Anlatılan Senin Hikayendir*
Yeni sol arayışlarını; statüko, milliyetçilik, militarizm, liberalizm kavramları üzerinden yürütürken, “eski solu” unuttuk: Sınıf savaşını. Neyse ki hayat bize bunu uzun süre unutturmuyor, düzen bu oldukça da, temel sorunun, içinde yaşadığımız sınıflı toplum olduğunu unutmamız, imkân dahilinde değil. Hem Avrupa’da hem Türkiye’de, ezilenlerin sesi her şeye rağmen çıkmaya devam ediyor, meydanlar her şeye rağmen doluyor. Ve sermayenin kolluk kuvvetleri, sanıldığı üzere ‘yüksek Avrupa demokrasisi’ falan dinlemiyor, orada da polisin copu-biber gazı, üçüncü dünya ülkelerinde olduğu kadar can yakıcı. Sokağın sesi ne kadar yüksek ve ‘tehditkar’ çıkarsa, bastırmak isteyenlerin tepkisi de o kadar fazla oluyor.
Buraya nereden mi geldik? Türkiye’deki çalışanlara direnişi hatırlatan TEKEL işçilerinden. Geçen kışı Ankara ayazında geçiren TEKEL işçileri, bu kez daha çetin şartlarda mücadeleye hazırlanıyor: İstanbul’dalar. Hem sayıca daha azlar hem de savaşı değilse de muharebeyi kaybetmiş olmanın öfkesiyle dolular. Kaybeden aslında onlar değil, varoluş nedeni onların hakkını savunmak olan sendikaları. Onlar da Ankara’daki çadırlarını toplarken bunu söylediler zaten, kim duydu orası meçhul. Oysa ki, “anlatılan senin hikâyendir.”
ÇADIRLARDA IRK, DİN, DİL FARKI KALMADI
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi dâhiyane bir taktiğin cevval yürütücülerinin son kurbanlarından olan TEKEL işçileri, kendilerine biçilen rol için oyunbozanlık edince başlamıştı direniş. 4C gibi insanlık dışı ve sanayi devrimi öncesi şartları dayatan bir uygulamaya razı gelmeyen işçilerin çadırlarda başlattığı mücadele, farklı kentlerden gelen farklı işçileri bir araya getirdi. Ataerkil düzenin ezdiği kadınlar hayatlarında ilk kez erkeklerle konuştu, yan yana yürüdü, birlikte mücadele edebileceğini gördü, gücünün farkına vardı. Adıyamanlı Kürt işçiyle aynı demliği paylaşan Denizlili Türk işçi, resmi ideolojiyle şekillenen önyargılarından kurtuldu. Kadınla erkek, Türk’le Kürt, Sünni’yle Alevi hakları için omuz omuza mücadele etti. En temel hakları olan yaşam hakkı için, insanca yaşam hakkı.
Mücadele sürecini uzun uzun anlatmayacağım, biliyoruz zira. TEKEL işçilerinin mücadelesinin ayak oyunlarıyla nasıl bitirilmeye zorlandığını, mevcut sendikaların işçilerin önündeki en büyük engel olduğunu bize bir kez daha kanıtlayan olayları da gördük, izledik, biliyoruz. İşte tam da bu nedenlerle, Ankara’daki çadırlarını gözyaşlarıyla toplayan işçiler, arkalarına bakarak gittikleri evlerinden bir kez daha kalkıp geldi ve çadırlarını bu kez İstanbul, Levent’teki Tek-Gıda İş Merkezi önüne kurdu. Kendilerine karşı hükümetin safında yer alan onların direnişini hükümetten bile daha büyük bir korkuyla boğmaya çalışan sendikanın. Tam da doğru yerdeler şimdi.
İroniktir, Levent, kendilerini ücretli işçi olarak değil de çalıştığı şirketin hissedarı gibi gören, şirketi bir “Stockholm Sendromu”yla sahiplenen, büyük bir yanılsama içerisinde kendilerine biçilen rolü beyaz yakalarıyla oynamaktan zevk duyan aymaz kalabalığın da kümelendiği bölge. ‘Plaza’ çalışanları, hayatlarında belki de ilk kez karşılaşıyorlar bir hak arama mücadelesiyle. Belki de kendilerinin farkına varacak, ertesi sabah kapının önüne konduğunda o şirketin güvenliğini bile atlatamayacak olduklarının, o plazanın kapısının önünden bile geçemeyecek olduklarının farkına varacaklar, belki de biraz aşağılayarak biraz çekinerek baktıkları işçilerden bir farkları olmadığını görecekler?
TEKEL işçilerinin, neoliberal politikaların emrettiği üzere çılgınca devam eden özelleştirmelerin bir ayağı olan işçilerin sindirilmesi görevini layıkıyla yerine getiren sendikalardan alacağı var. Sendikalar, bu kez hesabı ödemeden kaçamayacak.
AVRUPA’NIN TÜM İŞÇİLERİ BİRLEŞİYOR MU?
Neoliberalizmin hem sosyolojik hem ekonomik etkileri Avrupa’yı da sardı, Türkiyeli ‘aydınların’ gözünde büyüttüğü Avrupa demokrasilerinin sırları döküldü. İki yıl önce Yunanistan’da polis kurşunuyla ölen Alexandros’un ardından yaşanan kalkışmanın, aslında büyük bir ateşin kıvılcımı olduğu şimdi şimdi anlaşılıyor.
