Avrupa Basınında Bugün (27 Aralık 2012)
Mısır'da yeni anayasanın referandumda kabul edilmesinin ardından siyasî durum ve ABD'deki bütçe kavgası, bugünün Avrupa basınında öne çıkan yorum konuları...
İspanya'nın Barcelona kentinde yayımlanan La Vanguardia gazetesi Mısır'da tartışmalı anayasanın kabul edilmesinin ardından ülkedeki siyasi durumu ele alıyor:
"Mısır, Arap Baharı'nı yaşayan diğer ülkeler gibi bir paradoks içinde. Halk ayaklanmaları ile otoriter bir rejim devrildi ve demokrasinin temelleri oluşturuldu. Ama ardından kuşkulu bir demokrasi anlayışına sahip olan İslamcı politikacılar iktidarı ele geçirdi. Mısır, bu gelişmenin en önemli örneği. Anayasanın kabul edilmesinin ardından şimdi önümüzde seçimler var. İslamcıların meclis seçimlerinde de avantajlı konumda olması bekleniyor. Muhammed Mursi, devlet başkanı olarak tüm Mısırlıları temsil ettiğini bilmek, sistemin çoğulculuğunu ve vatandaşların özgürlüklerini korumak zorunda."
Fransız La Croix gazetesinin yorumu ise şöyle:
"Mısır referandumun ardından, mevcut ekonomik zorlukları aşma konusunda siyasi açıdan güçlenmiş görünmüyor. Ülkedeki siyasî elitin gözü şimdi iki ay içinde yapılması gereken meclis seçimlerinde. Muhalefet son derece bölünmüş durumda ama yine de iyimser bir görünüm sergiliyor ve seçimleri kazanması durumunda anayasayı değiştirmeyi vaat ediyor. Ancak şu an en acil sorun bu olmasa gerek. Demokrasiye geçişi sağlayabilmek için öncelikle Mısır toplumunun güçlü bir millî birlik oluşturması gerekiyor. Seçim sonuçları ancak böyle bir temel üzerinde kabul görebilir. Ancak bu noktaya ulaşabilmek için daha uzun bir yol kat etmek gerekebilir."
Hollanda'dan de Volkskrant gazetesi ise Suriye'deki gelişmelerin tüm Ortadoğu için tehlike anlamına geldiği değerlendirmesinde bulunuyor:
"Devlet Başkanı Beşar Esad'ın uçuruma doğru ilerlediği yavaş yavaş belli oluyor. Rusya'daki müttefikleri bile artık Esad'ın ayakta kalma şansından kuşku duyduğunu açıkça gösteriyor. Son olarak askerî inzibat birliklerinin komutanı Tuğgeneral El Şallal'ın, ordunun 'katiller çetesi'ne döndüğünü söyleyerek muhalefet saflarına geçmesi, önemli bir işaret. Esad'ın rejimi uğruna verdiği ölüm savaşını daha ne kadar sürdüreceği ve Suriye halkının ne bedel ödemek zorunda kalacağı belirsiz. Ancak Suriye'yi Esad sonrasında, Kaddafi sonrası Libya'nınkinden tamamen farklı bir gelecek bekliyor gibi görünüyor. Suriye'deki çatışmalar, giderek çeşitli halk grupları arasında mezhepsel bir kavga şekline bürünüyor. Bu ise tüm Ortadoğu için bir tehlike."
