Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (26 Mart 2013)



İngiltere Basını
İngiltere’de bu sabah yayımlanan gazetelerin baş makalelerinde Suriye, Türkiye ve Güney Kıbrıs ile ilgili gelişmeler değerlendiriliyor.

Guardian gazetesi Arap Baharı'nın üzerinden iki yıl geçtikten sonra bugün Suriye sokaklarının binlerce silahlı kişiyle dolup taştığını yazıyor.

Gazete, aslında Beşar Esad'ın istediği gibi bir çatışma ortamını yarattığını yazıyor.

Guardian, kinayeli bir şekilde, iki yıl önce sokaklardaki protestoculara nasıl davranacağını bilmeyen ama öte yandan vahşi bir iç savaşı yürütmeyi bilen bir Beşar Esad olduğundan söz ediyor.

"Silahlı kuvvetleri yerinde ve güçlü" diyor Guardian ve Şam'ın sivillere karşı Scud füzesi kullandığını yazıyor.

Guardian dünkü saldırıda ağır yaralanan Özgür Suriye Ordusu komutanı Riyad El Esad'ın neden özellikle şimdi hedef seçildiğine işaret ederek, silahlı muhalif güçlerin komutanının Şam'a nihai ve büyük bir saldırı hazırlığı yaptığını anlatıyor.

Rusya ve İran'ın Şam'a desteğinin yanında gerilla yanlısı kampın desteğinin zayıf kaldığı görüşünü dile getiren
Guardian , Hırvatistan'dan bazı silahların gerillalara gönderiliyor olabileceğini aktarıyor.

Muhalefetin Beşar Esad'ın görevde olduğu sürece müzakereyi reddettiğini yazan Guardian, öte yandan bu seçeneğin kötülerin arasında en iyisi olabileceğini belirtiyor.

"Kötünün iyisi" şablonunu Financial Times Güney Kıbrıs'ı kurtarmak için hazırlanan paketi betimlemek için kullanıyor.

Gazete, Güney Kıbrıs'a 10 milyar dolar kaynak sağlayacak olan paketin hazırlandığı dönemde gereksiz hatalar yapıldığını ve her şeye rağmen bunun "doğru paket" olduğunu ifade ediyor.

Avrupa'nın bu "kötü pakete" gelinceye kadar her yolu denediğini belirten Financial Times , anlaşma hükümlerinin Euro Bölgesi'ndeki bankalar için köklü emsaller oluşturacağını belirtiyor.

Gazete, Kıbrıs'ın kaldırabileceğinden daha büyük bankacılık sistemini tercih ettiğini yazıyor.

"Kelebek etkisi" olarak bilenen bir durumun kısmen Güney Kıbrıs içi geçerli olduğunu ifade eden Financial Times , Yunanistan'daki bankacılık sistemini kurtarmak için atılan adımların Kıbrıs'ta sistemin çökmesini beraberinde getirdiğini anlatıyor.

Gazete Kıbrıs'ın güneyinde ekonominin dörtte bir oranında daralabileceğini yazıyor.

Gazete Kıbrıs'ın yeni bir ekonomik faaliyet yönü belirlemesi gerekeceğini ve bir ihtimal bunun doğu Akdeniz'deki doğal gaz kaynaklarının işletilmesine bağlı olacağını belirtiyor.

Gazete, Türkiye'deki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını eleştiriyor.

Ankara'nın tek adamcı bir yaklaşımı giderek daha fazla benimsediği ifade edilen yazıda "Ankara dünyanın büyük gazeteci cezaevini kurdu" deniyor.

Gazete, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, basının kendisine nazik olmasını beklediğini, bu beklentiyi karşılamayanların ise ağır bedel ödediğini yazıyor.

"49 muhabir cezaevinde" diyen Times, Türkiye'nin Çin ve İran'ı geride bıraktığını bildiren Gazetecilere Koruma Komitesi'nin çizdiği tabloyu aktarıyor ve Tayyip Temel örneğini veriyor.

Azadiya Welat gazetesi genel yayın yönetmeni Temel'in yasadışı Kürt örgütlenmesine üye olduğu suçlamasıyla, Türkiye'nin Kürtçe basılan tek gazetesinin başındaki isim olarak 20 yıl cezaevinde kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor.

