Subcomandante Marcos’un Vedası Tartışmalarına Dair
![]() |
- Yazı: MERT KAYA - |
25 Mayıs 2014 gecesi, EZLN hareketinin sözcüsü Subcomandante Marcos’un bir törende okuduğu metin sosyal medya aracılığıyla sol çevrelerde bir anda gündem oldu. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, Türkiye’de de bu metin hızla yayıldı. Öyle ki sosyal paylaşım sitelerinin dışında pek çok haber sitesi de bu konuda haber geçtiler.
Yapılan yorumlarda kimi çevreler bu metni solun güç kaybettiğinin bir kanıtı ve EZLN içindeki var olan tartışmaların sonucu olarak; kimi çevreler kahraman ve ‘lütufkar’ Marcos’un liderlikten çekilmesi olarak okudular. Son olarak çıkan haber ile Marcos’un aslında bırakmadığı –‘bırakma’nın ne olduğu üzerine tartışmayı daha sonra yapacağız- sadece adını değiştirdiği iddia edildi ve metinden bununla ilgili kanıtlar gösterildi. Bu son haberle iyice magazinleşen bu tartışma aynı zamanda metinde bahsedilen başlıkların da tartışılmasının ve günümüz mücadeleleri adına değerlendirilmesinin de önünü tıkamış oldu. Bu yazıda Marcos’un duyurduğu metni ve bırakmadığına dair Türkiye’de çıkan haberin metni okuyuş tarzını karşılaştırmalı olarak incelemeye çalışacağız.
Başlamadan şunu belirtmek isteriz ki, bu yazı Marcos’un duyurduğu metnin tamamını ya da EZLN hareketinin genel bir okumasını yapmak gibi bir cüretle değil, elde var olan son metindeki liderlik tartışmaları üzerinden yazılmıştır. Tartışmayı öncelikli olarak Marcos’un bırakmadığına dair Roar Magazine dergisinde çıkan yazıya binaen DİHA’da yayınlanan haber üzerinden; daha sonra da Marcos’un metni üzerinden yürüteceğiz.
Roar Magazine dergisinde Leonidas Oikonomakis adıyla yayınlanan yazıdan hareketle DİHA’da çıkan haber, Subcomandante Marcos’un görevlerini bırakmadığı ‘sadece’ adını değiştirerek devam ettiğini iddia ediyor ve buna dair kanıtlar sunuyor.
Haberde ‘’dünyadaki hemen hemen bütün sosyalistlerin idollerinden olan Meksika’nın devrimci lideri Subcomandante Marcos’’ ibaresi kullanılarak habere giriş yapılıyor; az sonra Marcos’un sözlerini inceleyecek olduğumuz noktada liderliğe getirdiği eleştirilerin okunmaması ya da okunmak istememesinden kaynaklı olacak ki; Marcos’un liderliği, sembol oluşu ve idollüğü üzerinde duruluyordu. Fakat burada EZLN hareketini, Marcos’un konumunu çok ezbere; öncülük tanımları içinde okunmasının böyle bir dil üzerinde etkisi olduğunu düşünüyoruz.
Bu noktada sorunsalı başka bir şekilde ifade etmek ve ‘’yüzleri olmayanlar’’ın tekillikleri ve kolektiviteleri üzerine düşünmek, meseleyi açmakta yararlı olacaktır.
‘’Bu yirmi yıl içinde EZLN’nin içinde birçok karmaşık değişim oldu. Bazı yorumcular sadece belirgin değişimden, kuşak değişiminden, yani ayaklanma başladığında küçük ya da doğmamış olanların şimdi direnişin mücadeleci rehberleri olmalarından bahsettiler. Bazı ‘gayretli’ yorumcular, ne var ki, diğer değişimleri belirtmediler: bilgili orta sınıftan yerli köylüye olan değişim; karışık ırklardan açıkça yerliliğe olan değişim; ve -en önemlisi- devrimci öncücülükten sadık düzene olan değişim.
Böylesi bir öncücülüğün en fanatik aşırılıklarında -devrimcilik iddiasında sol-kanat ırkçılık biçiminde- birey kültü bulunur. EZLN böyle bir varlık değildir, ve bu nedenle, herkes Zapatista olamaz.’’
Marcos’un okuduğu metnin bir bölümünde tartışılan ve değişimlere vurgu yapılan bu kısımda, Marcos yaşanan değişimlerin tamamını okuyamayan/okumayan yorumculara tepki gösteriyor.