Türkiye medyasında göremeyeceksiniz: Avrupa’nın birçok ülkesinde grev var bu aralar. Fransa’da, İspanya’da, Almanya’da insanlar sokakta, biber gazı yiyor, slogan atıyorlar. İşsizliğin hızla yükseldiği Güney ve Orta Avrupa ülkelerinde, hükümetler birer birer kriz tedbirleri adı altında ‘kemer sıkma’ politikalarını uygulamaya kalkınca orada da bıçak kemiğe dayandı. Grevlerin-eylemleri özetlemek gerekirse:
* Fransa’da emeklilik yaşının yükseltilmesini öngören reformun ardından grevler başladı. 22-23 Eylül’deki grevlerde okullar kapandı, havayolları ve demiryolları yarı yarıya çalışmaz hale getirildi. Fransa, İsviçre ve Almanya’daki sekiz rafineriye hizmet veren Akdeniz’deki liman 7 Ekim’de greve başladı. Grev hala sürüyor. Sendikalar diğer 3 limana da grev çağrısı yaptı. Enerji sektörü çalışanları da ulusal greve katılacaklarını açıkladılar. Hükümet, grevdeki Marsilya işçilerini, limanın geleceğini tehlikeye atmakla suçlayarak tehdit etti.
* Yunanistan’da 4-5 Mayıs’ta 48 saatlik genel grev yapıldı. Atina’da geniş katılımlı gösteriler düzenlendi. Emeklilik reformuna ve tasarruf tedbirlerine karşı çıkan halk, 29 Haziran ve 8 Temmuz’da parlamentoya yürüdü. 11 Eylül’de Selanik’te eylemler yapıldı. 21 Eylül’de kamyon şoförleri greve gitti, Atina’da iki anayolu kapatarak ‘hırsızlar, hırsızlar’ diye slogan attılar. 7 Ekim’de memurlar 1 günlük genel greve gitti.
* Portekiz’de, 29 Mayıs’ta eylemler düzelendi, sendika 24 Kasım için genel grev çağrısı yaptı.
* İspanya’da, 8 Haziran’da özel sektör çalışanlarının yüzde 75’inin katıldığı bir grev yapıldı. 30 Haziran’da metro çalışanları iş bıraktı. 29 Eylül’de, ülkede 8 yıldan sonraki ilk genel grev yapıldı.
* İtalya’da, birçok kentte 4 aydır süren eylemlerin sonunda bu ay içerisinde genel grev yapılması planlanıyor.
* Almanya’da, 12 Haziran’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yapılan en büyük kesintileri protesto eden binlerce kişi yürüdü. Dün de 60 bin demiryolu çalışanı Stuttgart kentinde eylem yaptı.
Ayrıca, İngiltere, İrlanda, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovenya’da binlerce kişi tasarruf tedbirlerini protesto etmek için sokağa döküldü, grevler düzenlendi. (1) Tüm bu eylemlerin bastırılmasında, polis biber gazı ve cop kullandı, yüzlerce insan hastanelik oldu. Hükümetler ve medya, greve gidenleri aşağıladı, tehdit etti, bizim de aşina olduğumuz klasik yöntemlere başvurdu.
KAPİTALİZMİN DEMOKRASİSİ BURAYA KADAR
Bozulan ekonominin gözden kaçan başka bir tehlikesi ise aslında tarihte ve özellikle Avrupa’da sık rastladığımız bir tepki doğurdu: Faşizm. Örneğin ırkçı Geert Wilders’in adı Hıristiyan ‘Demokrat’ olan partisinin desteğiyle, Hollanda’da hükümet kuruluyor. (2) İsveç’te aşırı sağ ilk kez meclise girdi, Demokrat Parti barajı aşıp 20 milletvekili çıkardı. (3) Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de Romanlara uyguladığı tehcirle aslında tam da kendinden bekleneni yaptı. (4)
(Bu aşırı sağcı-ırkçı partilerin seçtikleri isimler de bir postmodernizm ve kavramlar yazısının konusu olabilirmiş pekâlâ)
Liberallerin güvendiği dağlara kar yağdı. Sermayenin düzeni tekleyince hem toplumsal hareketlerin bastırılmasındaki ‘orantısız güç kullanımı’ hem de faşizm eski ve bilindik yüzünü Avrupa’da da gösterdi. Türkiye’deki liberallerin ütopyası olan Avrupa demokrasisi, zora gelince diğer bütün sermayedarlar gibi kendini korumak için her yolu deneyeceğini kanıtladı. Biz bunu zaten biliyorduk, Avrupa’nın gül bahçesi olmadığını, oradaki medyanın da grevleri, eylemleri, ‘huzuru bozdular’ diye tanımladığını, orada da hak ihlalleri olduğunu, fakirlerin-çalışanların orada da ezildiğini biliyorduk. Umuyoruz ki artık herkes görür, kapitalizmin demokrasisi olmadığını, ideal diye tanımlananın bile bu düzenin içerisinde, bu düzenle barışık olduğunu.
Fazla açıldım biliyorum, sınırları aşmaya gerek yoktu belki de, Levent’te bu ayazda direnen tek bir TEKEL işçisinin şu sözleri bile anlatırdı ya olan biteni:
“Bırak eylemlerimizin başlamasını biz 4 gün önce geldik şu kapıdan içeri alınmadık, sanki bizim burası evimiz değil de anladım ki emniyete gelmişiz.” (5)
Bu arada, TEKEL işçileri doğru yerde de, siz neredesiniz?
* “Marx'ın Bir Çift Sözü Var...”, Ulus Baker, körotonomedya, http://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=21,33,0,0,1,0
(1) Reuters.
(5) http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/10/07/tekel.iscilerinin.direnisinde.2.perde.istanbul/592251.0/
YORUM YAZIN