Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (21 Şubat 2014)


İngiltere Basını
Ukrayna'da polis ve muhalif göstericiler arasındaki kanlı çatışmalar tüm İngiltere gazetelerinin manşetlerinde.

Birinci sayfasına "Ukrayna'nın en kanlı günü" atan Guardian, öldürülen eylemcilerin yan yana dizilmiş cesetlerinin başında dua eden diğer eylemcileri gösteren bir fotoğraf kullanıyor.

Times "Kiev'de kanlı katliam" manşetini atarken, "Ukrayna iç savaşın eşiğinde", "Onlarca kişi öldürüldü", "Polis memurları rehin alındı" ifadelerini kullanıyor.

Dünkü ölü sayısını 70 olarak duyuran Financial Times da "Çatışmaların en kanlı gününde 70 kişinin ölmesinden sonra Ukrayna iç savaşın eşiğinde" diyor başlığında.

Daily Telegraph da Ukrayna'nın en kanlı günü başlığıyla, polise molotof kokteyli atan eylemcilerin büyük bir fotoğrafını kullanıyor.

Independent da "Kiev'de kan banyosu" başlığını atıyor.

Bugün piyasaya çıkan Economist dergisi de kapak fotoğrafında Kiev'deki Bağımsızlık Meydanı'nda yanan ateşlerin içindeki bir eylemciyi gösteriyor ve "Putin'in cehennemi" başlığını kullanıyor.

'Ordu devreye girecek kaygısı'
Financial Times, iç sayfalarındaki Ukrayna haberlerinde ise Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'in orduyu devreye sokabileceğine dair kaygıların büyüdüğünü yazıyor.

Ancak böyle bir durumda ordunun Yanukoviç'e sadık kalıp kalmayacağıyla ilgili soru işaretleri bulunduğu da kaydediliyor.

Gazeteye konuyan Ukrayna İstihbarat Servisi SBU'nun eski başkanı Ihor Şimeşko, "Protestocuları temizlemek için güç kullanma kararı alınırsa, bu yapılabilir ama içsavaş başlatır. Ordu şu ana ktadar tarasızdı, ancak çatışmaya çekilirlerse bu geri dönüşü olmayan nokta olur. Ordu personeli de Ukrayna vizyonları konusunda yarı yarıya bölünmüş halde" diyor.

Rus yetikili: Kırım için savaşırız
Financial Times'a konuşan üst düzey bir Rus yetkili de, Kırım'daki Rus nüfusu ve askeri üslerini korumak için Rusya'nın savaşabileceğini söylüyor.

Yetkili, "Ukrayna bölünürse, bu bir savaşı tetikler. Bu durumda ilk kaybedecekleri yer Kırım olur. Çünkü oraya gireriz ve koruruz. Tıpkı Gürcistan'da olduğu gibi" diyor.

Gazete, Rus Donanması'nın Karadeniz Filosu'nun üstlendiği Kırım'da nüfusun yüzde 60'ını Ruslardan, geriye kalan kısmının da Ukraynalılar ve Kırım Tatarları'ndan oluştuğunu belirtiyor.

Kırım Parlamentosu Başkanı Volodimir Konstantinov'un da ülkenin bölünmesi durumunda ayrılmalarının mümkün olduğunu söylediği kaydediliyor.

Bölünme endişesi
Guardian da "öfke başkentin dışına taştıkça bölünme kaygıları artıyor" diyor.

Gazete özellikle İstihbarat Servisi Başkanı Oleksandr Yakimenko'nun televizyonlardan yayımlanan açıklamasında "Ülkenin pekçok bölgesinde belediye binaları, içişleri bakanlığı, savcılıklar istihbarat servisinin büroları, ordu binaları ve cephanelikler ele geçirildi" demesinden sonra tüm bir ülkenin şiddete sahne olacağı kaygılarının arttığını vurguluyor.

