Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (31 Ocak 2014)


Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan piyasalarla ilgili artan kriz kaygısı bugün İngiliz gazetelerinde geniş yer tutuyor. Independent'ta ise Türkiye’nin Suriye’deki Cihatçı militanlara destek verdiği iddiası var.

Economist dergisinin yeni sayısında Türkiye'nin de dahil olduğu gelişmekte ülkeleri kapsayan geniş bir kriz ihtimaliyle ilgili bir neden bulunmadığı belirtiliyor.

Dergi ayrı bir yazıda Koç ve Sabancı gruplarının son gelişmeler üzerinden mevcut durumunu ve Türkiye ekonomisi için önemini yazmış.

Dergi gelişmekte olan piyasalarla ilgili kriz söylentilerine değinerek 'geniş çaplı bir gelişmekte olan piyasalar krizi için bir neden yok' yorumunu yapıyor.

'Panik yapmayın' başlıklı yazıda ortada böylesine bir neden olmamakla birlikte gergin yatırımcıların neden yaratabileceğini yazıyor.

Gazete özetle şu görüşleri aktarıyor:

"Bir merkez bankası gece yarısındaki bir acil toplantıdan sonra faiz oranlarını ikiye katlar. Bir ülke, döviz rezervlerinin giderek azalmasıyla büyük bir devalüasyonun içine doğru zorlanır. Türkiye ve Arjantin'deki son olaylar, 1997-1998'deki gelişmekte olan piyasalar krizinin erken dönemlerinin ürkütücü yankılarına sahip. O felaket Tayland'da izole edilmiş problemlerle başladı. Ancak yatırımcıların gelişmekte olan piyasalardaki tüm varlıklarını terk etmesi, kurların çökmesi, ekonomilerin birdenbire düşmesi ve dış borçların ödenemezliğinin ispatlanmasıyla bu, genel bir çöküntüye dönüştü. 2014 bir tekrar getirebilir mi?"

Economist: Kriz konusunda iyimserlerin tarafındayız
"Aralarında Uluslararası Para Fonu'nun da bulunduğu iyimserler hayır diyor. Gelişmekte olan piyasaların çoğunun 1997'de olduklarından çok daha az kırılgan olduklarını öne sürüyorlar. Esnek döviz kurlarına sahipler; rezervleri daha yüksek, cari açıkları daha küçük, borçları daha az ve yerel kur cinsinden ifade edilmeleri daha muhtemel."

Economist, kötümserlerinse, gelişmekte olan piyasalardaki varlıkları daha az çekici hale getiren nedenlere, özellikle de ABD'deki daha yüksek faiz oranı ve Çin'deki daha düşük büyüme ihtimali üzerine eğiliyor.

Dergi, birçok Amerikalı yatırımcının, yıllarca riskli yerlerde kazanç sağladıktan sonra paralarını evlerine getirdiğini belirtiyor.

Ayrıca yıllarca kredi büyümesini artırdıktan sonra gelişmekte olan piyasaların, halinden memnun politikacılar, yüksek şirket borcu yükleri ve göründüklerinden daha riskli bankalar gibi yeni kırılganlıkları olduğunu yazıyor.

Yazıda daha sonra derginin kendi görüşü aktarılıyor. Özetle şunlar belirtiliyor:

"Her şeyi göz önünde tutan bu gazete iyimserlerin tarafından yer alıyor. Kolay para günleri sona eriyor, ama yavaşça . Birçok gelişmekte olan piyasa 15 yıl önce olduğundan daha az kırılgan ve savunmalarını hızlıca geliştiriyor. Önceden tahmin edilemeyen şey, panik."

Arjantin ve Türkiye'nin son müdahalelerini olumlu bulan Economist şu eklemeyi yapıyor: "Daha yapılacaklar var. Birçok gelişmekte olan piyasada reel faiz oranları hala negatif. Ama istikamet doğru ve birçok ülke hızlı hareket ediyor."

Economist son olarak yatırımcılara gergin olmamayı tavsiye ediyor, aksi takdirde bunun olumsuz etkileri olacağını belirtiyor.