İsviçre'den Tages-Anzeiger gazBlogger, Google'ın düşüncelerinizi dünyayla kolayca paylaşmanız için tasarlanmış ücretsiz bir blog yayınlama aracıdır. Blogger, kişisel veya ekip blogunuza metin, fotoğraf ve video göndermenizi kolaylaştırır.etesi ABD'de Başkan Barack Obama ile muhalefetteki Cumhuriyetçiler arasında bütçe konusunda yaşanan kavgayı irdeliyor:
"Washington'da müzakere edilmiyor, poker oynanıyor. Mali uçuruma doğru son hız koşulurken iki taraf da birbirini blöfle kandırmaya çalışıyor. Başkan Obama Noel öncesinde, zenginlere yüksek vergi ile milyonlarca uzun süreli işsize yardımların uzatılması şeklinde geçici bir çözüm önerisi getirdi. Cumhuriyetçilerden bir azınlığın destek vermesi durumunda Demokratlar tasarıyı yılbaşı öncesinde hem Senato hem de Temsilciler Meclisi'nden geçirebilir. Düşük vergi ilkesini savunan Cumhuriyetçiler de bir çözüm için yardımcı olabilir. Ama ancak Amerika yılbaşında malî uçuruma yuvarlandıktan sonra. 1 Ocak'ta herkes için vergiler otomatik olarak yükselip harcamalarda kısıntılar yürürlüğe girince, ki bunu kimse istemiyor, o zaman Demokratların yardımı ile vicdanları rahat bir şekilde zaten istedikleri şeyi hayata geçirebilecekler: Vergileri hemen yeniden düşürmek."
Almanya Basını
Stuttgarter Zeitung Almanya'ya iltica başvuruları konusunda hükümetin hangi politikaları izlemesi gerektiğini şöyle özetliyor:
“Başvuru oranı geçen yıla göre yaklaşık yüzde 50 arttı. Bu muazzam artışa neden olan birbirinden farklı iki hareket var ve bunlara farklı tepkiler verilmesi şart. Bir yanda değişik Balkan ülkelerinden gelen Romanlar söz konusu. Almanya Federal Cumhuriyeti burada akıntının tersine kürek çekmeyi deneyebilir. Bunu da haklı olarak temellendirilmemiş iltica başvurularını hızlı bir biçimde değerlendirmeye alarak yapabilir. Ne var ki öte yandan başta Suriye olmak üzere iç savaş bölgelerinden kaçıp gelenlerin sayısı da artıyor. Onlar için Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'un da en son değindiği gibi güçlü bir dayanışmanın sağlanması şart.“
Märkische Oderzeitung gazetesi Japonya'nın nükleer enerji politikalarına ilişkin eleştirel bir yoruma yer veriyor:
“Japonya'nın yeni hükümeti ekonominin tekrar ayakları üzerinde durabilmesi için, Fukuşima felaketinden sonra alınan 2040 yılına kadar nükleer enerjiden vazgeçme kararını tekrar sorgulamaya başladı. Bu kimseyi şaşırtmadı zira yeni Başbakan Şinzo Abe daha eski görev dönemi sırasında teknolojinin ateşli savunucularından sayılıyordu. Tokyo'nun yükselen ekonomik güç Çin'in karşısında zemin kaybetme korkusu büyük. Ne var ki hükümet Fukuşima benzeri bir felaketin depremden muzdarip Japonya'da her an tekrar yaşanabileceğini bu esnada unutuyor. Abe'nin nükleer enerjiye bağımlılıktan kurtulmayı bir an için olsun aklına getirmemesi son derece düşündürücü.“
Frankfurter Allgemeine Zeitung da yorum sütunlarında Tokyo'nun enerji politikalarını sorguluyor:
“Eğer bir hükümet yapılan işlerin on yıllardır doğru yapıldığını ifade ediyorsa bunlar gelecek on yıllar boyunca da yanlış olamaz. Elbette bunu bir tutarlılık olarak görmek mümkündür. Ama aynı şekilde bu geriye gitmek olarak da nitelenebilir. Gerçek ise muhtemelen bunun ikisinin arasında bir yerlerde. Eğer Başbakan Şinzo Abe liderliğindeki yeni Japon hükümeti tekrar güçlü bir biçimde nükleer enerjiyi sivil kullanıma açacağını duyuruyorsa, kendine güvenirken biraz dikkatli olması lazım. Herhalükârda şu sorunun sorulmasına izin verilmeli. Kayda değer deprem riskinin bulunduğu bir ülkede, çok daha güvenli olduğu farz edilen reaktörleri faaliyete sokmanın yanı sıra yeni nükleer santraller inşa etmek gerçekten akıl kârı mı?“
Berlin'de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi ise Amerikan ekonomisi ile ilgili bir yoruma sayfalarında yer veriyor:
“ABD'de dünyanın en zengin insanlarından biri olan Warren Buffet sekreterinden daha az vergi ödüyor olmasından duyduğu üzüntüyü ifade ediyor. Gerçekten de Amerikan plütokrasisi akıl almaz bir eşitsizliğe ve ülkenin bölünmesine katkı sundu. Bu durum şimdi Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki uzlaşmazlık içerisinde de kendini gösteriyor. Ortaya çıkan, para ekonomisinin ve zenginlerin yıllardır yön verdiği yoksul bir ülke. Obama'nın ikinci görev dönemi sırasında bir rota değişikliğini başarması gerekli. Ve bu sırada yerinden olmayı da göze almalı. Şok belki de ülkeye şifa olur.”