En önemli değişim olarak da devrimci öncülükten; obedient rule olarak İngilizceye çevrilen, Türkçesi için de ‘uymamız gereken kural sistemi’nin parçası; başka bir ifadeyle kolektif bir örgütlenmenin iştirakçisi haline gelinmesine doğru yaşanan değişimi koyuyor. Ve böylesi bir öncülük ve liderlik fetişizmini, bireyci ve sol-fanatizmin ırkçılığı olarak nitelendiriyor, bu noktayı da Zapatista hareketinin ayırıcı özelliği diye tanımlıyor.
DİHA’nın haberinde Marcos’un okuduğu metinde liderlikte kullanılan sembollerin dünyada nasıl dikkat çektiğinin vurgulandığı söyleniyor. Bu noktaya Marcos’un metninde gerçekten değiniliyor; ancak ‘’Subcomandante Marcos’’ adında inşa edilen figürün, haberde olduğu gibi, büyük bir kamuflaj olduğunun vurgusu yapılmadan işaret edildiğinde eksik; hatta yanıltıcı bir sonuca götürebiliyor. Sanıyoruz ki bu Marcos’un isyana başladıkları zaman şeflerinin sözlerinden alıntıladığı bölümden liderlikte kullanılan sembollerin dikkat çekiciliği anlaşılabiliyor.
‘’ sadece kendi düzeylerindeki şeyleri görüyorlar, küçükler. O zaman onların düzeyine bir kişi koyalım ki onu görebilsinler ve onun aracılığıyla bizi görebilsinler.’’
Ancak bu bölümde liderliğin –sembol olarak kullanılan halinde bile- yerilmesi durumu mevcut. Liderliği kolektivitenin altında konumlandıran bu cümlelerle öncü-lider figürlerin öneminden çok; bu figürlerin kapitalistler/düşmanlar için ne kadar değerli olduğu, yalnızca onu görebildikleri ve onların kolektivitenin, ortak kurulan yaşamın önemini algılayamadıkları vurgulanıyor.
Bu vurgunun hemen sonrasında da artık onları (Zapatistaları) bu holograma ihtiyaç duymadan görebilenlerin, duyabilenlerin olduğunu söyleyerek; bir nevi tüm liderlik, öncü ve temsil tartışmalarını altüst eden 2011 sonrası toplumsal hareketlere, Tahrir’e, Gezi’ye, Brezilya’ya bir selam yolluyor bile diyebiliriz.
Son olarak Marcos’un görevini bırakması ya da bırakmaması üzerinden yürütülen bu tartışmayı daha doğru yapmak adına sorunsalı farklılaştırmaya çalışacağız.
Soruyu temele almakla ve Marcos üzerine düşünmekle başlayabiliriz. Marcos bir birey midir, yoksa hareketin yarattığı bir figür ve yalnızca kolektivitenin içinde var olan bir tekillik midir?
Bunun için EZLN hareketinin yaygın pratiklerine kısaca bir bakmalıyız. EZLN hareketinin isyancılarının mitleşmemek adına maske kullandıklarını biliyoruz, ayrıca Marcos ve diğer sub-comandante’lerin askeri pratikler dışında hareketin sözcüleri olduğunu da.
Sözcülerin kolektivitenin sözlerini duyuranlar olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda; söyledikleri sözler de onların ‘birey’sel sözleri olabilecek durumda değil. Yani onlar yaratılan çokluğun sadece sesi olabiliyorlar. Bu noktada onları ayıran yalnızca isimleri oluyor.
25 Mayıs’ta okunan metinde ‘’Subcomandante Marcos’’ figürünü hareketin yarattığı söyleniyor ve tam da bu noktada EZLN sözcüsü Subcomandante Marcos, ‘’Subcomandante Marcos’’ öldü diyorsa; bu figür artık yok demektir.
Liderliği, öncülüğü, mitleştirmeyi eleştiren Zapatistalarla birlikte biz de; maskenin arkasındaki bireyle değil, kolektivitenin içinde kendini var eden tekilliklerle, maskenin içinden söylenen ortak sözle ilgilenmeliyiz. Sanırım son sözleri ‘geçmiş’ Subcomandante Marcos’a ya da genel anlamda Zapatislar’a vermeliyiz:
‘’Kesinliklerimiz ve pratiğimize göre, isyan liderlere ya da kişiliklere, mesih ya da kurtarıcılara ihtiyaç duymaz. Kavga etmek için ihtiyaç duyacağınız şeyler, utanma duyusu, belirli miktarda onur, ve bir sürü örgütlenmedir. Geri kalanı ya kolektife hizmet eder ya da hiçbir şeye hizmet etmez.’’
MERT KAYA
-----------------------------------------------------------------------------------------------
* DİHA’da çıkan haber için bkz: http://www.diclehaber.com/tr/news/content/view/403370?from=675588005
YORUM YAZIN