Aydın Doğan: '411 El Kaosa Kalktı' Manşeti Yanlıştı
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonunda konuşan Doğan Medya Grubu'nun patronu Aydın Doğan, "Eğer siyasiler muktedir olurlarsa, demokrasi dışı güçlere dik dururlarsa bunlar olmazdı. 27 Nisan'da hükümet dik durdu, eğer durmasaydı olurdu." dedi. Doğan, "411 el kaosa kalktı" manşetinin ise yanlış ve hata olduğunu vurguladı.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu 28
Şubat-27 Nisan Alt komisyonunda Aydın Doğan dinlenmeye başlandı.
Darbe Komisyonu’ndaki milletvekillerinin sorularından önce genel bir değerlendirme yapan Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, “Medyayı demokrasilerin vazgeçilmez bir unsuru olarak görüyorum. Bir ülkede özgür medya yoksa demokrasi yoktur, demokrasi yoksa özgür medya da yoktur, demokrasi ve medyayı birbirinin zıddı hasmı değil, birbirini tamamlayan besleyen unsurlar olarak görüyorum. Benim varlığım demokrasinin varlığı ile kaimdir.” diye konuştu.
Türkiye’de medya ile siyasi partilerin ilişkilerinin bir türlü istenilen seviyeye gelmediğini kaydeden Doğan, “Darbe dönemlerinde ağır bedeller ödenmiştir. Sahibi olduğum Milliyet 12 Eylül döneminde sorgusuz sualsiz 15 gün kapatıldı, Hürriyet de kapatıldı. Basının sorunları bununla da bitmiyor. Partiler medyayı hasım olarak görebiliyor. Bunu demokrasinin bir cilvesi, zenginliği olarak kabul etmek zorundayız. Siyaset ve medya hasım değil tam tersine birbirini besleyen ayakta tutan temel taştır.” ifadelerini kullandı.
Darbe Komisyonu’ndaki milletvekillerinin sorularından önce genel bir değerlendirme yapan Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, “Medyayı demokrasilerin vazgeçilmez bir unsuru olarak görüyorum. Bir ülkede özgür medya yoksa demokrasi yoktur, demokrasi yoksa özgür medya da yoktur, demokrasi ve medyayı birbirinin zıddı hasmı değil, birbirini tamamlayan besleyen unsurlar olarak görüyorum. Benim varlığım demokrasinin varlığı ile kaimdir.” diye konuştu.
Türkiye’de medya ile siyasi partilerin ilişkilerinin bir türlü istenilen seviyeye gelmediğini kaydeden Doğan, “Darbe dönemlerinde ağır bedeller ödenmiştir. Sahibi olduğum Milliyet 12 Eylül döneminde sorgusuz sualsiz 15 gün kapatıldı, Hürriyet de kapatıldı. Basının sorunları bununla da bitmiyor. Partiler medyayı hasım olarak görebiliyor. Bunu demokrasinin bir cilvesi, zenginliği olarak kabul etmek zorundayız. Siyaset ve medya hasım değil tam tersine birbirini besleyen ayakta tutan temel taştır.” ifadelerini kullandı.
Doğan, gazetenin kurşunlanmasına ilişkin bir
soruya "Ticari bir rekabet hatırımdan geçmedi. İş hayatımda karışık bir
hayatım olmadı. Silahla ilgisi olan adamlarla ilişkim olmadı. Batı
Çalışma Grubu mu kurşunlattı, bilemiyorum. Hayır da evet de diyemem.
Bende gazetedeydim. Batı Çalışma Grubu yapacaksa bana başka şeyler
yapardı." karşılığını verdi.
Dinç Bilgin'e kağıt yardımı yaptığını, hala 4 milyon dolar alacağı olduğunu dile getiren Doğan, bu parayı kimsenin vermediğini ve gittiğini ifade etti. Sabah gazetesine kapanmasın diye maaşta da yardım ettiğini, bunun mesleki bir dayanışma olduğuna dikkat çeken Doğan, Cumhuriyet gazetesinin halka arzında 250 bin liralık hisse aldığını ifade etti.
"HİÇBİR MANŞETE ASKER DAHİL OLMADI"
Hiçbir manşete askerlerin dahil olmadığını belirten Doğan, "Demokrasi dışı yöntemlere karşıyız" diye manşet attıklarını hatırlattı. Gazete kupürlerini gösteren Doğan, "Silahsız kuvvetler halletsin" diyenin ise asker olduğunu ifade etti. "El koyacağız deseydi o da yapılırdı. Önemli bir haberdi." diyen Doğan, yorumu halkın yapması gerektiğini söyledi. "Siyasilerin yönetim tarzlarından kaynaklanıyordu. Eğer siyasiler muktedir olurlarsa, demokrasi dışı güçlere dik dururlarsa bunlar olmazdı. 27 Nisan'da hükümet dik durdu, eğer durmasaydı olurdu." ifadelerini kullandı.
