Header Ads

Erkeklerden Alacaklıyız

Başbakan “Kadın ve erkek haklar düzeyinde eşit olabilir ama yaradılışları farklı” diyerek kadınla erkek arasındaki ‘özsel’ farklılığın, onları eşit olmaktan uzaklaştırdığını söylemiş oldu. Bu söylemin kime fayda sağladığı açık: Erkeklere ve sermayeye.
Son dönemde devlet ve sermaye grupları tarafından dillendirilen “kadın istihdamını artıracağız” vaatlerinin gösterdiği üzere artık ücretli emek piyasasına çıkmak, kadınların da ‘hakkı’ ya da sermayenin ucuz, güvencesiz çalışmayı kabul edecek kadınların emeğine ihtiyacı var! Zaten erkeklerle ‘eşit değiller’, onların evde bakacak kocaları, çocukları ve hatta hasta, yaşlı yakınları var. Bakım işlerinin bu şekilde ‘doğallaştırılarak’ kadınların üzerine daha da kolay yıkılmasından yarar sağlayan sermaye de kadın işgücüne olan talebini onlar için sunduğu ‘fırsatlarla’ karşılamanın yollarını çoktan bulmuş gibi. Kadınların ev içindeki sorumluluklarını yerine getirirken ücretli çalışmalarını da mümkün kılan esneklik uygulamalarının kadın istihdamını artırma söylemiyle birlikte gündeme gelmesi tesadüf değil. Nitekim Torba Yasa taslağında da bizim için öngörülen çalışma biçimi “evden”, “uzaktan”, “çağrı üzerine” çalışma. Aslında, çoğunlukla birbiriyle uyumlu işleyen kapitalizm ve patriyarka, iş ve aile yaşamını uyumlulaştırma politikalarıyla, kadınların hem evde harcadığı karşılıksız bakım emeğinden hem de ücretli emeğinden yararlanılmasını meşrulaştırıyor.
Muhafazakâr neoliberal politikaların taşıyıcısı AKP hükümeti de bazı kadınların kamusal alana çıkmasına yönelik politikalar üretirken -ki bunu hem ‘türban’ tartışmalarında hem de kadın istihdamını artırma söyleminde görebiliriz- değişen sosyal güvenlik yasalarıyla tüm kadınları aileye bağımlı hale getiriyor.

Erkekleri değiştirme gücü için
Biz feministler, kadınların ev dışına çıkabileceği yolları açan politikaları yeterli görmüyoruz. Evet, kadının işgücü piyasasına çıkması, güçlenmesi için önündeki engellerden birini aşması demek. Ancak, sadece kamusal alana çıkmak ya da istihdama katılmak yeterli değil, kadınların kurtuluşu için önemli olan cinsiyetçi iş bölümünün ortadan kalkması ve kadının aileden bağımsızlaşması.
Sosyal hak mücadeleleri, patriyarkal kapitalist sistemin çelişkilerini yumuşatıyor ve sistemi pekiştiriyor gibi görülebilir. Ancak, kadınların ev içi emeğini gören sosyal hak mücadeleleri, bir yandan kadınları ev içinde güçlendirmeyi, bir yandan da ücretli emeğe katılım koşullarını sağlamayı önüne koyabilir. Ev emeği-ücretli emek kıskacında sıkışan kadınları erkeklere karşı güçlendirerek bu kıskacı gevşetebilir, kadınların dönüştürücü özneler haline gelmesine katkıda bulunabilir.

