Acil Sorumluluk: Tutuklama Kararları Gözden Geçirilmeli
![]() |
- ORHAN GAZİ ERTEKİN - |
Ülkemizin yakın geçmişi dikkatle gözden geçirildiğinde, Türk siyasal tarihinin aynı zamanda bir siyasal yargılamalar tarihi olduğu açıklıkla ortaya çıkacaktır. Yıldız Yargılamaları, Kürt Mustafa Divanı, 1926 İzmir Suikastı Yargılamaları, 1944 Irkçılık-Turancılık Yargılamaları, 1961 Yassıada Yargılamaları, 1971 Sıkıyönetim Yargılamaları ve 1980 darbe yargılamaları vb gibi aşağı yukarı yüz yıldan fazla bir zamandan bugüne kadar gözlemlenen çeşitli büyük dava örnekleri, gerçekte, yalnızca Türk yargı tarihinin özgün ve özel tarihi duraklarını değil, Türk siyasal tarihinde de en baskıcı ve anti-demokratik dönemleri temsil etmektedirler.
Bu dönemler hem Türk yargısı hem de Türk siyasetinin ortak siciline uzun gözaltı ve tutuklamaların, eşitsiz ve adaletsiz duruşmaların, gerekçesiz mahkûmiyet kararlarının, ideolojik sorgulamaların, siyasal yargılamaların, baskı ve işkencelerin, sayısız yüz kızartıcı işlem ve eylemlerin yaşandığı bir dönem olarak kaydedilmişlerdir.
Yargıdaki gelenekler
Dönemin muktedirleri, yargıyı kendi egemenliklerini pekiştirme, muhaliflerini sindirme yolunda bir baskı aracı olarak kullanmışlardır. Bu nedenle, bugün, Türk siyasetinin olduğu gibi Türk yargısı da yurttaşların hak ve özgürlüklerinin ciddi tehlikelere maruz bırakıldığı ürkütücü bir tarihin sorumluluğu altında bulunmaktadır.
Yine bugün de halkımızın hak ve özgürlüklerini tehlike ve tehditlere karşı sağlamlaştırmak, pekiştirmek için acil bazı görevlerle karşı karşıya bulunuyoruz. Bu noktada, yargının yukarıdaki tarihi geçmişini yeniden hatırlamamıza neden olan çeşitli yargı gelenekleri ve anayasal kurumların gözden geçirilmesi sorumluluğu altındayız. Bu yargı geleneklerinden en acil sorun oluşturan noktalar ise birbirine bağlı ve birbirini besleyerek zuhur eden özel yetkili (görevli) ağır ceza mahkemeleri ve tutuklama geleneğidir. Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, 1973’ten beridir faaliyette olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin bir mirasçısı olarak bugüne değin hukuk aleyhine gelişen bir uygulama ve pratikler toplamı yaratmış, bu haliyle hukuk içinde hukuk dışı bir kültür alanı doğurmaya devam etmektedir. Bu mahkemeler nedeniyle anayasal geçerliliği olan hukuk devleti ilkeleri çifte bir geçerlilik kazanmakta, kendine has kültürel refleksler geliştirmekte, bu haliyle devlete muhalif grup ve kesimler için bir ‘özel birlik’ biçimine dönüşerek hem yargı içi kültürü hem de ülke içi demokratikleşme sürecine karşı başlı başına bir tehlike halini almaktadır.
Yargıda demokratikleşme bayramı olsun
Bu itibarla, demokrat yargı olarak, toplumumuzun sınıfsal, etnik, kültürel, dinsel, dilsel bütün farklılıklarını kucaklayan ve farklı kesimler arasındaki güç ilişkilerini hukuksal bir eşitliğe taşıyan yeni bir yargı kültürü için iki acil çağrıda bulunma zorunluluğu hissediyoruz. Bu ilk çağrımızın muhatabı, öncelikle mahkemeler ve özellikle CMK’nın 250. maddesi yetkisiyle çalışan Cumhuriyet Savcıları ve yargıçlarıdır.
Özel yetkili mahkemeler, fiili uygulamalar alanından hukuk alanına çekilmeli, kendilerine ait şedit uygulama ve pratiklerde temerküz eden bir kültürel yapı oluşturmaktan vazgeçmelidirler. Kendilerini devlete karşı işlenen suçlar nezdinde bir ‘özel birlik’ olarak üretmelerine ilişkin tüm zihinsel ve kültürel bağlardan acilen kurtulmalıdırlar.
Tutuklama vb gibi kişi özgürlüğüne sıkı sıkıya bağlı konularda yargı, kendi korkutucu-ürkütücü geleneğini bir hesaplaşma konusu olarak önüne almalı ve buna ilişkin yukarıda örneklerini saydığımız tüm o geleneklerden bir kopuş yaşamanın vaktinin geldiğini anlamalıdır. Bunun için ilk yol olarak ceza yargılamasında temel ilkenin ‘tutuksuz’ yargılama, istisnanın ‘tutuklu’ yargılama olduğu evrensel gerçeği dikkate alınarak genelde tüm suçlar bakımından ve özelde de ‘devlet aleyhine işlenen suç’ dosyalarında ‘düşman ceza hukuku’ anlayışı ile bakmaktan vazgeçmek olmalı ve özellikle ‘devlet aleyhine işlenen suçlar’ bağlamındaki tüm tutuklama pratikleri bir kez daha gözden geçirilmelidir.
* bu yazı ilk olarak 13 Kasım 2010 tarihli Radikal gazetesinde yayımlanmıştır.
YORUM YAZIN