Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (17 Eylül 2014)


İngiltere Basını
Bugün İngiltere basınının manşetlerinde Perşembe günü düzenlenecek olan İskoçya'nın bağımsızlığı referandumu var.

Times gazetesi manşetinde İngiltere Başbakanı David Cameron'un İskoçya politikasından "pişmanlık duymadığı" yönündeki sözleri var. Cameron'a İskoçya bağımsızlığa karar verirse istifa etmesi yönünde çağrılar gelmeye başlarken, Başbakan İskoçya referandumunu ele alış biçimi konusunda "pişmanlığı olmadığını" söyledi.

Daily Telegraph ise manşetinde İskoçya bölgesel yönetimi başbakanı Alex Salmond'un St Andrews Üniversitesi rektörü Louise Richardson'un bağımsızlığın etkileri konusunda konıuşmasına izin vermediğini yazmış. Bağımsızlık yanlısı kampanyaya karşı eleştirel bir tutum takınan gazete, bağımsızlık yanlılarının son günlerde karşı kampı "sindirmeye yönelik" davranışlar sergilediğini yazıyor. Gazeteye göre Salmond ve ekibi oldukça saygın bir kurum olan üniversitenin rektörünü bağımsızlıktan yana tavır koymaya zorlamış. Gazete elinde e-posta yazışmaları olduğunu söylüyor.

Guardian gazetesinin manşetinde ise kamu sağlığı sisteminin maliyesinin bağımsızlık kampmayasına olan etkisi ve İşçi Partisi Lideri Ed Miliband'ın bağımsızlık yanlıları tarafından karşılaştığı protesto sonucunda Edinburgh'deki turunu sona erdirmesi var.

Independent ise referandum manşeti için "Kendisine karşı bölünen ulus" ifadesini tercih etmiş.

Bağımsızlık haberlerinden sonra gazetelerde öne çıkanlar arasında, Papa Francis'in bu haftasonu çoğunluğu Müslüman bir ülke olan Arnavutluk'a ziyareti sırasında IŞİD tarafından suikaste uğrayabileceği haberi var. Telegraph'ta yer alan haberde Irak'ın Vatikan büyükelçisinin Pazar günü gerçekleşecek ziyaretle ilgili Papa'ya karşı ciddi tehditler olduğunu aktardığı söyleniyor. Büyükelçi Habib el Sadr, Papa'nın Kasım ayında Türkiye ziyareti sırasında da risk altında odluğunu söylüyor.

Times'ta yer alan başka bir haberde ise İngiltere ordusu adına Taliban casusluğu yapan üç Afgan'ın İngiltere aleyhine kendilerini Taliban ellerinde ölüme terk ettiği gerekçesiyle dava açacağı yer alıyor. Taliban hali hazırda ajanlardan birinin oğullarından birini öldürdü, diğerini ise kaçırılmak istenirken yaralandı ve hayatını kaybetti.

Halen Taliban'dan tehdit aldıklarını söyleyen üç ajan durumu bugün Yüksek Mahkeme'ye taşıyacak. Afganların İngiltere'ye sığınma istemediği, Afganistan'da yaşayacakları güvenli bir yer istediği belirtiliyor.

Guardian gazetesinde yer alan bir diğer habere göreyse, İran ve İngiliz vatandaşı olan bir kadın, erkeklerle aynı stadyumda milli voleybol maçı izlemek istediği için gözaltına alındı. Stadın önünde başka kadınlarla beraber protesto gösterisinde bulunan 25 yaşındaki Gonçeh Gavami önce gözaltına alınmış, birkaç saat sonra serbest bırakılmış, ancak Gavami el konan telefonunu almak için karakola gittiğinde tekrar gözaltına alınmış. Üç aydır hapiste olan Gavam, son 40 günü ise tek kişilik hücrede geçirmiş. Uluslararası Af Örgütü Gavami'yi düşünce suçlusu olarak nitelendiriyor.

Almanya Basını
Avrupa Birliği ile Ukrayna’nın imzaladıkları ortaklık antlaşmasını değerlendiren gazetelerden biri de Frankfurter Allgemeine. Gazetenin konuya dair yorumu şöyle:

“Kiev yönetimi şimdi tüm gücü ile başka bir mücadeleye girişmelidir. Ülkedeki sistemli yolsuzluğa karşı çıkmalı ve demokratik bir hukuk devletinin inşası için mücadele etmeli. Bunlar Maidan’daki göstericilerin de talepleriydi. Ülkenin doğusunda silahlar suskun olduğu sürece sözkonusu mücadelede başarılı olma şansı yüksek olacaktır. Ukrayna Parlamentosu’nun, Avrupa Birliği ile ortaklık antlaşmasının imzalandığı gün ülkenin doğusundaki çatışma bölgesine, özel bir statü tanıması da bu durumda savunulabilir. Sözkonusu yasa, sorunu çözmüyor ve Donetsk ile Luhansk kentleri etrafında yeni bir Rusya güdümlü göstermelik devlet oluşmasının kapısını aralıyor. Ancak diğer yandan da Ukrayna hükümetine biraz zaman kazandırıyor. Bu zaman zarfında Moskova’nın saldırgan tavrından vazgeçme olasılığı, teorik de olsa var."

