Header Ads

Mustafa Sönmez: "Böyle İşler Erdoğan'ın Bilgisi Haricinde Olmaz. Başbakan Tezgahın Ortaya Çıkmasından Korkuyor"


Ekonomist-yazar Mustafa Sönmez, AKP Hükümeti'nin ortaya çıkan yolsuzluklarına ilişkin ETHA'nın sorularını yanıtladı. Başbakan Erdoğan'dan habersiz böyle bir tezgah kurulamayacağına işaret eden Sönmez, Türkiye'deki kara para aklama mekanizmalarına da dikkat çekti.

Geçen yıl yaptığımız bir röportajda ekonomik büyümeden bahsederken ihraç olarak gösterilen altınlara dikkat çekmiştiniz. Sanırım yolsuzluk operasyonu ile bu ihraç mekanizması ortaya çıkmış oldu.

Son 3 yıldır Türkiye'nin alışılmışın dışında külçe altın ithalat ve ihracatı var. Niye altın ithal ediyor ve nereye ihraç ediyor? Buna baktığımız zaman İran gözüküyordu. Sonra baktığımızda ortaya çıktı ki, Türkiye yılda neredeyse 10 milyar dolarlık doğal gaz alıyor İran'dan. Ama bunun parasını transfer edemiyor çünkü ABD, İran'a ambargo koymuş durumda. Bunu giderek hükümet yetkilileri de saklamadılar. "Evet gaz alıyoruz ama Türk Lirası olarak Halk Bankası'na yatırıyoruz, onlar bir şekilde bunu transfer ediyor" diyorlardı. Bir şekilde transfer ediyor dedikleri Türk Lirası ile külçe altın alındığı, bu altının sanki ihraç ediliyormuş gibi İran'a transfer edildiği ortaya çıktı. Doğal gazın parası altına çevrilmiş olarak gönderiliyormuş. Bu işleri yapanların bir takım İranlı işadamları olduğu ortaya çıktı. Öyle anlaşılıyor ki İran hükümeti İranlı işadamlarına bu yetkiyi veriyor. Tabi bu anlatıldığı kadar kolay olmuyor. Bir yandan Amerika'nın sürekli baskısı var, bir yandan İranlı işadamlarının bunu ihraç kılıfına sokma gibi zorlukları var. Yani bir kolaylaştırıcılık gerekiyor bu işlerde. Hem vatandaşlık, hem bürokrasi, hem ihracattaki pürüzler... Anlaşılan bu ihracattaki kolaylaştırıcılığı yapmak konusunda AKP'li bakanlar ya da çocukları belki İranlı işadamlarına yardımcı olacaklarını taahhüt ediyorlar ve bunun karşılığında da rüşvet mekanizması devreye giriyor.

ALTIN MEVDUATI İLE KARA PARA AKLANDI
Bununla bitmiyor. Türkiye, son 3 yılda 27 milyar Dolar'lık altın ithal etmiş. İran'a gittiği sanılan miktar 18 milyar Dolar. Bir 9 milyar daha var açıklanması gereken. Son iki yılda da şöyle bir şey oldu, bankalar altın mevduatı diye bir mevduat icat ettiler, aslında Merkez Bankası bunlara akıl verdi. Dedi ki insanların yastık altında biriktirdikleri altınları var, bunları bankalara çekmenin yolunu bulun. Bankalar da "altınlarınızı getirirseniz hem saklama hizmeti veririz, bunu mevduat olarak da kabul ederiz ve ayrıca bundan dolayı kazancınız olur" dedi. Böylece altın mevduatı işi başlatıldı. Bazı insanlar bunu bankalara yatırdılar ama bu aslında kara para aklamanın yolu olarak kullanıldı. Çünkü piyasada vergilendirmekten kaçtığınız, usulsüz, suç ekonomisine giren yollardan giren paranız varsa ve bunu ekonomiye sokmak istiyorsanız, yani aklamak istiyorsanız, piyasadan altın alırsınız, bankaya götürürsünüz, banka bu bilezikleri alıyor, eritiyor külçe altın haline getiriyor, siz mevduatı kapatmak istiyorum dediğinizde külçe altın olarak veriyor. Bir takım insanların belki Rusya'dan, Azerbaycan'dan, yine İran'dan paralarını getirip burada altına çevirip, yine altın olarak götürdüler. Yani burada bir kara para aklama hadisesi var, bundan dolayı ortaya çıkan bir rüşvet mekanizması var.

