Header Ads

Direnişteki Ülker İşçileri Umutlu: 'Biz de Bir Gün Mutlu Olacağız'


Kerem Pehlivan/etha


İstanbul Topkapı'da bulunan Ülker fabrikasında 10 işçi, Hak-İş'e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası'ndan ayrılıp DİSK'e bağlı Gıda-İş Sendikası'na üye oldukları için işten atıldı. Tazminatları da ödenmeyen işçiler, 42 gündür fabrika önünde direnişte.

İşten atılan işçilerden 8'i, vardiyanın başladığı saatte, 07:00'de direniş çadırlarını kuruyor. İşçiler, adeta iş başı yapıyormuş gibi çadırlarını kuruyor, pankartlarını asıyor, direniş ateşini yakıyor. Birlikte sofra hazırlayan işçiler, sohbet ederek kahvaltılarını yapıyor. ETHA, direnişteki işçilerin bir gününü takip etti.

Ülker işçileri, günde 8 saat çalışıyor ve karşılığında bin lira ücret alıyor. Ancak, maaşları yetmediği için mesaiye kalıyorlar. İşçiler, 12,5 saate kadar uzayan iş gününün karşılığında ise sadece bin 600 lira maaş alabiliyor. Mesai, zorunlu olarak dayatılsa da birçok işçinin de başka çaresi yok. 270 saat mesai hakkı ise Ülker'de geçerli değil. İşçiler bir yılda ortalama bin saat fazla mesaiye kalmış oluyor. Bu yorucu tempoda işçilerin, yemek molası ise sadece yarım saat.

Direnişçi işçilerden Murat Topal, 12 yıldır Ülker'de çalışıyor. "Fabrikada çalışma koşulları nasıl?" sorusuna "İçerisi cezaevi gibi, hava alamıyoruz, güneş ışığını göremiyoruz" yanıtı veriyor. Topal, çalıştığı zaman boyunca en fazla iki kez izin yapabildiğini belirterek, "Yıllık izinlerimize dahi karışıyorlar" diyor.

'BURASI ÜLKER, İŞİNE GELEN ÇALIŞIR'

İtiraz edenlerin "Burası Ülker, işine gelen çalışır" diye tehdit edildiğini söyleyen Topal şunları söyledi: "12 buçuk saat çalışıyoruz, 2 saatte yol sürüyor; 14 saati iş yerinde harcıyoruz. Eve gittiğimizde ancak uyumaya vakit kalıyor. Buna rağmen maddi sıkıntılar çekiyoruz. Sorunlarımız, sıkıntılarımız konusunda hiçbir tedbir alınmıyor, çözüm üretilmiyor. Sendikaya veya fabrika yönetimine gittiğimizde bizi geçiştiriyorlar, çözüm üretmiyorlar."

DİSK'e bağlı Gıda-İş ile çalışma koşulları daha da kötüleştiği için görüşmeye başladıklarını kaydeden Topal, görüşmenin ardından Hak-İş'e bağlı Öz Gıda-İş'ten istifa ettiklerini belirtti.

Bunun ardından fabrikada sorunlar yaşanmaya başladıklarını Topal, "Fabrikaya, sendikamızı değiştirdiğimiz için dayanışma aidatı vermeye gittik. "Belgeye yarın cevap veririz" dediler. Biz de aidatı bugün aldıklarına dair cevap vermelerini ve belgeyi kabul etmeleri gerektiğini söyledik. Ama imzalamadılar. O gün saat 03.00'de vardiyamız bitiyordu ama bizi 05.00'e kadar beklettiler. Daha sonra çağırarak, işten çıkardıklarını söyleyip, kağıt imzalatmak istediler. İmzalamadık. Çünkü, işten çıkardıkları maddede, 'Verimsiz, emre itaatsiz çalışmak' gerekçeleri yer alıyor. Biz bu fabrikada yıllardır çalışıyoruz, verimsizsem bugüne kadar neden kovmadılar da sendika değiştirdiğimiz gün kovdular" diye belirtti.

Ertesi gün güvenliklerin kendilerini fabrikaya almadığını anlatan Topal, o gün direnişe başladıklarını aktardı.