Economist'ten Sabancı ve Koç analizi
Derginin yeni sayısında ayrı bir yazıda Koç ve Sabancı gruplarının Türkiye ekonomisi içindeki yerine değiniliyor ve "iki büyük aile şirketi ülkedeki krizi savuşturmalı" yorumu yapılıyor.

Yazıda Koç ve Sabancı gruplarının geçmişleri, mevcut yapıları ve Türkiye ekonomisi içindeki konumları ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.

Yazının başında Türkiye'nin en eski ve en büyük iş hanedanlarının yıllar boyunca çeşitli ekonomik ve siyasi fırtınaların üstesinden gelerek yaşamayı sürdürdüğü, ilgi alanlarının bankacılıktan ve perakendecilikten elektrik, araba ve buzdolabı üretimine kadar farklı alanlara uzandığına, yan kuruluşlarının birçoğunun küresel firmalarla ortak girişim türünde oldukları, kredi derecelendirme kuruluşu Standart & Poors'un Koç grubuna Türkiye'ye verdiğinden daha yüksek not verdiği aktarılıyor.

Economist, Türkiye'deki son faiz artırımıyla ortaya çıkan tablonun bu iki gruba dayanıklılıklarını göstermek için yeni bir fırsat sunduğunu yazıyor.

Dergiye göre Türk Lirası'nın değerindeki yeni düşüşler, yüksek borçlanma maliyetleri ve enflasyon artışları bu grupların Türkiye içindeki satışlarını vurabilir ama grupların döviz pozisyonları idare edilebilir durumda.

Yazıda iki grubun temsilcilerinden Mustafa Koç ve Güler Sabancı'nın genel olarak politikanın dışında durdukları ancak Koç holdinge ait bir otelin (Divan Otel) Gezi Parkı gösterileri sırasında kapılarını göstericilere açmasının bakanların tepkisine neden olduğu aktarılıyor.

Yazının en sonunda şu yoruma yer veriliyor:

"Bazı daha genç Türk köklü ailelerinden farklı olarak Koç ve Sabacı klanları gazete veya diğer haber yayın organlarına sahip olma gösterişine karşı direndiler. Ayrıca kamunun sahip olduğu tesisleri inşa etmek veya işletmeye de yaklaşmadılar. Bu, çıkar çatışmaları ve rüşvet yiyen yetkililerle dolu bir alan. Geçmişteki akıllı hükümetler bu iki hanedanın kendileri için tehdit olmadığını anladılar ve onları, işlerini yapmaya devam etmelerine müsaade ettiler. Bu uzun süre devam etsin."

Bu arada Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan piyasalarla ilgili artan kriz kaygısı bugün İngiliz gazetelerinde geniş yer tutuyor.

Financial Times tam sayfa haberinde gelişmekte olan piyasalar içinde değerlendirdiği altı ülkedeki son gelişmeleri tek tek ele almış.

Bu ülkeler Türkiye, Brezilya, Arjantin, Rusya, Endonezya ve Güney Afrika.

FT: Yayılma korkusuYayılma korkusu başlığını taşıyan haberin girişinde, Arjantin'den Türkiye'ye siyasetçilerin kurları korumak için müdahalelere gitmelerinin yeni bir kargaşa yaratabileceği yolundaki kaygıları artırdığı belirtiliyor.

Türkiye ile ilgili bilgi kutusu gazetenin Türkiye muhabiri Daniel Dombey ve Funda Güler tarafından hazırlanmış.

Bu kutu içindeki haberin girişinde Ankara sokaklarında konuşulan iki kişinin faiz artırımıyla ilgili görüşlerine yer verilmiş.

53 yaşındaki kasap Sedat, "Yabancılar Müslüman ülkelerin kalkınmasını istemiyor" demiş.

Alışveriş yaptığı sırada görüşü alınan Şükran adlı ev kadınıysa "Faizler yükseldi, bu da her şeyin fiyatını yükseltecek" diye konuşmuş.

Gazete, Sedat ve Şükran'ın, sürekli bir yurtdışı komplosundan bahseden ve faiz artırımlarının enflasyonun yükselmesine neden olduğunu belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşlerini yansıttığını yazıyor.