Altın odaklı bir tezgahın soruşturması yapılıyor. Burada çeşitli rakamlardan bahsediliyor, 85 Milyar Euro'nun aklandığından bahsediliyor. Bunlar tabi açıklanmaya muhtaç, nasıl tespit edilmiş bu rakam? İddianame yazıldığı zaman göreceğiz herhalde. Ortada örtülemeyecek bir rüşvet hadisesi var. Dolayısıyla odağında altın olan bir rüşvet ve kara parayı aklama meselesini cemaate yakın yargı ve polis tespit ederek ortaya dökmüş bulunuyor.

'AKP KİBİR SENDROMU YAŞIYOR'
Her ne kadar zor olsa da yine de çok büyük miktarlarda yolsuzluk ve rüşvetin rahatlıkla yapılabildiğini görüyoruz. Bu rahatlığı sağlayan koşullar nelerdir?

Bu rahatlığı özetleyen kavram kibir sözcüğü. Yani kibir sendromu deniliyor buna literatürde. AKP iktidarı kendisini neredeyse dokunulmaz, hesap sorulmaz durumda görmeye başladı, 10 yılı aşkın iktidarı boyunca. O hale geldi ki; "biz bunları yaparız ve buradan kimse bize hesap soramaz."

'DEVASA BİR RÜŞVET HAVUZU VAR'
Bir kere ben bunun münferit, bir iki bakanın ve oğullarının bir tezgahı olduğuna inanmıyorum. Böyle işler Tayyip Erdoğan'ın bilgisi haricinde olamaz. Rakam çok büyük. İran size her yıl 10 milyar dolarlık gaz satıyor. Sonra parasını transfer edemiyor. Bu durumda ne yaparsınız, Başbakan'a gidersiniz. Böyle bir yol bulduk bize kolaylık gösterin dersiniz ve mekanizma yukarıdan başlar. Dolayısıyla bu avantalar, bu paralar vs bir havuza gidiyordu, bir rüşvet havuzuna. Ve o rüşvet havuzundan Başbakan'ın haberdar olmaması mümkün değil. Ufak tefek kaçaklar varsa onu bilemem ama bu bir koca mekanizma. Yani ortada İran'ın yıllık 10 milyar dolarlık alacağı var, bunun tahsili var, bunun kılıfı var -altın ihracatı. Bu paranın nasıl transfer edildiğine dair Halk Bankası'nın bağlı olduğu Ali Babacan ne de Başbakan habersiz olabilir. Onun için bence çok daha merkezi bir tezgah.

Diğer ayaklar imar yolsuzlukları, kamu varlıklarının usulsüz satışları, bir takım ithalat, devletin muhtelif varlıklarının dağıtımı vs buradan da kaynaklar geliyor. Bu işler böyle, kapanın elinde kalsın filan olmaz, buna cesaret edemezler. Bir kere bu AKP'nin otoriter, despotik yapısına bakıldığında kimse Başbakan'dan gizli saklı böyle işler yapamaz. Bence bu muhtemelen ortaya çıkacaktır. Belki bir kısmı parti için kullanılıyor. Medyayı kontrol altında tutuyor, bu medya para kazanmıyor, bunu masrafları var. Büyük ihtimal bu paraların bir kısmı medya sübvansiyonuna gidiyor, bir kısmı gizli ödenek diye muhtelif işlerde kullanılıyor, bir kısmı da kişisel kullanımlara gidiyordur. Ama burada devasa bir rüşvet havuzu olduğunu söyleyebiliriz ve ciddi olarak soruşturulup sonuna kadar gidilirse zaten ortaya çıkacaktır.

BAŞBAKAN TEZGAHIN ORTAYA ÇIKMASINDAN KORKUYOR
Başbakan'ın bu kadar rüşveti örtmeye kalkması, bunu komplo vs diye hatta Amerika'nın komplosu noktasına getirmesinin altında bu korku var, büyük tezgahın ortaya çıkması korkusu. Eğer uzlaşma olmaz sonuna kadar gidilirse, bugün sadece bir kısmı görülen bu büyük rüşvet tezgahı ve bunu besleyen kanalların tamamı, fotoğrafın tamamı ortaya çıkabilir.

