Avrupa Basınında Bugün (15 Ocak 2014)
İngiltere Basınıİngiltere medyasında bugün, göçmenlik bürosu yetkililerinin, sığınmacı karşıtı tedbirleriyle ödüllendirildiği, cinsiyet temelli kürtajlarla kız çocukların nüfusunun azaldığı ve Fransız lider Hollande'ın konuşmasına ilişkin haberler öne çıkıyor.
Türkiye’de El Kaide’ya karşı yürütülen operasyon kapsamında, terörle mücadele ekiplerinin Suriye’ye yardım taşıyan İnsani Yardım Vakfı İHH’nin Kilis bürosuna yaptıkları baskın ve aramalar İngiliz gazetelerinden Financial Times ve The Times’ın sayfalarına da yansıyor.
Financial Times gazetesi İstanbul muhabir Daniel Dombey, İHH’nin 2010’da Gazze’ye yardım taşıyan ve İsrail’in saldırısına uğrayan Mavi Marmara yardım filosuyla öne çıktığını belirtip İsrailli yetkililerin İHH’nin ‘El Kaide bağlantılı olduğu’ yönünde iddialarda bulunduğunu hatırlatıyor.
İHH’nin baskınla ilgili yaptığı basın açıklamasına da yer veren gazete, vakfın Genel Sekreteri Yaşar Kutluay’ın “Bu İsrail yanlısı kurumlar, kuruluşlar veya içerilerine sızılmış yapılar tamamen deşifre olacaktır” sözlerini aktarıyor.
Türkiye’de Gülen Cemaati’nin yargıya sızdığına ilişkin iddiaları Fethullah Gülen’in inkâr ettiğini yazan gazete, Fethullah Gülen’in 2010 yılında Wall Street Journal gazetesine verdiği mülakatta Gazze filosunu eleştirip İHH’yı onaylamadığını hatırlatıyor.
Haber şöyle devam ediyor: “[Gülen’in] hareketi, İslam’ın farklı geleneklerinden gelen İHH veya Erdoğan’ın AKP’sine kıyasla İsrail’e daha dostane.”
Gazete, İHH’nın adının daha önce de içinde silahlar olduğu iddia edilen bir tırda yapılan aramayla anıldığını hatırlatıp haberi Başbakan Erdoğan’ın “Türkiye karşıtlarının Türkiye’ye zarar vermek için Gülencileri kullandığı” sözleriyle sonlandırıyor.
The Times gazetesinin İstanbul muhabiri Alexander Christie-Miller de İHH’ye yapılan baskını aktardığı haberinde İHH için şu ifadeleri kullanıyor: “İslamcı vakıf Suriye’deki iç savaş mağdurlarına yardım dağıtıyor ama son dönemde çalışmalarını silah teslimatı yapmak için kullanmakla suçlanmışlardı.”
The Times’ın haberinde İHH avukatlarından Uğur Yıldırım’ın “baskınların komplonun bir parçası olduğu” ve Mavi Marmara olaylarından sonra vakfı “terörist örgüt olarak göstermek için girişimlerde bulunulduğu” yönündeki sözleri de yer alıyor.
Kız çocukları doğmadan ölüyor
Özellikle Hindistan ve Çin’de ailelerin erkek çocuk istemeleri nedeniyle, kız çocuklar doğmadan kürtaj kurbanı oluyor.
Independent gazetesi baş sayfa manşetine taşıdığı bilim editörü Steve Connor imzalı özel habere göre, bu uygulama İngiltere’de farklı etnik gruplar arasında da yaygınlaşıyor.
Independent bu iddiasını, nüfus sayımlarında özellikle kız ve erkek çocuk oranları arasındaki farkın giderek açıldığını gösteren verilere dayandırıyor.
Gazetenin araştırması, İngiltere’deki göçmen ailelere ve en iki çocuk sahibi ailelere yoğunlaşıyor.
İngiltere ve Galler’de 2011 yıllarında yapılan nüfus sayımları verilerini inceleyen Independent gazetesi, yaklaşık yarı yarıya olan kız ve erkek çocuk nüfus oranlarının bazı göçmen gruplar arasında değiştiğini ve sayıları bin 400 ila 4 bin 700 arasında değişen kız çocuklarının “nüfus sayımlarında yok olduğunu” yazıyor.
Hükümet geçen yılki araştırmasında cinsiyet temelli kürtajların İngiltere’de yaşayanlar arasında yapıldığına ilişkin bir kanıta ulaşamamış, bu uygulamanın daha ziyade yabancı bir ülkede doğanlar arasında yaygın olduğu kanısına varmıştı.
