Avrupa Basınında Bugün (30 Ocak 2014)
İngiltere Basını
İngiltere gazeteleri bugün Türkiye'deki faiz artırımı da dahil olmak üzere dünya ekonomisinde özellikle de gelişmekte olan piyasalarda son dönemde yaşanan kritik gelişmelere dikkat çekiyor.
Söz konusu gelişmelere sayfalarında en fazla yer veren gazete Financial Times.
Gazetenin manşetinde yer alan haberde Güney Afrika ve Türkiye'deki faiz artırımları, ABD Merkez Bankası'nın aylık tahvil satın alma programında yeniden kesintiye gitmesi, Rusya ve Macaristan'ın yerel paralarının değer kaybetmesine dikkat çekiliyor ve yatırımcıların genişlemekte olan piyasalarla ilgili güvenin yeniden temini için daha sıkı önemler almasını istedikleri aktarılıyor.
"Geçen yıl gelişmekte olan piyasaları terketmeyen kurumsal yatırımcılar da çatırdamaya başlayabilir" diye yazan gazete, dünyanın en büyük bono yatırımcısı Pimco'nun genel müdürü Bill Gross'un dün attığı Twitter mesajıne dikkat çekiyor.
Gross'un twitter mesajı şöyle: "Türkiye ve Güney Afrika kur testinde sınıfta kaldı. Bir sonrakinin kim olacağını bekleyip durmayın. Riski azaltın, ABD Hazine kağıtlarına geçin."
Gazetenin gelişmekte olan piyasaların durumuyla ilgili kaygıları aktaran haberler dışında Türkiye'deki faiz artırımını ele alan bir haber ve bir de Türkiye'den de yola çıkarak bölgesel veya küresel bir ekonomik kriz dalgası ihtimalini tartışan bir analiz dikkat çekiyor.
'Faizlerin artırılması olumlu ama yetersiz görülüyor'
Türkiye'deki faiz artırımını ele alan haber, gazetenin Türkiye muhabiri Daniel Dombey tarafından yazılmış.
Haberde Merkez Bankası'nın adımının uzmanlar tarafından gerekli ve ama yetersiz bir adım olarak görüldüğü belirtiliyor.
Haberde özetle şu tespit öne çıkıyor:
"Gecelik faiz oranları piyasanın beklediğinden daha fazla yükseldi. Ama uzmanlar bankanın adımını bir zamanlar yükselen ekonomiyi yeniden dengelemenin başlangıcı olarak görüyor."
Gazeteye konuşan uzmanlar arasında yer alan BGC Partners'dan Özgür Altuğ, 2014 yılında yüzde 1.9 oranında büyüme beklediğini söylemiş.
Dombey, hükümetin büyüme beklentisinin yüzde 4 olduğunu hatırlatıyor.
Dombey yazısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'faiz lobisiyle' bağlantılandırarak faizlerin artırımına gidilmesine uzun zamandır karşı çıkarken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'inse faiz artırımıyla ilgili farklı bir yorum yapmasına dikkat çekmiş.
Yazıda son olarak dün yine bazı savcıların görev yerlerinin değiştiği hatırlatılıyor ve ismi açıklanmayan bir fon operasyon sorumlusunun görüşlerine yer veriliyor.
Politikanın yatırımcıların üstüne çöktüğünü belirten fon operasyon sorumlusu, politik meseleler çözülünceye kadara Türk Lirası'nın, Merkez Bankası'nın adımına rağmen çalkantılı bir gezintiyle karşı karşıya kalabileceğini söylemiş.
Gazetenin editoryal görüşlerini yansıtan bölümünde yer alan makaledeyse gelişmekte olan piyasalarla ilgili kaygılar aktarılıyor.
'Gelişmekte olan piyasalar üzerindeki tropik rüzgarlar'
Yazının başlığı 'genişlemekte olan piyasalar üzerindeki tropik rüzgarlar'.
Önce Hindistan ve Brezilya, ardından Türkiye, son olarak da Güney Afrika'da merkez bankalarının faiz artışına gittiğini aktaran gazete 'bu acelenin anlaşılır' olduğunu yazıyor.
Ancak gazeteye göre tüm bu Merkez Bankası müdahaleleri dalgası yatırımcıları teskin etmekte başarısız oldu.
Gazete, piyasaların şimdi yüksek enflasyon ve yüksek faiz oranlarıyla ilgili kaygılı olduğunu yazıyor.
Financial Times adımların atılabilmesi için politikacıların para politikasına başını sokmayı bırakması gerektiğini de belirtiyor.
