Roboski Katliamına Takipsizlik Kararına İtiraz Edildi: "Hata Değil Sivillere Karşı İşlenen Suç"
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nın Roboskî katliamına soruşturmasına ilişkin verdiği takipsizlik kararına itiraz edildi.
Roboskîli ailelerin avukatları Meral Danış Beştaş, Pınar Akdemir, Sinem Coşkun, Reyhan Yalçındağ Baydemir, Mesut Beştaş, Mehmet Emin Aktar ve Serdar Çelebi, itiraz dilekçesini Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi Başkanlığı'na sunulmak üzere Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na verdi.
21 sayfalık itiraz dilekçesinde ilk olarak mahkemenin adil yargılanma hakkının sağlanması ve Anayasa hükmü gereği yapılacak itiraz incelemesine duruşma açmak zorunda olduğu belirtildi.
GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMELİGörevsizlik kararı verilmesi de istenen dilekçede, 17'si çocuk 34 kişinin yaşamını yitirdiği bombardımanın, Genelkurmay Başkanlığı'nın sıralı komuta kademesinin bilgi ve talimatları dahilinde gerçekleştiği hatırlatıldı. Dilekçede, şöyle denildi: "Yaşamını yitiren maktullerin tamamı sivil olup, askeri uçaklar tarafından bombalanmıştır. Gerek iç hukuk gerekse başta Cenevre Sözleşmeleri olmak üzere Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası sözleşmeler kapsamında sivillere karşı işlenen bir suçtur. Olayın oluş şekli, birden fazla kişinin iştiraki, aynı amacı taşıyan ve kasıt neticesinde gerçekleşmesi nedeniyle, Anayasal hükümler çerçevesinde görevli yargı mercii TMK 10. maddesi ile görevli savcılık ve Ağır Ceza Mahkemeleridir. Hukuk keyfiyet değildir. Hangi dosyada hangi merciinin görevli ve yetkili olduğu kurallar ile belirlenmiştir. Bu kurallar, herkes için geçerli olmak zorundadır" denildi.
Ergenekon ya da Balyoz davalarını hatırlatan avukatlar, soruşturmaya Askeri Savcılığın bakmasının tam bir keyfiyet, hukuk tanımazlık ve çifte standart olduğu kaydedildi.
SORUŞTURMA KATLİAMIN ÜSTÜNÜ ÖRTME AMACIYLA YÜRÜTÜLDÜDilekçede, soruşturmanın yetersizliğine de vurgu yapıldı. Gizlilik kararı nedeniyle bilgi ve belgelere erişemediklerini hatırlatan avukatlar, gizlilik kararının soruşturmanın amacını tehlikeye uğrattığını belirtti. Dilekçede, şu ifadeler yer aldı: "CMK kapsamında gizlilik kararında amaç soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecek hususların engellenmesi olup, şüphelilerin muhtemel müdahalelerin önüne geçmektir. Müşteki mağdurlar açısından gizlilik kararı verilmesi mevzuata aykırılık taşıdığı gibi, soruşturma kapsamında maddi vakanın ortaya çıkarılmasını engelleme sonucunu doğurmuştur. Böylece, soruşturma mercii sorumluları ortaya çıkarmak bir yana, üstünü örtme ve karartma fırsatını yakalamış, mevcut takipsizlik kararı bu hususu ziyadesiyle ortaya koymaktadır."
Savcılığın, lehe ve aleyhe delil toplama zorunluluğunu ihlal ederek tarafsızlığını yitirdiği ifade edilen dilekçede, etkin bir soruşturma yürütülmediği adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kaydedildi.
SAVCI SORUŞTURMAKTAN KAÇINDIOlayda yaralı olarak kurtulan, aynı zamanda tanık olan 4 kişinin savcılık tarafından dikkate alınmadığı, ifadelerine dahi başvurulmadığı ve olaydan zarar görenler, tanıklar ve müştekilerin ifadelerinin alınmadığı belirtilen dilekçede, "Soruşturma mercii maddi delillere ulaşma kaygısını taşımamıştır. Maddi delilleri ortaya konulmayan soruşturma dosyasında takipsizlik kararının verilmesi hukuki açıdan ibret vericidir. Mevcut dosyada eksik soruşturmadan çok soruşturmaktan kaçınma eğilimini görmek mümkündür. Bu itibarla, takipsizlik kararının geri alınması veya kaldırılması pozitif hukukun zorunlu sonucudur" denildi.
Dilekçede, "Olaydan zarar görenler ve tanık ifadeleri alınmamıştır. Müfettiş raporlarında geçen ifadeler baz alınarak soruşturma yürütülmüştür. Bu hususta soruşturmanın maddi deliller ve olgular üzerinden değil sadece soruşturma savcısı tarafından takdir edilen evrak üzerinden yapıldığını göstermektedir" denildi.