Nüfus oranlarındaki farkın ‘yalnızca cinsiyet temelli kürtaj’ uygulamasıyla açıklanabileceğini belirten gazete, bulguların ‘hamile kadınların gebeliklerinin 13’üncü haftasında ultrason yöntemiyle bebeklerinin kimliklerini öğrenmelerine yasal yollarla izin verilip verilmemesi gerektiği’ tartışmasını alevlendireceği görüşünde.
Sığınmacılara engel olan yetkililere ödül
Guardian gazetesinin baş sayfa manşetinde, ‘İngiltere’ye sığınma talepleri reddedilen göçmenlerin temyiz davalarını kaybetmelerine yardımcı olan İçişleri Bakanlığı göçmenlik bürosu yetkililerinin ikramiye, hediye çekleri ve nakit parayla ödüllendirildiklerine’ ilişkin özel bir haber var.
Gazetenin bilgi edinme özgürlüğü yasası uyarınca talep ettiği resmi belgelere dayandırılan haberde şu ifadeler yer alıyor:
“Guardian’ın elde ettiği resmi belgeler, göçmenlik bürosu yetkililerinin hükümetin İngiltere’yi terk etmeleri hükmüne vardığı göçmenlerin açtığı temyiz davalarının yüzde 70’ini kazanma hedefi olduğunu gösteriyor.”
Gazetenin aktardığına göre “kısa vadede gösterdikleri olumlu performans” nedeniyle yetkililere yaklaşık 25-50 sterlinlik hediye çekleri veriliyormuş.
Uygulamayı eleştirenler bu yöntemin, göçmenlerin İngiltere’yi terk edip zulme uğradıklarını iddia ettikleri ülkelerine dönmeleriyle doğacak sonuçlar için yetkililiklerin ödüllendirilmesi anlamına geldiğini söylüyor.
İngiltere İçişleri Bakanlığı ise bu uygulamanın “sığınmaya ilişkin alınan kararların yasal uygulamasında çalışanların başarılarını denetleme yollarından biri olduğunu” savunuyor.
Gazete, yetkililerin ödüllendirilmeden önce davalardaki sunumlarının başarısı, gücü ve resmi kurallara uyumlarının da değerlendirildiğini yazıyor.
Guardian, İngiltere’nin Göçten Sorumlu İçişleri Bakanı Mark Harper’ın ‘hiçbir yetkiliye yalnızca temyiz davasını kazandıkları için çek verilmeği, başka faktörlerin de göz önünde bulundurulduğu’ yönündeki sözlerini de aktarıyor.
Fransız medyası ve Hollande
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın gizli ilişkisinin ortaya çıkmasından sonra ilk defa kameralara geçmesi ve ilişkisine dair sorulardan çok Fransa ekonomisiyle ilgili gelişmeleri aktardığı konuşması da İngiliz gazetelerinde.
Financial Times gazetesinden Hugh Carnegy Hollande’ın konuşmasıyla ilgili şu yorumu yapıyor:
“Baskı altındaki cumhurbaşkanı medyanın dikkatini ekonomi planlarına çekmeye çalıştı… Hollande’ın yola devam etmesinde bir etkisi olup olmayacağı soru işareti. Fransızlar, cumhurbaşkanlarının renkli aşk hayatlarına hoşgörüleriyle bilinir. Ama Hollande, hali hazırda düşük onay oranları ve kazaya eğilimli görünen risklerin acısını çekiyor ve seçmenin gözüne iki yüzlü görünüyor.”
“Özel hayatında ne olursa olsun, siyasi geleceğinin bu yıl büyüme yaşanacağına ikna etmesine bağlı olduğunu bilen Hollande, kuşkusuz eskisine göre reformcu kimliğine daha sıkı tutunuyor.”
Guardian gazetesinden Jon Henley ise Fransız liderin konuşması ve Fransız basınının gizli aşk sorularından kaçınmasına ilişkin kısa bir analiz kaleme almış.
Sağcı Le Figaro gazetesi muhabirinin “Valerie Trierweiller hala First Lady mi?” sorusu dışında hiçbir muhabirin doğrudan gizli ilişkiye dair soru sormadığını yalnızca birkaç gazetecinin dolaylı yollarla konuya girmeye çalıştığını aktardan yazar “İşler Fransa’da başka yürüyor” diyor.
Yazar Fransız gazetecilerin bu tavrını da Fransız halkının geleneksel olarak cumhurbaşkanlarına duydukları saygıya bağlıyor.
“Bu Fransız gazetecilerin işlerini iyi yapmadıkları anlamına gelmiyor. Özel hayat her zaman dışarıda tutulsa da Fransa’da işlerini şahane yapan siyaset muhabirleri var. Fakat cumhuriyetin vücut bulduğu devlet liderine karşı konulamaz bir saygı duyuluyor.”