FT, bunu belirtikten sonra Türkiye'den örnek veriyor:
"Örneğin Erdoğan faiz artışlarına karşı güçlü antipatisini kamuoyu önünde ifade etmeye devam ettikçe Türkiye'nin enflasyonda mücadelede ciddi olduğuna inanmak zor olacak."
Makale özetle, 'hükümetler faiz oranı artışlarına güvenmek yerine daha fazla şey yapmalılar' görüşünü yansıtıyor.
Gazetenin yorum bölümünde İngiltere'den bağımsız ekonomi danışmanı George Magnus da aynı konuları krizlerin yayılması ihtimali bağlamında ele almış.
Magnus'un en önemli tespitiyse bugün Türkiye'de yaşanan sorunların zincirleme olarak başka ülkelere yansıyabileceği yönünde.
Magnus özetle şunları yazıyor:
"Gelişmekte olan piyasalardaki mevcut kriz bazıları tarafında hala sadece Türkiye'yle ilgili olarak görülüyor. Ancak 1994'teki tekila krizi başlangıçta sadece Meksika'yla ilgiliydi. Başlangıçta 1997'deki Asya krizi Tayland'a, 2007-2008'deki finansal kriz ABD'ye dairdi. Bir kriz bir yerde toprak kayması yapmalı. Ama mevcut fırtınanın etkileri Türkiye'nin sınırlarının ötesinde hissedilecek."
Guardian: 'Türkiye ve Güney Afrika'da kur krizi'
Guardian'da ekonomi editörü Larry Elliott tarafından kaleme alınan 'Türkiye ve Güney Afrika'da kur krizi' başlıklı haberde gelişmekte olan piyasalardaki yerel kurlara yapılan müdahalelere dikkat çekiliyor.
Türkiye'de Merkez Bankası'nın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın faiz yükseltmeye karşı olduğunu söylemesine rağmen faizlerde yükseltmeye gittiğini belirten gazete diğer bazı ülkelerdeki gelişmelerin de altını çiziyor.
Bunların başında Güney Afrika geliyor.
Gazete, Türkiye'nin takiben dün Güney Afrika'nın, 2008'den bu yana ilk kez olmak üzere faiz artırımına gittiğini belirtiyor ve ekliyor:
"Brezilya, Endonezya ve Tayland, bundan sonra daha sıkı politikalara gitmesi en fazla muhtemel üç gelişmekte olan piyasa olarak görülüyor."
Bahsedilen müdahalelere rağmen dün dünyanın önde gelen borsalarında hisse senedi fiyatlarının düştüğünü vurguluyor Guardian.
Gazete, bu gelişmelerle ilgili olarak Londra merkezli danışmanlık şirketi Capital Economics'in şu yorumuna yer vermiş:
"Kurların, faiz oranlarını yükseltmeye başlayan ülkelerde dahi zayıflamaya devam etmesi gerçeği, eleştirilerin hedefindeki politika üreticilerin kendilerini kurlarını koruyamaz halde buldukları gelişmekte olan piyasalardaki son kargaşada, yeni ve potansiyel olarak daha kaygı verici bir safha başlatıyor."
Capital Economics bununla birlikte tüm gelişmekte olan krize sürüklenmeyebileceğini, Meksika, Polonya ve Filipinler gibi ülkelerin zayıflayan kurlardan etkilenmemesinin muhtemel olduğunu belirtmiş.
Gazete son olarak Başbakan Erdoğan'ın dün faizlerin yüksetilmesine karşı olduğunu yinelemesinin ardından ilgi odağını olduğunu yazıyor.
Daily Telegraph'dan deflasyon uyarısı
Daily Telegraph'ta Türkiye ve bazı gelişmekte olan piyasalardaki faizleri yükseltmesi adımı ve Amerikan Merkez Bankası'nın aylık tahvil satın alma programında yeni kesintiye gitmesi, Çin ekonomisindeki aorunlar dahil dahil dünya ekonomisinde yaşanan son gelişmelerin ele alındığı analizde ise deflasyon uyarısı yapılıyor.
Telegraph'a göre son gelişmeler ışığında 'dünyanın yarısı bir deflasyon tuzağından sadece bir kaza uzaklıkta'.
Gazetedeki analizde özetle peşi sıra ülkelerin güçsüzlüğe sürüklendiğini, bunun devam etmesi durumunda bunun küresel bir deflasyon şokuna dönüşebileceği belirtiliyor.
Telegraph'ın haberinde Türkiye'deki hükümet karşıtı gösterilere müdahale eden polisleri gösteren bir fotoğraf kullanılmış.
Times: Türkiye'den IŞİD'e saldırı
Times gazetesi dün 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye-Suriye sınırında IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) örgütüne ait bir konvoyu vurmasını' haberleştirmiş.
