Avrupa Basınında Bugün (20 Ocak 2014)
İngiltere BasınıUkrayna'nın başkenti Kiev'de hükümetin getirdiği yeni gösteri yasağına başkaldıran protestocularla polis arasındaki çatışma İngiltere'de gazetelerin ortaklaşa yer verdiği dış haberler arasında öne çıkıyor.
Financial Times, konuyu birinci sayfasına taşıyor.
Gazete, Avrupa Birliği yanlısı protestocuların yaklaşık iki ay önce genelde barışçıl bir havada başlayan gösterilerinde dün şiddetin dozunun daha önce görülmedik düzeyde arttığını bildiriyor.
'Polis devleti'
Cumhurbaşkanı Yanukoviç'in parlamentodaki çoğunluğunu kullanarak geçen hafta geçirdiği yeni yasanın protesto gösterilerine katılanları uzun süreli hapis ya da para cezasıyla tehdit ettiğini yazan Financial Times, muhalefetin Ukrayna'nın bir ''polis devleti'' olma yolunda ilerlediğinden kaygıyla bahsettiğini kaydediyor.
Times, yeni yasanın getirdiği kısıtlamalardan birinin başkent Kiev'in merkezinde bundan böyle gösterilere konan yasak olduğunu yazıyor.
Fakat gazetenin yer verdiği fotoğrafta ellerinde cop ve sopalarla çatışan polis ve protestocuların görüntüsünden de açıkça anlaşılacağı üzere, yasağa öfkeyle karşı çıkanlar var.
Times, dün Kiev'in merkezinde kimi tahminlere göre 200 bin kişinin gösteri hakkını savunmak için toplandığını yazıyor.
Putin'den eşcinsellere cevap
Rusya lideri Vladimir Putin'in yaklaşan Kış Olimpiyatları öncesinde yabancı basına verdiği mülakatta İngiltere gazetelerinin dikkatini çeken nokta, Putin'in eşcinsellere ilişkin görüşleri.
Daily Telegraph, eşcinsel düşmanı olduğu suçlamasını reddeden Vladimir Putin'in, İngiliz pop yıldızı Elton John'u severek dinlediğini ve eşcinsel tanıdıkları ile dostane bir ilişki içinde olduğunu söylediğini aktarıyor.
Oysa Daily Telegraph'ın da okurlarına hatırlattığı gibi Putin hükümetinin yakın zaman önce geçirdiği bir yasa, ''eşcinsellik propagandasını'' yasaklıyor.
Bu yasağın pratikte eşcinselliğin kamusal alanda her türlü görünürlüğünü ve bahsini yasaklayabileceğini söyleyen çevreler, Rusya'nın Soçi kentinin ev sahipliği yapacağı Kış Olimpiyatları'nın boykot edilmesini talep ediyorlar.
Fakat Daily Telegraph'ın aktardığına göre Vladimir Putin, yeni yasanın tek amacının ''çocukları korumak'' olduğunu söyleyerek, ''geleneksel olmayan cinsel yönelimdeki'' ziyaretçileri de Kış Olimpiyatları'nda ağırlamaya hazırlandıklarını belirtiyor.
Independent gazetesi, Putin'in bu çıkışının Olimpiyat öncesi bir göz boyamadan ibaret olduğu yorumunu öne çıkarıyor.
Gazetenin görüş aldığı Moskova merkezli eşcinseller, Rusya Federasyonu Başkanı'nın yabancı basına ''yalanlar'' söylediğini ve Putin'in Rusya'sında homofobinin kaygı verici biçimde arttığını vurguluyorlar.
Cenevre 2'ye geri sayım
İsviçre'de hafta ortasında başlayacak olan Suriye görüşmelerini de Guardian'ın satırlarından verelim.
Gazete, yaklaşık üç yıl önce Suriye'deki ayaklanma başladığından bu yana Esad hükümeti ile isyancılar arasındaki ilk doğrudan görüşmelerin gerçekleşeceğini öne çıkarıyor.
Birleşmiş Milletler'in arabuluculuğunda yapılan konferans, Cenevre 2 olarak biliniyor. Ancak Guardian, adı böyle konmuş olsa da tarafların aslında Montreux kentinde Çarşamba günü bir araya geleceğini kaydediyor.
Gazete, görüşmelerin arefesinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın Şam'ı ziyaret eden bir grup Rus milletvekiliyle temaslarında, ''Görevden inmeyi düşünmediği gibi pazarlıklarda da bu konunun masada olmayacağı'' yönündeki sözlerinin Rus haber ajansı Interfax tarafından aktarıldığını yazıyor.
