Avrupa Basınında Bugün (20 Ağustos 2014)
DW Türkçe-BBC Türkçe
Almanya BasınıABD'nin Ferguson kentinde siyahî bir gencin polis tarafından öldürülmesi ile başlayan olaylar büyüyor. Stuttgarter Zeitung konuyu ABD Başkanı Barack Obama açısından ele alıyor:
“Obama göreve başlamadan önce kendisini siyahî bir başkan olarak değil, Post-Irkçılık dönemi Amerikası'nın başkanı olarak konumlandırmaya çalıştı. Kendisini, kızlarında yaşamaya devam edecek olan ‘büyük Amerikan tarihinin bir parçası' olarak tanımladı. Bu tarihin, sonsuza kadar gerçekleşmesine katkı sağlamak istediği büyük idealler tarihi olduğunu söyledi. Fakat Obama'nın göreve başlamasıyla tüm halkı saran bu güzel post-ırkçılık dönemi ütopyasının gerçeklerle yer değiştirmesi uzun sürmedi. Giderek daha fazla sayıda siyahî Amerikalı için, post-ırkçılık güzellemeleri dönemi Ferguson'daki gencin öldürülmesi ile tarihe karıştı.”
Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı ve Ekonomi Bakanı Sigmar Gabriel, koalisyon ortağı Hrıstiyan Birlik partilerinin yoğun eleştirilerine karşın, silah sevkiyatının artırılmasından yana olmadığını açıkladı. Mittelbayerische Zeitung'da konuya ilişkin bir yorum göze çarpıyor:
“Biraz savaş diye bir şey yoktur. Almanya'nın askeri anlamda dünyada nasıl bir rol oynaması gerektiğine ilişkin kamuya açık bir tartışma yürütmemiz gerekiyor. Buna sadece doğrudan müdahale sorusu değil, dolaylı müdahale sorusu da dâhil. Ne kadar acı olsa da bu tartışmanın artık bir neticeye bağlanması şart. Her şeyden önce de bunun vatandaşlara açıklanması gerekiyor. Fakat bu Başbakan Merkel'in görevi. Şu anda Başbakan'ın karar alma konusundaki açığını kendi lehine kullanacak kadar zeki Ekonomi Bakanı'nın değil.”
Frankfurter Rundschau gazetesinde de aynı konuda bir yoruma yer veriliyor:
“Silah sevkiyatı ne zaman meşru, ne zaman değil? Alman savunma politikasının özünü savaş silahları denetim yasası ile dış ekonomi yasası beliriliyor. Fakat savunma ürünleri ticaretini güvenlik ve kalkınma politikasının odağına yerleştirmeye engel olan ne? Yanıt şu: Adına layık bir Alman ve Avrupa savunma ve güvenlik politikası eksikliği. Ölçülü bir strateji kriz bölgelerine müdahalede bir eylem kılavuzu olmakla kalmaz, aynı zamanda silah ihracatında da yardımcı olur. Sevkiyat meşruiyet kazanır, anlaşılır hale gelir ve etik açıdan da savunulabilir durumda olur.”
Heilbronner Stimme gazetesinde de savunma ürünleri ihracatına ilişkin yorum görülüyor:
“Savaş silahları ihracatına ilişkin olarak son 14 yıldır aynı temel ilkeler geçerli. Şayet insan hakları ihlalleri engellenebilecekse, savaşçılara silah sevk edilmesini talep etmek siyasi açıdan yoruma açık bir alan olabilir. Ne olursa olsun Sigmar Gabriel'in Almanya'nın dünyaya olabildiğince az sayıda silah göndermesi yönündeki tutumu, Hrıstiyan Birlik içindeki patırtıdan ziyade, bu ilkelere dayanıyor. Geçen yıllardaki cömertlik ise bu yasaların sınırların dışına çıkarak yorumlanmasıydı. Bunun teamül hukukuna dönüşmesi engellenmeli.”
İngiltere BasınıIndependent Ferguson'daki gelişmeleri aktardığı haberine "Amerika'nın kalbinde deliliğe gidiş" başlığını atarken, Times'ın haberi "Göz yaşartıcı gaz, silah sesleri ve korku Orta Batı'nın sokaklarını savaş alanına çevirdi" başlığını kullanıyor.
Gazeteler, Muhabirlerin önceki akşamki çatışmaları ayrıntılarıyla anlattığı haberlerin yanısıra, olayları analiz eden makalelere de yer veriyor.
'Obama kimseyi tatmin edemedi'
Times'ın ABD Editörü David Taylor'ın kaleme aldığı yazıda ABD Başkanı Barack Obama'nın orta yolu tutturarak kimseyi memnun edemediğini vurguluyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Obama görev süresindeki en büyük ırklar arası gerilimde meşhur tutkulu konuşmalarını frenledi. Bazı siyah Amerikalıların gözünde Ferguson sokaklarındaki insanların Michael Brown'ın ölümüne neden bu kadar öfkeli olduğunu hakkıyla anlatamadı. Tümü beyazlardan oluşan jürinin geçen yıl siyah genç Treyvon Martin'in katilini beraat ettirmesinden sonra "35 yıl önce Treyvon Martin ben olabilirdim" derken gösterdiği empati neredeydi? Bu kez Obama'nın içindeki avukat tüm gerçekler ortaya çıkmadan yargıda bulunmamaya çalışıyor. Ama başkanlık döneminin çoğunda olduğu gibi orta yolu tutturarak kimseyi tatmin edememe riskini alıyor"
'Esad IŞİD'i hedef alıyor'
Independent'ın dünya haberleri sayfalarında Suriye lideri Beşar Esad'ın IŞİD'ı hedef almaya başladığı belirtiliyor.