Erdoğan'ın son olarak İran'a giderken yaptığı açıklamada Merkez Bankası'nın faizleri artırmasından rahatsız olduğunu belirttiğini hatırlatan gazete şu yorumu yapıyor:

"Erdoğan'ın yorumları ve teşvik ettiği söylem, cari açığı düşürerek ülkenin mali kırılganlığını azaltmayı hedefleyen, hükümet ve Merkez Bankası arasındaki herhangi bir ortak çabaya karşı çıkışı vurguluyor."

Gazetede görüşüne başvurulan ekonomist Fatih Özatay, kısa vadeli yabancı fonların kuşkulu durumda olduğu bugünkü durumda Türkiye'nin tasarruflarını artırmasının gerekebileceğini söylüyor.

'Türkiye en fazla riske sahip ülke'
Daily Telegraph'ın ekonomi ekinde gelişmekte olan piyasalarda yaşanan son sorunlarla ilgili haberde, dalgalanmaların Rusya, Romanya ve Macaristan'ı da etkilediği, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin de 'kurlarla ilgili fırtınanın' içine çekildiği belirtiliyor.

Haberde Türkiye'de Merkez Bankası'nın faiz artırımına gitmesine özel vurgu yapılmış.

Türkiye ve Güney Afrika'daki kur müdahalelerini değerlendiren, Londra merkezli ekonomik danışmanlık kurumu Capital Economics'den Neal Shearing, "Kaygımız bunun yeni bir kriz evresine öncülük edebilecek olması" demiş.

Shering şunu eklemiş: "Bu ülkeler iki arada bir derede kaldılar."

Dankse Bank'tan Lars Christensen ise şu yorumu yapmış: "Herkes biliyor ki Türkiye faizleri bir 500 puan daha yükseltemez. Türkiye geçerli kurları da uzun bir süre sürdüremez çünkü bu ekonomiyi öldürür."

Christiensen "Korkarım bundan çıkış için tek yol sermaye kontrolleri" yorumunu yapmış.

Gazeteye konuşan BNP Paribas bankasından Dominic Bryant ise Türkiye'nin en fazla riskte olan ülke olduğunu söylemiş.

Bryant bunun nedeninin mevcut durumda Türkiye'nin cari hesap açığının, gayrı safi yurt içi hasılanın yüzde 7'den fazlasına denk gelmesi ve dış borcun ihracatın yüzde 180'ine eşit olduğunu belirtmiş.

Independent: Türkiye'nin 'gözleri tamamen kapalı' politikası
Independent dün İsrailli yetkililerin Türkiye sınırıları içinde üç El Kaide kampı bulunduğu yönündeki açıklamasına sayfalarında yer ayırmış.

Gazete, 'Türkiye'deki kamplarda toplanan Cihatçılar Avrupa'da yeni vahşetler planlıyor' yorumunu yapıyor.

Gazete özetle şu bilgilere yer veriliyor:

"İstihbarat kaynaklarına göre Suriye'de faaliyet gösteren El Kaide grupları Türkiye'nin güneyinde üç üs kurdu."

"Kampların detayları dün İsrail askeri istihbaratının başındaki Tümgeneral Aviv Kochavi tarafından açığa vuruldu."

"Tel Aviv'deki bir güvenlik konferansında konuşan Kochavi, Türkiye'nin güneyinde, Suriye sınırı yakınlarındaki üç El Kaide üssünü bir harita üzerinde işaret ederek gösterdi."

Avrupa ve ABD'den genç Müslümanların savaşmak üzere Suriye'ye geldiğini yazan gazete, ABD ve İngiliz istihbarat servislerinin de durumdan büyük kaygı duyduğunu aktarıyor.

Gazete, İngiliz yetkililerin, birçok İngiliz vatandaşının Suriye'de savaşan El Kaide bağlantılı gruplara katılmak üzere Türkiye'ye ucuz uçuş biletleri aldıklarını söylediğini yazıyor.

Independent'ta şu ifadelere yer veriliyor:

"Kochavi'nin uyarısı Washingon'da da yankılandı. Amerika'nın en yüksek istihbarat şefi (ABD Ulusal İstihbarat Şefi James Clapper) Kongre'ye, Suriye'nin, ABD ve Avrupa'ya karşı yeni saldırıları planlarını yapan teröristler için güvenli bir cennet haline geldiğini söyledi."