Bir yandan da hukuksal mücadeleyi sürdürdüklerini belirten Topal, İŞKUR'dan ve noterden Ülker'e ihtarname çektirdiklerini, anayasal hakları olan sendikaya üye oldukları için işten atıldıklarını bir kez de yazılı olarak belgeleyip, işe iade talebiyle dava açtıklarını söyledi. "Biz haksızlığa göz yummadık, tazminatımızı alıp gidebilirdik. Ama gitmedik, direniyoruz" diyen Topal, içerideki arkadaşları için de direndiklerini ifade ediyor.

'15 SENEDİR KÖLE GİBİ ÇALIŞTILAR'

15 senelik işçi, evli ve 2 çocuk babası Murat Çakar ise "15 senedir köle gibi çalışırken her şey iyiydi, hiç bir sorun yoktu, hakkımı arayınca mı kötü oldum?" diye soruyor. Fabrikada, adeta makinelerle yarıştıklarını belirten Çakar, 25 ve 50 kiloluk çuvalları taşıdıklarını aktardı. Çakar, işçilerin bel ve boyun fıtığı, gürültüden dolayı işitme sorunu gibi sağlık sorunları yaşadıklarını belirtti, çok sayıda işçinin meslek hastalıklarından dolayı raporlu olduğunu dile getirdi.

Çakar, "Öz Gıda-İş'te iken hastalıklarımızı sendikaya söylediğimizde onlar amirlere iletiyordu. Amirler de üzerimizde daha fazla baskı uygulamaya başlıyordu. Zaten içeride çalışanların yüzde 80'i ya müdürün, ya sendikacının ya da amirin akrabası, eşi, dostu. Bu yüzden içeride çalışan işçileri çok rahat kontrol edebiliyorlar" dedi.

'NEREDE BİR DİRENİŞ VARSA'

Bu süreçten çok şey öğrendiğini belirten Mustafa Çakar, şunları ifade ediyor: "Yakınımızda PTT işçileri direnirken, Şişecam'da işçiler direnirken, biz servislerle önlerinden geçiyorduk. Onlara destek olalım demiyorduk bile. Televizyonda, sokakta direnen insanları, eylem yapanları gördüğümde onlar gibi olacağım aklımdan geçmiyordu. İş başa düşünce, başımıza böyle bir şey gelince anladım o insanları. Bundan sonra nerede bir direniş varsa biz orada olmaya çalışacağız."

Çakar, DİSK'e üye olduğu için de çok mutlu olduğunu söyleyerek, ekliyor: "Hayatım boyunca kendimi bu kadar özgür ve huzurlu hissetmemiştim. İçeride sınırlanıyor, kısıtlanıyorduk. Burada özgürlüğümüze kavuştuk. İyi ki DİSK'i seçmişiz."

Tüm işçileri hakları için direnmeye çağıran Çakar, "İşçiler kölece çalıştırılıyor, eziliyor. Nereye kadar? Neden hep ezilen işçi oluyor. Ben 15 senedir çalışıyorum 1 milyar maaş alıyorum. Dünya başkenti diyorlar buraya, aldığımız ücrete, çalışma koşullarımıza bak" diye konuştu.

'ÜLKER BÜYÜRKEN BEN KÜÇÜLÜYORUM'

6 yıldır alınteriyle Ülker'in zenginliğine zenginlik kattığını belirten Bilal Cansu da direnişteki işçilerden. Cansu, "Ülker büyürken ben küçülüyorsam, aileme zaman ayıramıyorsam, ihtiyaçlarımı kazanamıyorsam, geçimimi sağlanamıyorsam mutlu olamıyorum. Ülker kazanırken, biz kazanamıyoruz. O yüzden burada mutlu değiliz. Biz tatlı şeyler üretirken, onlar işçilerine acı şeyler yaşattılar. Mutluluk tek taraflı olmaz" diyerek, tepkisini dile getiriyor.

"İşçi olmak köle olmak demek değil. Burada kölelik düzeni var ama kimse kurtuluş yolu aramıyor" diyen Cansu, çocukları için de direndiğini anlatarak, "Hakkımızı ararsak her şey daha güzel olacak. Biz işimizi devlete bırakırsak yandık. Biz hakkımızı sokaklarda arayacağız. Hakkımızı aramazsak çocuklarımıza güzel bir ülke bırakamayacağız" diyor.

