Header Ads

Kamber Ateş Nasılsın?

- AYÇA SÖYLEMEZ -
Heyecanlandığınız şarkılar hangi dilde? En çok hangi dilde üzülüyor, küfür ediyor, seviniyor, espri yapıyorsunuz? Uzun süre yurtdışında kaldığınızda, etrafınızdaki konuşmalar ‘gürültü’ gibi gelmiyor mu bazen?

Türkiye’de anadil serbestîsi tartışması bugün başlamadı, kurulduğundan beri var. Ama tartışmanın duyulur olması yeni. Tartışmanın hamasi nutuklarla boğulmaya çalışılmasına ise süre biçemiyorum. O yüzden belki de bildiğimiz şeyleri tekrarlamak pahasına, ben de katılıyorum tartışmaya.

Anadilde eğitim talebinin dillendirilmesinin üzerinden onyıllar geçmişken, Kürt Eğitim ve Dil Hareketi’nin (TZPKurdî), BDP’nin de desteğiyle okulların açıldığı 20-25 Eylül tarihleri arasında Kürtlere çocuklarını okula göndermeme çağrısı yapmasıyla bir kez daha ‘hatırladık’ rafa kaldırılan sorunu. 

SADECE BABAANNENİN DİLİ OLSAYDI BİLE

Bir arkadaşım, Kürtçe için, “Babaannemin anlamadığım dili” demişti. Öyleyse şuradan başlayalım: “Dillerin yeniden hayata dönüşü ve dilleri yeniden hayata döndürenler konusunda 1966 yılında yayınlanan öncü çalışmasında, Amerikalı dilbilimci Einar Haugen şöyle yazıyor: “Bu tür hareketlerin, kendi halkının yaygın tatminsizliklerinin üstesinden gelen tek bir inanmış kimseye kadar takip edilebileceği neredeyse bir kural olarak ortaya çıkmaktadır. Dili ihmal edilmiş bir gruptan çıkan bu tür reformcular, dillerinin varlığını yeniden inşa etmek konusunda sıklıkla sadece entelektüel bir motivasyondan daha fazlasına sahiptiler. Onlarınki grubun genel özgürleşmesine bir katkı, bir isyan aracı ve bir birlik sembolü oldu.” Modern zamanların gerçekten sıra dışı sosyolinguistik olaylarından birisi olan İbranicenin yeniden doğuşu açısından, bu niteleme Eliezer Ben-Yehuda için kesinlikle doğrudur.” (1)

Bu sözleri, İbranice’nin ‘yeniden doğuşu’ olarak tanımlanan tarihini anlatan bir makaleden alıntıladım. Makale, Eliezer Ben-Yahuda’nın İbranice’yi bir ülkenin dili yapma çabasını ve başarısını anlatıyor. O dönemde, Filistin’deki Yahudiler, anadilleri olarak çoğunlukla Arapça, Rusça, Yidiş gibi diller konuşuyor, İbranice de yazı dili olarak ya da kutsal metinlere ulaşma aracı olarak kullanılıyordu. Hatta anadili modern İbranice olan ilk kişi, Ben Yehuda’nın oğlu Itamar Ben Avi’ydi. 

Yine aynı makaleden şu kısımlarda da “anadil-eğitim” konusu açıklanıyor: “Ben-Yehuda’nın İbraniceyi yeniden canlandırmak için kat ettiği bütün adımlar içinde, “Okulda İbranice” açıkça en önemli olanıydı ve Ben-Yehuda bunu gerçekleştirdi. Henüz yurtdışındayken yazdığı ilk makalelerinde, Rusçanın Rusya’da okullarda eğitim dili olarak kullanılması yoluyla Rusçayı anadil olarak kullanmayalar dahil olmak üzere gençlik arasında nasıl kökleştiği üzerinde durmuştu. Aynı ilkeden hareketle, Ben-Yehuda hahamların ve öğretmenlerin İbraniceyi, Filistin’deki Yahudi okullarında hem dini hem dünyevi bütün konularda eğitim dili olarak kullanmaları gerektiğini savundu.”

Modern İbranice, 1921 yılında İngiltere yönetimindeki Filistin’de ve 1948 yılında kurulan İsrail Devleti’nde (Arapça ile birlikte) resmi dil olarak ilan edildi. (2)

Bunları neden yazıyorum?