Almanya BasınıMittelbayerische Zeitung, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'nın dinleme skandalı ve sonrasında ABD ile imzalanması planlanan casusluğu engelleme anlaşmasına dair bir yoruma yer veriyor. Gazete, ABD'nin böylesi bir anlaşmaya yanaşmayacağı görüşünde:
"Her kim ABD ile Almanya arasında gerçekten casusluğu engelleme anlaşması imzalanacağına ciddi ciddi inandıysa, son derece iyimsermiş. Ve kim böylesi bir anlaşmasının Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA ve diğer tüm Amerikan gizli servislerinin, gelecekte yurtdışında hukuk ve yasalara riayet etmesini sağlayacağını düşündüyse, saf olarak adlandırılmasına şaşırmasın. Gizli servisin işi, casusluk yapmak. Bunu yapmak için de kuralları delmek. Zira bilgiye ilk ulaşan, güç kazanır. Almanya'daki insanlar haklı olarak bu konudan rahatsızlık duyuyorlar. Ancak bu konuda herkesin çekinceleri olduğunu varsaymak sadece Almanlara has bir özellik. Hele hele Gestapo ve Stasi gibi, totalitarizm ve başına buyruk devlet yönetimi gibi bir tarih tecrübesi olmayan bir ulus için bu durum haydi haydi geçerlidir."
Frankfurter Rundschau gazetesi de aynı konuya dair yorumunda, Alman hükümetini dinleme skandalının ardından ABD'ye karşı dik durmamakla eleştiriyor:
"Yeni hükümetimiz en azından gizli servis konularında biraz dirayet gösterseydi iyi olurdu. O zaman bir adım atmış olur ve bir deyimi tersine çevirerek kendisine doğru bir parola çıkartmış olurdu: Şaşırma ama sadece öfkelen! Ve bu öfke ikinci adımı getirecek ve belki de Washington'daki arkadaşlara karşı tutarlı bir tavır sergilenebilecekti. Zira sadece casusluğu önleyici anlaşmanın imzalanabilmesini sağlamak için bile Almanya ve Avrupa ellerinde farklı baskı sağlayacak araçlara sahip. Örneğin ABD, küresel çapta banka hizmetleri sunan SWIFT'e dair bir anlaşmayı oldukça fazla önemsiyor ve Avrupalıların anlaşmayı askıya almasından çekiniyor. Aynı şey, Serbest Ticaret Anlaşması pazarlıkları için de geçerli. Bazen yeterince öfkeli olmalısınız ki gerekli baskı araçlarına başvurabilesiniz. Oysa bizim hükümetimiz, isteksiz bir ortakla köle gibi sohbet etmeye devam ediyor."
Döbelner Anzeiger, Mısır'da dün başlayan iki günlük anayasa referandumunu dair bir değerlendirme yapıyor. Gazetenin, yeni anayasaya dair yorumu şöyle:
"On binlerce polis ve asker yeni anayasanın kabulü için yapılan iki günlük referandumun sorunsuz geçmesi için devrede. Sadece kanlı çatışmalar çıkacak sonuç üzerine gölge düşürmeyecek. Çoğunluk sağlanıp referandumdan evet oyu çıksa bile bu, ülkede asgari ölçülerde istikrarı sağlamaya yetmeyecek. Anayasanın yapısal hataları olduğu aşikâr. Vatandaşa ve azınlıklara haklar sunuyor ama sonuçta kendisine özel bir konum belirleyen ordunun el yazısını taşıyor. Bir de en önemlisi anayasa taslağının hazırlıklarında muhalefetteki İslamcılardan kimse yer almadı. Mısır'daki milyonlarca Müslüman Kardeşler taraftarını siyasi ve toplumsal olarak saf dışı bırakmak yanlış bir konsept. Bu, ülkedeki temel çatışmayı çözümlemez aksine sabitleyip, betonlaştırır."
Badische Neuste Nachrichten ise Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın aşk skandalını değerlendiriyor. Gazete, özel yaşama vurgu yaparken, iş vatandaşın vergisi olduğunda durumun değiştiğini belirtiyor. Yorum şöyle:
"Doğru, bir François Hollande'ın da özel yaşama sahip olma hakkı bulunuyor. Ancak tıpkı onun vakasında olduğu gibi her şey üst üste geldiğinde o zaman bu konu kamuya açılır. O zaman, Fransızların da Cumhurbaşkanı'nın eşinin kim olduğunu bilmeye hakları olur. Sonuçta, evli olmasalar bile bu hayat arkadaşı, masrafları vatandaşın vergileriyle ödenen Elysee Sarayı'nda bir ofiste hak sahibi. Burada, özel yaşam bitiyor. Ancak ne var ki Hollande dün tüm bu soruları, zaman kazanmak ve usulca ortadan kaybolmak için yanıtsız bıraktı. Tıpkı geceleri iddia edildiği üzere motosikletiyle usulca kaybolduğu gibi..."
