Header Ads

Cumartesi Anneleri'nin 483. Buluşması: "Tarih Onları Kaybedenler, Katledenler' Olarak Yazacak"


Cumartesi Anneleri, 483. kez Galatasaray'da buluştu. Diyarbakır'da 1995 yılında gözaltına alınarak kaybedilen Nurettin Çur'un dosyasını açıklayan kayıp yakınları, tüm kayıpların sorumlularının cezalandırılmasını istedi.

Cumartesi Anneleri, Cumartesi eyleminin tarih sahnesine çıkmasının "gizli kahramanı" olarak tanımladıkları, Hasan Ocak'ın babası Baba Ocak'ı, ölümünün 13. yılında andı. Baba Ocak'ın oğlunu kaybedenlerden hesap sorulmasına tanıklık edemeden yaşamını yitirdiğini belirten kayıp yakınları, "Baba Ocak'ımız rahat uyu mücadelenin sürdürücüleri olmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin ilk sözü aldı. Baba Ocak'ı anarak konuşmasına başlayan Bilgin, 12 Eylül davası kararını değerlendirdi. Bilgin, "O 12 Eylül yargılaması değildi, göstermelik bir yargılamaydı. Çünkü, 12 Eylül'ün yasalarıyla, zihniyetiyle hesaplaşılmadı. Hala seçim barajı var, din dersi zorunlu, hala örgütlenme özgürlüğü yok. Hala Kürtler, Aleviler, YÖK kalksın diyen, özgürlük isteyen gençler sokakta öldürülüyor."

Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, "19 yıl öncesine döndüm. Nereye gideceğimi bilmeden buraya geldim. Baba Ocak ile burada tanıştım, ne mutlu bana" dedi. Baba Ocak'ın oğlu Hasan'ın kemiklerini bulup, mezara koymasına rağmen mücadeleyi bırakmadığına dikkat çeken Hanife Yıldız, "Aramızdan erken ayrıldı ama rahat uyusun, mücadelesini sürdüreceğiz" dedi.

'MÜCADELEMİZ BİZİM OLDU, BÜYÜK OLDU, BUGÜNE GELDİ'
Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak, "Babam bu mücadeleye başladığında 'Bu mücadele hepimizin olmazsa, büyük olmazsa kazanamayız' demişti. Bizim oldu, büyük oldu ve kayıplarımızı bulduk, arıyoruz, hesap soruyoruz. Bugüne geldik. Babama söz veriyoruz, mücadelemizi tek kayıbımızı bulana kadar sürdüreceğiz" dedi.

Nezir Tekçi davasına değinen Maside Ocak, Tekçi'nin ölümünden sorumlu olanların cezasız bırakıldığını hatırlattı, "Adaletin izini sürmeye babamızın arkasından yürümeye, kayıplarımızın hesabını sormaya devam edeceğiz" dedi.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Lice'de kalekol yapımını protesto için yapılan eylemde öldürülen Medeni Yıldırım'ın ölüm yıl dönümü olduğunu hatırlattı, Baba Ocak ve Medeni Yıldırım'ı andı.

"Acılar arasında hiyerarşi kurulamaz, yarış yapılamaz. İstanbul Belediye Başkanlığından Başbakan olup bu meydana bir kez dahi uğramayanlar, anaların acıları üzerinden siyaset yapıyor" diyen Tanrıkulu, Başbakan Erdoğan'ı eleştirdi. Tanrıkulu, Cumartesi Anneleri'nin mücadelesi ile bir gün Türkiye'nin mutlaka geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalacağını belirtti.

Ardından Ümit Efe, Nurettin Çur'un annesi Makbule Çur'un gönderdiği mektubu okudu. 19 yıldır gözü yolda, kulağı kapıda oğlunun gelmesini beklediğini belirten anne Çur, mektubunda "Artık adalet istiyorum. Hesaplaşmamız mahşere kalmasın, katiller cezalandırılsın" diyor.

Haftanın açıklamasını Meryem Bars okudu. AKP'nin "çözüm sürecinin çerçeve yasası" olarak adlandırdığı tasarının Meclis'e geldiğini hatırlatan Bars, "Adı savaşın diliyle oluşan bir yasanın gerçek ve kalıcı bir 'çözüm süreci' yaratması konusundaki kaygılarımızı açıkça ifade ediyoruz. Bu yasanın Kürt sorununun çözümü için gerekli olan gerçek adımlara başlangıç olmasını diliyoruz" dedi.

Kayıp yakınları için barışın, "toplumun tüm farklı kesimlerine eşit ve özgür biçimde birlikte yaşama koşullarının sağlanması, çoğulcu, katılımcı, eşitlikçi, insan haklarını esas alan bir demokrasinin kurulması ve dağa gidiş nedenlerinin tamamen ortadan kaldırılması" olduğunu vurgulayan Bars, "Aksi halde, çocuklarımızın devlet terörüyle ölmeye devam edeceğini biliyoruz. Aksi halde devlet eliyle kaybedilen evlatlarımızın akıbetlerinin gizlenmeye devam edeceğini biliyoruz. Dişimizle, tırnağımızla yargı önüne çıkardığımız kayıplarımızın faillerinin, tanıklara rağmen, delillere rağmen, AİHM mahkumiyetlerine rağmen beraat ettirileceklerini biliyoruz" dedi.

27 Haziran 1995 yılında Diyarbakır Bağlar'da gözaltına alınarak kaybedilen Nurettin Çur'un katillerinin 19 yıldır yargılanmadığını belirten Bars, gözaltında kaybetme politikasının 1995'teki mimarlarının, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile Diyarbakır'daki uygulayıcıları Diyarbakır Valisi Doğan Hatipoğlu, Emniyet Müdürü Rıdvan Güler'in de aralarında olduğu yetkililer olduğunu belirtti. Bars, bu isimlerin işledikleri suçlar nedeniyle halkın vicdanında mahkum olduğunu söyledi, "Tarih onları 'kaybedenler, katledenler' olarak yazacak. Biz de onları işlediği suçların unutulmaması için mücadeleye devam edeceğiz" dedi.

(ETHA)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.