Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (18 Haziran 2014)


İngiltere Basını
Financial Times gazetesi, manşetinde Irak'ın kuzeyinde bir dizi kent ve kasabayı ele geçiren ve Bağdat'a doğru ilerlediği bildirilen Irak Şam İslam Devleti IŞİD örgütünün tıpkı şirketler gibi, eylemleriyle ilgili olarak bilançolar açıkladığını yazıyor.

Habere göre, 2012'den beri yıllık döküm yayımlayan örgüt bu raporlarda, düzenlediği bombalı saldırılar, suikastlar, intihar eylemleri, kurduğu kontrol noktaları ve İslam dinine geçirttiği "kâfirlerin" sayısına yer veriyor.

Sadece 2013'te örgütün 10,000 eylem düzenlediği, 1000 suikast gerçekleştirildiği, 4000 ayrı noktaya kez ev yapımı patlayıcı düzenekler yerleştirildiği, yüzlerce radikal İslamcı militanın hapisten kaçmasının sağlandığı belirtiliyor.

IŞİD'in saldırı bilançosu
Financial Times'a göre bu bilgilerin çoğunu doğrulayan ABD merkezli "Study of War" kuruluşun analizi, örgütün Iraklı yetkililerin iddia ettiği gibi "ayaktakımından" ibaret olmadığı aksine bir Sünni devleti kurma hedefi olan, kurumsal kimliği bulunan örgütlü bir askeri yapı olduğuna işaret ediyor.

Uzmanlara göre, 15 bin kadar savaşçısı bulunan örgütün "bilanço" yayımlamasının amacı, bağışçılarına bu para ve silahlarla neler yapıldığını göstermek olabilir.

Guardian gazetesi, IŞİD militanları Bağdat'a ilerlerken atacağı adımları değerlendiren Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın, Irak'ta hava saldırıları düzenlenmesi çağrılarına ihtiyatla yaklaştığını belirtiyor.

Gazeteye göre Pazartesi akşamı Bağdat elçiliklerini korumak için buradaki askeri varlıklarını takviye etme kararı aldıktan sonra danışmanlarıyla bir araya gelen Obama, ülkeyi yeniden birleştirecek daha uzun vadeli bir siyasi plan olmadığı sürece, askeri müdahalenin çok fazla faydası olmayacağını yolundaki görüşünü yineledi.

Guardian, ABD Irak'ta ne yapacağını planlarken İran'ın ülkedeki ağırlığını artırmaya başladığını, Devrim Muhafızları'nın bölgesel gücü olan Kudüs Gücü'nün komutanı Kasım Süleymani'nin Bağdat'a giderek Sünni isyancıların nasıl yenilgiye uğratılabileceği konusunda Iraklı yetkililere yardımcı olduğunu aktarıyor.

Haberde, Iraklı yetkililerin Süleymani'nin gelişini önceden ABD'ye bildirdiğine dikkat çekiyor.

Mezhep savaşı
Independent muhabiri Patrick Cockburn ise Bağdat'tan gönderdiği yazısında Irak'ın mezhep savaşına sürüklenebileceğini belirtiyor.

Cockburn'ün haberinde Irak polisi ya da Şii milislerin 63 Sünni tutsağı öldürdüklerinin ortaya çıktığı kaydediliyor.

Bu tutsaklar, Irak Şam İslam Devleti örgütü militanlarının saldırı düzenlediği Bakuba kentindeki bir polis karakolunda öldürüldü.

Irak Savunma Bakanlığı'nın sözcüsü bu tutsakların IŞİD'in bombardımanıyla öldüğünü söylerken, morg yetkilileri bu kişilerin yakın mesafeden defalarca ateş edilerek öldürüldüğünü belirtiyor.

Cockburn, hafta sonunda örgütün Tikrit'te 1700 Irak askerinin infazına dair görüntüler yayımladığını hatırlatarak, savaşın Bağdat'a gelebileceği yolundaki endişelerin arttığını vurguluyor.