Almanya BasınıBerlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi Suriye konulu Cenevre-2 Barış Konferansı'ndan beklentilerin düşük tutulması gerektiğini vurgulayan bir yoruma yer veriyor:
“Herhalde en sonunda söylenecek söz şu olacak: Konuştuğumuz iyi oldu. Bundan daha fazlasını bekleyen durumun ne kadar umutsuz olduğunu bilmiyor ve Batı'nın Suriye trajedisinde bir suçu olduğunu dikkate almıyor demektir. Devletler topluluğu -ister askerî yollardan olsun, isterse de Beşar Esad'a bir sürgün teklifi götürerek- korkunç gidişata bir son hazırlama imkânı varken, soruna müdahale etmedi ve Şam'daki muktedire teminat verdi. Batı, daha sonra da hükümdarın kimyasal silahlarının zararsız hale getirilmesiyle tatmin olduğu görüntüsü çizdi. Cinayetlerin devam ettiğini gayet iyi bildiği halde kulislerde bir saldırı tehdidinde bulunmakla yetindi.”
Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin dışişleri bakanları bugün, Fransa'nın Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali'deki askerî operasyonuna destek konusunu görüşecek. Süddeutsche Zeitung gazetesi cumartesi günü Alman ordusunun bu operasyona nakliye uçaklarıyla ve hava ikmal konusunda destek vererek katılabileceğini yazdı. Haberde Mali'de misyonu sona eren Alman-Fransız birliklerinin de güçlendirileceği belirtildi. Almanya'nın Afrika'daki askerî varlığı, bugünün Alman gazetelerinde geniş yer tutuyor. Die Welt gazetesinin yorumu şöyle:
“Alman hükümetinin Afrika'daki askeri taahhütleri konusunda stratejik bir konsepti bulunmuyor. Halihazırda Alman askerleri orada hiç birbirine benzemeyen misyonlara katkı sunuyor: Yeri geliyor askeri gözlemciler Batı Sahra'ya gönderiliyor, yeri geliyor gemiler Afrika Boynuzu'na, uçaklar Senegal'e yollanıyor. Bunlara yenilerini eklemeden önce Almanya'nın kıtada hangi hedefleri güttüğü sorusu yanıtlanmalı. Zira hükümet Afganistan'da bir şeyi öğrenmiş olmalı: Vatandaşlara askerlerin uzak ülkelere neden gönderildiğini açıklayamayan, olumsuz karşılık alır. Her şeyden önce Savunma Bakanı Ursula von der Leyen'ın Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'e, ordunun ne türden bir dış politikaya eşlik etmesini düşündüğünü sorması gerekiyor. Zira askerler, bunu Afganistan'da da öğrenmiş olduk, hiçbir sorunu çözmüyor.”
Aynı konuda Almanya'nın yüksek tirajlı gazetesi Bild Zeitung'un yorumu ise şu şekilde:
“Göreve gelmesinden bir ay sonra Savunma Bakanı von der Leyen, bu göreve gerçekten şimdi adımını atıyor. Askerlere çocuk kreşleri ve yarı zamanlı işler yerine şimdi konu, Alman ordusunun temel ödevleriyle, yani savaşmakla ilgili. Nihayetinde askerlerin önünde duran, gelecekte Afrika'da, önce Mali'de daha sonra da Orta Afrika'nın bazı bölgelerinde, daha güçlü bir biçimde taahhüt altına girmekten başka bir şey değil. Ursula von der Leyen için bu görev biraz erken oldu, belki de çok erken! Dış politikada büsbütün tecrübeli değil. İçeride baskı altında. Bazı generaller yarı zamanlı bir ordu kurma planlarını onun arkasından yıpratmaya başladı. Öte yandan da bazı meslektaşları, bakan hâlâ askeri kısaltmaları öğreniyor diye alay ediyor. Ursula von der Leyen soğukkanlılığını koruyor, bir asker sorumluluğuyla hareket ediyor. Belki de bu kriz, kendisini kanıtlamak için bir fırsattır.”
Stuttgarter Zeitung ise Almanya'nın Avrupa Birliği'nin güvenlik politikalarında aktif rol oynamasının kaçınılmaz olduğunu vurguluyor yorumunda:
“Alman askerlerinin Afrika kıtasında geçmişteki sıkıntılı görüntüsü yeniden normal olarak algılanmaya başladı. Ama bu itiraz edilebilecek bir durum değil zira güvenilir bir müttefik olduğumuzu kanıtlamak istiyoruz. Avrupa'nın siyasi ve ekonomik açıdan başrol oyuncusu olan Almanya, askeri açıdan saklanamaz. Almanya bundan ziyade, ulusların bencillikten vazgeçip işbölümü yaptıkları, entegre bir Avrupa güvenlik politikasına öncülük etmek mecburiyetindedir. Ortak çıkarlara hizmet ettiği takdirde, diyelim ki Afrika'da, o zaman buna katkı sunulmalı, riskler başkasına bırakılmalıdır.”
