Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (1 Mart 2013)



Papalık makamının boşalması, İran ile nükleer pazarlık, yeni Amerikan Savunma Bakanı ve İtalya’daki siyasi kriz, Avrupa basınından seçtiğimiz yorum konuları.

Amsterdam'da yayımlanan De Telegraaf adlı Hollanda gazetesinin yorumunda İtalya'da alınan genel seçim sonuçlarının büyük hayal kırıklığına yol açtığı belirtiliyor:

“Beş Yıldız hareketinin lideri komedyen Beppe Grillo'nun istemezükçülüğü yüzünden siyasi kaos azdıkça azıyor. Grillo, Millet Meclisi'nde çoğunluğu yakalayan ancak Senato'da azınlığa düşen merkez sağ koalisyonun başbakan adayı Pier Luigi Bersani'nin diyalog önerisini de ret etti. Komedyen siyasetçi işbirliği çağrılarına kulaklarını tıkamaya devam ettiği takdirde Bersani'ye iki çıkış yolu kalıyor. Ya hükümeti kurmaktan vazgeçer ya da Berlusconi'nin partisi ile koalisyon protokolü imzalar. Ama ikinci şıkkı kullanmasını seçmeni affetmez. Merkez sol koalisyon bünyesindeki İtalyan Yeşillerinin de, yıllardır can düşmanı saydıkları Berlusconi ile hükümet kurması beklenemez.”

Cumhuriyetçi Partili Chuck Hagel'in Amerikan Savunma Bakanlığına getirilmesi kesinleşti. Kongredeki çoğunluğun Başkan Obama'nın tercihini onaylayacağını duyurması Neue Zürcher Zeitung adlı İsviçre gazetesinin yorum sütunlarına şöyle yansıdı:

“Chuck Hagel'in savunma bakanlığı görevi için biçilmiş kaftan olduğu söylenemez. Emeklilik çağına gelmiş olan emekli Senatör, stratejik düşünme yeteneğine sahip olmadığı gibi usta bir yönetici olduğu da iddia edilemez. Barack Obama şu iki nedenden dolayı onda karar kılmış olabilir: Arkasında siyasi gücü olmadığı için Hagel Beyaz Saray ile ters düşmeyi göze alamayacaktır. Seleflerinden Bob Gates gibi ağırlığını koyabilen bir savunma bakanı olmayacaktır. Barack Obama açısından isabetli bir seçim. Çünkü ilk başkanlık döneminde kurmaylar onu bazı kararlar almaya zorlamışlardı. İkinci neden ise, Başkan'ın Savunma Bakanlığına partiler üstü bir görünüm verip, tasarruf önlemlerini bir Cumhuriyetçiye uygulatmayı tercih etmesi olabilir.”

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İran'ın tartışmalı nükleer programının ele alındığı Almatı görüşmeleriyle ilgili olarak, İran'a askeri müdahale tehdidinde bulunulmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Netanyahu, aksi takdirde devletler topluluğunun taleplerini İran'a kabul ettiremeyeceğini öne sürdü. Beş artı bir grubunun İran heyetiyle yaptığı iki günlük görüşmeleri Moskova'da yayımlanan Rus gazetesi Nesavisimaya Gaseta şöyle yorumluyor:

“Beş Güvenlik Konseyi üyesi ve Almanya'nın İran ile yaptıkları görüşmeler umut verdi. Taraflar arasındaki derin görüş ayrılıklarına rağmen, İran'ın nükleer programı yüzünden patlak veren gerginlik azaltılabilir. Kazakistan'ın Almatı kentindeki görüşmelere katılan Rus diplomatlar, pazarlık sürecinin yeniden başlatılabilmiş olmasını bir başarı olarak değerlendiriyorlar. Ancak İran'ın uranyum değil de plütonyumun kullanıldığı ikinci bir nükleer program hazırladığına dair ürkütücü söylentiler de bir türlü kesilmiyor.”

