Mücella Yapıcı: "Hep Beraber Bir Suç Örgütü Kurdunuz, Bunu Yiyorsunuz"
Gezi Parkı Direnişi'ne coşkusu ve enerjisiyle güç katan Mücella Yapıcı, AKP Hükümeti'nin ortaya çıkan yolsuzluklarını değerlendirdi. Yüksek Mimar Yapıcı, hükümeti derhal istifaya çağırırken, yolsuzluk, hırsızlık düzeni olan kapitalizmin de artık tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti. Kapitalizm tarafından akılları çalınan insanlara mücadele çağrısı yapan Yapıcı, "yeni güzel dünya"yı şöyle tarif etti: "Daha insani, değerlere saygılı, daha barışçıl, insanların aynaya rahat bakacakları, haysiyetlerini, onurlarını ekmek parası için satmak zorunda kalmayacakları bir sistem."
HUKUKSAL YAĞMA VARYolsuzluğun ortaya çıkan kısımlarında daha çok kentsel rantı görüyoruz. Uyarılarınız haklı çıktı diyebilir miyiz?
Biz yıllardır TMMOB meslek örgütleri olarak ciddi şekilde bu konuda feryat figan ediyorduk. Bu sadece yolsuzluk da değil. Yolsuzluğu bir şekilde önlersiniz, tedbirler alırsınız. Ama mesele bu sistemin bizatihi hukuksuzluk ve usulsüzlüğe dayanması. Ağır olan bu. Özellikle 12 Eylül darbesiyle yerleşen neoliberal sistem ve onun ardışık uzantıları, kent mekanları üzerinden her şeyi metalaştırıyor ve satıyor. Sosyal hukuk devleti kırıntıları hukuk sistemimizden tamamen sökülüp atılırken, diğer yandan eski anayasada çevreye dair devlete verilen bir takım korumacı görevler anayasa değişiklikleriyle iyice yok ediliyor ve bu talan kalkınma planlarına geçiriliyor.
Kapitalist sistem bu usulsüzlükler üzerinden kendini yeniden var ediyor. Burası böyle. Ama şöyle şeyler konuşuluyor: 'Usulsüzlük zaten vardı' filan... Bu değil. Şu anda bizim yaşadığımız çok vahşi, çok ahlaksızca bir şey. Gerçekten ülkenin kamusal kaynakları üzerinde çok ciddi hukuksal yağma var.
'SUÇ ÖRGÜTÜ KURUP HEP BİRLİKTE YEDİLER'Kent üzerine dönüp baktığımızda mesela, Onuncu 5 Yıllık Kalkınma Planında yerel yönetimlere dair gelirler kısmında sadece kentsel dönüşüm gelirleri var. Siz insanları mülksüzleştirerek, sadece mülk üzerinden de söylemiyorum her birimizin yaşam alanını gasp ederek, hastaneleri satarak, okulları satarak, kıyıları talan ederek, havamıza suyumuza ormanımıza her şeyimize göz koyarak bunu sermayeye peşkeş çekiyorsunuz. Bunu da çıkıp "memleketin âli menfaatleri" diye savunuyorsunuz. Ama bir de bunun üzerinden utanmadan kendi cebinize götürüyorsunuz. Hani "namerdiz kendimiz için bir şey istiyorsak" diyordunuz. "Kul hakkı" diyordunuz. Hangi kul hakkı? Kul hakkı diye bir şey kalmadı artık. Sadece kul değil doğanın hakkı yeniyor, havayı, suyu, ormanı, dereyi yiyorsun. Bu umumun hakkı. Bu umumun hakkını sadece bu iktidar mı yiyor? Hayır! Hep beraber bir suç örgütü kurdunuz bunu yiyorsunuz.
AKLIMIZI DA ÇALDILARŞimdi bir de insanlar üzerinde mağduriyet hissi yaratılıyor. Toplumun bir kesiminde şöyle bir algı yaratılıyor: "Evet yolsuzluk var, usulsüzlük var, arsızlık var, hırsızlık var ama iş böyle yapılıyor.' İşte bu, şu anda gördüğümüz en kötü şey. Dönüp de mağdur aramak, "o daha iyi çalıyordu, biz daha usta bir hırsızla iş yapalım" gibi toplumun da aklını karıştıran, vicdanını yok eden bu sistem hepimizi esir almıştır. Her şeyimizi çaldıkları gibi aklımızı da çaldılar. Vicdan çalınmış, ekmek çalınmış, su çalınmış, orman çalınmış, hava çalınmış bir de bakıyoruz ki akıl da yok. Akıl olsa biz oturup da o sevgili sanatçı kızcağıza ağlar mıyız! Hiç mi utanmıyorsunuz, 7 tane çocuk öldü, anası kahırdan öldü. 14 yaşında bir çocuk orada uyuyor. Bu coğrafyada Güneydoğu'da ben bir kadın tanıyorum; 4 oğlundan ikisi dağda öldü, ikisi orduda öldü. Ağlıyormuş! Yani bu gözyaşı kıymetli bir şeydir. Bu sistem herkesin aklını çalan bir sistem.
