Header Ads

Selahattin Demirtaş: "BDP'nin Tümüyle HDP'ye Katılımı, Kendisini Feshetmesi Söz Konusu Değil"


BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP-BDP meclis grup toplantısında BDP'nin HDP'ye katılmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Konuşmasına 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü'nü kutlayarak başlayan Demirtaş, ancak dünyanın en fazla gazetecisinin tutuklu olduğu, gazetecilerin işten atılma, devlet, yargı ve patron baskısı altında çalıştığı bir ortamda bu günün bayram havasında geçemeyeceğini söyledi.

Demirtaş, 246 Ermeni aydının 24 Nisan 1915'de İstanbul'dan sürülmesiyle başlayan soykırımın, İttihat ve Terakki zihniyetinin kapsamlı soykırım politikasının başlangıcı olduğunu söyledi. Demirtaş, İttihat ve Terakki'nin ırka dayalı, tekçi ulus yaratmak için Türk ve Müslüman olmayan tüm unsurları bu topraklardan temizlemek için kapsamlı bir plan yürüttüğünü söyledi. Demirtaş, Ermenilere yönelik ötekileştirmenin hala devam ettiğine işaret ederek, "Kardeşliği inşa etmeye çalıştığımız bu topraklarda Ermeni sözünü bir küfür olarak bize kabul ettirmelerine tanıklık ediyoruz" dedi.

Demirtaş, "Türkiye'nin bu acı tarihiyle yüzleşmesi lazım" dedi, İttihat ve Terakki zihniyeti ve geleneğinin hesap vermesi gerektiğini söyledi. Demirtaş, bunun birlikte yaşama kültürü için gerekli olduğunu dile getirdi. Demirtaş, "İnsan kimliğimiz, insan onurumuz ayaklar altına alınmasın istiyorsak, mazlum halklara dönük yapılan hiçbir haksızlığı asla görmezden gelemeyiz. 24 Nisan, Türkiye'de bütün bu acılarla yüzleşmenin fırsatıdır" dedi. Ancak hükümetin halen gayrimüslümlere dönük ayrımcı dil kullandığını, bu topraklardaki halkları sayarken gayrimüslümleri saymadığını kaydeden Demirtaş, "Onların inancına saygı duymadığı için mi, hala İttihat Terakki zihniyetinin artıklarını beyinlerinden atamadığı için mi merak ediyoruz. Bu ülkede Ermeni, Rum, Süryani yok mu? Bunları sayarken neden tek bir gayrimüslüm unsuru saymayı kendinize zulüm görüyorsunuz?" diye sordu.

'GAYRİMÜSLÜMLER 76 MİLYON İÇİNDE YOK MU?'
Bu acılarla ortak bir gelecek kurulamayacağını ifade eden Demirtaş, Nazi Almanyası'ndaki Yahudi soykırımını ve 1977 yılında Alman Başbakan'ının Yahudilerden özür dilemesini hatırlattı. Demirtaş, "Sembolik bir özürdü ama tarihi bir barışmanın sembolü haline gelmiştir" dedi, Türkiye'de de içten özürlere ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Demirtaş, şöyle devam etti: "Dersim katliamı için, Kürtlere yapılan, inançlı Müslümanlara yapılan, Ermenilere, Süryanilere, Ezidilere, Rumlara yapılanlardan dolayı özür dileyemeyeceksen, bu ülkenin 76 milyonunun kardeşliğinden kimse söz etmesin. Bu unsurların hepsi 76 milyonun içinde var. Ya gönlünüzden geçen rakamı söyleyin, ya toplumun yüzde 50'si deyin ya da ağzına 76 milyonu almayın. 76 milyon bir ve beraberiz demeyin. Bir ve berabersek bunları cesursa tartışmak ve gereğini yerine getirmeniz lazım."

Demirtaş, Ermeni toplumun acılarını paylaştıklarını dile getirerek, ekledi: "Asla düşmanlığı körüklemeden, gerçek bir adalet, barış ve kardeşliği hep birlikte inşa edeceğiz."