Fransız L'Alsace gazetesinin 16'ıncı Benedikt'in Papalıktan ayrılmasını konu alan yorumunda ise şu görüşler dile getiriliyor:

“Yeni papayı seçecek olan kardinaller meclisinin eline, inançlı Hıristiyanlara güçlü bir mesaj verme fırsatı geçti. Kardinaller acaba geleneklere bağlılık ve ‘ne olur, ne olmaz' düşüncesiyle yine bir Avrupalıyı mı papalık mertebesine yükseltecekler? Yoksa devrimde karar kılıp Katolik Kilisesi tarihinde ilk kez Afrikalı ya da Latin Amerikalı bir din adamını mı papalığa seçecekler? Avrupalı olmayan bir Katolik'in papa olması Afrika ve Asya'da hoş rüzgâr etkisi yapabilir. Böylece Katolik Kilisesi yeni ufuklara yelken açabilir ve milyonlarca Katolik yitirdiği umuda yeniden kavuşabilir.”

İngiltere Basını

İngiltere'de gazeteler bugün Wikileaks'in açıkladığı belgeleri sızdırmakla suçlanan Bradley Manning'in askeri mahkemeye çıkarılmasını, Avrupa Birliği'nin bankacıların aldığı ikramiyelere sınırlama getirmesini ve İngiltere'ye gelen yabancı öğrencilerde görülen büyük düşüşü ele alıyor.

Manning divanıharpta
Independent ve Guardian gazetelerinin manşetleri Wikileaks'e belge sızdırmakla suçlanan ve Amerika Birleşik Devletleri'nde divanıharpta ifade vermeye başlayan er Bradley Manning'in sözlerine ayrılmış.

Guardian gazetesi, Manning'in ifadesinde ilk defa Wikileaks'te yayınlanan belgeleri kendisinin sızdırdığını kabul ettiğini; bunu da "savaşın gerçek yüzü" olarak ifade ettiği durumu göstermek için yaptığını aktarıyor.

Gazete, Amerikalı erin Bağdat'ta bulunduğu dönemde bir ABD helikopterinin mürettebatının "kana susamış" olarak nitelediği bir şekilde davranarak bir grup kişiye ateş açtığına tanık olduğunu söylediğini yazıyor.

Bu grubun daha sonra bir Reuters haber ajansı muhabiri ve çocuklardan oluştuğunun ortaya çıktığını hatırlatan gazete, Manning'in bu yüzden savaş hakkında belgeler yayınlayıp Amerika halkını bu savaş hakkında derinden düşünmeye itmeyi hedeflemiş olduğunu söylediğini ekliyor.

Independent gazetesi ise ana sayfasında Manning'in fotoğrafının yanında ifadesinden bir alıntı yayınlamış. Alıntı şöyle: "Amerika halkının Irak ve Afganistan'daki her bir insanın etkisiz hale getirilmesi gereken bir hedef olmadığını anlamasını istedim. Başardığım şey sayesinde vicdanım artık çok rahat."

Independent'ta yazan Owen Jones, Manning hakkında şu yorumu yapıyor: "Bradley Manning'e bunu çektirenler tarihin kara sayfalarına geçecek. Halkları adına hareket ettiklerini söylerken işledikleri suçları kendi halklarından saklamaya çalışan büyük ülkeler, sadece onları sorumlu tutmaya çalışan nadir kişilerden korkar."

Dışişleri bakanından Irak uyarısı
Guardian gazetesi, Manning haberinin hemen altında, sürmanşetten yine Irak savaşıyla ilgili İngiltere'de yaşanan bir gelişmeyi yazıyor.

Gazete, kendi araştırmasına dayanarak İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'in kabine üyelerine bir e-posta gönderip Irak Savaşı'nın başlamasının 10. yıldönümüne yaklaşıldığı bu günlerde kimsenin basın organlarına bu konuda konuşmasını istemediğini söylediğini açıklıyor.

İktidardaki Muhafazakâr Parti'nin Irak Savaşı'nı vaktinde desteklediğini hatırlatan Guardian, savaşa başından beri karşı çıkan, koalisyonun ufak ortağı Liberal Demokrat Parti üyelerininse bu e-postaya kızdığını ve Hague'in isteğini yerine getirmeyeceğini belirtiyor.

Bankacılara artık milyonlarca sterlinlik ikramiye yok
Times gazetesi Avrupa Birliği'nin bankacıların ikramiyelerinin sınırlanması konusunda anlaşmaya vardığını; buna İngiliz hükümeti ve Londra'daki İngiliz bankacılık sektörününse hiç de sevinmeyeceğini yazıyor.