Devletten ve sermayeden talep
Çeşitli örnekleri Türkiye’de de uygulandığı üzere, bakım hizmetinin ev içinde kadınlar tarafından verilmesinin doğal ve hatta ‘kutsal aile kurumu’nu korumak için gerekli görülerek, bunun için devlet tarafından ödeme yapılmasının bazı sakıncaları var. Yardım tarzı ödenekler verilirken, bu işleri kimin yaptığı, bunları yaparken harcadığı emeğin karşılığını alıp almadığı ve bu güvencesiz çalışmanın kadını ne kadar güçlendirdiği sorgulanmıyor. Oysa kadınların ev içinde harcadıkları emeğin karşılığında, tam zamanlı ev kadınları için emeklilik, ücretli çalışanlar içinse erken emeklilik talebi, bütün kadınların ev içinde harcadıkları emeği görünür kılarak bunun karşılığının bir ölçüde ödenmesini gündeme getirdiği ve kadının bağımsız olarak kullanacağı bir hak olduğu için anlamlı. Bunun yanında, kadının ev içinde harcadığı emeğin karşılığını hesaba katan bir nafaka ücreti de, kadının kocasından boşanmasını kolaylaştıracağı için kocası karşısında güçlenmesi açısından önemli.
Fakat dönüştürücü etkisi olabilen bütünlüklü politikalar ancak ev emeğinin farklı yollarla tazmin edilmesine yönelik talepler, kadınların işgücü piyasasına katılımını kolaylaştıracak, sermayeye yönelik taleplerle birleştiğinde mümkün olabilir. İşe başvururken, çalışırken ve mesleki eğitimde pozitif ayrımcılık ve kadın kotası; çocuk bakım hizmetinin ücretsiz olarak devlet tarafından, kadın-erkek toplam çalışan sayısına göre açılan işyeri kreşleri aracılığıyla, çalışan sayısının az olduğu durumlarda da mahalle kreşlerine destek şeklinde sermaye tarafından karşılanması; annelik izni yerine devredilemez babalık izni taleplerinin hepsi bir arada karşılandığında kadınların güçlenmesinin yolları açılabilir. Gündemdeki tartışmalar üzerinden somutlaştırdığımızda, Torba Yasa’da eşleri doğum yapan memurlara verilen 10 günlük ücretli ve 24 aya kadar ücretsiz izin, yetersiz bir politikadır. Kadın-erkek çalışanların ücretsiz izin sürelerinin eşitlenmesi değil ücretli izin sürelerinin eşitlenmesi ve bunun ebeveynler arasında devrinin mümkün olmaması gerekir ki, erkekler de çocuk bakımı sorumluluğunu alsınlar. Tüm bunların yanında, devlet ve sermaye destekli ücretsiz kreşlerle birlikte -ki yasada esamisi bile okunmuyor- kamusal bakım merkezlerinde velilik görevlerini erkeklerin yerine getirmesi şartı, bu merkezlerde erkeklere zorunlu bakım eğitimlerinin verilmesi ve erkek çalışan sayısının artırılması da bakım emeğinin cinsiyetini ortadan kaldırmaya fayda sağlayabilir.

Alacakları tahsil etmek
Bütün bu talepler cinsiyetçi iş bölümünü sınırlandırabilir ancak onu tamamen ortadan kaldırmak için yeterli değil. Özel alanda erkeklere karşı verilecek mücadele kadınların güç kazanmalarıyla birlikte bireysel olarak da verilir. Ancak özel alan politiktir dediğimizde, burayı sadece kadın ve erkeğin bireysel alanı olarak görmediğimizi de söylemiş oluyoruz. Tüm bu taleplerin karşılandığı durumda, kadınlar şimdiye kadar erkekler için harcamış oldukları emeğin hesabını sorma gücünü kendilerinde daha rahat bulabilecektir. Ve o zaman, itham edildiğimiz gibi eşitsizliği tersine çevirmek için değil ama şu ana kadar yaptıklarımızın yerine sayılması için biz de, “Erkeklerden alacaklarımızı tahsil edene kadar ev işi yapmayalım!” diyebiliriz.

ÖZLEM KAYA: Sosyalist Feminist Kolektif üyesi

haber: yazı ilk olarak radikal iki de yayımlanmıştır.(09.01.2011)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.