Biraz daha baştan almalıyım bu sorunun cevabını vermek için. Kürtler’in anadilde eğitim talebinin bu şekilde bir kez daha gündeme gelmesiyle, ulusalcıların tepkisi bir yana, Türkiye, Kürt meselesinde çoğunlukla yaptığı gibi yine tek vücut oldu ve bu talebin ‘imkânsızlığını’ kanıtlamaya koyuldu. Argüman hazır: “Kürtçe eğitim dili olmaya müsait değil.” (Dünyada bu fikir sanki ilk kez bu ülkede, bu zamanda ortaya atılıyor gibi, Türkiye’de bir ‘icat’ yapılacakmış gibi)

Yoktan var olan demeyeceğim ama günlük hayatta ve bilimde bir varlığı olmayan İbranice’nin, şu anda ‘ileri-geri’ paradigması içerisinde hiçkimsenin geride kaldığını iddia edemeyeceği İsrail’in resmi dili olması ve ülkede herkesin bu dilde bilim yapması; Kürtçe gibi yüksek nüfuslu bir toplum tarafından kesintisiz kullanılagelmiş, İngilizler’in bile kolay okuyamadığı Shakespeare’dan çeviri yapılmış bir dilin eğitim alanında da belli bir zaman çaba ve emek harcandıktan sonra rahatça kullanılabileceğinin kanıtıdır. Ayrıca iş ‘bilim dili’ konusuna geldiğinde, aynı çabanın Türkçe için de gösterilmesi gerekir, eksiklikler ortada.
Türkiye okullarında egemen dilin İngilizce olmasını ya da ülkede eğitimin nasıl baş aşağı gittiğini uzun uzun anlatmama gerek yok. Vodvilden farksız ‘tartışma programlarında’ ya da internet medyalarında zaten yazılmış olanları da tekrarlamayacağım. Maksat, politikacıları ya da kanaat önderlerini ikna etmek değil. O nedenle, “Kürtçe’nin kursta öğretilmesi’ gibi işlerliği olmayan, ayrıca hukuki ve toplumsal olarak yanlış bir önerinin neden yanlış olduğunu da anlatmayacağım. Gültan Kışanak bu teklife kısaca güzel bir yanıt verdi zaten:
“BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, grup toplantısında yaptığı konuşmasında, Başbakan Erdoğan’ın ‘TRT 6’da var, nankörlük yapmasınlar’ şeklindeki sözlerine yanıt vererek, “Sayın Başbakan siz anadilinizi kursta mı öğrendiniz? ‘Git kendi cebinden para ver dilini öğren’ demek bu halka yapılacak en büyük hakarettir. Bunu kabul etmiyoruz” dedi.” (3)

KÜRTÇE EĞİTİM ZATEN VERİLİYOR

‘Biz’ burada deveye hendek atlatmaya çalışırken, Avrupa’daki Kürtler kendi dillerinde eğitim alıyor, kendi anadillerinde okuyor, yazıyor, öğreniyor. Örneğin İsveç’te, devlet resmî olarak okul öncesi dönem, temel eğitim ve liselerde Kürtçe dersi veriyor. 

“İsveççe bilmeyen ya da İsveççe ile kendini iyi ifade edemeyen yüzlerce öğrenci, matematik, kimya, fizik, coğrafya gibi dersleri kendi anadillerinde alıyor. Bu, Kürt çocukları için de geçerli.” (4) Keza Kürdistan Özerk Bölgesi’nde de Kürtçe, eğitim dili olarak kullanılıyor. (Bu arada, kullanılmaktan ısrarla imtina edilen bu isim, Türkiye’nin diplomatik olarak tanıdığı Irak Devleti’nin anayasasında resmi olarak yer alır.)

Demem o ki, Kürtçe dünyanın birçok farklı coğrafyasında zaten bir ‘eğitim diliyken’, İsrail örneğinde olduğu gibi bir dil eğitim dili haline getirilmişken/getirilebiliyorken, bu aslında tartışma konusu edilmeyecek bir hak iken ve en önemlisi, Kürtçe eğitim konusunda en önemli yeri de çocukların psikolojisi tutuyorken, kendini buna ‘izin verecek’ konumda görenlerin itirazları iyice manasız bir hal alıyor. (Tabi benim için, çoğunluk diktasına biat edenler için değil)

Çocukların ruh dünyalarını 7 yaşından itibaren alt üst eden dil engelini, ‘İki Dil Bir Bavul’un yönetmenleri Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy de anlattı, ‘orada’  çocuk olanlar da. Ben yaşananları onlardan daha iyi anlatamayacağım için kaldığım yerden devam ediyorum.

