Header Ads

Hediye'nin Gözleri..

- HANDAN ÇAĞLAYAN -
‘‘Mahpusluk içinde mahpusluk çekiyorum. (…) Ben bir odaya değil ranzaya hapisim …” Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevi’nden yazdığı mektupta böyle diyor Hediye Aksoy. Şimdi 30’lu yaşların ortalarında olmalı ama hikayesi uzun. Önce en sondan başlayalım: 18 yıl ağırlaştırılmış hapis cezasına mahkum. Yıllar önce bir mayın patlaması sonucu iki gözünü kaybetmiş. Başka bir ifadeyle gözleri görmeyen bir hükümlü o. Dahası var, geçen yıl meme kanserine yakalandı. Cezaevinde gözleri görmeyen bir hükümlü kadın olarak meme kanseriyle mücadele ediyor.

İstanbul’da çeşitli gruplardan kadınlar, bağımsız feministler bir süredir Hediye Aksoy’un sağlık nedenlerinden dolayı tahliye edilmesi için kampanya yürütüyor, çok geç olmaması için çaba harcıyorlar. Çabaları yersiz değil, zira kanserle mücadelede zaman çok önemli.

Kadınlık durumu
Kendisiyle 2005’te Diyarbakır’da tanışmış ve uzunca bir röportaj yapmıştım. Hikayesi Mardin’in bir köyünde başlıyordu. 12 Eylül darbesinin ardından, köyün erkeklerinin toplandığı okul bahçesindeki tanıklıkları, Türkçeyle ilk karşılaşması, ne dediğini anlamakta zorlandığı bir öğretmenle geçen ilkokul yılları... Sonra, biraz daha büyüdüğünde farkına vardığı aile içi eşitsizlikler, sofraya önce erkeklerin oturduğu, kadınların insan yerine konmadığı dünya, özellikle yakın çevresindeki kadınların cehennemi yaşamı… Bu yaşama mahkum olmamak için çabalamış: Köyün, kadınlara yaşam hakkı tanımayan sınırlarının dışına çıkabilmek için kendince bir yol bulmuştu. Dedim ya hikayesi uzundu. Bu uzun hikayenin bir yerinde patlayan bir mayınla iki gözünü birden kaybetmişti. İlk gözaltına alınışını anlatırken, “Korucular hep göğüslerime vuruyorlardı” demişti. Kaçmaya çalıştığı kadınlık durumu, başka bir zamanda ve mekânda bir kez daha çıkmıştı karşısına.

Cezaevinde kadın tutukluların dayanışması, kaybettiği gözlerini geri getiremese de hayata yeniden tutunmasına yardımcı olmuştu. On parmak daktilo öğrenmişti örneğin. Bu sayede rahatlıkla bilgisayar kullanabiliyordu. Bir dizüstü bilgisayar edinir edinmez yazmaya başlamak istediğini söylemişti. Çok sayıda kitap okumuştu. Kendi gözleriyle değil tabii. Koğuş arkadaşları her gün sırayla kitap okumuşlardı ona. Edebiyata aşinalığı ortalama bir okurun çok üzerindeydi. Gözleri görmüyordu ama kendisini hiç de başkalarının bakımına muhtaç biri gibi hissetmiyordu. Kadın hareketinin gündemini yakından takip ediyordu. Yıllar önce terk ettiği o köye geri dönmeyi ise hiç düşünmüyordu. Kimsenin yardımına muhtaç olmadan yaşamak ve çalışmak istiyordu.

Güler Zere örneği
O röportajda, gözleri görmediği için hayata küsen, umutsuz bir kadın değil, gür ama sakin bir sesle tane tane konuşan, kendi ayakları üzerinde durmak, üretmek istediğini söyleyen güçlü bir kadın portresi çıkmıştı ortaya. Zorlukları yok değildi, vardı elbette. Köyüne geri dönmeyecekti ama kendi kendine yetebilecek bir hayat kurması da kolay değildi. Bedensel engeli olan her yurttaşın karşılaşabileceği “olağan” güçlüklerle o da baş etmek zorundaydı. Ama umutluydu.

Bir daha karşılaşmadık. Uzun bir aradan sonra, geçen yıl cezaevine girdiğini duydum. Meme kanserine yakalandığını ise İstanbul’daki kadın örgütlerinin basına yansıyan dayanışma kampanyasından öğrendim. Kadınlar, İstanbul’da yaptıkları basın açıklamasında yüzde 85 engelli ve kanser hastası Hediye Aksoy’un Ceza İnfaz Kanunu’nun 16. maddesi gereği tahliyesini talep ediyorlardı. O da cezaevinden gönderdiği mektupta, mahpusluk içinde mahpusluk çektiğini söylüyordu.

2005’te röportaj yaptığım sakin kadından daha farklı bir Hediye vardı yazdığı mektupta. Telaşlı bir ruh halini yansıtıyordu satırları. Bunun nedenini anlamak elbette zor değil. Cezaevinde kanser deyince ister istemez akıllara Güler Zere geliyor. Tedavisi yerli yerince yapılmadan geçen her dakikanın ne anlama geldiğini o da biliyor olmalı.

Cezaevlerinde halen 112’si ağır olmak üzere toplam 226 hasta tutuklu ve hükümlü var. Cezaevi koşullarında tedavi olması mümkün olmayan tutukluların serbest bırakılması için gereken prosedür ise ağır işliyor. Öyle ki bazen çok geç oluyor. Güler Zere gibi. Onun için tahliye kararı çıktığında çok geç olmuştu. Hediye için öyle olmasın.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.