İran-ABD yakınlaşması
Guardian'ın başyazısında Irak'taki kriz sonrasında ABD ile İran arasındaki yakınlaşma işaretleriyle ilgili olarak "Bir yıl önce birisi, Amerika Birleşik Devletleri'yle İran'ın büyük bir uluslararası krizde işbirliği yapacağını söyleseydi, aklını yitirdiği düşünülürdü. Yakınlaşma derecesi abartılmamalı ama Irak Şam İslam Devleti örgütünden kaynaklanan tehdit ortak iki ülkeyi ortak noktada buluşturdu" deniyor.

Yazı şöyle devam ediyor:

"IŞİD'in diğer ucunda Suriye var. Örgüte karşı etkili bir mücadele verilecekse oradan da sıkıştırılmalı. Esad rejiminin bazı cihatçı gruplarla cihatçı olmayan gruplara kıyasla daha az istekli savaştığı öne sürülüyor. Suriye'nin, cihatçıların ayakta kalmasına ve görülebilir olmasına ihtiyacı var. Burada amaç, rejimi teröre karşı bir kale gibi göstermek ve düşmanlarının birbirine boğazlatmak. İran bunun değişmesine yardımcı olabilir ve Suriye hükümetini, ABD'nin arabuluculuğuyla rejimde bir ölçüde yapılacak rehabilitasyon karşılığında Suriye hükümetini gerçek barışı görüşmelerine ikna edebilir mi?"

'Kürtler Yeni Orta Doğu'da önemli bir aktör'
Financial Times yazarı David Gardner, Mardin mahreçli yazısında IŞİD'in saldırısı sonrasında Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin Kerkük'ü alarak topraklarını üçte bir oranında genişlettiğine dikkat çekiyor.

Kürdistan Yönetimi'nin bunu Kerkük'ü ve petrol tesislerini IŞİD'den korumak için yaptığını söylediğini hatırlatan yazar, kentin Kürtlerin Kudüs'ü gibi görüldüğünü vurguluyor:

"Kerkük'ü bir kurşun bile atmadan alan güçlü Peşmerge ordusu, sağlam kaynakları ve genişleyen topraklarıyla şimdi Iraklı Kürtler bağımsızlık dışında her şeye sahip. Peki ya sınırın diğer tarafında, 30 yıllık savaşı sona erdirmek için Ankara'yla görüşmeler yapan ve sayıları dört kat daha fazla olan Kürtler ve iç savaş sırasında daha fazla özerkliğe sahip olan Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürtler?"

Geçen yıl Suriye'de yaşananların, Erdoğan'ı Kürt barış girişimi başlatması için harekete geçirdiğini belirten yazar, Başbakan'ın krizi fırsata dönüştürmeye çalıştığını vurguluyor:

"Erdoğan'ın asıl amacı, uluslararası sınırları değiştirmeden Suriyeli ve Iraklı Kürtler, bir Sünni nüfuz alanında buluşturacak bir Türkosfer; bir ekonomik refah bölgesi yaratmaktı. Bu aynı zamanda Tahran, Bağdat, Şam ve Beyrut'a kadar uzanan Şii eksenine karşı yalıtım sağlayacaktı. Şimdiyse Kürtlerin, Türklerin ve diğer bölgesel aktörler Sünni IŞİD'e karşı yalıtıma ihtiyaç duyuyor. Türkiye'nin güneydoğusunda geçen yıl ilan edilen ateşkese rağmen sabırlar tükeniyor."

"Ancak Erdoğan'ın Ağustos'ta başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına geçebilmesi için muhtemelen Kürt oylarına ihtiyaç duyacak. Türkiyeli Kürtler, özellikle Iraklı ve Suriyeli Kürtlerin parçalanmakta olan ülkelerinde kalıp kalmamayı düşündükleri mevcut kargaşa ortamında jestler bekliyorlar. Mardin Belediye Başkanı AHmet Türk, "Yeni Orta Doğu'da Kürtler önemli bir aktör. Başbakan'a sorunu birlikte çözebilmemiz için bizimle masaya oturmasını tavsiye ediyorum" diyor.

