Kılıçdaroğlu, ailelerle birlikte 10 Ekim Ankara Katliamı belgeselini izledi: Unutturmayacağız
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde, Ankara Garı önündeki terör saldırısında hayatını kaybedenlerin anısına hazırlanan "Baba Ben de Gideyim Mi?" adlı belgeselin ilk gösterimini, saldırıda hayatını kaybedenlerin aileleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve partililerle izledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gösteriminin ardından yaptığı konuşmada, "Acılarımızı unutmayacağız, gençlerimizi unutmayacağız ve unutturmayacağız. Ama geleceğe umutla bakmayı asla ve asla da unutmayacağız" dedi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun "Baba Ben de Gideyim Mi?" belgeseli gösterimi sonrası yaptığı konuşma şöyle:
Geçen yıl ayın 10’unda İstanbul’daydım. İstanbul’da Kadıköy belediyemizin açılışları vardı. Evden çıktığım zaman, kızımın evinden çıktığım zaman apartmana heyecanlı birisinin girdiğini gördüm. Kadıköy’den geldiğini söyledi ve Ankara’da bir patlamanın olduğunu ifade etti. O gün mitingimiz vardı. Kadıköy’e gittik, belediye başkanının odasına. İlk gelen telefonlar; Ankara’da bir patlama oldu, yaralılar var. Biraz bekledik, bir daha telefonlar geldi; yaralılar var ama galiba hayatını kaybedenler de var. 5-10 dakika sonra bir telefon, yaşamını kaybedenlerin sayısı 35’i bulduğu söylendi. Bir süre sonra sayı daha da arttı ve hepimiz ne yapacağımızı şaşırdık. Bütün programlarımızı iptal ettik. Ankara’ya döndük. Hayatını kaybeden çocuklarımız sayısı 101’di. 101 kişi IŞİD Terör Örgütü, Irak Şam İslam Devleti adlı bir örgüt.
ACI OLMASIN DİYE YOLA ÇIKANLAR, GERİDE KOCAMAN BİR ACI BIRAKTILAR
Az önce hep birlikte bir belgeseli izledik. Duygulanmamak mümkün değil. Bir annenin çocuğunu hangi umutlarla büyüttüğünü hepimiz biliriz. Bir baba kolay kolay ağlamaz, bir babanın nasıl gözyaşı döktüğünü gördük. Elbette ki acılarımız var. Her insanın hayatında mutlu günler de var acılar da var. Ama bizim halkımızın söylediği önemli bir söz vardır, “Allah kimseye evlat acısı vermesin.” Hani baba diyor ya, “Oğlum beni toprağa verebilirdi” diyor. Sıralı ölüme çok fazla itiraz eden olmaz. Ama bir babanın, bir annenin evladını toprağa vermesinin acısı çok daha derinlerdedir. O nedenle anneler söylerler “Allah kimseye evlat acısı vermesin”. Bu acı tabi çok derinden bir acı. Bir annenin, bir babanın acısı olmasının ötesinde daha derinden bir acı. Bir daha bu toplum acıları yaşamasın diye, bu ülkeye huzur, bu ülkeye barış, bu ülkeye kardeşlik gelsin diye demokratik haklarını kullanan gencecik çocuklarımızın hayatlarını kaybettikleri bir acıdır. Acı olmasın diye yola çıkanlar, geride kocaman bir acı bıraktılar. Kuşkusuz bu acılar bizim umutlarımızı yitirmemize yol açmamalı.
GELECEĞE UMUTLA BAKACAĞIZ
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum? Sevgili küçük bir Sıla vardı. Sıla’nın gözlerini gördünüz mü bilmiyorum? Dikkatinizi çekti mi? Sıla’nın gözlerinde umut vardı. O küçücük kız, bize bu belgeselde umudu hatırlatan kız. Hep birlikte acılarımızı paylaşacağız, acıları paylaşmak görevimiz. Kuşkusuz ateş düştüğü yeri yakıyor. Ama o ateş sadece bir eve değil, binlerce eve düştü. Aynı duyguları burada bir perdenin önünde birlikte yaşadık. Hepimiz evlatlarımızı kaybetmiş gibi üzüldük. Dolayısıyla küçük Sıla’nın bize bıraktığı küçük bir dersi hiç unutmayacağız. O, geleceğe umutla bakan bir çocuğumuz. Onun umudunu yaşatmak, yeşertmek hepimizin ortak görevi. Acıları paylaşacağız ama geleceğe umutla bakacağız.
GENÇLERİMİZİ UNUTMAYAYAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ
Ben son olarak şunları ifade etmek isterim: Bu ülkenin toprakları insan sevgisiyle yoğrulmuş topraklardır. Bu topraklarda bereket var, bu topraklarda neşe var, bu topraklarda türküler var, horonlar var, hoyratlar var bu topraklarda. Ama bu topraklarda derin ama derin acılar da var. Acılarımızı unutmayacağız, gençlerimizi unutmayacağız ve unutturmayacağız. Ama geleceğe umutla bakmayı asla ve asla da unutmayacağız. Geleceğe umutla bakacağız. Ne için? Küçük Sıla’ya daha güzel bir Türkiye bırakmak için. Çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak için. Hani çocuklarımız diyorlar ya, “Ankara’ya gideceğiz, Anıtkabir’e de gideceğiz, Gençlik Parkı’na gideceğiz...” Onlar büyük umutlarla geldiler. O umutları yeşertmek, o umutları sürekli kılmak bizim görevimiz. Bu görevi yapacağız. Üstümüze düşen bir şey varsa elbette yapacağız. Ama bir konu var ki hepimizin ortak amacı olmak zorunda; huzurlu bir Türkiye, barış içinde yaşayan bir Türkiye, inancı ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun, birlikte yaşadığımız bir Türkiye, annelerin yüzün güldüğü bir Türkiye, çocuklarının mutluluklarını gördüğü, paylaştığı, çocuklarıyla övündüğü bir Türkiye. Bunu yaratmak hepimizin ortak görevi.
Bu ortak görevde buluşmak, bu ortak görevimizi sürdürmek ve küçük Sıla’nın umutla baktığı bir Türkiye’yi yeniden yaratmak dileğiyle, hepinize selamlar, saygılar sunuyorum.
YORUM YAZIN