28 Şubat dönemindeki siyasilerin tutumunu eleştiren Doğan, örnekler verdi. Olayların dışarıdan bakıldığı gibi olmadığını dile getiren Doğan, "Ben yüzde 98'i demokrasi dışı çıkan manşetlere de müsaade etmem diyorum." diye konuştu.
Atina'daki işadamları toplantısında Refah-Yol ile ilgili aleyhte birşeyin olmadığını belirten Doğan, Güven Erkaya'nın da toplantıya katılmadığını, bunların şehir efsanesi olduğunu savundu. Basının günah keçisi olduğunu kaydeden Doğan, "Bunların neresini düzelteyim." dedi.
"MANŞETİN KAYNAĞI DOĞRUYSA BUGÜNDE YAPARIM"
28 Şubat döneminde Anadolu sermayesi üzerinde medya ve silahlı kuvvetler kullanılarak baskı oluşturulduğuna ilişkin bir soruya ise Doğan, "Ben köküme kadar Anadoluyum. Anadolu sermayesine karşı olamam, olmam mümkün değil. Ülker grubu en büyük yeşil sermayeydi. Biz bunu söylemiyorduk. Bunlar bizim reklam verenlerimiz, bunlar batarsa biz de batarız. O gün de bunların yapılmasını doğru bulmuyordum. Manşetin kaynağı doğruysa bugünde yaparım. Tetkik edilmiş bir kaynaktan gelmişse bugünde yaparım." karşılığını verdi.
"VAY ŞEREFSİZ VAY" MANŞETİ
"411 el kaosa kalktı" manşetinin sorulması üzerine de Doğan, "Dua ediyorum ki bu soruyu Ertuğrul'a sorsaydınız ama sormamışsınız. Ben Bodrum'daydım oradan haberim oldu. Yanlış buldum, hatadır." ifadelerini kullandı.
"Gerekirse silah bile kullanırız" başlığı konusunda Doğan, "Bu lafı söyleyen, abiziddin değil önemli fonksiyonları olan bir paşaysa bundan daha önemli gazetecilik olur mu?" şeklinde konuştu.
Ahmet Kaya için atılan "Vay şerefsiz vay" manşeti için Doğan, "Keşke bu kadar keskin ve sert başlık atılmasaydı." diye konuştu.
EMİN ÇÖLAŞAN VE BEKİR COŞKUN'U BEN KOVDUM, İYİ Kİ DE KOVMUŞUM
Medya grubundaki bazı gazetecilerin işten çıkartılması konusunda siyasi bir baskı alıp almadığı sorulan Aydın Doğan, şu açıklamayı yaptı: “'Yazarlar çıkarıldı' deyince akla ilk gelen iki tane yazar oluyor. Biri Emin Çölaşan bir tanesi de Bekir Coşkun. Çölaşan’ı ben kovdum. Kızım ve genel yayın müdürü kovmamak için bana 'şöyle yapalım böyle yapalım' diyerek beni uyutmaya kalktılar. Sonunda dedim ki, ikiniz birden gidersiniz. Sonunda İzmir’de Emin’i kovdular. Emin’in kovulmasında hiçbir siyasi parti, askerler de dahil, 'bu adamı at' diye bir ısrarda bulunmadı. 'Emin' yönetilemez hale gelmişti, Emin bu gazetenin sahibinin gücü 'bana yetmez' diyordu. Takıntıyı meslek haline getirmişti. 'İ Melih', diyerek her yazısında 10 bin dolar ceza ödemeye başlamıştım. 'Emin takıntıyı bırak, kampanya açmayı bırak' dediğimde de 'hükümetin aleyhine yazmayayım mı?' diyorsun dedi. Ben de ağzıma geleni söyledim. Ben sana 'hükümet aleyhinde yazma' demiyorum, burası 'babanın çiftliği değil' dedim. Emin’i ben çıkardım, çıkarttığıma da çok iyi ettim. Ben kovdum, herkese de hesabını vermeye hazırım. Bekir’e hakkımı helal etmeyeceğim. Bekir’in gitmemesi için çok gayret sarf ettim. 'Gel sana İstanbul’da daire alalım' dedim. Emin her defasında bizden götürdü. Bekir öyle bir şey de yapmadı. Çünkü Bekir’e çok para vermişler. Gazetelerden insanlar ayrılır, giderler, gelirler. Bana hiçbir siyasi iktidar ne Turgut Özal ne Süleyman Demirel ne de askerler 'bunları işten atacaksın' demedi. Sadece telkinde bulundukları olmuştur. 'Bekir’e git' demedim. Bir gün telefon etmiştim 'iyi ki varsın demek için' kendisine. Bekir bir yazı yazmıştı 'iyi ki varsın Hürriyet' diye, çok duygusal bir yazıydı. Ben de onu arayıp ‘iyi ki varsın’ demiştim, şimdi de iyi ki yoksun diyorum"
ERDOĞAN İLE MEDENİ İLİŞKİ İÇERİSİNDEYİZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la arasının nasıl olduğu sorulan Aydın Doğan, bu soruya da şu cevabı verdi: “Gayet iyi. Aramızda dostluk, samimiyet, arkadaşlık, ilişkisi yok ama gayet medeni ilişkiler içerisindeyiz. Kendisini görünce gerekli 'saygıyı' gösteririm, o da 'hal hatır' eder. Bir sıkıntım yok. Olduğu zaman da giderim ülkenin başbakanına. Eğer başbakana gidilecek bir meselem varsa giderim. Şu anda bundan birkaç yıl önce kamuoyuna yansımış olan sertlikler şu anda yok."