Uzlaşı olur mu?

Galiba epey köprüler atıldı. Bunu sadece cemaatle AKP didişmesi olarak görmemek lazım. Analizin içine bir de ABD'yi katmak lazım.

ABD'nin nasıl bir rolü var?

ABD, bu iktidar blokunun en önemli bileşeni. Yani AKP iktidarı ABD'nin onayını alarak kuruldu ve devamında da hep ABD'nin himayesinde iktidarını sürdürdü. Son 2-3 yıldır ABD ile geçinemiyor. Geçinememesinin altında izlediği dış politika var; Irak, Suriye, Mısır... Bütün buralarda AKP rejimi bir bölgesel güç gibi davranmaya başladı ve ABD'nin hiç hoşuna gitmeyen duruşlar sergiledi. Yeni Osmanlıcılık taslamaya kalktı. Bunlar ABD'nin hiç haz ettiği şeyler değildi ve uyarılara rağmen devam edince bir sorun olduğunu fark etti ve bir alternatif arayışına girdi. Yanı sıra içeride Gezi direnişi patladı, bu ciddi bir uyarıydı ABD açısından, buradan bir devrim kazası çıkabilirdi. Bu kutuplaşmaya, toplumdaki ciddi patlamanın eşiğine gelmeye hangi yönetim sebep oluyor sorusunu sorduğunda Tayyip Erdoğan'ın bu başkanlık sevdasını, bu faşizan rejim özlemlerini onlar da fark etti ve ABD, bunun artık zamanının dolduğuna, bir yumuşatma iktidarını Tayyip Erdoğan'sız örme zamanının geldiğine hükmetti. Diğer koalisyon ortağı cemaatin hoşnutsuzluğunu da fırsat bilerek onunla ittifak halinde bu organizasyon içine girmiş olabilir.

'TÜRKİYE KARA LİSTEYE ALINABİLİR'
Kara para ile ilgili dünyada bir örgütlenme var, kara paranın aklanması. Kara parayı aklayan ve terörü finanse eden ülkeleri önce gri listeye, sonra kara listeye alıyorlar. Türkiye zaten gri listedeydi, yeterince şeffaf bulunmuyordu. Şimdi bunları bahane ederek Türkiye'yi kara listeye alabilirler. Kara listeye alındığı taktirde, ekonomik olarak çok ciddi zorlukla, ekonomik kuşatma ile karşı karşıya kalabilir. Bunu da hissettiriyorlar AKP Hükümeti'ne. Kara listede olan iki ülke İran ile Kuzey Kore var.

Ama ABD'nin Türkiye'ye biçtiği bir misyon var Ortadoğu'da...

Geçti. O başlangıçtaydı. Büyük Ortadoğu Projesi'nde, 2000'lerin başında biçtiği misyon başkaydı, onu yerine getiriyordu. Ama sonra Büyük Ortadoğu Projesi de artık hikaye oldu, o nedenle Suriye'de Amerika boy gösteremiyor zaten. Bütün o eski proje ile beraber eski misyon da değişti. O nedenle AKP'nin böyle bir misyonuna ihtiyacı yok. Daha akıllı uslu oturmasını bekliyor ama o böyle yapmadıkça ve içeride de çok ciddi olarak toplumu kutuplaştırıp tehlikeli bir zemine çektikçe siyasi ihtirası ile Amerika'nın gözünden düştü.

AKP'nin kendisini hesap sorulamaz görmesi sadece kibirden mi kaynaklı? Burada burjuva devlet yapısı nerede duruyor?

Tabi tabi bir kere AKP yasama, yürütme erklerinden yasamayı da yargıyı da kendisine, yürütmeye bağladı. Dolayısıyla ne meclis hesap sorulan bir yer oldu yasama organı olarak, ne yargı bağımsız yargılayan bir erk oldu. Bu anlamda çok güçlendiğini hissetti. Dördüncü erk olarak kabul edilen medyayı tamamen kendi kontrolüne aldı. "Kimse bana ne Meclis'te hesap sorabilir ne medya bana muhalefet yapabilir ne yargı beni yargılayabilir" gibi böyle bir kibir sendromu var. Bu rahatlık içinde bir çok şeyi hallettiklerini sandılar. İşte belediyelerin yetkilerini yeni kurduğu Çevre Bakanlığı'na verdi, istediği arsayı istediği imar planlarını onaylama vs. Böyle bir rahatlık içinde. Ama kibir sendromu böyle bir şey sonunda yanıltıyor insanı.