İngiltere Basını
İngiliz gazetelerinin uluslararası haberler sayfalarında Suriye Jandarma Genel Komutanı'nın muhalefet saflarına katılması öne çıkan haberler arasında bulunuyor.
Haber, siyasi ağırlıklı beş gazetede de aktarılıyor ve Suriyeli Tümgeneral Abdülaziz Şalal'ın Beşar Esad yönetimine yönelik suçlamaları öne çıkarılıyor.
Times ve FinancialTimes Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın Noel tatilini kısa tuttuğunu, "mali uçurum" olarak anılan birkaç gün gün sonra yürürlüğe girecek ya da yürürlükten kalkacak düzenlemelerin olumsuz etkilerini ifade eden kriz durumuyla ilgili görüşmeler yapacağını belirtiyor.
Türkiye-AB ilişkileri FT'de
FinancialTimes Türkiye-AB ilişkilerini baş makalesine taşıyor.
Gazete tam üyelik müzakerelerinin 2005'te başladıktan sonra durma noktasına geldiğini, bunun Ankara ve Avrupa'daki başkentlerde belli siyasi çevrelerin kısa erimli çıkarlarına hizmet ettiğini ifade ediyor.
Avrupa Birliği Komisyonu'nun mayıs ayında "pozitif gümdem" başlığı altında bir girişim başlattığını hatırlatan gazete, "Bunun ötesine geçilmeli." diyor.
Gazete, "pozitif gündem"in çerçevesini, terörle mücadele, ticaret, enerji, vizeler, dış politika olarak hatırlatıyor... ama bu girişimin daha ziyade görüşmelerin tıkanıklığının ayıbını örtecek bir incir yaprağı gibi kaldığını yazıyor.
"Alınacak en kötü karar..."
Financial Times, Türk ve Avrupalı liderlerin somut adımlar üzerinde anlaşabileceğini ama atılmaması gereken bir adım varsa onun da görüşmeleri askıya almak ya da hepten iptal etmek olduğunu dile getiriyor.
"Pratik somut adımlar atma konusunda anlaşma olursa, bu..." diyor gazete "ilişkilerin en iyi seviyeye getirilmesi konusunda bir irade beyanı olarak görülür."
Böyle bir adımın üzerinde durabileceği bir zemin olduğunu yazan Financial Times, 2011'de iki taraf arasında 120 milyar euroluk ticaret yapıldığını, AB kaynaklarının Türkiye'deki doğrudan yabancı yatırımların yüzde 75'ini oluşturduğunu belirtiyor.
Hizmet sektörlerinin entegre edilmesi gerektiğini söyleyen Financial Times, bu sektörün Türkiye ve AB ekonomilerinin ana üretim dilimini oluşturduğunu anlatıyor.