Fransa BasınıParis merkezli Le Monde gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak şu yorumu yapıyor:
"Erdoğan sağlam bir bilançoyu bozmak üzere. Yaklaşık on yıl içinde Türkiye'de ulusal servet üç katına çıktı ve ülke yükselen en parlak ekonomilerden biri haline geldi. Ordunun, siyasete yönelik aralıksız müdahalesi kırıldı. Hükümet nihayet ülkedeki Kürt azınlıkla yaşanan çatışmayı yatıştırmaya çalışıyor. Bununla birlikte ülke Avrupa Birliği ile de yakınlaştı. Erdoğan'ın hesabına o kadar olumlu gelişme yazıldı ki... Ancak sözü edilen kişi, iktidarda çok uzun süre kalan herkeste olduğu gibi 'ego çılgınlığı' tarafından ele geçirildi. Ekonomi bitap durumda, para birimi değer kaybediyor, yatırımcılar güvensiz ve büyük müttefik ABD huzursuz. Eski profesyonel futbolcu Erdoğan'ın, en güzel kariyerlerin sınırsızca uzatılmayanlar olduğunu bilmesi gerekirdi."
Fransız Le Figaro gazetesi ise Mısır'da 14-15 Ocak tarihlerinde düzenlenen yeni anayasa referandumunun sonucuna dair bir yoruma yer veriyor.
"Anayasa yanlılarının zaferinden artık zerre kadar şüphe kalmadı. Gerçi bu, her muhalif sesin ordu tarafından kurulmuş geçici hükümet tarafından baskı altına alındığı, Devlet Başkanı Muhammed Mursi sonrası Mısır'ı için bir sürpriz değil. Geçici hükümet yetkilileri altı ay içinde binlerce Müslüman Kardeşler üyesini tutukladı, basın organlarını kapattı, paralarını dondurdu ve son olarak faaliyetlerini bir terör eylemi olarak sınıflandırdı. Ve selefi Hüsnü Mübarek belirli şartlar altında özgür iken 2012 yılında seçilen eski Devlet Başkanı Mursi ölüm cezasıyla karşı karşıya."
Norveç BasınıNorveç'ten muhafazakâr Aftenposten gazetesi, 22 Ocak'ta Montrö kentinde başlayacak ve daha sonra Cenevre kentinde devam edeceği açıklanan Suriye konulu Cenevre-2 Konferansı'na dair bir yorumu taşıyor sütunlarına. Gazete, en önemli hususun, Suriyelileri insanlık onuruna yaraşır bir hayata kavuşturmak olduğunu belirtiyor:
"Bir yıl önce Beşar Esad rejiminin sonu geldiği tahmininde bulunmak alelade bir şey iken günümüzde böyle bir iddiaya arka çıkanların sayısı azaldı. Aksine Suriye'deki uzlaşmazlığın tıkandığına ve partilerden hiçbirinin üstünlük bulamayacağına dair birçok işaret bulunuyor. İsviçre’deki Suriye konulu Cenevre-2 Konferansı'na birkaç gün kala katılımcılar ve gündem konularına ilişkin birçok soru işareti var. Bu nedenle inandırıcı beklentiler oluşması için bir sebep bulunmuyor. Ancak hiç bir şey başarılamıyorsa bile, acil yardıma ihtiyacı olan 9 milyon Suriyelinin insan onuruna uygun bir yaşam sürmeleri için somut pratik çözümlerin bulunması mümkün olmalı."
Hollanda BasınıHollanda'dande Volkskrant gazetesi, bugün Amerikan istihbarat servislerinin faaliyetlerine dair reform stratejilerini açıklayacak ABD Başkanı Barack Obama'ya ilişkin bir yoruma yer veriyor:
"Obama'nın, iki önemli Amerikan değeri olan özel alan ile güvenlik arasında bir denge kurması gerekiyor. Henüz senatör iken, özel alana öncelik veriyordu. Ne var ki başkan olduktan sonra özel alanın ihlal edilmesinin terörle mücadelede kimi zaman faydalı olduğunu öğrendi. Obama'nın çizeceği sınırlar ahlaki değil, ekonomik ve diplomatik olmalı. Ancak diğer devletler dinleme faaliyetleri nedeniyle Google’dan uzak durmaya başladığı takdirde Obama uygun tepkiyi gösterecektir. Belki Almanya Başbakanı Angela Merkel için bir istisna yapabilir. Ne var ki, Merkel'in cep telefonunun dinlendiğinin ortaya çıkmasıyla iki ülke arasında yaşanan gerilim sonrası yürütülen müzakereler tıkandı."

YORUM YAZIN