Avrupa Basınında Bugün (8 Ocak 2014)
İngiltere Basınıİngiltere gazetelerinde, El Kaide militanlarının Irak'ta ordu güçleriyle, Suriye'de silahlı muhaliflerle girdiği çatışmalara mercek tutuluyor. Türkiye'deki gelişmeler de birçok gazetede haber ve yorum konusu.
Polis ve yargı mensuplarının görev yeri değişiklikleri
Türkiye'de yüzlerce polis ve yargı yetkilisinin görev yerlerinin değiştirilmesi, İngiltere'de yayımlanan birçok gazetede haber konusu.
The Times'ın haberinin sonunda, derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in, yolsuzluk skandalının, "hükümetin gerekli politik önlemleri almasını engelleyebileceği" yönündeki uyarısı yer alıyor. Aynı unsur, Guardian'ın haberinde de yer alıyor.
Times'ın başyazısında ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sert eleştiriler yöneltiliyor. Başyazı "Türkiye'nin Putinleşmesi" başlığını taşıyor. Altbaşlıkta da, "bir zamanlar gıptayla bakılan Erdoğan'ın, ülkesinin can düşmanı haline gelmekte olduğu" öne sürülüyor.
Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'nin birkaç yıl öncesine kadar, yüksek ekonomik büyüme oranı sağlayan, ülkeyi yolsuzluğa bulaşmış politikacılardan ve zorbalığa yönelen generallerden arındıran çoğulcu ve modern bir yönetim sergiler görüldüğünü hatırlatıyor gazete.
The Times, İslam ile Batı dünyasının aracısı olarak görülen hükümetin bugünkü durumunu ise şöyle resmediyor: "Yazık ki bugün Türkiye çok farklı bir tablo sergiliyor. Protesto ve skandallarla sarsılıyor, eğitimli gençleri hükümete yabancılaşmış durumda ve lideri ülkenin hastalıklarını, iyileştirmek bir yana, kavrayamamış gözüküyor. Artık ekonominin bozulmaya başladığına dair işaretler de var."
Başyazıda Erdoğan'a yönelik eleştiriler özetle üç noktada toplanıyor:
Kürtaj ve doğum oranı gibi sosyal konularda kendisini artan oranda hissettirerek, şüpheci laiklik savunucusu Türkleri alarma geçirmesi,
Dış politikada ters tepen bir görkem ile Sünni İslam dünyasının liderliğine soyunurken, İsrail ile hakaret savaşına girişmesi,
İkisinden de önemlisi; Gezi Parkı'na yapılmak istenen inşaata karşı protestolara yetkililerin sert müdahalesi.
Her makul hükümetin yapması gerektiği gibi muhaliflerin gönlünün almak yerine, protestocuların marjinalleştirilmeye çalışılmasının, bütün bir eğitimli ve laiklik yanlısı genç kuşağı hükümete yabancılaştırdığı tespitini yapıyor The Times.
Hükümetin kalbine kadar ulaşan yolsuzluk iddiaları konusunda ise Erdoğan'ın iddiacıları suçlayıp yargıya ve polise saldırarak, "adı belirsiz yabancı güçleri" hükümetini devirmeye çalışmakla suçlaması da eleştiriliyor başyazıda.
The Times, "kibirli ve kendisini vazgeçilemez gören tek bir güçlü liderin iradesini devlete dayatması" diye özetlediği bu tabloyu, "Türkiye'nin Putinleşmesi" diye tarif ediyor.
Bu arada, Erdoğan'ın güçlendirilmiş devlet başkanlığı planı da hatırlatılıyor.
Gazetenin başyazısı şu ifadelerle son buluyor: "Türkiye bizim dostumuz ve dostların Erdoğan'ın kulağına kendisinin bir fani olduğunu ve Türkiye'nin bir Putin'e ihtiyaç duymadığını fısıldaması gerekiyor."
Financial Times'ın konuyla ilgili haberinde de, gelişmeler sıralandıktan sonra, AKP hükümetinin İstanbul'daki dev inşaat işlerini üstlenen 7 işadamının mal varlıklarına tedbir konulduğuna dikkat çekiliyor.
Suriye'de muhalefet-IŞİD çatışması
Financial Times'ın bir diğer haberi, Suriye'deki İslamcı grupların eşgüdüm halinde El Kaide çizgisindeki Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) mevzilerine düzenlediği saldırılar irdeleniyor.
Oxford Üniversitesi'nden Aymenn Jawad Tamimi, kökeni Irak'ta olan IŞİD'in zaptedilemeyecek kadar büyük bir alana yayıldığına dikkat çekiyor.
Brookings Doha Centre uzmanı Charles Lister ise IŞİD'in karşı saldırılarının, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı devirmek için ayaklanan grupları zayıflatabileceğini tahmin ediyor. Lister ayrıca, son 1 yılda gerileyen silahlı isyanda Esad güçlerine en çok zarar veren grubun IŞİD olduğunu hatırlatıyor.