Haber şöyle devam ediyor: "New York ve Hong Kong'un elini güçlendireceği düşünülen bu planı desteklemeyen tek AB ülkesi İngiltere. Bu plan ayrıca Başbakan David Cameron ve Maliye Bakanı George Osbourne için de sorun.

Finansal krizden hemen sonra bankacıların milyonlarca sterlinlik ikramiyelerini destekliyorlar gibi görünmeleri durumunda seçmenlerin desteğini kaybedeceklerdir. (…) Avrupa Parlamentosu başkanı Martin Schulz da bu anlaşmanın İngiltere ve AB arasındaki gerilimi arttıracağını kabul etti."

25 yıldan sonra yeniden Lockerbie
Daily Telegraph gazetesi, kendi araştırmalarına dayanarak ön sayfasına bastığı bir haberde Libya'daki yeni yönetimin bundan 25 yıl önce PanAm havayollarına ait bir uçağın İskoçya üzerinde patlatılması olayına dair dosyanın yeniden açılmasını istemediğini yazıyor.

Gazete, İngiltere ve Amerika'nın Libya'nın yeni hükümetinden Lockerbie faciası olarak bilinen olayın dosyasının yeniden açılmasını istediğini, ülkenin de geçen sene buna sıcak baktığını yazıyor.

Haberin devamı şöyle: "Libya'nın tavrı değişmişe benziyor. Adalet bakanı Salih el-Merhani 'Geçmişe bakmaktansa günümüzdeki durumla ilgileniyorum.' dedi.

Yardımcısı Hamid el-Mageri de 'İngiltere ve Amerika bu dosyayı yeniden açmamızı istiyor. Ama bu geçmişte kaldı - bitti artık. Geleceğe doğru emin adımlar atıp Gaddafi'nin kara dönemine bakmak istemiyoruz.' dedi."

İngiltere'de yabancı öğrenci miktarında büyük düşüş
Financial Times gazetesi, İngiltere'nin öğrenci vizelerini daha sıkı kontrol etmeye başlamasıyla göç miktarının çok büyük bir oranda düştüğünü açıklıyor.

Gazete, göç miktarının 3'te 1 oranında düşmesinde azalan yabancı öğrencilerin büyük rol oynadığını; ama bu düşüşün Muhafazakar Parti'nin hedefleri dahilinde olduğunu belirtiyor.

"Ulusal İstatistik Ofisi'nin dün yayınladığı rakamlar, Haziran 2012 ve önceki yıl arasında İngiltere'ye 163 bin kişinin göç ettiğini gösteriyor." diyen gazete, bunun ondan da önceki yılın göç miktarından 84 bin kişi daha az olduğunu yazıyor.

Göç bakanı Mark Harper'ın "hükümetin göçü kontrol altına almaya başladığına kanıt" olarak nitelediği rakamların İngiliz eğitim camiasını korkuttuğunu aktarıyor Financial Times.

Gazete'nin haberine göre üniversiteler İçişleri Bakanlığı'nın sahte öğrencileri yakalamaya başlamasıyla gerçekten eğitim almak için İngiltere'ye gelen öğrenci miktarının da düşmesinden yakınıyor.

Almanya Basını

Papa'nın Vatikan'dan ayrılışı, Neonazi cinayetleri soruşturmasında ortaya çıkan hatalar, gıda skandalı ve Almanya'daki işsizlik oranları, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

Katoliklerin lideri Papa 16'ncı Benedikt, Papa sıfatıyla son görüşmelerini yaparak dün akşam üzeri Vatikan'daki görevinden ayrıldı. Berlin merkezli Der Tagesspiegel, 598 yıl sonra kendi isteği ile görevinden ayrılan ikinci Papa olan Benedikt'in gidişini şöyle değerlendiriyor:

"İnancın gizemi kalıyor, efsane gidiyor. Atılan bu adım, Papa’yı dünyevileştirdi. Papa’nın görevini bırakması tarihî bir karardır. Ve bunu tarihî kılan, büyük bir gücü elinde bulunduran bir kişinin adeta meydan okuyan itirafıdır. Onu sarmalayan ve taşıması gereken organizasyona yapılan bu itiraf, onun sarsılmaz olduğunu değil, aksine güçsüzlüğünü teslim etmektedir. Şimdi tartışma konusu onun sarsılmazlığı değil. Zira bu dogma artık güncel bir öğreti değil. Ve işte tam da bu konuyu, Papa 16’ncı Benedikt, bilinçli olarak iki kez ortaya koydu. Bir başlangıçta bir de sonda. Başlangıçta, bu göreve getirilmek konusunda Tanrı’nın onun dualarını kabul etmediğini söyleyerek, bitirirken de bu görev için gücünün kalmadığı itirafını yaparken. İkisi de bu kiliseyi değiştirebilir."

Stuttgarter Zeitung yorum sütunlarında, Almanya'yı sarsan Neonazi cinayetlerinin soruşturulmasında yeni bir hatanın daha ortaya çıktığına dikkat çekiyor. 2000-2007 yılları arasında işlenen bu cinayetlerde, 8'i Türk 10 kişiyi öldürülmüştü. Gazetede şu satırları okuyoruz:

"Şimdi yeni bir belge ortaya çıktı. Bu belge polis ve iç istihbarat teşkilatının başarısız icraatlarının değerlendirilmesinde kilit rol oynayabilir. Belgede, üçlü terör hücresi Nasyonal Sosyalist Yeraltı ( NSU) örgütünün, bağlantıda olduğu kişilerin, isim ve adreslerinin bir listesi bulunuyor. Buna benzer bir belge soruşturma dosyasında yer alıyor. Soruşturmayı yapanlar bu iki listeye de 1998 yılında el koymuşlardı. Ama belli ki bunu doğru dürüst incelememişler. Belki de hiç değerlendirmediler bile. Ne kadar utandırıcı bir durum. Güvenlik güçleri, vakti zamanında bu delili biraz daha fazla dikkate alsalardı, belki de bu kanlı cinayetler trajedisi bambaşka bir gidişat izleyecekti."

Geçiyoruz tüm Avrupa'yı olduğu gibi Almanya'yı da sarsan bir başka skandala. Straubinger Tagblatt gazetesi, Avrupa ülkelerinde patlak veren at eti skandalına değinerek, Alman kurumlarının işleyişini eleştiriyor:

"Eğer bir gıda ürünlerinin içinde bulunmaması gereken bir şey ortaya çıkarsa işte o zaman yetkili kurumların kriz yönetimi, profesyonel bir biçimde işliyor: Kriz konferansları düzenleniyor, yeni kontroller, laboratuvar testleri yapılıyor, işletmelerin kapılarına kilit vuruluyor. Ancak tüm bunlar sadece bir skandal ortaya çıktığında yapılıyor. Gıda denetiminden sorumlu kurumlardaki memur eksikliği ve sık sık hedefe yönelik teftişler yapılamaması, buna gerekçe gösterilemez."

Sırada Almanları rahatlatan bir haber var... Almanya'da Federal İstihdam Dairesi’nin (BA) dün açıkladığı istatistiklere göre; konjonktürdeki kırılmalara Alman istihdam piyasası dayanıklı çıktı. Şubat ayında işsizlerin sayısı 18 bin arttı ama bu oran, son üç yıldaki ortalama artış oranlarının yarısına tekabül ediyor. Nürnberger Zeitung, konuyu Avrupa genelinde değerlendiriyor:

"Daha ne kadar kendimizi AB içerisindeki kritik gelişmelerden uzak tutabileceğiz? Avrupalı genç işsizlerin çoğu daha ne kadar Almanya’da istihdam alanı bulacak? Bu endişe uyandıran soruları sadece çocukları liseye giden ebeveynler değil, henüz reşit olmayan gençler de soruyor. Almanya'da halihazırda Güney Avrupa ülkelerinin istihdam piyasasındaki krizinden ülkenin etkileneceğine dair endişelenmeyi gerektiren bir durum yok. Federal İstihdam Dairesi’nin esnek istihdam politikası ve durum ciddileşince de işverenlerin, işçi ve sendikaların örnek olan işbirliği, bu endişenin oluşmasını şimdilik engelliyor."

(dw türkçe-bbc türkçe)



Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.