Almanya Basını
Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütün Irak'ta pek çok kenti ele geçirdikten sonra, başkent Bağdat'a da yaklaşmış olması Batılı ülkelerde endişeleri derinleştiriyor. ABD Başkanı Barack Obama, Bağdat'taki büyükelçiliği korumak üzere ülkeye 275 Amerikan askeri gönderileceğini duyurdu. Nürnberger Nachrichten gazetesinde konuyla ilgili olarak şu yorum dikkat çekiyor:
“ABD Başkanı Barack Obama'nın Irak'a askerî birlik göndermeyi ihtimaller dışında bırakmasının üzerinden sadece beş gün geçti. Bu beş günün sonunda ABD, Irak'ın başkenti Bağdat'ın IŞİD'in kontrolüne geçmesi tehlikesi nedeniyle Irak'a asker gönderileceğini açıkladı. Amerikan dış politikasının geçerlilik süresi işte bu kadar. 275 Amerikan askerinin, ilk etapta ABD Büyükelçiliği'ni korumak için gönderildiğine de fazla inanılmamalı. IŞİD'e karşı savaşabilecek seçkin askerler konuşlandırılacak.”

Der Tagesspiegel'deki yorumda ise Ortadoğu'da kartların yeniden dağıtıldığı değerlendirmesine yer veriliyor:
“Ortadoğu'nun kaderi Londra veya Washington'dan belirlenemez. Sömürgeci güçlerin masa üstünde şekillendirdiği devlet sınırları ve biçimlerinden giderek kopan bölge, tarihi bir yeniden inşanın eşiğinde. IŞİD, askerî üstünlüğe sahip olmasından ötürü değil, devlet yapısındaki istikrarsızlığı ve farklı etnik gruplar, mezhepler arasındaki düşmanlığı nasıl kendi lehine kullanabileceğini bildiği için bu kadar başarılı. Bu yeniden inşa süreci Batı için de sancılı olacak. Fakat sürecin öncülüğünü bölge üstlenmeli. Irak'ın toprak bütünlüğünü koruyamayarak, küçük devletlere ayrılması bunun bir parçası olsa da…”

Alman basınında ele alınan diğer bir konuda ABD ile AB arasında müzakereleri süren serbest ticaret anlaşması, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP). Müzakerelerde özellikle tarım politikaları konusundaki farklılıklar anlaşmazlığa yol açıyor. Rhein Zeitung'daki yorum şöyle:
“Bir yanda vatandaşlarının dünya görüşüne göre öngörülü hareket eden ve sağlığı tehlikeye atabilecek her tür gıdayı yasaklayan AB. Diğer yanda ise ancak bilimsel bulgular olduğunda bir şeylere inanan ABD. Bu esnada, tüketicilerin kobay faresine döneceği eleştirisi dile getiriliyor. Yanlış değil. Fakat bu farklı yaklaşımlar, çok sayıda uyumlaştırılabilecek yasa varken, istisnai maddeler üzerinde yoğunlaşılmasına sebebiyet veriyor. Sonuçta TTIP, branşlara özgü kurallarla genişletilecek olan bir çerçeve anlaşma olacak. Tepkiler anlaşılır, fakat birçok noktada gerçeklikle örtüşmüyor.”

Die Welt'in yorum sütunlarında da TTIP müzakereleri ele alınıyor:
“Almanya'da bir şeytan dolaşıyor. Aylardır bazı yerlerde yüzünü gösteriyor, bazen gazetelerde bir sözcük olarak, bazen de televizyonda klorlu tavuk olarak. Söz konusu olan serbest ticaret anlaşması. Bu anlaşmanın, Batı değerler entegrasyonunu güçlendireceği öne sürülüyor. Bunun ötesinde, anlaşma Amerikalıları Avrupa ile uzun süreli bir evlilik bağıyla bağlıyor. Şunu söylemek gerekli olduğu kadar kaçınılmaz da: Washington olmadan AB bütün bu olup bitenin kıyısında kalan bir kum tanesini andırıyor. Almanya'da kapitalizme güçlü bir şekilde bağlılığını ilan eden insanların sayısı giderek azalıyor. Onun yerine, ABD'ye yönelik güvensizlik ve Don Juan benzeri bir eğilim sezinleniyor, bağlılığın olmadığı küçük flörtler. Hesaplı bir ekonomi politikası ve dış politika daha farklı olurdu.”

(dw türkçe/bbc türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.