Aynı konuyu işleyen Westfälische Nachrihten gazetesi Avrupa Birliği – Ukrayna antlaşmasını şu şekilde değerlendiriyor:

“Özünde bir ticaret ve gümrük antlaşması olan belgenin şu dönemde farklı bir anlamı var. Her şeyden önce Avrupa değerleri ve Batı demokrasisinden yana olmanın göstergesi bu. Straßburg ve Kiev atılan imzalar ile Kremlin Sarayı’na önemli bir mesaj gönderiyorlar. Avrupa Birliği Kiev’i kanatlarının altına almak istiyor. Ukrayna’nın günün birinde Avrupa Birliği normlarını uygulama olasılığı ya da yolsuzluğu gerçekten bitirip bitiremeyeceği, ülkenin içinde bulunduğu belirsizlik içinde nerede ise ikinci planda kalıyor. Ve Rusya’nın da hala söyleyecek bir sözü var. Ukrayna… Hem çok yakın hem de çok uzak.”

İskoçya halkı Perşembe günü Britanya’dan bağımsız olup olmama ile ilgili halk oylaması için sandık başına gidecek. Nürnberger Zeitung gazetesi de bu konuyu şu yorumla irdeliyor:

“Almanlar merkezkaç kuvvetleri birbirinden çok farklı değerlendiriyorlar. İskoçya’daki hareket nerede ise folkloristik bir hadise gibi görülürken, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçılar Putin’in kanlı haydutları olarak nitelendiriliyor, öyle de davranıyorlar zaten. Peki Londra, bağımsızlık isteklerine Kraliyet Hava Gücü’nün bir harekatı ile cevap verseydi İskoçlar nasıl davranırlardı? Ukrayna, Avrupa Birliği ile istediği kadar ortaklık antlaşmaları imzalasın. Batı Avrupa siyasi kültüründe ne bu ülkenin ne de Rusya’nın yeri yok.”

Berliner Zeitung gazetesi ise Ebola salgınına karşı önlemlerin yarattığı sıkıntıları şu yorumla sayfalarına taşıyor:

"Ebola’ya karşı birşeyler yapılabilir. Ne kadar tehlikeli olsa da, bu hastalığın bulaşma yolları artık biliniyor. Ebola hastası bir kişiye temas etmek hemen virüsü kapmak anlamına gelmiyor. Avrupa kıtasının yarısı büyüklüğündeki bir coğrafyayı izole etmek sadece tıbbi anlamda bir saçmalık değil. Bu durum görüldüğü üzere bölgeyi ağır bir siyasi ve ekonomik kaosun içine itiyor. Mağdur ülkelerin şu an ihtiyacı olan şey, tıbbi personel, ilaçlar ve bilinçlendirme kampanyalarına destek."

Fransa Basını
Le Figaro'ya göre Fransa’nın insiyatifiyle bir araya gelen 30 kadar ülke cihatçılara karşı Irak’a “uygun askeri yardımın” sağlanması konusunda fikir birliğine vardılar.

“İslam Devleti’nin temsil ettiği büyük terörist tehdide karşı kaybedecek zaman yok!” Bu sözlerin sahibi olan Cumhurbaşkanı François Hollande, cihatçıların durdurulması amacıyla süratle harekete geçilmesi için koalisyon üyelerini işte böyle yüreklendirdi.

Müttefikler tarafından kabul edilen sonuç bildirgesi ise net bir biçimde askeri müdahalenin yolunu açıyor.

Ancak sonuç bildirgesinde iki önemli eksiklik dikkat çekiyor. Birincisi, Irak’a odaklanırken, cihatçıların dörtte birini kontrol ettiği Suriye topraklarıyla ilgili herhangi bir şey yer almıyor. İkincisi ise hem Bağdat’ın hem de Şam’ın müttefiki İran’ın yer almaması, bölgesel krizin en önemli aktörlerinden birinin olmadığı anlamına geliyor.

(DW Türkçe/BBC Türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.