Header Ads

Hasta Tutuklu Macit Öztürk Göz Göre Göre Hayatını Kaybetti

Bir hasta tutuklu başka bir tutuklunun ölüm haberini nasıl verir. Dursun Kaş kaldığı hastanenin mahkum koğuşunda hayatını kaybeden tutuklu Macit Öztürk'ün çektiği çileyi anlattı.
Hasta tutukluların serbest bırakılması için yapılan tüm girişimler sonuçsuz kalırken, hasta tutuklular ya ölüm sınırında tahliye ediliyor ya da Macit Öztürk gibi...
Türkiye cezaevlerinde Güler Zere, Cahit Durmaz ölüme tahliye edilen isimlerden sadece ikisi. İsmet Ablak, Resul Güner, Abdullah Akçay ise onlar kadar şanslı değildi. Hastanelerin mahkum koğuşlarında, 4 metrekarelik, güneş görmeyen, hava almayan bodrum katlarındaki odalarda hayatlarını kaybettiler.
Cezaevlerinde hala 96 hasta tutuklu aynı sonla yüz yüze yaşıyor.
Onlardan biri olan 59 yaşındaki Macit Öztürk, bu "sonla" geçtiğimiz aylarda sessiz sedasız karşılaştı. Mahkum koğuşunda kan kusarak hayata gözlerini yuman Macit Öztürk'e vedalaşma hakkı bile tanınmadı.
Bir hasta tutuklu, aynı hastanenin mahkum koğuşunda kaldığı, orada tanıştığı ve ölümüne tanıklık ettiği başka bir hasta tutukluyu anlattı.
Ankara Numune Hastanesi mahkum koğuşunda kalan Dursun Kaş, gönderdiği mektupta, Macit Öztürk'ün son dakikalarını şöyle anlattı:

SÜREKLİ KAN KUSUYORDU

"17 Eylül 2010 tarihinde akşam saatlerinde yanımıza Macit Öztürk adında adli bir mahkum getirildi. 59 yaşında olduğunu ve astım hastası olduğunu belirtti. Ancak sürekli kan kustuğunu görünce, gelen sağlıkçılara durumu anlatıp, tüberküloz olup olmadığını sorduk. 'Yok' dediler.
İlk bir saat içinde önce oksijen, sonra peş peşe 3 poşet serum ve 3 poşet de kan verildi. Bunlar o kadar hızlı veriliyordu ki neredeyse 3 poşet kan 10 dakika içinde bitti. Kan verildikten sonra daha kötü kusmaya ve titremeye başladı. Ondan sonra da bir ağrı kesici yapıldı ve bir daha da sabaha kadar gelip soran olmadı. Acılar içinde kıvrandığını sık sık tükürüp kan kustuğunu, kusmalarla beraber ölü ciğerlerinin koptuğunu görünce sık sık kapıya vurup, gelip müdahale etmelerini istedik. Sabaha kadar en az 10-15 kez kapıyı dövüp gelip müdahale etmelerini söylememize rağmen doktorlar gelmediği gibi, sağlıkçı da mazgaldan bakıp geri gitti.
Sabah kontrole gelen sağlıkçılara neden gelip ilgilenmediklerini sorduğumda, biri, 'Numara yaptığını hasta adamın öyle yumruğunu sıkamayacağını' söyleyip gitti.

CENAZESİNİ İKİ SAAT ALMADILAR

Yaklaşık 1 saat sonra, Macit kalkıp lavaboya gitmek isterken düştü. Kafasını herhangi bir yere çarpmadı. Biz kaldıramadığımız için hemen kapıyı dövüp sağlıkçıyı çağırdık. Durumunu biliyor olmalılar ki hemen hasta bakıcılarla geldiler. Onlar da durumunun iyi olmadığını söyleyip sağlıkçıyı çağırdılar. Aradan 5 dakika geçmemişti ki 'ölmüş' dediler. 'Doktor gelip bakacak' diye eklediler ve gittiler. Ama doktor gelmedi. 2 saate yakın ölüyü yanımızda beklettikten sonra alıp götürdüler.
Ertesi gün, aynı sağlıkçıya, 'Hani numara yapıyordu?' diye sordum. 'Adam zaten ölecekti yapacak bir şey yoktu, doktorlar bize bırakmıştı' dedi.
'Madem ölecekti niye buraya getirip sabaha kadar can çekişen bir insanı bize izlettiniz. Yoğun bakıma veya acile götürseydiniz. İnsan hayatı sizin için bu kadar basit mi?' diye sorunca; 'Yukarıda bize öyle söylediler' deyip gitti.
Bir insan hayatına nasıl değer verildiğine ve hele de bu kişi mahkumsa bir hayvana verilen değerden farksız olduğuna bir kez daha tanık oldum!"
haber: fatma kelleci/etkin haber ajansı

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.