'Yanukoviç gitmeli'
Başyazılarından birini Ukrayna'daki gelişmelere ayıran Times da, Avrupa Birliği'nin aldığı ambargo kararlarını doğru bir adım olarak niteliyor, ancak yetmeyeceğini vurguluyor ve çok net bir şekilde "Yanukoviç gitmeli" diyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;

"Yanukoviç yeni seçimlerin önünü açmak için istifa etmeli. Avrupalı liderler de bundan aşağısını kabul etmemeli. Bir zamanlar Ukrayna'nın da Polonya'nın gittiği yoldan gitmesi için usturuplu tartışmalar yapılırdı. Bu dönem daha Ukrayna Oteli'nin lobisinin derme çatma bir morga dönüşmesinden çok önce geçti. Şimdiki görev Avrupa'nın doğu kıyısında yeni bir Belarus'un oluşmasını engellemek"

Times: Erdoğan görev süresini uzatmayı amaçlıyor
Times dünya haberleri sayfalarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "dördüncü dönem iktidarda kalmayı amaçladığını" yazıyor. Gazetenin İstanbul Muhabiri Alex Christie-Miller'ın imzasını taşıyan haberde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın üç dönemden fazla milletvekili olmayı yasaklayan parti kurallarını değiştirilebileceğini söylediği belirtiliyor. Haber şöyle devam ediyor;

Haberde, "Bülent Arınç'ın sözleri, karşıtlarının otoriterliğe doğru meyletmekle suçladığı zor durumdaki liderin süresiz iktidara tutunmayı planladığına dair en açık işaret oldu" denirken, Arınç'ın "ihtiyaç hissedersek, üç dönem sınırıyla ilgili prensibimizi değiştirebiliriz. Ama bu henüz gündemimizde değil" şeklinde konuştuğu söyleniyor. Haber şöyle devam ediyor;

"Geçmişte Erdoğan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin üç dönemden fazla göreve gelmeyi yasaklayan tüzüğü uyarınca Başbakanlıktaki bu döneminin son dönemi olacağında ısrar ediyordu. Erdoğan'ın Ağustos'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışması bekleniyordu. Şu anda uzun süredir müttefiki olan Abdullah Gül'ün işgal ettiği makam büyük ölçüde sembolik. Erdoğan daha önce icraci bir cumhurbaşkanlığı makamı yaratmak için anayasayı değiştirmeyi umduğunu söylüyordu. Ancak geçen yazki hükümet karşıtı gösteriler ve Aralıktaki yolsuzluk skandallarıyla şöhretinin zarar görmesiyle gereken partilerüstü desteği bulamadı. Partisinin hala büyük desteği var, ancak Erdoğan'ın kendi popülaritesi düşüyor olabilir ve cumhurbaşkanlığı yarışını kazanamayabilir.Geçen ayki bir kamuoyu yoklaması Erdoğan'ı onaylayanların oranını yüzde 39,4 olarak göstermişti."

Arınç'ın değişiklik konusunda "Bunu yapsak bile, demokratik yollarla olur. Putin-Medvedev gibi olmaz" dediğini aktaran gazete, Arınç'ın bunu da sadece "acil" durumlarda yapabileceklerini eklediğini de vurguluyor.

'Yasalar soruşturmaya tepki'
Times'ın haberi şöyle sona eriyor;

"Erdoğan geçtiğimiz haftalarda, internetteki faaliyetlerin izlenmesi, üst düzey yargıçların adalet bakanlığına bağlanması ve Milli İstihbarat Teşkilatına geniş yetkiler veren yasalar geçirdi. Siyasi rakipleri, insan hakları grupları ve Avrupa Birliği yasaların demokrasi ve kuvvetler aykırı ilkesinin altını oyduğunu savundu. Bu yeni yasalar büyük ölçüde hükümeti sarsan, üç bakanın istifa etmesine, başbakan'ın bazı önemli müttefiklerinin hapse girmesine yol açan yolsuzluk soruşturmasına tepki olarak geçirildi."

'Türk casuslara yetkiler'
Financial Times da MİT yasasındaki değişiklik önergelerini "Türk casusları daha fazla yetki kazanıyor" başlığıyla duyuruyor okuyucularına. Değişiklikleri eleştirenlerin yükselen bir otoriterleşmeden bahsettiğini belirten gazete, değişikliklerle MİT'in dinleme, vatandaşların şahsi ve mali kayıtlarına ulaşma kabiliyetlerinin arttırıldığını söylüyor. Sızan MİT belgeleri yayımlayan gazetecilerin de 12 yıla kadar hapisle cezalandırılmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Carnegie Europe adı düşünce kuruluşundan Sinan Ülgen, "Bunlar neredeyse savaş zamanı verilen yetkiler. Bu özünde Türk anayasasındaki özgürlükler rejimini askıya almaktır. Ancak hükümet yine de bunu yapıyor, çünkü hayatta kalma modundalar" şeklinde konuşuyor. Haber şöyle sona eriyor:

"Değişiklikler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile hükümeti devirmeye çalışmakla suçlanan vaiz Fethullah Gülen'in hareketi arasındaki savaş sürerken sunuldu. Gülen bu suçlamayı reddediyor. Taraftarları da Erdoğan'ın dikkatleri hükümetle bağlantılı isimler hakkındaki yolsuzluk soruşturmasından uzaklaştırmaya çalıştığını söylüyor. Hükümetin yargı üzerindeki yetkilerini arttıran yasa da zaten meclisten geçirildi."