'ARTIK BİZ DE TEK TARAFLI YÜRÜTECEĞİZ'
Çözüm sürecinde sadece Kürtlerin hakları ve özgürlüklerini değil, bu topraklarda yaşayan bütün ezilenlerin özgürlüklerine, rahatlarına kavuşmasını savunduklarını söyleyen Demirtaş, çözüm sürecinin anayasal ve yasal gereklerini yapması için hükümete baskı uygularken, bütün Türkiye'nin eşit, onurlu gelecek kurabilmesi için yeni bir yaşamdan söz ettiklerini ifade etti. Ancak Başbakan Erdoğan'ın "çözüm süreci" dediğini ve arkasına hiçbir yasa koymadığını belirten Demirtaş, "Çözüm sürecinin ismini ağzına alarak, bunun siyasi rantını yiyerek bu ülkeye barış getiremezsiniz" dedi.

Seçim sonrası müzakere meselesinin masaya yatırılması beklenirken, 45 gündür PKK lideri Abdullah Öcalan'la görüşülmediğini söyleyen Demirtaş, BDP-HDP heyetinin adaya gidişinin makul olmayan gerekçelerle ertelendiğini kaydetti. Demirtaş, görüşmenin önümüzdeki hafta olacağının söylendiğini ancak bu konuda da tereddütleri olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Önümüzdeki hafta gidemezsek 50 gündür İmralı'dan haber alamıyor olacağız. BDP açısından önümüzdeki hafta sonundan sonra görüşme süreci kesilmiştir diyeceğiz. Sağlığından ve can güvenliğinden artık kuşkuluyuz. Avukatları, ailesi, heyetimiz gidemiyor. İlerleme yerine eskiye dönüş var. Bu kadar ciddiyetsiz bir yaklaşımla, 'biz çözüm sürecini ilerletiyoruz' diyerek asla bu süreci yürütmeyeceğini hükümetin görmesi lazım. Bu ciddiyetsiz yaklaşımı derhal terk etmesi lazım. Heyet dışında gazetecilerin aydınların gitmesini beklerken, heyetimiz bile artık İmralı adasına gidemiyor. Kiminle yürüteceksiniz, nasıl yürüteceksiniz bu çözüm sürecini? Hükümetin bunu açıklaması lazım. Tek tarafla yürümeyeceği ortaya çıkmıştır. Çözüm sürecini bitirmek yerine tek taraflı inşa sürecini başlatıyoruz. Doğuştan elde ettiğimiz haklara dair ne varsa onları pratikleştireceğiz. Hükümetten beklemeyeceğiz. Madem ki hükümet bu süreci tek taraflı yürütme açısından bir kaygı duymuyor, bunu bir mesele olarak ele almıyor o halde biz de tek taraflı yürüteceğiz. Bunu da herkes görecek. Bu ülkenin özgürlüklerden korkmaması gerektiğini pratikte göstereceğiz."

DARBE ANAYASASINA BAĞLI DEĞİLİZ
Demirtaş, anadilde eğitimden, işsizlik sorununa, kadın sorunundan çocuk haklarına çevre sorununa kadar her alanda özgürlükleri yaratmanın gayreti içerisinde olacaklarını söyledi. Demirtaş, "Biz kendimizi darbe anayasasına bağlı hissetmiyoruz" dedi.

Demirtaş, ekledi: "Anayasal ve yasal reformlarla bu süreci desteklerse iyi bir iş yapmış olur. Yok yerinde saymaya devam edecekse barışın teminatı olarak sadece BDP ve HDP olacak."

Hangi partinin kaç milletvekili çıkaracağı üzerinden seçim sistemi tartışması yapılamayacağını belirten Demirtaş, "AKP, seçim sistemine partizanca yaklaşıyor" dedi.

Demirtaş, "Simülasyon yapıp kağıt üzerinde teknik hesaplara giriyor olmalarından şu anlaşılıyor: En az oyla en fazla milletvekili nasıl çıkarabiliriz? AKP bunun derdine düşmüştür" diye konuştu. Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başka krizlere yol açacak formüller üzerinden çalışıyorlar. Neden? Her gün oy kaybediyorlar. Seçim sonuçlarının en az yüzde 7-8'ini seçim hileleriyle aldılar. Başbakan düşüşün farkında. Genel seçimlerde parlamentoda çoğunluğu elde etmenin mümkün olmadığının farkında. Bunun çaresini arıyor. Madem ki kendine güveniyorsun, madem 45-50 oyun var, barajı sıfırlayalım, bütün partilere eşit propaganda imkanı tanıyalım, bir bakalım sonuç ne olacak? Başbakan'ın şu andaki derdi ve arayışı, parlamento içinde veya dışındaki partilerin temsil kabiliyetini artırmak mıdır? Asla. Tek derdi düşen oyları nasıl daha fazla milletvekiline dönüştürebilirim, başka derdi yok.