Times gazetesi, IŞİD militanlarının Irak'taki Anbar vilayetinde Felluce kentini kontrol altına almasıyla ilgili olarak, Anthony Loyd'un yorumuna yer veriyor.
Çatışmaların üç tarafı olduğunu anlatan Loyd, bu tarafları şöyle sıralıyor:
Şiilerin liderliğindeki hükümete bağlı Irak ordusu,
Sünni aşiretlere dayanan yerel polis ve
El Kaide çizgisindeki militanlar.
Loyd, sonucu Sünni aşiret liderlerinin vereceği kararın belirleyeceği öngörüsünde bulunarak şöyle diyor: "Eğer aşiretler, El Kaide'nin Maliki güçlerinden daha büyük bir tehdit olduğuna karar verirse, Irak Başbakanı bu savaşta çıkar elde edebilir."
Guardian gazetesinin savunma muhabiri Ewen MacAskill de, ABD yönetiminin bir yandan Irak hükümetine destek olurken, bir yandan da sorunun esas çözümünün Iraklı Sünnilerle iktidar paylaşımında olduğunu Maliki'ye anlatma derdinde olduğunu yazıyor.
Guardian'ın haberinde görüşü aktarılan London School of Economics profesörü Toby Dodge, uzun vadede, sadece birkaç bin militanı bulunan El Kaide gruplarının ne Suriye'de ne de Irak'ta tutunma şansı olduğunu vurguluyor.
Almanya BasınıTürkiye’deki yolsuzluk skandalı kapsamında Berlin’de yayımlanan Die Welt gazetesi, odağında Erdoğan hükümeti ile AKP’nin bulunduğu bir yorumu kaleme almış. Yorumda şu görüşlere yer veriliyor:
“Kulağa hoş gelen ’başarılı’ Türkiye imajı gittikçe sönüyor. AKP çevresindeki yolsuzluklara karışmış yandaş grupları ile Gülen etrafındaki tekeller, devletin iktidar odaklarına ulaşma kavgası veriyorlar. Arka planda ise seküler elitler rövanş almak üzere pusuda bekliyorlar. Şimdilerde hem para hem ekonomi değer kaybediyor. Bu da yakın geleceğin hayra alâmet olmadığının işareti! Mevcut sorunun ortaya çıkmasında yolsuzluklar ve yargının siyasallaşması rol oynadı. Erdoğan da artık akraba kayırıcılığının iktidarının temelini kemirdiğini idrak etmiş olsa gerek. Ve de iktidar odaklı yargının ne kadar tehlikeli olduğunu da görüyordur. Öte yandan yolsuzluklara karışmış Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz daha iyi günlerin de habercisi olabilir. Nihayetinde Erdoğan, daha önceleri bizzat ilân ettiği, ama kendisinin riayet etmediği uzlaşma, şeffaflık ve adalet gibi prensipleri pratiğe geçirerek puan toplayabilir. Ancak bu mesajların toplumdaki etkisi de devam ediyor.”
Düsseldorf'ta yayımlanan Handelsblatt gazetesinden ise farklı konuda bir yorum seçtik. Gazete Irak’taki son gelişmeleri ve El Kaide’nin bölgede gövde gösterisinde bulunmasını yorum sütunlarına taşımış:
“El Kaide’ye ait siyah bayraklı görüntüler Washington’u ürkütmüşe benziyor. Obama yönetimi terör örgütünün kendine yeniden bir faaliyet ve sığınma alanı yaratmasından endişe ediyor. Amerikan hükümeti acele ile Bağdat’taki rejime insansız keşif uçakları ve Hellfire füzeleri gönderme vaadinde bulunuyor ki, bu da onun elinde bir konseptinin bulunmadığını ortaya koyuyor. Obama, pasif siyasî tavrının bedelini ödüyor. Arap Baharı’nın Suriye’de bir kâbusa dönüşmesinden bu yana Başkan Obama sadece gelişmelere refleks gösteren bir kriz yönetimi ile yetiniyor. Washington, Sünniler ile Şiiler arasındaki dinsel anlaşmazlıkların çözümü yönünde hiçbir zaman isabetli bir strateji geliştiremedi.”