Almanya Basını
Berlin'de yayımlanan Die Welt gazetesi Ukrayna'da kanlı çatışmaların yeniden başlamasını yorum sütunlarına taşıyor. Gazete, yaşananların Bosna Savaşı'nı hatırlattığına dikkat çekiyor:
"Kiev'deki katliam 20 yıl önceki Bosna Savaşı'ndan bu yana Avrupa topraklarında yaşanan en korkunç şiddet olayı. Keskin nişancılar en son 1994 yılında Saraybosna'da silahsız insanların üzerine salınmıştı. Üstelik Kiev yönetimi seçimle başa geldi. Bu durum sergiledikleri tutumu çok daha aşağılık kılıyor. Katil zihniyeti cumhurbaşkanlığı sarayı ve demokrasiyle örtüşmüyor. İşte tam da bu yüzden AB'nin taraf olması ve taraf tutması gerekiyor. Sadece Yanukoviç yönetimine yönelik yaptırımlar yoluyla değil, aynı zamanda uluslararası hukuk ihracat hücumuna geçerek. Bir ihtimal Ukrayna'da bütünlüğü sağlayabilecek denge sadece AB'nin azınlıkları koruyan hukuki araçları ve ölçülü bir özerklik sayesinde temin edilebilir."

Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung'un aynı konudaki yorumu ise şöyle:
"Ukrayna'yı daha ne bir arada tutabilir? Hiçbir halk, hiçbir ulus sonsuza dek tarihi nedeniyle lanetlenemez. Bağımsızlık Meydanı'nda yaşananlar Ukrayna'da nelerin mümkün olabileceğini gösterdi. Protestolar sırasında birlik içinde bir Ukrayna rüyası hayata geçirildi. Daha fazla refah ve seyahat özgürlüğü uman Avrupa değerlerinin destekçileri ve evet, Rusya karşıtları ve milliyetçiler bir araya geldi. Hepsini birleştiren ise tek hedefti: Yanukoviç'in yozlaşmış yönetimi altında yaşamak zorunda kalmamak."

Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'in 19 milyar dolar karşılığında en sevilen mesajlaşma uygulamalarından biri olan Whatsapp'ı satın alması basında öne çıkan konulardan. Frankfurter Rundschau'nun konuyla ilgili yorumu şöyle:
"450 milyon telefon numarası satın alındı, belki bir o kadar da seri numarası; ayarlara göre ise 450 milyon kişinin ikamet yeri... Her ne kadar şirketlerin önceliği para kazanmak olsa da, bu kişisel verilerin kötüye kullanılması tehlikesini de beraberinde getiriyor. Ne var ki tecrübeler, bu farkın konuya nereden baktığınıza göre değiştiğini de gözler önüne seriyor: Bireysel açıdan bakıldığında, verilerin iktisadi amaçlar doğrultusunda kullanılması ile suistimal edilmesi arasında pek de bir fark yok. Böylelikle, bu tür ticari işlemlerin riski bir kez daha gündeme gelmiş oluyor. Veri güvenliği açısından daha zor zamanlar bizleri bekliyor. En azından, Facebook üyesi olmasak bile, telefon numaralarımızın yanı sıra çok sayıda verimizi de Bay Zuckerberg'le paylaşıyoruz.”