Doğan grubuna kesilen vergi cezaları konusunda da Doğan, "Vergi cezası haklı yazılmıştır diyemezsiniz. Dünyada 4-5 milyar vergi cezası yazılmamıştır. Davaları kazandım, davalarla uzlaştım. Bu bir af da değildi. Maliye ve devletle barıştım. Allah şahit ben bu işlerde hatalı değilim. Kan davası gütmem." şeklinde konuştu.
Dinç Bilgin'e kağıt yardımı yaptığını, hala 4 milyon dolar alacağı olduğunu dile getiren Doğan, bu parayı kimsenin vermediğini ve gittiğini ifade etti. Sabah gazetesine kapanmasın diye maaşta da yardım ettiğini, bunun mesleki bir dayanışma olduğuna dikkat çeken Doğan, Cumhuriyet gazetesinin halka arzında 250 bin liralık hisse aldığını ifade etti.
"HİÇBİR MANŞETE ASKER DAHİL OLMADI"
Hiçbir manşete askerlerin dahil olmadığını belirten Doğan, "Demokrasi dışı yöntemlere karşıyız" diye manşet attıklarını hatırlattı. Gazete kupürlerini gösteren Doğan, "Silahsız kuvvetler halletsin" diyenin ise asker olduğunu ifade etti. "El koyacağız deseydi o da yapılırdı. Önemli bir haberdi." diyen Doğan, yorumu halkın yapması gerektiğini söyledi. "Siyasilerin yönetim tarzlarından kaynaklanıyordu. Eğer siyasiler muktedir olurlarsa, demokrasi dışı güçlere dik dururlarsa bunlar olmazdı. 27 Nisan'da hükümet dik durdu, eğer durmasaydı olurdu." ifadelerini kullandı.
28 Şubat dönemindeki siyasilerin tutumunu eleştiren Doğan, örnekler verdi. Olayların dışarıdan bakıldığı gibi olmadığını dile getiren Doğan, "Ben yüzde 98'i demokrasi dışı çıkan manşetlere de müsaade etmem diyorum." diye konuştu.
Atina'daki işadamları toplantısında Refah-Yol ile ilgili aleyhte birşeyin olmadığını belirten Doğan, Güven Erkaya'nın da toplantıya katılmadığını, bunların şehir efsanesi olduğunu savundu. Basının günah keçisi olduğunu kaydeden Doğan, "Bunların neresini düzelteyim." dedi.
"MANŞETİN KAYNAĞI DOĞRUYSA BUGÜNDE YAPARIM"
28 Şubat döneminde Anadolu sermayesi üzerinde medya ve silahlı kuvvetler kullanılarak baskı oluşturulduğuna ilişkin bir soruya ise Doğan, "Ben köküme kadar Anadoluyum. Anadolu sermayesine karşı olamam, olmam mümkün değil. Ülker grubu en büyük yeşil sermayeydi. Biz bunu söylemiyorduk. Bunlar bizim reklam verenlerimiz, bunlar batarsa biz de batarız. O gün de bunların yapılmasını doğru bulmuyordum. Manşetin kaynağı doğruysa bugünde yaparım. Tetkik edilmiş bir kaynaktan gelmişse bugünde yaparım." karşılığını verdi.
