Header Ads

TİHV: 'Cezaevlerindeki Gardiyanlara İşkence ve Öldürme Gücü Verilmek İsteniyor'


Başka Haber

“İç Güvenlik Paketi” ile kolluk kuvvetlerini aşırı yetkilerle donatmaya çalışan AKP Hükümeti, şimdi de cezaevlerinde infaz koruma memurlarına her türlü şiddet aracını ve yöntemini kullandıracak bir düzenleme hazırladı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, TBMM gündeminde bekleyen  “Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı”na olan itirazlarını 8 maddede sıraladı.

İtirazlar şöyle:

1- Göz yaşartıcı gaz, basınçlı su, ateşli silah temel müdahale ekipmanı haline gelmektedir. Kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne göre toplumsal olaylarda kullanılan göz yaşartıcı kimyasal maddeler, yakın mesafeden, kapalı alanda ve aşırı miktarda kullanılması halinde kimyasal silah olarak değerlendirilmektedir. Kapalı alanda ve kontrol altına alınmış kişilere karşı kesin olarak kullanılması yasaklanmış olan göz yaşartıcı kimyasal gaz ile izolasyon amaçlı inşa edilmiş dar mekanlarda basınçlı su kullanılması kesinlikle işkence yasağının ihlali olacaktır.

2- Güvenlik görevlilerine “asayişi bozan olayları önlemek”, pasif direniş göstermek gibi hiçbir sınırı tanımlanmayan hallerde, kademeli ve artan ölçüde zor kullanma yetkisi verilmektedir. Hiçbir uyarı yapılmaksızın zor kullanılmasının mümkün kılındığı Tasarıda, acil hallerde güvenlik görevlisinin hangi aracı ne dereceye kadar kullanacağına dair takdir hakkı olduğu ifade edilmektedir. Acil olan ve acil olmayan ayrımının yapıldığı Tasarı ile cezaevlerindeki gündelik işleyişin sadece şiddete dayalı olması yasal zemine kavuşturulmaktadır. Bunun gibi, zor kullanma yetkisi başlığı altında kelepçeli sevk ve nakil uygulaması da esas hale gelmektedir. Sevk işlemlerinin işkence uygulamasına dönüşmesi nedeniyle sağlık haklarından feragat eden mahpusların; nakil sırasında cezaevi aracında çıkan yangın sonucu kilitli kapılar açılmadığı için yanarak yaşamını yitiren mahpusların ülkesinde, mutlak olarak yasaklanmış işkence yasağına uyulmayacağı da resmen ilan edilmektedir.

3- Müdahale birimi ve dış güvenlik görevlileri, cezaevi içine ateşli silahla girebilecektir. Silahla müdahale gerektiren olaylar için tanınan bu yetki, “karşı koymaya elverişli eşyaların teslim edilmesi istendiği halde teslim edilmemesi” de dahil olmak üzere her an mahpusların yaşamlarını tehdit edecek dahası yaşamlarını ortadan kaldıracak bir yetkiyi yasal hale getirmektedir.

Uyarı amacıyla ateş edileceği, kişinin eylemine son vermemesi halinde “ölçülü” ve “orantılı” şekilde ateş edilebileceği, dış güvenlik görevlilerin kendilerine karşı silahlı saldırıya teşebbüs edilmesi halinde “duraksamadan” ateşli silah kullanabileceği düzenlenmektedir. Özellikle görevlinin ateşli silah kullanmasına işaret eden maddede, ateşli olup olmadığına bakılmaksızın kendisine silahla saldırı teşebbüsü olması ihtimali düzenlenmektedir. Sapanın silahtan sayıldığı yeni “güvenlik” rejiminde cezaevlerinde yargısız infazlar için her türlü aracın devlet eliyle sağlandığı açıktır.

4- Cezaevinde “asayiş ve düzeni önemli ölçüde bozan yaygın direniş ve şiddet hareketleri veya benzeri ciddi tehlike yaratan hallerde”, kolluk kuvvetlerinin de görevlendirileceği düzenlenmektedir. Cezaevi operasyonlarının yasal zeminini açıkça kuvvetlendiren bu düzenleme ile cezaevlerinde gerçekleşmiş katliamların hiçbir hesabını vermemiş olan Devlet, bugün ve gelecek için de sorumsuzluğunu açıkça ilan etmektedir.

5- Ceza İnfaz Kanununun 86. maddesine eklenen yeni düzenleme ile mahpusların ziyaretçileriyle görüşme içerikleri kayıt altına alınabilecektir. Hiçbir mahremiyet ilkesine uymayan bu düzenleme ile kişilik hakları ayaklar altına alınacaktır. Böylelikle zaten ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezaları ile kullanılmaz hale getirilmiş olan “görüşme hakkı”, bu düzenleme ile fiilen kullanılmak istenilmeyen bir hakka dönüşecektir.

6- Güvenlik görevlilerinin soruşturulması ve kovuşturulmasında genel hükümlerin geçerli olduğu düzenlenmekle birlikte, tüm görevlilerin kimlik bilgilerinin gizli tutulacağı öngörülmektedir. Cezaevinde gerçekleşen hiçbir işkence eyleminin etkin soruşturulmadığı, cezasızlığın temel olduğu bir hukuk rejiminde, yetkileri yönünden sınırsız hale gelmiş olan faillerin yasayla gizlilik zırhına kavuşturulması hesap verilebilirliği tümüyle imkânsız hale getirecektir.

7- Nakil araçları ve hastanelerdeki mahpus koğuşları da dahil olmak üzere güvenlik görevlilerine arama yetkisi verilmektedir. Temel amacı yıldırma, cezalandırma haline gelmiş olan, hiçbir mahremiyet ilkesini gözetmeyen arama uygulaması mahpusların her an ve her yerde maruz kalacakları bir muamele haline gelecektir.

8- Türk Ceza Kanunun 297. maddesinde değişiklik öngörülmekte ve cezaevi yönetiminin takdirine bırakılacak şekilde “suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeleri” cezaevine sokan, cezaevinde bulunduran veya kullanan kişilere hapis cezası verileceği düzenlenmektedir. “Örgütsel doküman hazırlandığı” iddiasıyla kırmızı kalem kullanımına dahi izin verilmeyen cezaevlerinde “düşünce ve ifade özgürlüğü” de bu düzenleme ile ortadan kaldırılacaktır.

TİHV açıklamasının sonunda "ezaevlerinin güvenlik sorunu yoktur. Cezaevlerinde aşırı doluluk, ciddi sağlık, eğitim, düşünce ve ifade özgürlüğü ve mahpusların, işkenceye uğramak ya da öldürülmek korkusu olmadan yaşamlarını sürdürememek sorunu vardır. Mahpusların her anlarını şiddet tehdidi ve ölüm korkusuyla geçirmelerine yol açacak bu Tasarı ile olağan üstü hal rejimi daha da derinleştirilmek istenmektedir. Hiçbir evrensel insan hakları ilkesi; Anayasal, demokratik hatta vicdani ilke gözetilmeksizin hazırlanan bu Tasarı, hiçbir şekilde kabul edilemez. Derhal geri çekilmelidir!" denildi.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.