Alexander Christie-Miller tarafından İstanbul'dan yazılan haberde Türkiye'nin bu saldırısının Suriye'deki iç savaşa dahiliyetini gösterdiği belirtiliyor.
Haberde özetle şu bilgilere yer veriliyor:
"Uzun bir süredir Türkiye Cihatcılara, sınırları üzerinden Suriye'ye erişim sağlayarak göz yummakla suçlanıyor. Ancak Türkiye son haftalarda, kuzeyin kontrolü için diğer rakip gruplarla savaşan IŞİD'e karşı söylemini sertleştirdi."
"Saldırının görgü tanığı olduğunu iddia eden bir IŞİD üyesi liderlerinden birinin Türkiye'nin saldırı sırasında öldüğünü söyledi."
Haberde Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun geçtiğimi günlerde IŞİD ve Suriye yönetimi arasında gizli işbirliği olduğu yönündeki açıklamalarına da yer veriliyor.
Almanya Basını
Bugünkü Alman gazeteleri Türkiye'de Merkez Bankası'nın faizleri artırma kararı, Katolik Köln Kardinali Joachim Meisner'in Müslüman ailelerle ilgili sarfettiği, tepki çeken sözler ve ABD Başkanı Barack Obama'nın "Birliğin Durumu"konuşmasıyla ilgili yorumlara ağırlık veriyor.
Die Tageszeitung, Türkiye ekonomisindeki zorlu süreci ve Başbakan'ın geleceğini taşıyor yorum sütunlarına:
"Erdoğan'ın gidişi Türkiye toplumu için sadece iyi olacaktır. Gezi protestolarından beri görülen çatışmacı tarz, partisinden çok Erdoğan'ın kibrinden kaynaklanıyor. Sadece muhalifller değil AKP içinde de bir çok partili çatışma yerine toplumsal uzlaşma istiyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül çok seviliyor. Bir çok kişi, Gül'ün toplumu sulhe kavuşturacağı görüşünde. Eğer yerel seçimlerde Erdoğan İstanbul ve Ankara'da kaybederse, belki AKP Erdoğan'dan kurtulmaya çalışacak, ılımlı olmaya başlayacaktır. Türkiye'nin ekonomik problemleriyse varolmaya devam edecektir."
Oldenburg'da yayımlanan Nordwest-Zeitung ise bugünkü sayısında, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu kalkınmanın eşiğindeki ülkelerde yaşanan ekonomik krizi şöyle yorumluyor:
"Durumun ne kadar çaresiz olduğunu, Türkiye'de faizlerin aşırı derecede yükseltilmesi gösteriyor. Böylece yatırımlar kağıt üzerinde daha cazip hale geliyor. Ancak faizlerin yükseltilmesinin, Türkiye'ye yatırımların geri çekilmesini durdurup durduramayacağı, belirsiz. Belli ki şu sıralar kalkınmanın eşiğindeki ülkelere ve onların hükümetlerine yönelik genel bir güven eksikliği söz konusu. Buna bir de ABD Merkez Bankası'nın faizler konusundaki değişiklik politikasıyla (Türkiye'nin de dahil olduğu) kalkınmanın eşiğindeki ülkelerden yeniden para çıkması korkusu ekleniyor. Bu da dünya ekonomisinde normalleşmeye dönülmesinin henüz söz konusu olmadığını gösteriyor."
Bugünkü Alman gazetelerinde yer bulan bir başka önemli konu ise Köln Kardinali Joachim Meisner'in, muhafazakâr Katolik bir gruba yönelik konuşmasında, "Sizden bir aile, üç Müslüman ailenin yerini tutar" şeklindeki, tepki çeken sözleri. Saarbrücker Zeitung konuyu şöyle yorumluyor:
"Kardinal Meisner'den emekliliğe ayrılmasından kısa bir süre önce bir pot daha. Meisner bir kez daha Katolik Kilisesi'nin muhafazakâr savunucusu profili çizmek ve hafızalarda böyle mi kalmak istiyor? Mümkün. Her halükârda Müslüman ailelerle ilgili sözleri sadece talihsiz değil, aynı zamanda aptalca ve gereksiz. Bir Hrıstiyan, hele ki bir kardinal insanların değeri konusunda atıp tutmamalı. Allah'ın nazarında hepimiz eşitiz. Ama Kardinal Meisner'in nazarında değil."