"İngiltere'de de bu, Heatrow, Gatwick ve diğer havaalanlarından ülkeyi Türkiye'ye gitmek üzere terk eden ve aylarca savaştıktan sonra Suriye'den dönen aşırı uçtaki kişileri izlemeye çalışan MI5, MI6 ve polis için temel sorun."

Independent haberin yanında konuyla ilgili bir analize de yer veriyor.

Anthony Loyd imzasıyla yayınlanan analizde, Türkiye'nin son döneme kadar Cihatçıların kendi sınırları üzerinden Suriye'ye geçişine göz yumduğu belirtiliyor.

Loyd Türkiye'nin uzun bir dönem 'gözleri tamamen kapalı' politikasını güttüğünü belirtiyor.

Loyd'a göre Türkiye iki yıldan fazla bir süre boyunca 'gözleri tamamen kapalı' politikasıyla Cihatçıların sınırlarında Türkiye'ye geçişine izin verdi, yabancı Cihatçılar İslami yardım kuruluşlarının güvenli evlerinde beslendi.

Son dönemde radikal yabancı savaşçıların devrimin meşruluğunun altını oynduğunu, bazı muhaliflerle IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) gibi gruplar arasında çatışmaları yaşandığını belirten Loyd, yabancı

Cihatçıların Avrupa ve ABD'ye dönme ihtimallerinin Batı'daki güvenlik kaygılarını artırdığını söylüyor.

Loyd Türkiye'nin yeni yıldan beri politikasını değiştirmeye başladığı görüşünde:

"Yeni yıldan beri Türkiye, gecikmiş olarak Cihatçılara aman vermemeye, gözetimi artırmaya ve NATO arkadaşlarıyla istihbarat paylaşmaya başladı."

"Bu arada James Clapper tarafından yapılan yorumlar merak uyandırıcı. Clapper, ABD için ana tehdidin IŞİD'den değil, isyancıların arasında hayli saygınlığı bulunmaya devam eden El-Nusra'dan geliyor."

Almanya Basını
Berlin'den Tagesspiegel, Türkiye gibi kalkınmanın eşiğindeki ülkelerde yaşanan ekonomik gelişmeleri yorum sütunlarına taşıyor. Gazete 'Kırılgan beşli' diye nitelendirilen ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu beş ülkede para biriminin değer kaybetmesine karşı faizlerin yükseltilmesi kararını şöyle değerlendiriyor:
"Kalkınmanın eşiğindeki ülkeler çöküş tehdidiyle karşı karşıya. Çünkü sermayenin yoğun biçimde İstanbul ya da Rio'ya aktığı zamanlar geride kaldı. Para, bu ülkelerde ekonominin nasıl kolayca çökebileceğini örtbas ediyordu. Ancak Türk Lirası ya da Brezilya para birimi Real'in düşüşünün suçlusu Amerikalılar değil, tam tersine, o ülkelerin hükümetleri. Şimdi köşeye sıkışan bu ülkeler boşu boşuna cezalandırılmıyor."

Badische Neueste Nachrichtenhaftalardır protesto gösterilerinin sürdüğü Ukrayna'daki gelişmeleri ele alıyor. Gazetenin yorumu şöyle:
"Hükümet karşıtları Yanukoviç'in istifasını, ayrıca yeniden parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerine gidilmesini talep ediyor. Muhalefet lideri Vitali Kliçko şunu çok net biçimde açıkladı: Kiev'deki Bağımsızlık Meydanı'nda bulunan göstericiler ancak Yanukoviç havlu attığında evlerine gidecekler. Ancak Yanukoviç bu adımı atmak istemiyor, çünkü kendisini güçlü hissediyor. Böylece Ukrayna'daki krizin sona ermesi ufukta görünmüyor. Uluslararası devletler topluluğunun Yanukoviç'e baskıyı artırması ve Devlet Başkanı'nın bu sayede görevini bırakarak, yeni bir başlangıç yapılmasının önünü açması isteniyor."