Fransa BasınıSol liberal İspanyol gazete El Pais, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın aşk skandalı iddialarına yönelik değerlendirmesinde, evdeki hesabın çarşıya uymadığı yorumunu yapıyor:
"Hollande'ın Rue du Cirque'teki gece ziyaretlerinin gizli kalacağı düşüncesi tutmadı. Eski Fransa Cumhurbaşkanları François Mitterrand ya da Valery Giscard d'Estaing basının otosansürü nedeniyle korunuyorlardı. Ancak geçmişte olan, günümüz internet çağında artık mümkün değil. Hollande'ın ihtiyatsız davranması çok büyük bir hata zira bu durumda söz konusu olan Fransa Cumhurbaşkanı'nın güvenliği. Güvenlikte bu denli gevşek davranılması, büyük bir sorumsuzluğa işaret ediyor. Yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre Fransızların çoğunluğu, Cumhurbaşkanının özel hayatının bir tek kendisini ilgilendirdiğini düşünüyor. Ancak ne var ki, iş güvenliğe geldiğinde bu mümkün olamaz."
Rusya BasınıRusya'dan Moskovski Komsomolez gazetesi de aynı konuya yer veriyor. Yorumuna, "Motosiklet üzerindeki bir Cumhurbaşkanı, beyaz atlı bir prens midir?" sorusuyla başlayan gazete, şöyle devam ediyor:
"François Hollande'ın aşk skandalına yönelik iddialar, Fransız yazar Alexandre Dumas'nın romanlarında hoşumuza giden tüm romantik öğeleri içeriyor. Ancak Cumhurbaşkanının kız arkadaşları ülkedeki özgürlük, eşitlik ve kardeşlik geleneğine bağlı değiller mi? Tabii ki, Eyfel Kulesi'nin gölgesindeki aşk skandalında, Paris parfümlerinin hoş kokusundan eser yok. Daha ziyade Fransız kestanelerinin acımsı tadı bulunuyor. Hallande'ın hayat arkadaşı Valerie Trierweiler'ın canı yanıyor. Ancak önünde sonunda Hollande, performansını ülke ekonomisinde kanıtlamak zorunda kalacak. Zira aşk Fransa'da da istihdam yaratmaya yetmiyor."
Avusturya'dan Der Standart gazetesi, Almanya ile ABD arasındaki casusluk tartışmalarına yer veriyor. NSA'in dinleme skandalının patlak vermesiyle iki ülke arasında imzalanması için çaba gösterilen casusluğu önleme anlaşmasına dair yorumda gazete, arkadaşlar arasındaki casusluğun "normal" olduğu değerlendirmesini yapıyor:
"Dinleme faaliyeti tıpkı fuhuş gibi. Yasaklayabilirsiniz ama tamamen yok edemezsiniz. En iyisi ahlaki sorgulamalardan ödün verip, gizli servislerin dinleme faaliyetlerini, iki dost ülke arasındaki değişmez bir değer olarak kabul etmek. Bu bakımdan, ABD'nin dinleme faaliyetlerini sürdürmeyeceğine dair garanti vermek konusundaki çekincelerinin, Alman hükümet çevrelerinde öfkeyle karşılanması, ikiyüzlü bir tavır."
Norveç BasınıMuhafazakâr Norveç gazetesi Aftenposten, 7-28 Şubat tarihlerinde Rusya'nın Soçi kentinde düzenlenecek Kış Olimpiyatı'na yönelik boykotu taşıyor yorum sütunlarına. Gazete, Rusya'nın eşcinselliğe getirdiği yasak üzerine bazı ülkelerin boykot çağrısı yapmalarına dair değerlendirmesinde, herkesin masum olmadığı vurgusu yapıyor:
"Bazı ülkelerin, sevmediğimiz, kültürel ve akademik boykot kararları, çok büyük olaylar için idareli kullanılması gereken bir araç. Bilim, kültür ve sporun devlet sınırlarını aşarak, paylaşılması olumlu bir şey. Bu nedenle bir devletin olimpiyatları boykot etme kararı almasının önemli gerekçeleri olur. Ancak Rusya'da eşcinsellere yasak getiren yasa, böylesi bir gerekçe değil. Bunu söylemek üzücü ancak dünya bu konuda öyle kötü bir yer ki Rusya gibi ülkeler maalesef istisnadan ziyade kural teşkil ediyor. Kimse Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni eşcinsel karşıtı yasasını takdir etmiyor. Ancak gerçekçi olmak gerekirse kabul etmeliyiz ki oyunları boykot etme çağrısı yapan bir çok ülkenin bu konudaki sicili hiç temiz değil."
YORUM YAZIN