi Ramazan, bayram heyecanı değil onların telaşlarının nedeni. Onların telaşı bayram sonrası gelecek yıkım.

Ayvansaray'da yıkım haberini aldıktan sonra yola düşüyoruz. Mahallenin eski dokusu çok kalmasa da yine de o nostaljik havası içimizi ısıtıyor. Karşımıza çıkan ilk dükkana girip yıkım olan bölgeyi soruyoruz ve "Yıkım kararı geldi, burada büyük oyunlar var" diyen Şadan Arkanlı sorularımızı yanıtlamaya başlıyor.

'FATİH BELEDİYESİ'Nİ AŞAR'

Doğma büyüme Ayvansaraylı olan Şadan Arkanlı, 75 yaşında. Kendi evinin yıkım bölgesine girmediğini ancak kısa zaman sonra oralara da göz dikileceğini anlatıyor.  Arkanlı: "Kampüs gibi bir bölge. Sadece Fatih Belediyesi değil Büyükşehir Belediyesi'nin de içinde olduğu oyunlar var. Burada birşey tasarlıyorlar. Bir ara 'üniversite yapılacak' deniliyordu. Sonra ondan vazgeçildi, 'eski İstanbul evleri' diye bir proje ortaya attılar, onu da bıraktılar, şimdi 'yenileme alanı' duyorlar. Bir ara Belediye kendisi alıp istimlak edecekti. Mahkemelik olunca belediye vazgeçti. Araya ileride Şener Petrol diye bir şirket var o girdi ve bütün binaların yüzde 80'ini topladı. Geriye kalan yüzde 20 direndi, vermedi. Şimdi bayram ertesi yıkım başlayacağı söyleniyor."

'ZENGİNLERE PEŞKEŞ ÇEKİLECEK'

Orada yapılan yıkım ve yeni projelerin ardından mahellinin geri kalanının da yıkım için hazırlanacağını anlatan Şadan amca, "Yıkım başlayıp 'iyi şeyler' yapınca tabiki sıra buraya gelecek. Buranın halkı fakir bir halk, tabiri caizse onların hepsi şutlanacak. Burası zenginlere peşkeş çekilecek olacak olan o. Sulukule gibi olacak. Benim evim biraz daha yukarıda ama inanıyorum ki bana da sıra gelecek. Gelememesi mümkün değil."

'Siz çocukken buralar nasıldı?' diye soruyoruz o da anlatmaya başlıyor 40'lı yıllardaki Ayvansaray'ı: "Yukarıda 20 aile falan vardı. Şimdi bir apartmanda 20 aile var. Eskiden aşağıda kundura dükkanımız vardı. Türkiye'nin sanayisi bu bölgede toplanmıştı. Sırayla fabrikalar vardı. Her fabrikada 300- 500 kişi çalışıyordu."
Ayvansaray'da şimdilerde lokanta işleten Şadan amca, kimsenin pek uğramadığını belirtiyor ve "Şimdi biz burada lokanta çalıştırıyoruz ama kimse yok. Bir öğlen vakti o zaman ne yemek kalırdı ne de birşey" diyor.

YIKIMLARLA DEĞİŞEN BÖLGE

1986 yılında fabrikaların yıkıldığını ifade eden Şadan Arkanlı, "Bir de aşağıda deniz kıyısında Türkiye'nin en büyük kalafat yeri vardı. Bütün gemiler burada yapılırdı. Dolayısıyla orada da bin tane insan çalışıyordu, onlar da işsiz kaldı. Onlar da burada kalırlardı ve işlerinden olunca burada ayrılmak zorunda kaldılar. Burada yaşayan insanların profili değişti. Dalan, oraları yıkıp kaldırdı, orada iş kalamayınca buralar ölü bölge oldu" şeklinde anlatıyor.

ESKİDEN ERİK BAHÇELERİ VARDI ŞİMDİ...

Geçmiş günlere hasret kaldığı her halinden belli olan olan Arkanlı, devam ediyor o günleri anlatmaya: "Eskiden herkes birbirini tanırdı, ben şimdi apartmanımdaki komşumu tanımıyorum. Şimdi olan bu. Şimdi kimse kimseyi tanımıyor. Can ciğerdik bütün mahalle. Ben ufak çocukken erik çalarken yakalandık. Bahçivan yakaladı, bizi karakola götürecek. Kadının biri gördü beni 'bu Hayriye hanımın oğlu' dedi. Eskiyle şimdi arasında çok büyük fark var. Eskiden erik bahçeleri vardı, artık onlar da yok."

Fener- Balat tarafında bir yenileme projesi yapıldığını anlatan Şükrü amca, "Buranın durumu farklı, burası bir nevi peşkeş. Fakirlik diz boyu olan bir yer. Büyükler ölünce çocuklar evleri tamir edemedi. Evler çok kötü olunca yoksullar oturmaya başladı" dedi.

İNCİR AĞACI ALTINDA SON GÜNLER...