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung, AB'nin Ukrayna'ya yaptırım yapması gerektiği görüşünü savunuyor:
"Seyahat yasağı ve banka hesaplarının dondurulması... Bunların etkili olabileceğine yönelik işaretler var. Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ve destekçileri geçmişte sadece kendi çıkarlarını gözetti. Şimdi buna son vermek için ortada bir neden görmüyorlar. Yaptırımların uygulanabileceği yönündeki inandırıcı tehdit, Yanukoviç'in iktidar mekanizmasındaki çatlağı daha da büyütebilir. AB içinde böyle bir tehdidin uygulanması uzak görünüyor. Tıpkı Devlet Başkanı Yanukoviç'in muhalefete adım atmaya hazır olmaması gibi."

Neue Osnabrücker Zeitungise farklı görüşte:
"Ukrayna'yı dışarıdan tehdit etmek yerine yol şu olmalı: Ülke kendi kaderine terk edilmeden, kendi kaderi hakkında kendisi karar vermeli. Eğer isteniyorsa arabuluculuk yapılabilir. Ve şuna da kafa yorulmalı: Ya şu, ya bu şeklindeki dayatmalar hedefe ulaşılmasında çok nadiren başarılı oluyor."

Fransa Basını
Fransız Journal de la Haut-Marne ise Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin siyasete yeniden dönme çabalarını yorumluyor:
"Hedef açık: Seçmenlere Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın sevilmeyen bir politikacı olduğunu hatırlatmak. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var: Sarkozy'nin iki ayrı cephede savaşmak zorunda olması tehlikesi. Birincisi şimdiki hükümet ve ekonomi politikasına karşı. İkincisi ise 2017'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisini ön seçimlere zorlayan muhafazakâr Halk Hareketi (UMP) liderlerine karşı. Nicolas Sarkozy bu çifte zorluğun büyük olasılıkla farkında. İşte bunlardan çekindiği için stratejisi onu doğrudan Fransızlara başvurmaya yönlendiriyor."

Bir başka Fransız gazetesi L'Alsace ise Fransa'dan Suriye'ye savaşa giden Müslüman gençlerle ilgili ülkede yapılan tartışmalara ışık tutuyor. Gazete, Suriye'de Esad rejimine karşı savaşmak için yola çıkan ve Türkiye'de yakalanarak Fransa'ya gönderilen iki gencin hikâyesini analiz ediyor:
"Uluslararası İslamcılığın tıpkı Afganistan ya da Bosna Hersek'te de daha önce görüldüğü gibi savaşçılara şimdi Suriye'de ihtiyacı var. Küçük cihat savaşçıları şeytanın cehennemine bir kez girdiyse ve hayatta kalabilirlerse, günün birinde kendileri de terörizmin öğretmenleri haline geliyorlar. Toulouse kentindeki iki genç de kendi yaşlarındaki gençler için onları rahatlıkla kandırabilecekleri için gerçek bir risk teşkil ediyor. Bu terörist zihinler ya da bombalar, özgürlüğü koruyan yasaları ihlal ederek yıkmak istemek suretiyle, savunma çizgilerimizi zayıflatıyorlar."

İsviçre Basını
İsviçre'den Neue Zürcher Zeitung bugün Ukrayna'da haftalardır süren protesto gösterilerine yer veriyor:
"Bağımsızlık Meydanı'ndaki protestolar, birçok yabancı medya kuruluşu tarafından ısrarla 'Batı yanlısı' olarak görülüyor. Ama aslında bunlar, devletin keyfi uygulamalarını ve vatandaşlık haklarının sadece kâğıt üzerinde var olmadığını göstermek için uzun süredir devam eden protestolar. Avrupa öğesi, göstericilerin, Ukrayna'nın, Rusya'nın yörüngesinde kaldığı ve giderek daha otoriter yönetilmeye başlamasıyla gerçek demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle işleyen bir toplumun oluşmasını tasavvur edemediklerinde oyuna dâhil oluyor. Göstericilerin özlemini çektikleri, öncelikle Batı toplumlarında olduğu gibi doğal olarak kabul edilen bir devlet ve işleyiş."

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.