Bunun yerine, ‘bölge’nin eğitimde başarısızlığını diline pelesenk edip bunun sebebini bir saniye olsun düşünmemişlerin itibar edeceklerini bildiğim, Kanadalı bilim insanı Jim Cummins’ten alıntı yapacağım: “Anadilde eğitim, sadece anadilin gelişmesine değil, öğrencilerin okul başarısının yükselmesine de yardım eder.” (5) 

Bianet’in yazdığı, UNESCO’nun 2003 tarihli bülteninde de görüldüğü üzere, anadile eğitim ve başarı arasında doğrudan bir ilişki var: “ABD’de, George Mason Üniversitesi'ndeki 1985’ten başlayarak 23 ilkokulu 15 yıl boyunca izledi. Her altı müfredattan dördü, kısmen öğrencilerin anadillerinde uygulandı. Araştırmaya göre, on bir yıllık öğretimin ardından akademik başarıyla anadilde eğitim görme arasında doğrudan bağ var. Ortaöğretimde en başarılı olanlar, iki dilde eğitim görenler.” (6)

YA KELLESİNİ KESERSİNİZ YA DİLİNİ

Anadilde eğitimin önünü hukuki yollardan kesmeye çalışanların sarıldığı gerekçe de, Kürtlerin azınlık statüsünde olmadığı. İşlerine gelen uluslar arası anlaşmaları kabul edenlerin bu savına Faik Bulut tamamen farklı ve üzerinde düşünülmesi gereken bir sistematikle karşılık veriyor. Bulut, Kürtlerin hukuki olarak kabul edilmeseler de sosyolojik olarak azınlık olduklarını, egemen ulusun bir unsuru olmadıkları için bunun geçerli sayılabileceğini, bu şekilde yapılacak bir sosyolojik tanımlamayla anadilde eğitimin Kürtlerin hakkı olduğunu söyledi, CNNTürk kanalında katıldığı Tarafsız Bölge programında. (7)

Kardeşim Hrant Dink’in şimdi hatırlanması daha manidar olan bir cümlesi var, 7 yıl önce Anadil Eğitim Sempozyumu’nda kurduğu:

“Ben kendi çocuğumla Ermenice konuşmaya çalışıyorum, Türkçe'ye çeviriyor hemen. İlginç bir şey. Nedir bunun sebebi? Belki biraz sizin canınızı sıkacak bir cümlemi söyleyeceğim ama bunun sebebi şu olabilir; bir halkı yok etmek isterseniz iki şekilde yok edebilirsiniz. Ya kellelerini kesersiniz bitirirsiniz o işi, ya da ona dilini kullandırtmazsınız. Onu bitirirsiniz o zaman.”(8)

Son olarak, bilenler biliyor, 12 Eylül’ün işkencehanelerinde yaşanan bir olayın adıdır: “Kamber Ateş nasılsın?” Görüş gününde “Türkçe konuş çok konuş” yazılı tabelanın altında birbiriyle ancak bakışlarıyla konuşabilen anne-oğulun hikâyesi. Adına kitap yazılan, film çekilen hadiseyi burada tekrarlamayacağım ama bir hakkın, egemen ulus tarafından lütfedercesine sunulup sunulamayacağının tartışılması bile, bu olaydan ileriye bir arpa boyu yol gidilmediğini de (ya da ancak o kadar gidildiğini) gösteriyor. Egemen bilinçaltı değişmeden, egemen dilin değişmeyeceği ortada. Ama neyse ki tartışmanın iki tarafı da farkında; hakkın verilen değil alınan olduğunun.

Kaynaklar:

(1) Jack Fellman, “Eliezer Ben-Yehuda ve İbranicenin Yeniden Doğuşu (1858-1922)”, Sanal Yahudi Kütüphanesi http://www.kolkhoba.org/makaletrk4.htm
(3) “Kışanak: Erdoğan Türkçe'yi kursta mı öğrendi” http://www.firatnews.nu/index.php?rupel=nuce&nuceID=25741
(4) “İsveç’te öğren anadilini”, Şahin Bayar http://www.taraf.com.tr/haber/isvec-te-ogren-anadilini.htm
(5) “Bilingual Children’s Mother Tongue: Why is it important for education?”, Jim Cummins, http://inet.dpb.dpu.dk/infodok/sprogforum/Espr19/CumminsENG.pdf
(6) “Anadil Dışında Eğitim Dilin Yararsız Demek” http://bianet.org/bianet/insan-haklari/92329-anadil-disinda-egitim-dilin-yararsiz-demek
(7)http://www.haberiniz.com/index.php?option=com_content&task=view&id=19053&Itemid=172
(8) “Hrant Dink: Anadil Karın Gurultusudur Engelleyemezsiniz” http://bianet.org/biamag/diger/125179-hrant-dink-anadil-karin-gurultusudur-engelleyemezsiniz

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.