Çok ağır ve acı bir şey söyleyeceğim. Hiç kimse masum değil. Ne yazık ki bunlara izin verdiğimiz için, bunları engelleyemediğimiz için, bunları makul görebildiğimiz için bizler de suçluyuz.
Gezi isyanının ardından yolsuzluk ortaya çıkmasına rağmen sokağın sessizliğini neye bağlıyorsunuz?
Gezi bütün bunların dışında bir şey. Hayır Gezi sessiz kalmadı. Gezi, "tamam ne yaparsan yap ama ben artık sana teslim olmak istemiyorum"du. Orada ne dedik? "Ne yaparsan yap, ben onurlu, daha güzel, daha adil, daha barışçıl bir dünya için buradayım ve korkmuyorum" dedik. Bu mesajı doğru okumak lazım. Külli olarak bir toplumun tümü satın alınamaz ya da yargının tümü satın alınamaz. Dünyada böyle bir şey yoktur. "Halkın yüzde 50'si bu rantçılara, yağmacılara sempati duyuyor", hayır böyle bir şey diyemezsiniz, bu sosyolojik kurallara aykırıdır.
Şu anda susuyordur, kan ağlıyordur, bir şey diyemiyordur çünkü bu sistemin kendisi o kadar ahlaksız ki... Aslında ahlaksızlık bile dememek lazım, bunlarınki yüz kızartıcı suç. Bunu yolsuzluk adı altında konuşmak bile bence bunların kepazeliğini hafifletir. Bugün baklava çalan bir çocuğa kelepçe vuruluyor. Ne diyorsun? Hırsızlık. E şimdi bunlara ne diyeceksin? O kutulardan çıkan paralar, milyon dolarlar, "yok benim çocuğum villa sattı." Senin çocuğun kaç yaşında da o villayı nasıl aldı. Bunlar mide bulandırıcı şeyler.
KAPİTALİZMİN SOBESİAma esas yolsuzluk sistemin kendi dinamikleri. Yani üretimden kopmuş, senin emeğin üzerinden elde ettiği her şeyi ranta çeviren, hiçbir hakkını hukukunu arayamadığın ya da hak ararken öldürüldüğün, hak ararken suç örgütü diye içeri alındığın bir sistem... Düşün kaçak bir inşaata -işte birinci örneği benim- karşı çıktığın, yağma dediğin için birileri seni gözaltına alabiliyorsa ya da parka gidiyorsun, buna ses çıkarıyorsun diye utanmadan arlanmadan suç örgütü kurmaktan yargılayabiliyorsa bu sistem artık zaten bitmiştir. Bunun yerine yenisi gelmelidir.
KAPİTALİZMİN TAMAMEN ORTADAN KALDIRILMASI LAZIMNedir peki?
Bana sorarsanız sosyalizmdir. Ha sosyalizm tam böyle tıkır tıkır olmaz. Ama onun ahlakıdır, onun sistemidir. Ahlaksız, yolsuz, insana saygısız, doğaya saygısız kapitalizmin artık tamamen ortadan kaldırılması lazım. Bunun için bir konsensüs yapmamız lazım. Bunu da yapabilmek için bu sistemin dinamiklerinden beslenen zihnimizi temizlememiz lazım. Ben bu süreci aslında bir arınmanın aydınlığa seheri diye bakıyorum.
Yolsuzluk bir tarafıyla da kapitalist düzenin bütün kokuşmuşluğunun sobesidir. Ben şöyle bakmıyorum; yok o cemaatti, şuydu buydu... O kim, bu kim? Bütün bu tartışmalar bile kapitalist sistemin; doğayı, kenti, insanı, insanın değerlerini, ahlakını, moral değerlerini bile ne hale getirdiğinin açık ispatıdır. Çünkü hırsızlıktır. Kapitalizm hırsızlık üzerinden kurulmuştur. Geleceği nokta buydu zaten. Bundan sonra bizim yapacağımız; bu ahlaksız sistemin tamamen ortadan kaldırılışını ve bunun temizlenişini ve yeni güzel bir dünyanın, hakikaten daha insani, değerlere saygılı, daha barışçıl, insanların aynaya rahat bakacakları, haysiyetlerini, onurlarını ekmek parası için satmak zorunda kalmayacakları bir sistem yaratmak.