BİR YANDA DİRENİŞ, BİR YANDA EVLİLİK HAZIRLIKLARI

34 yaşındaki Cem Benli, Ülker'de 13 yıl çalışmış. Yıllarca maruz kaldıkları sömürüye dikkat çeken Benli, iki yıl önce arkadaşı Yılmaz Acar'ın, gece vardiyasında kalp krizi geçirdiğini, doktor olmadığı için arkadaşının yaşamını yitirdiğini söylüyor.

Benli, bir taraftan direniyor diğer yandan da evlilik hazırlıkları yapıyor. 14 Aralık'ta düğünü olduğunu söyleyen Benli, "Hem direniyorum, hem de evliliğe hazırlanıyorum. Bir yandan işsiz kaldığım için üzüntü yaşıyorum, bir yandan da evleneceğim için seviniyorum" diyor. Benli, nişanlısı Büşra'nın da direnişine destek verdiğini ekliyor.

Benli, yaşadıklarını, "42 gündür sabah 07:00, akşam 19:00 adeta işe gelip gidiyoruz. Ama tek farkı var; maaş alamıyoruz, sigortamız yatmıyor. Ama olmasın hakkımızı alacağız" şeklinde özetliyor.

'ÜLKER, BAYRAM TATİLİNDE FABRİKAYI TAŞIDI'

Gıda-İş Sendikası Bölge Temsilcisi İbrahim Kızılyer de, DİSK'in yıllarca Ülker'de mücadele verdiğini anlatıyor: "DİSK, sarı sendikalara karşı eylemlerle, grevlerle 1974-75 yıllarında bu fabrikaya giriyor, '79'da büyük bir greve öncülük ediyor. Patron, bayram tatilini fırsat bilerek, bütün makineleri söküp Ankara'ya kaçıyor. 12 Eylül darbesinden sonra, 1982 yılında fabrikayı Ankara'dan tekrar İstanbul'a getiriyorlar. 86'da ise Öz Gıda-İş'i fabrikada nasıl örgütleriz diye düşünüyorlar. Yani kendisi yerleştiriyor bu sendikayı. Sendikayla tamamen işbirliği halindeler."

2004'te Öz Gıda-İş'le yapılan görüşme sonucu, daha fazla kar için işçilerin işten atılarak, maaşlarının düşürülmesinin kararlaştırıldığını anlatan Kızılyer, işten çıkarılan 900 işçinin bir kısmı bir kaç ay sonra, 350 lirayla işbaşı yaptırıldığını kaydetti. Kızılyer, 850 liraya çalıştırılan işçilerin tüm haklarının gasp edildiğini anlattı.

'AŞIRI SOLCU, KOMÜNİST OLDULAR, ONLARDAN UZAK DURUN'

Direniş çadırlarını ziyaret eden diğer işçilerin "Onların yanına gitmeyin. Onlar aşırı solcu, komünist oldular. DİSK'ten uzak durun" diye tehdit edildiklerini dile getiren Murat Topal, bazı işçilerin ailelerinin arandığını, çalışma yerlerinin değiştirildiğini söyledi. Topal, bunun çok işe yaramadığını, işçilerin dayanışma ziyaretlerini sürdürdüklerinin kaydetti.

Birlikte yemeklerini hazırlayıp, sofralarını kurup, sohbetler eşliğinde yiyen işçiler, direnişin medya tekellerinde yer almamasına, "42 gündür direniyoruz ancak ulusal basında haberlerimiz yer bulmadı. Çok açık ki patron, parasıyla basını susturuyor" sözleriyle tepki gösteriyor.

"AKP yıllardır iktidarda ise yoksulların da oyunu aldığı içindir. Ama AKP'nin yoksul halka hiçbir faydası yok, tamamen zenginlere faydası var" diyen işçiler, kararlı. Her biri, "Kazanana kadar direneceğiz. Üreten biz, çalışan biziz. Biz de mutlu olacağız bir gün" diyor.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.