Madem dar bölgede ısrarcısınız, o halde dar bölge sistemini uygulayan ülkelerdeki yerel yönetim modellerine bakalım. Gelin Türkiye'de eyalet sistemi, özerklik modeli ya da yerinden yönetim esaslı bölge modelini oluşturalım, onunla birlikte dar bölgeyi kuralım. Bölge parlamentoları kuralım. Yerinden yönetimi güçlendirelim. Varsanız bunu tartışalım ama yok, belediyeye yetki vermeyeceksiniz, yerelin yetkisi olmayacak ve dar bölge sistemiyle kendi hesabınıza göre, kendi seçmeninizin yoğunluğuna göre bir simülasyon yapacaksınız. Bunu da 'barajı kaldırıyoruz, demokrasiyi getiriyoruz' teranesiyle bize yutturacaksınız."

Bir başkanlık sistemi hevesiyle "aslında yarı diktatörlüğün resmileşeceği bir modeli Türkiye'ye kabul ettirmenin adım adım projesinin hayata geçirildiğini" öne süren Demirtaş, şunları kaydetti:

"Ağustosta başkan değil Cumhurbaşkanı seçilecek. Kafanda bir başkanlık modeli olabilir, sen onun ismine 'başkan' diyebilirsin ama anayasa gereği cumhurbaşkanı seçilecek ve o cumhurbaşkanlığı koltuğunu hayal ediyorsan bu hayallerin kolay gerçekleşmeyecek. Çantada keklik olmadığını bileceksin. Meydanlara çıkıldığında, halk kendi adayları etrafında kenetlenmeye başladığında, Çankaya yollarının öyle düz olmadığını göreceksin.

Çankaya'da halkın bütününü temsil edebilecek, hepimizin içinin rahat edebileceği bir Cumhurbaşkanı görmek istiyorsak, onun yolu Başbakan'ın dayatmalarına boyun eğmek değildir. Gerçek bir halk temsilcisi etrafından kenetlenerek kendi irademizi ortaya koymaktır. Hiç kimse şimdiden kendini Çankaya hayalle kaptırmasın."

İşçi ve emekçilerin 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama kararlarının haklı olduğunu ifade eden Demirtaş, "Taksim'den asla vazgeçilmedi, bu yıl da vazgeçilmeyecek" dedi.

"Esnaf zarar görmesin" gerekçesinin "son derece uyduruk" olduğunu öne süren Demirtaş, "Senin derdin esnaf değil. Senin derdin Taksim katliamını unutturmaktır" görüşünü savundu.

"Başbakan'ın Taksim ile ilgili ısrarından ve inadından vazgeçmesini isteyen" Demirtaş, "Bu, doğru bir tutum değildir. Bizler de o gün Taksim'de olacağız" diye konuştu.

Taksim'de 1 Mayıs'ı kutlama kararının kanuni olduğunu, valinin aldığı kararın kanunsuz olduğunu öne süren Demirtaş, Taksim'e çıkacak insanların en küçük bir engellemeyle karşılaşmadan anmalarını yapabilmeleri gerektiğini söyledi.

Demirtaş, HDP'nin geleceğiyle ilgili partilerinin kararını da açıkladı.

BDP milletvekillerinin önümüzdeki haftadan itibaren HDP'ye geçerek, parlamentoda HDP grubu kurulacağını belirten Demirtaş, şöyle konuştu: "HDP grubunu parlamentoda bütün ezilenlerin daha doğru bir temsille, sokaktaki bütün ezilenlerin ortak sesi haline getirmeyi hedefleyeceğiz. Bunun, BDP'yi feshedip HDP'ye geçiş kararı olarak algılanmaması gerekir. BDP başka bir formatla, daha çok yerel sorunları, ekonomik, sosyal, işsizlik, eğitim, sağlık gibi mevzuların çözümünde pratik sahada yer alacak bir partiye dönüşecek, siyasi mücadelesine bu şekilde devam edecek. BDP'nin tümüyle HDP'ye katılımı, tümüyle kendisini feshetmesi söz konusu değildir. Önümüzdeki haftadan itibaren HDP meclis grubunu inşallah kurmuş olacağız. Alternatif halk iktidarı anlayışını parlamentoda büyütme gayreti içerisinde olacağız."

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.