Ludwigshafen’da yayımlanan Die Rheinpfalz gazetesi, Amerikan Merkez Bankası’nın başkanlığına Janet Yellen’in getirilmesi kapsamında bir yorum hazırlamış. Yorumda şu satırları okuyoruz:
“Yellen’e zor bir miras kaldı. Hasta Amerikan ekonomisi 2007 yılından bu yana sunî solunum makinesine bağlı çalışıyor. Devasa miktarlarda ucuz para transfüzyonlarına rağmen ABD, krizden önceki dönemlerin ekonomik düzeylerine bir türlü ulaşamadı. Ülkede işsizlik yüzde 7 civarında seyrediyor; yüzde 5-6 oranı normal olarak algılanıyor. Amerikan hükümeti lokomotif görevini yerine getiremiyor, çünkü borçlanma sorununa bir türlü çözüm getiremiyor. Kronikleşmiş bütçe açığı, bankaları regüle etmemenin günahları, ayrıca Washington’daki siyaset mekanizmasının yürümemesi, tüm bunlar Amerikan Merkez Bankası FED’in Amerikan ekonomisinde abartılı bir rol üstlenmesine yol açtı. Bu durum değişebilir ve değişmelidir de; hele ki beklendiği üzere Yellen’in başkanvekilliğine İsrail’in eski Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer getirilecek olursa… .”
Almanya’nın Bavyera Eyaleti’ndeki Regensburg’ta yayımlanan Mittelbayrische Zeitung, dünya üzerindeki son gelişmeler ışığında Başkan Obama’nın siyasî geleceğine ilişkin tahminlerde bulunuyor:
“Obama’nın gerçekten ‘topal ördek’ nitelemesini hak edip etmeğini, 2014’ün kasım ayında yapılacak Kongre seçimlerine kadar mevcut atmosferi kendi lehine çevirip çeviremeyeceği belirleyecek. Siyaseten bu mücadele bir dev ile baş etme anlamına geliyor. Çünkü Obama’nın partisi çok sayıdaki ara seçimde geleneksel olarak kayba uğruyor. Ancak bu mutlaka böyle olacak diye bir şey yok. Zira artık bir daha beli doğrulmaz denildiği anlarda Başkan'ın yüksek forma ulaşma becerisini gösterdiği de yaygın bir kanı.”
Hollanda BasınıIrak’ta aşırı dinci grupların yeniden varlık göstermesine ilişkin olarak Hollanda gazetesi De Telegraaf şu görüşlere yer veriyor:
“ABD, Irak’taki aşırı İslamcılara karşı Sünni kabileleri birleştirmeyi başarmıştı. Ancak şu günlerde birçokları Şii Nuri El-Maliki hükümetinin El Kaide’den daha tehlikeli olduğu görüşünü dile getiriyor. El Maliki, Saddam döneminde imtiyazlı bir durumda olan Sünnileri kendine düşman hale getirdi. Sünniler bir kenara itildi ve bu durumdan nasıl çıkacaklarını da bilemez durumdalar. El Kaide işte bu durumu kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Nasıl ki Suriye’de asi gruplar Irak Şam İslam Devleti adlı terör grubuna karşı savaş başlattıysa, Irak Başbakanı da Irak halkının Sünni kesiminin El Kaide ile işbirliğini sona erdirmesine yardımcı olması gerekmektedir. Bu ise askerî güçle değil, Sünni grupların yeniden topluma kazandırılması ile mümkün görünmekte.”
İsveç BasınıLiberal İsveç gazetesi Dagens Nyheter de İslamcı grupların Irak’ta Ramadi ve Felluce kentlerini kontrolleri altına almalarını yorum sütununa taşımış:
“Gerçeğe dönüşmesine ramak kalmış olan bu dehşet senaryosu, Suriye ve Irak’taki anlaşmazlıkların birbiri içinde erimekte olan bir bütün olduğunu gösteriyor. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) milisleri artık her iki ülkenin sınırları içinde operasyonlar düzenliyor. Son günlerde Felluce ve Ramadi kentlerinde yaşanan şiddet eylemlerinde bu grubun belirleyici rol oynadığı söyleniyor. Zaten grup da kendisini El Kaide’nin bir parçası olarak gördüğünü söylüyor.”
İtalya BasınıSağ liberal İtalyan gazetesi Corriere della Sera ise Tunus’a ilişkin yorumunda, bu ülkenin kadın-erkek eşitliği konusunda attığı adım nedeniyle Arap Dünyası’nda yeniden başı çekmeye aday olduğunu belirtiyor:
“Üç yıl önceki Yasemin Devrimi'nin ve Arap Baharı'nın önünü açan Tunus, Arap Dünyası’nda yeniden öncü rol üstlenmeye hazırlanıyor. Hem de çok hassas bir konu olan kadın hakları konusunda. Tunus gerçekten de bölgesinde erkek-kadın eşitliğini anayasal bir hak olarak kabul edecek ilk ülke olma yolunda. 1950’li yılların ortasından itibaren Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Tunus, Arap Dünyası’nda özellikle kadın hakları konusunda en liberal yasaları parlamentosundan geçiren ülke niteliğindeydi. Şimdiki yeni anayasa belgesi de bu geleneğin devamı anlamına geliyor. Bu girişimin hedefi, ülkedeki geçiş sürecini barışçıl bir biçimde ve ülkeyi bölmeden gerçekleştirmek.”
(dw türkçe/bbc türkçe)

YORUM YAZIN