ŞÜPHELİLER GİZLENDİDilekçede, aynı zamanda "Başta komuta kademesinde yer alan komutanlar olmak üzere, savaş uçağı pilotları ve yanlış istihbarat veren şahıslar şüpheliler arasında yer verilmeyerek, katliamın şüphelileri gizlenmiştir. En üst askeri yetkilinin, olaydan soyutlanarak şüpheli olarak gösterilmemesin tek izahı savcılığın kendi üstünü yargılamadan imtina etmesidir. Olayla ilgili ilk anlarda dahi şüpheli olması gereken ve asıl sorumlu konumunda olan Genelkurmay Başkanının siyasi olarak da korunması da zaten soruşturma dışında tutulmasının başka bir ifadesiydi. Ancak maddi fiil ve fail arasındaki bağ bu kadar açık- yazılı- emir ve talimata dayalı iken Genelkurmay Başkanının şüpheli olarak soruşturmada yer almaması failin açıkça korunması ve gizlenmesidir. Diğer şüpheliler ancak verilen emrin yerine getirilmesi bakımından Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığının üst düzey kademesindeki yetkilisi ile beraber asli faildir" ifadeleri yer aldı.
ASIL SORUMLULUK HÜKÜMETTEGenelkurmay Başkanı'nın birincil dereceden sorumlu olduğu kaydedilen dilekçede, asıl sorumluluğun ise hükümette olduğunun altı çizildi.
Dilekçede, Genelkurmay Başkanı'nın yanı sıra diğer faillerin isimleri de verilerek, yaralılara müdahale etmeyen Şırnak Valisi ve Uludere Kaymakamı'nın da ihmal suretiyle insan öldürme suçunu işledikleri belirtildi.
KARAR İLE 'DEVLET ÖLDÜRME HAKKINA SAHİP' DENİLDİDilekçede, "Takipsizlik kararı ile devletin 'öldürme hakkı'na sahip olduğu karar altına alınmıştır" ifadeleri yer alırken, takipsizlik kararının temel dayanağı olan "kaçınılmaz hata" konusuna da yanıt verdi.
Dilekçede, şu değerlendirmeler yapıldı: "Hedef alınan grubun örgüt üyesi olup olmadığı ayrımı üzerinden hata tanımı yapılmıştır. Zira savcıya göre hedef alınanlar örgüt üyesi olsa idi, soruşturma konusu saldırı fiili haksız olmayacak idi. Oysa saldırının meydana geliş şekli, yapılan bombardımanın fiziksel ve askeri boyutu hem ulusal mevzuata uygun değildir, hem de bu şekilde bir saldırı fiili uluslararası ceza ve savaş hukuku bakımından dahi yasaklanmıştır. Olayımızda saldırıda hedef gözetilen sivil köylüler örgüt üyesi olsa dahi TSK tarafından yapılması gereken uyarı ateşi, kademeli durdurma ve etrafını sarma olması gerekirken gelişen şekliyle fiil haksızdır ve açıkça hukuka aykırıdır."
İNSANLARA KARŞI HAVA BOMBARDIMANI YAPILMAZTCK'ya göre "Konusu suç teşkil eden emirlerin yerine getirilemeyeceği" de hatırlatılan dilekçede, şöyle denildi: "Bununla birlikte ulusal ve uluslararası hukuk mevzuatında hava bombardımanı şeklindeki operasyonların ancak askeri araç, askeri araç depoları, mühimmat, lojistik malzeme depolarına karşı yapılacağı açıktır. İnsanlara karşı hava bombardımanı yapılması askeri ilke ve gerekliliklere de aykırıdır. Soruşturmaya konu olayda ise tüm bu gerekliliklere aykırı şekilde köylüler/siviller hedef alınarak hava bombardımanına tabi tutulmuştur. Dolayısıyla sivil bir nüfusa karşı kasten saldırı sonucu toplu bir sivil katliamı yaşanmıştır. 1977 tarihli II Numaralı Ek Protokol hükümleri uyarınca örgüt mensuplarına dahi yapılan bombardıman Cenevre Sözleşmesine açık aykırılık teşkil etmektedir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında takipsizlik kararının hukuken izahı mümkün değildir."
CEZASIZLIK POLİTİKASI SÜRÜYORDilekçede, takipsizlik kararı şöyle değerlendirildi: "Ülkemizde bu tür toplu katliamlar ve sivil kayıpları bakımından yargı uygulamaları 'cezasızlık' politikasının halen çok güçlü bir şekilde uygulandığını göstermektedir."

YORUM YAZIN