Hükümetin "medya patronları aracılığıyla işten attırmalar" şeklinde de medyaya baskı yaptığını yazan Times, bu nedenle tanınmış pek çok ismin işten çıkarıldığını, Hasan Cemal'in bunun son örneği olduğunu yazıyor.
Times, Başbakan Erdoğan'ın hükümetinin ilk yıllarında sarf ettiği iyiileştirme çabaları nedeniyle liberaller ile Batı'dan övgü topladığını, ama bu iyileşmelerin şimdilerde kızgın saç üzerindeki su gibi hızla buharlaştığı değerlendirmesini yapıyor.

İktidar partisinin anlayışıyla ilgili olarak Amerikalı gazeteci Walter Cronkite'ın daha önce yaptığı anlaşılan bir analize atıf yapan Times, "Erdoğan'ın liderliğindeki İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi, ifade özgürlüğünün değil demokrasi kadar önemli olmak, demokrasinin ta kendisi olduğunu" anlayamadığını yazıyor.

Almanya Basını

Kıbrıs'a yönelik kurtarma paketi ve Neonazi cinayetlerinin baş sanığı Beate Zschäpe davasında Türk basın mensuplarının duruşma salonuna alınıp alınmaması tartışması, öne çıkan yorum konuları.

Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine , mali krizle mücadele eden Kıbrıs'ın son anda iflastan kurtarılmasını şöyle değerlendiriyor.

“Kıbrıslıların önünde şimdi meşakkatli bir yol bulunuyor. Ülkenin artık kaldıramayacağı ekonomik modeline son veriliyor. Bu nedenle doğal gaz ve petrol fışkırana kadar Ada’nın Rum kesimini zor bir dönem bekliyor. Brüksel’in çözümünü adil olarak değil aksine bir zorunluluk olarak algılayan Kıbrıslıların bu yeni paketten büyük bir memnuniyet duymaması, kesinlikle anlaşılabilir. Yine de sorunun çözümü için ülkeyi derin bir uçuruma sürükleyenlerin sorumluluğu üstlenmesi doğrudur. Kıbrıslılar kendilerini birer kurban olarak görebilir, ama ülkelerindeki karışıklık Avrupalı ortaklarının suçu değil. Tüm yardım paketleri karşısında, ama belki de o nedenle, Avrupalılar arasındaki yabancılaşma ve hoşnutsuzluğun ne kadar büyüdüğünü, Kıbrıs olayı da bir kez daha gözler önüne serdi.”

Stuttgarter Zeitung 'un aynı konuya ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Vergi mükellefleri tarafından kurtarılmaktansa, iflas etmiş bir bankanın kapatılması çok daha iyi. Yatırımcılar yıllar boyu çekici koşullardan büyük oranda istifade etti ve şimdi de bu yüksek riskin hesabını ödüyorlar. Bu küçük ve özel Kıbrıs örneğinden yola çıkılarak gelecekte yeni bir kural oluşturulup oluşturulmayacağı ise şüpheli. Mesuliyet olgusu, ancak Avrupa kurumları tarafından bir içi doldurulmuş bir çözüm ortaya konduğu zaman, yeniden tesis edilecek. O zamana kadar da bankacılar, özellikle de büyük euro ülkelerindeki bankacılar, kartlarını daima sistemin anlamına göre oynayacaktır.”

Münchener Merkur gazetesi ise Kıbrıs krizi bağlamında, neden Başbakan Angela Merkel'in birçok ülkede sert eleştirilere maruz kaldığını irdeliyor:

"Kıbrıs uzlaşmasında, dayanışmanın da bir bedeli olduğu ve bu bedeli ilk, daha önce en çok fayda sağlayanların ödemesi gerektiği mesajı hedeflenebilirdi. Bu da reform hevesinden yoksun İtalyanları düşünmeye teşvik edecek bir konu oluyordu. Maalesef kurtarıcı Avrupalılar, Kıbrıs hükümeti küçük mevduat sahiplerinin hesaplarına el atmasına izin verdiklerinde bu şansı iyi kullanamadı. Kıbrıs Parlamentosu'nun ve halkın isyanı, Tanrı çok iyi biliyor ki, önceden kestirilebiliyordu. Neyin insanı daha fazla şüpheye düşürdüğünü söylemek güç: Kurtarıcıların acemiliği mi, yoksa yaptıkları işe bir açıklama getiremeyenlerin isteksizliği ve beceriksizliği mi? Alman vergi mükellefleri Kıbrıs ve Yunan bankalarının kefili olmasına rağmen nasıl olur da, Almanya Başbakanı Angela Merkel birçok ülkede günah keçisi ilan edilir?"
Kıbrıs'tan geçiyoruz Almanya'ya... 8′i Türk 10 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın hayattaki başlıca sanığı Beate Zschäpe, 17 Nisan’da Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde yargılanmaya başlayacak. Davanın ilk duruşmasının, akredite olan yaklaşık 50 basın organı tarafından izleneceği açıklandı. Ancak Türk basın mensuplarının duruşma salonuna alınıp alınmayacağı şimdilik belirsiz.