Türkiye'nin şikayeti
Avrupa Birliği'nin üçüncü taraflarla serbest ticaret görüşmeleri yaparken tek taraflı hareket etmesinin Türkiye'de rahatsızlık yarattığını anlatan gazete Avrupa hükümetlerinin bu şikayeti dikkate alması gerektiğini yazıyor.
Financial Times, Türkiye'nin de üzerine düşenler olduğunu söyleyip "Ankara, telif haklarının Gümrük Birliği anlaşmasındaki hükümlerine uymalı, ticaretteki tarife dışı engelleri kaldırmalı." diyor.
Gazete, Türkiye kamuoyunun AB konusunda gönlünü çelecek çok az az adımın vize uygulamaının gevşetilmesi kadar etkili olacağını, AB'nin vize uygulamasının Türkiye vatandaşlarının ziyaret, eğitim ve çalışma imkanlarını kısıtladığını yazıyor.
AB'nin Türkiye ile ilgili vize politikasının miyadını doldurduğunu yazan Financial Times, görüşünü desteklemek için birliğin Arnavutluk ve Bosna için 2011'de aldığı vize kararını hatırlatıyor.
"Türkiye de" diyor gazete "buna karşılık, Yunanistan'a kaçak göçmen geçişini engelleme sözü verip Avrupa Birliği'ne yardımcı olabilir."
"Mısır'da devrim kaybedilmedi"
Independent, Mısır'da muhaliflerin "Devrime ihanet edildi" eleştirilerine de gönderme niteliği taşıyan baş makalesine "Mısır'da devrim daha kaybedilmedi" başlığını atıyor.
Hüsnü Mübarek'in devrilmesinin üzerinden iki sene bile geçmediğini anlatan gazete, Müslüman Kardeşler'in uzun yıllar siyaseti gölgedeki köşelerde yürüttükten sonra iktidar olgusuna alışkın olmadığını yazıyor. Gazete, "Ordu darbe yapmadı... Seçmen kütükleri oluşturuldu, seçimler genel olarak öngörüldüğü tarihlerde yapıldı; uygun düşmeyen seçim durumları sürecin bütününü itibarsızlaştıracak şiddette olmadı." diyor ve "Gerçek bir politika evriliyor" değerlendirmesini yapıyor.
İlk Yahudi "yerleşim üniversitesi"
Guardian, İsrail'in 1967 yılında işgal ettiği Batı Şeria'daki yerleşim merkezlerindeki ilk üniversiteyi yüksek öğrenim sistemine entegre etmeye karar verdiğini duyuruyor.
Guardian'daki haberde, Batı Şeria'dan sorumlu olan ordu komutanının yakın geçmişte statüsü yükselen bir okula üniversite belgesini dün onayladığını belirtiliyor.
"Savaşa Karşı Olan Asker Aileleri öfkeli"
DailyTelegraph gazetesi İngiltere'nin Irak'ta savaşa girişini değerlendirmesi beklenen raporun iki yıl gecikme ihtimalinin savaşa karşı gruplaşan asker ailelerini öfkelendirdiğini duyuruyor.
Savaşta çocuklarını kaybeden ailelerin kurduğu Savaşa Karşı Asker Aileleri grubunun tepki vermesine yol açan gelişmeyi haberleştiren Daily Telegraph, eski Başbakan Tony Blair'in özel mesajları üzerindeki "gizliliğin" gecikmeye yol açtığını haber geriyor.
Gazete, raporun öngörülen tarihten iki sene sonra bir ihtimal 2014'de yayımlanacağını haber veriyor.
Dersimiz twitter...
Guardian gazetesi İngiltere'deki bir okulda 13-14 yaşlarındaki öğrencilere twitter dersleri verilmeye başlandığını, öğrencilere nelerin kişilerin şahsiyetlerine hakaret ya da küfür anlamına geleceğinin anlatıldığını aktarıyor.
Haber "Bugünkü dersimiz çocuklar: Ne twitlediğinize dikkat edin!" başlığını taşıyor.
(dw türkçe-bbc türkçe)
YORUM YAZIN