Schwäbische Zeitung ise geleceğe bakılması gerektiği yorumunda bulunuyor:
“Whatsapp'ı satın alan Facebook, kapsama alanı, veriler ve reklam gelirleri gibi konularda epeyce güç kazanmış oldu. Baş rakip Google da ilk kez Facebook'un ağırlığını hissetti. Ancak verilerin güvenliği konusunda endişe duyanların tepkileri bu kez havada kalıyor. Tabii ki bir veri devi diğerini yutacak ve elbette Zuckerberg'in amacı daha fazla kâr elde etmek. Onu bununla suçlamak anlamsız. Facebook'un iyiliği ya da kötülüğü, Whatsapp'tan bağımsız olarak, üyelerin onu ne şekilde kullandığına göre değişir: Veri güvenliği konusunda bilgi sahibi olan kişiler, verilerini koruyabilir. Whatsapp ile varılan anlaşma, genel olarak sosyal medyanın kullanımına ilişkin eğitimin tartışılmasına vesile olmalı. Bu platformları doğru kullanmayı nasıl öğrenebiliriz? Eğitim uzmanı politikacıların devreye girmesi gerekiyor. Ailelerin de bu konulara ilgi duyması ve iletişimin imkânları ile ilgilenmesi şart.”

Letonya Basını
Letonya'dan Latvijas Avize gazetesi AB'nin Ukrayna yönetimine yaptırım uygulama planlarını mercek altına alıyor:
"Letonyalı politikacılar tarafından da sık sık kullanılan bir sözcük var: Yaptırımlar. Ama nasıl bir yaptırım? Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ve ona yakın isimlere AB'ye seyahat yasağı, banka hesaplarının dondurulması, Ukrayna mallarına boykot uygulanması gibi önlemler. Bunların bazıları Belarus'a karşı da uygulandı. Ancak bunun yol açtığı tek sonuç ülkenin Rusya ile yakınlaşması oldu. Ekonomik yaptırımların uygulanması ancak halkın çektiği acıyı artırır."

İtalya Basını
İtalya'dan La Repubblica da yorumunda Avrupa Birliği'nin getirmeyi planladığı yaptırımları ele alıyor:
"Avrupa, Ukrayna'daki üst düzey yetkililerin vize taleplerinin reddedilmesinden, banka hesaplarının dondurulmasına kadar bir dizi yaptırımı uygulamak için işe koyuldu. Ancak bunların yapacağı etki konusunda büyük yanılsamalar içinde olmadıklarını da teslim ediyorlar. Geçmişte Belarus'ta Alexander Lukaşenko rejimine karşı başvurulan önlemler meyvesini vermedi ve diktatörü sadece Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile daha yakın bir ilişki içine girmeye yöneltti. AB bu hataya yeniden düşmek istemiyor. Ancak Suriye sorunundaki hatasını da tekrarlamak istemiyor. Çünkü Beşar Esad rejiminin uluslararası alanda izole edilmesi oradaki iç savaşı hızlandırdı ve İslamcıları güçlendirdi."

İspanya Basını
İspanya'dan El Pais gazetesi Ukrayna ile ilgili yorumunda AB'nin rolünü irdeliyor:
"Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in Ukrayna'daki protestoları kanlı biçimde bastırması, AB ile Rusya'yı karşı karşıya getiren bir politik hat yarattı. Bu baskı ve zorlama politikaları senaryosunu ancak Kremlin yazmış olabilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna'nın AB'nin etki alanına girmesini kararlı bir biçimde engelliyor. Çünkü bu, onun neoemperyalist bakış açısına göre başarısızlık anlamına gelir. AB için gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi. Brüksel bir taraftan Rusya ile iyi ilişkiler istiyor, diğer taraftansa Ukrayna'nın demokratikleşmesini engelleyen Putin'in manevrasıyla mücadele etmeyi. AB, Ukrayna'yı Moskova yönetimine bırakırsa, zaten dünya genelinde düşük olan güvenilirliğini berbat etmiş olur."

Macaristan Basını
Ukrayna ile ilgili aktaracağımız son yorum, Macar hükümetine yakın, sağ milliyetçi Macar Magyar Nemzet gazetesinden:
"Rusya Ukrayna'nın kendi tebası olarak kalmayacağına razı gelmek, Avrupa Birliği de Kiev'in kendisine bağımlı bir alt beylik olmadığını tanımak zorunda. Bu rekabetin kazananı olmayacaktır. Kaos içinde batan bir Ukrayna, bütün bölgenin güvenliğini tehlikeye atabilir. Tam da bu yüzden, sadece Brüksel'in Moskova ile işbirliğine gitmesi sayesinde soruna bir çözüm bulunabilmesi mantıklı görünüyor. Bunu her iki taraf da durumun bu denli tırmanmasına katkı sağladığı için yapmak zorunda. Şimdi Ukrayna'da barışı tesis etmek de onların görevi."

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.