Mahallenin yıkım için gün sayan sokakları arasında dolaşmaya devam ediyoruz ve bahçesindeki incir ağacının altında oturan Şükriye teyzenin konuğu oluyoruz. Ağzımızdan çıkan yıkım sözcüğüyle konuşmaya başlayan Şükriye teyze, "Ben burada kiracıyım, ev sahibi sattı, parasını da aldı. Ev sahibim bize birşey yapmadı ve sadece sattığını bildirdi. Kimisi gelip 'TOKİ evlerine yazılın' diyor ama TOKİ evlerini de ne zaman verinler bilmem. Ben TOKİ evlerini de karşılayamam. Ben doğru konuşurum. Yalan konuşmam TOKİ'ye ödeyecek param yok. Bizim bir emekli maaşımız var, onunla karşılayamam, yalan söylemiyeyim" diyor.
Eşinin emekli maşı ile geçinmeye çalıştıklarını, yıkımın bayramdan sonra gerçekleşmesi durumunda gidecek yerlerinin olmadığını ifade eden Şükriye teyze, 40 yıldır aynı evde oturduğunu, ömrünün burada geçtiğini anlatıyor ve "Buradaki ilişkiler çok güzeldi, buranın komşuluğu vardı. haftada birgün komşuda toplanırdık, çok güzel anlaşılırdık. Ama şimdi komşuluk kalmadı" diye ekliyor.

BELEDİYEDEN BASKI VAR

Ömrünün geçtiği bahçede son günlerini yaşadığını ifade eden Şükrüye teyze, anlatmaya devam ediyor: "Ne yaparız bilmiyorum. Bir yol bulunsa bari. Bir otel olacağı söyleniyor. Buradaki insanlar artık buradan bir karış toprak bile alamaz. Ben olsam satmazdım ama kiracıyım. Birkaç ev satılmadı. Ama baskı var belediyeden. Kara kara düşünüyorum, nereye gidicem diye. Para yok ki ev tutayım. Biz şimdi 500TL'ye ev tutsak, elektrik, su ve telefon da eklenince geriye 100 lira kalıyor. Ne yapalım o parayla?"

KEDİ YAVRUSU GİBİ...

"Bizi kedi yavrusu gibi sokağa atacaklar" diye yakınan Şükriye teyze, çözüm önerisinde de bulunuyor: "Madem buraları yıkacaksınız. Madem bu ülkenin belediyesi var, bize TOKİ'den ev versinler, biz de kira öder gibi ödeyelim. Bunun yolu bu değil mi? Kedi yavrusu gibi sokağa atıyorlar. 'Turist çekelim' deyip devlet para kazanmayı biliyor ama devlet vatandaşını nasıl sokağa atıyor? Bu müslümanlığa sığar mı? Allah'tan reva mı? İnsanlarını düşüneceksin. İnsanlık yolu budur."

BELEDİYE: YA SATIN YADA KAMULAŞTIRIRIM

Evlerinin hisseli olduğu ve diğer hisseleri satıldığı için kendilerinin de satmak zorunda olduğunu söyleyen kadınlar, "Belediye bize zorla sattırdı. 'Ben 10 kuruş veriyorum, satın, yoksa gelir zorla kamuaştırım' dedi. Sonra bir şirket çıktı ve gizliden gizliye ev sahipleriyle anlaşmaya başladı. Belediye başkanı yaptığı toplantıda, 'keşke evleri satmasaydınız, şimdi proje değişti, evleri yenilerdik' dedi. O zaman tersi yönde niye konuşuyorsunuz" diyor.

21 yıldır Ayvansaray'da oturan Sevim abla ise, ev sahibinin kendilerine 'ben evi satmadım' dediğini belirterek, "O öyle diyor ama ben bilmiyorum.Satılsa bile benim çıkacak durumum yok. Benim kocam 600 lira maaş alıyor, iki oğlum askerde. Ben ne yapayım?" diye soruyor.

EVİ ÜZERİME YIKSINLAR...

Şehriban İşbeceren ise, "Kiracı hakkı diye birşey var ama hani hak hukuk. Nereye çıkartıyor, beni gelsin üzerime yıksın. Öyle bir devlet öyle bir adalet varsa... Eşim 48 yıldır burada oturmuş. Gerekirse Avrupa mahkemesine gidecğiz. TOKİ'nin evi hazır değilse bize kira yardımı vermeleri gerekiyor" dedi.
İşbeceren, Sulukule'de benzer bir sürecin yaşandığını hatırlatarak, Sulukule için sunulan çözümün de yeterli olmadığını, taşındıkları evlerin şehrin dışında kaldığını, yakında bakkalın bile bulunmadığını belirterek, "Fakirleri şehrin dışına sürüyorlar" dedi.

YIKTILAR KARDEŞLİĞİ

Barınmalarına ilişkin bir çözüm bulunmadığı koşulda çıkmayacaklarını ifade eden Şehriban İşbeceren, "Çıkan yok. İlişkiler burada eskiden çok iyiydi, herkes kardeş gibiydi, herkes birbirine evini ve çocuğunu teslim ederdi. Yıktılar o kardeşliği" dedi.

Haber-Foto: Dicle Müftüoğlu-Mürsel Çoban/etha

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.