Süddeutsche Zeitung konuyu yorum sütunlarına taşıyor:

"Mahkemenin basın bürosu 'Erken gelen yeri kapar' diyor. Bu sonuç, Alman adli makamlarının yoksulluk karnesidir. 8 Türk öldürüldü, ama Türk basını kapı önünde bırakılıyor. Mahkeme Başkanı, ‘başka türlü olamaz’ diyor. Başka türlü olur tabii ki, ama eğer istenirse. Davanın video ile ikinci bir salondan izlenmesini sağlamak için mahkemenin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Gerçi yasalar davanın ses ve görüntü kaydı ile 'kamuoyuna gösterilmesini' yasaklıyor. Peki akredite edilen gazetecilerin daha sonra davayı birebir anlatması da 'davanın kamuoyuna sunulması' değil midir?"


Yunanistan Basını
Ta Nea: Schaeuble Ta Nea'ya “Yunanistan ilerliyor, sizi destekliyoruz” dedi.
Wolfganf Schaeuble ofisine yarım saat gecikmeyle geldi. Milletvekillerinin Güney Kıbrıs'a ilişkin soruları bitmek bilmemişti. Röportaja başladığımızda Schaeble'nin yüzünde Yunanistan'a iyimserlik mesajı gönderecek bir hal vardı.
Mesaj şöyleydi: “Üzerinde anlaştığımız yolda gitmeye devam edin, bütçenin fazla vereceği “hedefe” varın ve Avrupalı müttefiklerinizin desteğinden şüphe etmeyin”. Yunanistan'ın borçlarının ilk makaslanmasının Güney Kıbrıs Bankalarının iflasına yol açtığına ilişkin olarak ise Schaeuble derin bir nefes alarak şunları söyledi:
“Yunanlara bunun sakince anlatılması çok önemli. Kriz sürecinde Yunanistan'ın borçları o kadar arttı ki, ülkenin Euro Bölgesi'ndeki müttefiklerinden aldığı yardımla bile bu borçları ödemesi mümkün değildi. Yunanistan borçtan boğulacaktı. Borçların makaslanma olmadan iyileşmesi, işsizliği azaltması, bir geleceğe sahip olması mümkün değildi. Borcun makaslanması Yunanistan'ın borç batağından çıkması için şarttı. Avrupa bunu istemedi. Yunanistan istedi. Birinin borçlarının silinmesini istemesi çok doğal. Sonunda Yunanistan'ın borcunun %50'si silindi. Alman mükellefleri de şaşkındı çünkü borçları silen Alman bankaları Alman mükellefler tarafından desteklenmek zorundaydı. Bu konuda eleştiri kabul etmiyorum. Bunlar mutlaka yapılmalıydı.”

İspanya Basını
El Pais: Lefkoşa artık vergi cenneti olmaktan çıktı
Yaşanan mali krizle birlikte, Güney Kıbrıs artık yatırımcılar için bir vergi cenneti olmaktan çok uzak... Bankada hesabı bulunanlar ağır vergiler ödemek zorunda kalacak. Hükümet yatırımların ülkeden kaçmasını engellemek için bankaların açılmasını erteliyor.
Sokaklarda ise öfke var. Halk AB’ye girmekten ötürü pişman… Anketlere göre Güney Kıbrıslıların üçte ikisi para birliğinden çıkmak istiyor. Onlara göre euro, yaşam koşullarını kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Ancak bu düşünceleri diler getiren yalnızca sokaktaki sade vatandaş değil. Nobel ödüllü ekonomist Chris Pissarides “Güney Kıbrıs’ın AB’den çıkması gerektiğini” söylüyor. Ona göre İspanya’nın mali durumu da oldukça kritik.
Yeni düzenlemelerin ardından sıranın İspanya’da olduğunu belirten Pissarides “İspanyollar da artık bankadaki paralarının güvende olup olmadığını düşünmeli” diyor.