"VAY ŞEREFSİZ VAY" MANŞETİ
"411 el kaosa kalktı" manşetinin sorulması üzerine de Doğan, "Dua ediyorum ki bu soruyu Ertuğrul'a sorsaydınız ama sormamışsınız. Ben Bodrum'daydım oradan haberim oldu. Yanlış buldum, hatadır." ifadelerini kullandı.
"Gerekirse silah bile kullanırız" başlığı konusunda Doğan, "Bu lafı söyleyen, abiziddin değil önemli fonksiyonları olan bir paşaysa bundan daha önemli gazetecilik olur mu?" şeklinde konuştu.
Ahmet Kaya için atılan "Vay şerefsiz vay" manşeti için Doğan, "Keşke bu kadar keskin ve sert başlık atılmasaydı." diye konuştu.
EMİN ÇÖLAŞAN VE BEKİR COŞKUN'U BEN KOVDUM, İYİ Kİ DE KOVMUŞUM
Medya grubundaki bazı gazetecilerin işten çıkartılması konusunda siyasi bir baskı alıp almadığı sorulan Aydın Doğan, şu açıklamayı yaptı: “'Yazarlar çıkarıldı' deyince akla ilk gelen iki tane yazar oluyor. Biri Emin Çölaşan bir tanesi de Bekir Coşkun. Çölaşan’ı ben kovdum. Kızım ve genel yayın müdürü kovmamak için bana 'şöyle yapalım böyle yapalım' diyerek beni uyutmaya kalktılar. Sonunda dedim ki, ikiniz birden gidersiniz. Sonunda İzmir’de Emin’i kovdular. Emin’in kovulmasında hiçbir siyasi parti, askerler de dahil, 'bu adamı at' diye bir ısrarda bulunmadı. 'Emin' yönetilemez hale gelmişti, Emin bu gazetenin sahibinin gücü 'bana yetmez' diyordu. Takıntıyı meslek haline getirmişti. 'İ Melih', diyerek her yazısında 10 bin dolar ceza ödemeye başlamıştım. 'Emin takıntıyı bırak, kampanya açmayı bırak' dediğimde de 'hükümetin aleyhine yazmayayım mı?' diyorsun dedi. Ben de ağzıma geleni söyledim. Ben sana 'hükümet aleyhinde yazma' demiyorum, burası 'babanın çiftliği değil' dedim. Emin’i ben çıkardım, çıkarttığıma da çok iyi ettim. Ben kovdum, herkese de hesabını vermeye hazırım. Bekir’e hakkımı helal etmeyeceğim. Bekir’in gitmemesi için çok gayret sarf ettim. 'Gel sana İstanbul’da daire alalım' dedim. Emin her defasında bizden götürdü. Bekir öyle bir şey de yapmadı. Çünkü Bekir’e çok para vermişler. Gazetelerden insanlar ayrılır, giderler, gelirler. Bana hiçbir siyasi iktidar ne Turgut Özal ne Süleyman Demirel ne de askerler 'bunları işten atacaksın' demedi. Sadece telkinde bulundukları olmuştur. 'Bekir’e git' demedim. Bir gün telefon etmiştim 'iyi ki varsın demek için' kendisine. Bekir bir yazı yazmıştı 'iyi ki varsın Hürriyet' diye, çok duygusal bir yazıydı. Ben de onu arayıp ‘iyi ki varsın’ demiştim, şimdi de iyi ki yoksun diyorum"
ERDOĞAN İLE MEDENİ İLİŞKİ İÇERİSİNDEYİZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la arasının nasıl olduğu sorulan Aydın Doğan, bu soruya da şu cevabı verdi: “Gayet iyi. Aramızda dostluk, samimiyet, arkadaşlık, ilişkisi yok ama gayet medeni ilişkiler içerisindeyiz. Kendisini görünce gerekli 'saygıyı' gösteririm, o da 'hal hatır' eder. Bir sıkıntım yok. Olduğu zaman da giderim ülkenin başbakanına. Eğer başbakana gidilecek bir meselem varsa giderim. Şu anda bundan birkaç yıl önce kamuoyuna yansımış olan sertlikler şu anda yok."
Doğan grubuna kesilen vergi cezaları konusunda da Doğan, "Vergi cezası haklı yazılmıştır diyemezsiniz. Dünyada 4-5 milyar vergi cezası yazılmamıştır. Davaları kazandım, davalarla uzlaştım. Bu bir af da değildi. Maliye ve devletle barıştım. Allah şahit ben bu işlerde hatalı değilim. Kan davası gütmem." şeklinde konuştu.
YORUM YAZIN