Header Ads

Galata Herkesin ve Öyle Kalacak

- yazı: DENİZ ÖZGÜR -
Beyoğlu Belediyesi bizi yine şaşırtmadı ve Galata Kulesi’nin dibindeki bankları dozer yardımıyla kaldırdı. Kulenin ön tarafı halen polis ablukası altında. Bu müdahalenin arkasından bir belediye başkanından çok emlâkçı gibi davranan Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan’ın ne gibi yaratıcı fikirlerle karşımıza çıkacağı merak konusu.

Galata Meydanı’nda son iki yıldır ayyuka çıkan bir gerginlik yaşanıyor. Meydanda oturarak içen ve eğlenen, ağırlıklı olarak genç bir kesimle “mahalleli duyarlılığı”nı yanına alan polis ve zabıta ekipleri arasında süren bu gerginlik, en sonunda meydanın polis tarafından zaptedilmesiyle şimdilik son buldu. Bu son müdahaleye gerekçe olarak sunulan meydanda içenler arasında çıkan kavganın bir tezgâh olduğunu bir dolu tanık ifade etti.

İddiaya göre bir kısım mahalleli, insanların meydanda oturup gece geç saatlere kadar içmesinden, tuvaletini etrafa, kapı önlerine yapmasından ve gürültü çıkarmasından rahatsız olmuş ve bu rahatsızlığını belediyeye, emniyete vs. bildirmiş. Bunun üzerine polis duruma müdahalede bulunmuş. Ancak meseleyi enine boyuna incelediğimizde, belediyenin yaptığı müdahalenin çözüme en ufak bir katkısının olmayacağını görebiliriz. Zira eğer Galata Meydanı da Taksim Gezi Parkı’nın bir kısmı gibi polis karargâhına dönüştürülmeyecekse, birkaç ekip arabasının meydanda durmasıyla bu meselenin çözülemeyeceği aşikâr.

Galata’daki mesele ısrarla bulanık bir zeminde tutuluyor ve öyle yansıtılıyor. Belirsiz bir “mahalleli şikâyeti” olgusu üzerine oturtuluyor her şey. Belediye, işine geldiği için olacak, bu bulanık halin sürmesini istiyor. Oysa bankları kaldırmanın bir çözüm olmadığının belediye de farkında; beş-on tane bankı kaldırınca Galata’daki sorun biter mi? İnsanlar bu sefer öfkelerini de yanına alarak doluşacaklardır meydana. Masalar kalkınca insanlar artık sokakta içki içmiyor? Niyet sorunu çözmek olsaydı, birçok yol bulunabilirdi. Mesela etrafa yayılan sidik kokusunu önlemek için bir kenara konulacak birkaç tane tuvalet kabini meseleyi hallederdi. Nitekim esnaf bir tuvalet yapmıştı, ancak belediye bunu kaldırdı.

Gürültünün gizledikleri

Gürültü meselesine gelince… Bu meselenin iki ayağı var:

1. Daha önceleri bu kadar popüler olmayan Galata Meydanı neden son birkaç yıldır bu denli rağbet görmeye başladı? Açık ki, belediyenin kötü yönetimi ve zorba müdahalelerinin bunda etkisi büyük. Son birkaç yıldır, eğlence mekânlarına yönelik baskılar (sigara yasağı), yürütülen operasyonlar (masa-sandalyelerin kaldırılması) insanları alternatif arayışlara itti. Galata bölgesi, bu alternatiflerin içinde en ideallerinden olduğu için her gece dolup taşmaya başladı. Dolayısıyla belediyenin yürüttüğü politikaların bundaki payını bir kenara not etmek lâzım.

2. Galata bölgesi her şeyden önce hepimize ait bir yer, kamusal alan, aynı zamanda da bir meydan. Ayrıca tarihî bir bölge ve bundan dolayı yıllardır turistlerin uğrak yeri. İstanbul’un ve Türkiye’nin eğlence ve kültür bölgesi Beyoğlu’nun merkezî önemdeki semtlerinden biri. Dolayısıyla, o bölgede yaşayan insanların (yerli veya turist) büyük bir kısmı Galata’nın bu özelliğini bilerek oraya yerleşti. Nitekim birçoğu meydanda eğleniyor.

Bununla birlikte, gürültüden şikâyetçi olanların sıkıntıları dikkate alınmak durumunda. Ancak geldiğimiz noktada, belediyenin ve polisin ayrımcı ve zorba tutumu nedeniyle, karşılıklı gardlar alınmış durumda. Çözümsüzlük de buradan kaynaklanıyor aslında. Geçen seneki müdahaleler sırasında (ki bu müdahalelerde 20’den fazla insan gözaltına alındı ve daha fazla sayıda insan darp edildi), belediyenin iftar yemeğinde buluşan yerel halk (bir kısmı Tophane’den getirtilmiş olsa da!) kulenin karşı sokağındaki iftarın ardından ses sistemi aracılığıyla bütün Galata’ya ilâhi dinletmiş ve ardından meydana gelerek “Galata bizimdir, bizim kalacak” sloganını atmışlardı. Bir nevi gövde gösterisiydi yaptıkları. Ancak meydandakiler tarafından ciddiye alınmadıklarıyla kaldılar.