El Mundo: Merkel’in piyonu, Kıbrıs’ta uygulanan “yöntemin” diğer ülkeler için de geçerli olacağını söylüyor.
Eurogrup Başkanı Dijsselbloem, krizin faturasını bankada hesabı olanlara ödetmeye kararlı! Dijsselbloem, bundan böyle euro bölgesinde bir kriz yaşandığında “Kıbrıs yönteminin” uygulanacağını açıkladı. Böylece hesap sahiplerine “Artık Avrupa bankalarında paranız güvende değil” mesajı verilmiş oldu. Birçok yatırımcı banka hesabını ABD’ye, Japonya’ya ya da İsviçre’ye taşımaya hazırlanıyor. AB, artık yatırımcılara güven vermekten çok uzak ve bu yaklaşım AB ekonomisi için oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabilir…



Fransa Basını
Le Figaro: Sarkozy, sorgulanmasını “haksız ve temelsiz” diye eleştiriyor.
Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Facebook sayfasından bir açıklama yaparak sorgulanmasını eleştirdi. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması ilk olarak sorgulamayı yapan hakime yönelik eleştirilere odaklanıyor. Kendisini destekleyenlere teşekkürlerini sunan Sarkozy, bu sorgulamanın “haksız ve temelsiz” olduğunu söyleyerek “Görevimin gereklerine ihanet etmedim” diyor. Sarkozy, “Tüm enerjimi namuslu ve dürüst olduğumu göstermek için harcadım” diye devam ediyor.
Sarkozy açıklamasının ikinci bölümünde polemik yaratmaktan kaçınarak yargıya yönelik eleştirilerini yöneltiyor. Adalete olan güvenini yineleyen Sarkozy, açıklamasının sonunu her vatandaş gibi kendisinin de tarafsız ve açık bir yargıya hakkı olduğunu vurguluyor. Sarkozy, kendisini sorgulayan mahkemenin ise bu iki unsuru taşımadığını söylüyor.


Dünyadan

Avustralya Basını
The Australian: Obama İsrail ile Türkiye arasındaki husumeti giderirken; yalnız kalan Tahran öfkeli.
İran, ABD Başkanı Barack Obama’nın İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşmazlığı çözme yönündeki çabalarını kendisini izole etmeye yönelik yeni bir hamle olarak değerlendiriyor.

Tahran yönetiminin endişelerinin bir işareti olarak, İran GenelKurmay İkinci Başkanı General Mesut Cezayiri, Obama’nın diplomatik hamlesini “İsrail-karşıtı direnişi kırmaya yönelik bir Amerikan oyunu” olarak değerlendirdi. Cezayiri, Washington’ın İran’ın Müslüman dünya içindeki konumunu sarsmak istediği ve İslam dininin saflığını bozarak yerine bir “Amerikan İslamı” getirmeye çalıştığını söyledi. Suriye’de Esad rejimine açık destek veren İran, bölgedeki yeni gelişmelere hazırlıksız yakalanmış görünüyor. Türkiye, Suriye konusunda kilit konumda olan bir ülke… İsrail ile arasında son 3 yıldır devam eden diplomatik krizin çözülmesi, istihbarat alanında hâlihazırda devam eden işbirliğini yeni bir boyuta taşıyarak, İran’ın bölgedeki yakın müttefiki, Şam yönetiminin devrilmesine yönelik çabalara hız kazandırabilir.

Mısır Basını

Al Ahram: Mursi, Mısır’ın Arap sorunlarını çözme ayalini anlatacak.
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, bugün 16 ülke liderinin katılımıyla başlaması beklenen Arap Birliği zirvesinde bir konuşma yapacak.
Mursi’nin konuşmasında başta Suriye, Filistin ve diğer ülkelerde bulunan mevcut sorunların çözümüne yönelik önerilerde bulunması bekleniyor. Mursi’ye yakın kaynaklar, Mısır devletinin Arap ülkelerinin sorunlarını çözme hayalini her zaman koruduğunu ve bundan sonra da bunu gerçekleştirmek için girişimlerde bulunmaya devam edeceğini açıkladı. Bazı yetkililer, Katar’da yapılacak olan toplantı öncesi özellikle Suriye sorununun çözümüne yönelik adımlar atılmasının beklendiğini ve muhalefetin birlik olmasına yönelik görüş alışverişinde bulunulacağını ifade etti.


(bbc türkçe/dw türkçe/trt türk haberdar)


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.