Die Welt gazetesi bugünkü sayısında, ABD Başkanı Barack Obama'nın "Birliğin Durumu" konuşmasını ele alıyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:
"Bu, Barack Obama'nın halka altıncı seslenişi. İlk bakışta diğer konuşmalarıyla benzer görünüyor. İkinci bakışta ise bu konuşmasının farklı olduğu hemen anlaşılıyor. ABD Başkanı'nın bu sefer söyledikleri değil, söylemedikleri önemli. Obama, 'zenginlerden daha fazla vergi alınacak' demedi. Cumhuriyetçileri, köşeye sıkıştırıp, 'göç politikasında pasifsiniz' demedi. El Kaide'ye karşı şu zaferi aldık, bunu kazandık demedi. Görevinin beşinci yılında Obama, dünyanın istekler ve beklentiler dahilinde işlemediğini anladı. Obama'nın üzerinde görev süresinin sonuna yaklaşmanın yükü var. Amerikalıların deyimiyle 'Topal ördek dönemi".
İtalya Basını
İtalya'dan La Stampa, "Herkes Erdoğan'a karşı, ekonomi bile" başlıklı yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Recep Tayyip Erdoğan'ın ılımlı İslamı'nın siyasi ve ekonomik mucizesi, şimdi farklı bir hızla çöküyor. Türkiye siyasi açıdan bakıldığında hızla otoriter rejminin uçurumuna yaklaşıyor, ekonomik açıdan bakıldığında ise erdemliliğe giden yolu yavaş yavaş terkediyor. Türkiye, finans dünyasının 'kırılgan beş ülke' adını verdiği, yani Brezilya, Hindistan, Güney Afrika ve Endonezya'nın dahil olduğu para birimi zayıf, kalkınmanın eşiğindeki ülkeler kulübüne dahil. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan siyasette yapıldığını iddia ettiği komplo tezini ekonomide de savunuyor. Ancak ekonomide işin çerçevesi belli değil."
Hollanda Basını
Hollanda'dan de Volkskrant ABD Başkanı Barack Obama'nın "Birliğin Durumu" konuşmasını ele alıyor. "Obama daha fazla adalet istiyor" başlıklı yorumda şu satırlar öne çıkıyor:
"Obama başkanlığının son yıllarında ABD'de aleni biçimde görülen gelir dağılımındaki adaletsizliğe karşı atağa geçmek istiyor. Bu sadece adaletin gereği değil, aynı zamanda ekonomi için de olumlu bir gelişme. Amerikan ekonomisine ivme kazandırmanın en iyi yolu, gelir düzeyi en düşük olanların gelirinin artırılmasıdır. Sağlık sistemindeki reform, ABD'deki milyonlarca kaçak göçmenle ilgili düzenlemeyle birlikte eşitsizliğe karşı mücadele, Obama'nın Başkan olarak ardında bırakacağı miras olacak. Bu üç önlem (sağlık reformu, yasadışı göçmenlerle ilgili düzenleme ve eşitsizliğe karşı mücadele) de hayati önem taşıyor ama Cumhuriyetçiler'in hâkimiyetindeki Temsilciler Meclisi'nin bu konularda işbirliği yapıp yapmayacağı kuşkulu."
Danimarka Basını
Danimarka'dan sağ liberal Jyllands-Posten ise Obama'nın konuşmasıyla ilgili yorumunda şu görüşleri savunuyor:
"Bir demokraside, özellikle dünyanın ezilenleri için parlayan bir yıldız olmayı isteyen bir demokraside bir Başkan'ın demokratik yasama sürecini atlamak istediğini açıkça söylemesi, bir zayıflık belirtisidir. Obama artık uzlaşmaya hazır olduğunu göstermez, tam tersine kendince haklı bulduğu, tek başına hareket etme performansında kalırsa, Başkan'ın geri kalan üç yılı Amerikan politikasındaki en uzun, verimsiz dönemle sonlanabilir. En üzücü analiz, hatanın esas olarak Obama'nın kendisinden kaynaklanıyor olması."
İspanya Basını
İspanya'dan El Pais ise aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Hiç kimse ABD Başkanı Obama'nın harika konuşmalar yapma yeteneğine sahip olduğunu inkar etmiyor. Ancak ülkeyi yönetmek başka bir iş. Beşinci 'Birliğin Durumu' konuşması, hiçbir hırslı siyasi programa sahip değildi, tam tersine güçsüzlüğün dolaylı bir açıklamasıydı. Obama kendisini, Kongre olmaksızın ülkeyi yönetebilen bir siyasi lider olarak göstermek istiyordu ama bu bir hayal. Kararnameler, büyük siyasi amaçları hayata geçirmek için uygun bir yöntem değil. ABD Başkanı Barack Obama'nın üstüne üstlük bir güvenilirlik sorunu var. Obama bir önceki konuşmasında açıkladığı siyasi hedeflerin çoğuna ulaşmış değil."
YORUM YAZIN