Kapitalizm ile yolsuzluk ilişkisini değerlendirirsek, "kapitalizmde yolsuzluk olmayabilir" denilebilir mi?

Olmaz tabi kapitalizmde her zaman yolsuzluk vardır. Kapitalizmde hiç olmazsa büyük problemler olmadan işlemesi için devlet, burjuvazinin ortak yönetim kuruludur. Devletin burjuvaların her birine eşit davranması, hiçbirini kayırmaması beklenir. Burjuva demokrasinin en iyi işlediği bir takım ülkelerde -işte İskandinav ülkeleri- daha az yolsuzluğa rastlarsınız. Orada hem kamu denetimi vardır, medya yargı bağımsızdır. Dolayısıyla yürütme birilerini kayırmaya kalktığında hemen yapışırlar koluna bacağına. Burjuva demokrasisinin ideali budur. Ama bu teorik olarak böyledir, fiiliyatta iklimini bulduğu ülkede başka işlemeye başlar. Kamuoyundan tepki görmezse, halk yeterince örgütlü değilse, halk baskısı yoksa, iyi bir muhalefet yoksa o zaman gün doğar ve bütün devlet rantlarını, halktan topladığı vergileri, yaptığı borçlardan elde ettiği geliri vs belli bir kesime doğru vermeye başlar, onu kayırmaya başlar. Oradan yozlaşma başlar. Bu sonuç olarak burjuva demokrasisinin gelişmiş, az gelişmiş, hiç gelişmemiş kategorisindeki ülkelere göre değişir.

Peki diktatörlüklerde?

Yolsuzluk kaçınılmaz tabi. Çünkü orada bir kere diktatörün kendisi aynı zamanda bir burjuva durumuna geçer. Rantlardan avantasını ister, kendisi ve ailesi aynı zamanda bu kamu kaynaklarını istismar etmeye başlarlar. Yakın çevrelerini, hükümetteki üyelerini palazlandırmaya başlarlar. Kamu kaynaklarından paylarını alırlar ve bunu rahatlıkla yaparlar. Çünkü denetim yoktur üzerinde. Ne mecliste muhalefet vardır ne toplum yeterince örgütlüdür. Zulümle, baskıyla bütün muhalefeti de sindirirler. Nitekim tarihteki bütün yolsuzlukla devrilmiş diktatörlüklerin öykülerine baktığımızda, işte Filipinler'de, çeşitli Asya ülkelerinde, Latin Amerika ülkelerinde inanılmaz bir debdebe, çalma çırpmadan dolayı yaşanan müthiş bir savurganlık... Bunun kaynakları da kamu kaynakları ve işleyen mekanizma da tamamen diktatörlükten kaynaklanan mekanizma. Tarih hep bunun örnekleriyle doludur.

Peki çözüm ve alternatif...

Örgütlenme... Halkın örgütlenmesi, buna bağlı olarak iyi kötü yürütme, yargı, yasama arasındaki bağımsızlık. Bunu temin edecek bir toplumsal baskı, bu da tabi Gezi direnişi gibi ayaklanmaların ardından halkın yerelde sendikalarda vs örgütlenmesi, toplumsal tepki vermesi ve medyadan bunu beklemesi. Medya bunu yapmadığı taktirde baskı oluşturması ve bir de dünya kamuoyunu var. O da önemli, onunla dayanışması. Çünkü her ülkede bu tür değerleri olan insanlar var. Bir de örtülü kalmaması, bunu sosyal medyadan tutun başka araçlara kadar iyi kötü imkanlar var. Hiçbir şey bu kadar kolay örtülü kapalı yapılamıyor, açığa çıkarılıyor ama en önemli şey halkın örgütlenmesi. Yani buna halk izin vermeyecek.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.