Bu kutuplaşma nedeniyle, ortak ve makûl bir çözüm şimdilik zor görünüyor. Meydana yapılan bu müdahalenin başka bir amacı olabilir. Bu sunî gündemi fırsat bilen belediye, Galata için yeni bir düzenlemeye gidebilir. Bunu aklımızın bir kenarında tutarak, şunları söyleyebiliriz: Elimizde kalan ender kamusal alanlarımızdan Galata meydanına sahip çıkmamız gerekiyor. Ancak bu sahip çıkış kör bir saflaşma üzerinden yürümemeli. Meydanda yaşanan bu kamusal krizi, polisin ve belediyenin müdahalesine zemin bırakmadan çözme şansı var. Açık alanda karşılıklı yürütülecek tartışmalarla meseleler ele alınıp makûl bir çözüm yoluna gidilebilir. Belki de bu vesile, yoksun olduğumuz kamusal alan kullanımı, kamusal tartışma gibi hasletlerimizin gelişmesine yardımcı olur.

“Mahalleli” hüllesi

Bütün bu tozun dumanın arasında dikkat çekilmesi gereken asıl mevzu şu: AKP hükümeti ve yerel belediye, Beyoğlu’na amansız bir biçimde saldırıyor, projelerin biri bitmeden diğeri hazırlanıyor (Emek sineması, Tarlabaşı yıkımı, Taksim Meydanı’nın insan erişimne neredeyse kapatılması, Gezi Parkı’nın yıkılması ve yerine çakma Topçu Kışlası yapımı, Taksim Camii, Galataport projesi vs.), Beyoğlu’nun sokakları insansızlaştırıp mahalleleri boşaltıyor, bölge topyekûn turizme amade kılınıyor ve bunun için ilçe yeniden planlanıyorken, Galata’da yaşananlar söz konusu olduğunda ne idüğü belirsiz bir “mahalleli” söylemine sığınmak yüzsüzlüğün en son sınırına dayanıyor.

Galata bölgesi “turizm hamlesinin” önemli ayaklarından üstelik. Galata’daki polis müdahalesinin tetikçilerinden Amberin Zaman bölgeye yerleşirken bunun ziyadesiyle farkındaydı. Bir gazeteci olarak Galata Kulesi civarındaki çok büyük bir alanın kâğıt üzerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait olduğunu, ancak gerçekte belediyenin uhdesinde “yenilenmeyi” beklediğini de biliyor olmalı. O yenilemeden kasıt ise, etrafın Batılı anlamda eğlence mekânları ve çoğunluğu yabancı turistlere hitap eden butik otellerle dolması. Dolayısıyla meselenin bir yüzü de, kimin değil, hangi sınıfların gürültü yaptığına gelip dayanıyor.

Özellikle yaz aylarında belediyenin bizzat organize ettiği gece eğlenceleri ve stad konseri düzeyinde bir ses sistemiyle turistleri bölgeye çekmeye çalıştığı da herkesin malûmu. Bahara hoşgeldin festivali, uluslararası müzik festivali, tasarım festivali, music together gibi bir sürü organizasyona ev sahipliği yapan, eğlence mekânlarının ve yerli-yabancı turistlerin ortasında kalan bir bölge Galata. Ayrıca uzun zamandır adım adım soylulaşmanın da hükmü altında. Apartmanlar hızla otelleşiyor. Küçük esnafın mahalleyi terketmesinin eli kulağında. Ev kiraları 2 bin liranın üzerinde. Serdar-ı Ekrem Sokak gibi üst sınıflar tarafından müsadere edilmiş kısımlarda 8 bin liraya kadar çıkıyor. Böyle giderse üç-beş yıla kadar orada mahalle adına bir şey kalmayacağını görmek için müneccim olmaya gerek yok.

Kamusal alanlarımızın savunusu, kent mücadelesinin en önemli ayağını oluşturuyor. İleri neoliberalizm çağında memleket semalarında da, tıpkı Almanya’da olduğu gibi, meydanların özelleştirilmesi bile söz konusu olabilir. Önümüzdeki günler, kamusal alanlarımız için vereceğimiz mücadelelerle geçecek. İki yılı aşkın bir zamandır Emek Sineması için verilen mücadelenin ışığında Beyoğlu’ndaki müşterek mekânlarımız için örgütlenmeliyiz. Galata Meydanı da doğallıkla buna dahil. Zira, Galata kimsenin değil; Galata herkesin ve öyle kalacak kalacak.

Deniz Özgür
*Toplumun şehircilik hareketi İMECE
**birdirbir.org'dan alınmıştır.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.