Haberde "Esad IŞİD başlıca muhalif gruplara saldırırken görmezden geldi. Ama son askeri kazanımları IŞİD'ı Şam yönetiminin hoş göremeyeceği bir tehlike haline getirdi" deniyor.
Independent Amerikan uçakları Irak'ta IŞİD hedeflerini vururken, Suriye'nin de son iki günde IŞİD'a karşı onlarca hava saldırısı düzenlediği kaydediliyor. Haberde görüşlerine yer verilen Washington Yakın Doğu Enstitüsü'nden Andrew Tabler, "Suriye hükümeti nihayet, daha ılımlı gruplara karşı IŞİD'ile işbirliği yapmak gibi makyevelist bir stratejinin pek işe yaramadığını fark etti ve onlar da IŞİD'la savaşmaya başladı" diyor.
'Aynı saftayız' mesajı
Haberde uzmanların Esad'ın hava saldırılarıyla Washington'a "Aynı saftayız" mesajı vermeye çalıştığını düşündüğü vurgulanıyor. Suriye uzmanı Aron Lund da "Esad kesinlikle 'teröre karşı savaş' vasıtasıyla uluslararası kabul görmek isteyecektir. Belki de olduğu kadarıyla, uzun vadeli planı da budur" diyor.
Haberde ayrıca Esad'ın kendi birliklerine de saldıran IŞİD tehdidini görmezden gelmeyi sürdüremeyeceği söyleniyor.
Guardian ise IŞİD'ın ilk ele geçirdiği yerlerden biri olan Tikrit'i geri almak Irak Ordusu'nun giriştiği saldırıya yer veriyor. Haberde IŞİD militanlarının Irak Ordusu'nun saldırısını püskürttüğü söyleniyor ve çatışmanın Musul Barajını kaybetmesine karşın IŞİD'ın gücünü koruduğunu gösterdiği vurgulanıyor.
Tikrit'i geri alma girişimi başarısız
Helikopterler, havan ve topçu ateşiyle kente giren Irak birliklerinin, militanların yoğun makineli tüfek ve havan atışları sonucu geri çekildiği söyleniyor.
Haberde ayrıca bunun iki aydan uzun süre önce IŞİD'ın eline geçen Tikrit'i geri almak için girişilen üçüncü başarısız saldırı olduğu kaydediliyor.
Financial Times'ta Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü MSF'in Ebola salgınına karşı dünyanın takındığı tutuma eleştirisi haberleştirilmiş.
MSF'ten Ebola eleştirisi
Gazetenin "Gine, Liberya ve Sierra Leone'de Ebola'yla savaşan başlıca örgüt" diye tanımladığı MSF salgın görülen ülkelerin yaptığı yardım çağrılarına neredeyse hiç yanıt verilmediğini söylüyor. MSF'in salgınla mücadele koordinatörü Brice de la Vingne "Bu boyutta ve türde bir krizle hiç karşılaşmadık. Salgınla savaş konusundaki isteksizlik, profesyonellik ve koordinasyon eksikliği bizi şaşırttı. Aylardır çığlık atıyoruz. Şimdi durum daha da kötü. Tüm bir ülkenin çöküşünü görmek üzereyiz" diyor.
Özellikle Liberya'daki duruma dikkat çeken Brice de la Vingne ülkedeki durumun felaket olduğunu söylüyor ve "Felaket kelimesini de öylesine kullanmıyorum" diye de vurguluyor.
MSF Koordinatörü ayrıca, "Monrovia'da, 1.3 milyon nüfuslu bir kentte bütün hastaneler kapalı. Kriz içinde kriz söz konusu. İnsanların tıbbi yardım alabileceği hiçbir yer yok. Örneğin bir otomobil kazası geçirseniz, gideceğiniz hiçbir yer yok." diyor.
Türk gencin intiharı
İngiltere'de 18 yaşındaki bir Türk genci Mert Karaoğlan ve 15 yaşındaki kız arkadaşı Charleigh Disbrey'in bir trenin önüne atlayarak intihar etmesi bir çok gazetede haber olmuş.
Daily Telegraph, geçen yıl 17 Haziran'da yaşanan ancak ayrıntıları basına yeni açıklanan olayda, kültürel farkları nedeniyle ailelerin ilişkilerine izin vermeyeceğini düşündükleri için el ele tutuşup bir trenin önüne atladıkları söyleniyor. Haberde ayrıca Charleigh Disbrey'in depresyon hastası olduğu da vurgulanıyor.
YORUM YAZIN