İŞSİZLİĞİ İNSANLARIN KAFASINA SİLAH GİBİ DAYIYORÇünkü bu sistem o kadar ahlaksız ki, sizi değer yargılarınızla karşı karşıya bırakıyor. Diyor ki "ya bana biat edersin ya işsiz kalırsın. Ya bu işimi yaparsın ya da seni atarım." Bakın bizim alanımızda korkunç bir teknik eleman işsiz ordusu var. Çok değerli mimar, mühendis gençler kamu kurumuna alınıyor, onların istedikleri planlara imza atarlarsa orada kalabiliyorlar, atmazlarsa işlerine son veriliyor. Bizim zamanımızda böyle değildi. Kimse bize istemediğimiz bir imzayı attıramazdı. Yav sen onların kafasına açlığı işsizliği silah gibi dayayıp bu pis çıkarlarına alet ediyorsun. İşte çocuklar diyor ya, "polis limon sat onurlu yaşa." Bu coğrafyadaki herkes için söylendiği zaman işte o zaman arınacağız. Yani kimlik hakkımızı, yaşam hakkımızı ondan bundan medet umarak ya da bir kurtarıcı arayarak -bu devlet olur, parti olur, lider olur- değil, "ben kendi haklarım için bu mücadelede varım, buyurun kardeşim yürüyün, beraber soralım hesabını" dediğimiz zaman zaten temizleneceğiz.
Ama şimdi ne yapıyoruz, müthiş bir yabancılaşma yaşıyoruz. Sanki dizi film seyreder gibi... Bu sistem bizi savaşı televizyondan seyrettirmeye alıştırmış bir sistem. Şimdi yolsuzluk izliyoruz. Yani hırsız girmiş evimize, ortalığı götürüyor. Onu götürmekle kalmıyor, çocuklarımızın geleceğini götürüyor. İçecek suyumuzu, her şeyimizi götürüyor. Biz elimizi koymuşuz, bakıyoruz. Böyle bakmaya devam edersek, bunlar gider başkaları gelir.
Umudunuz yok mu?
Olmaz mı, umudum var. Çok var. Yoksa böyle konuşur muyum!
KENDİ MALINI ÇALAR MISIN?Sosyalizmde tüm bu sorunlar nasıl çözülecek?
Böyle motomot sosyalizm gelecek de bunlar bitecek demiyorum. Mülkiyet, hırsızlıktır bir kere, derdimiz onunla. Üretimden kopukluğu ortadan kaldırırsak, kendi geleceğimize hep birlikte karar verirsek, açık ve şeffaf bir sisteme geçersek bu sorunlar zaten olmayacaktır. Kendi malını çalar mısın? Adı sosyalizm ya da değil. Ben politik bir şey söylemiyorum. Fakat bu (kapitalizm) bitti. Şu da değil, neoliberal sistem bize şunu öğretti: "Senin projen, çözümün yoksa sus." Susmayacağım. Bunun olmayacağını biliyorum. Hele bu defolsun gitsin, ne yapacağımıza bakarız. Çünkü bu sistemin dinamikleri benim elimde. Biz doktoruz, mühendisiz, işçiyiz, ev kadınıyız, çöpçüyüz... Bizim emeğimizle bunlar yapılıyor. Mimar ya da şehir plancısı imza atmazsa o plan oradan geçmez. Kurulda bir profesör ona he demezse olmaz. O seçilen belediye meclis üyeleri onaylamazsa o plan geçmez. Ne zaman geçer? O zaman tam diktatörlüktür. Ben buna razıyım çünkü hiç olmazsa demeyiz ki ileri demokrasi. Deriz ki faşizm vardır -Hitler zamanı gibi- ona göre yaşarız.
7 ÇOCUĞUN KATİLLERİ HALA GÖREVDEİstifalarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
İstifa etmeden önce bir gecede yürütme yargıya müdahale etti. Zaten yasama, yürütme ve yargı, yani bu üç kuvvetler ayrılığı bu kadar rahat ortadan kaldırılabiliyorsa, yürütme bunların hepsine hakim olduysa bu diktatörlüktür. Diktatörlükte padişah zaman zaman vezirleri değiştirir, ama sistem değişmez. Benim için şu anda yapılan istifaların hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Çünkü istifa edecek insan yargıya, emniyete bu kadar müdahale eder mi? Yav 7 kişi öldü... Ne dedik Taksim'de, "Bunların katillerini bulun, soruşturun, neden olanları görevden alın." Bir tane gördünüz mü bu nedenle görevden alınan? Ortada iki tane polis var; bir Ethem'in, bir de İsmail'in. Daha Berkin'in, diğer çocukların katilleri? Yok. Dünya ayağa kalktı, Avrupa Konseyi, AİHM söyledi, "Bunları görevden alın" diye. Bir kişi yerinden oynamadı. Üç bakanın oğlu gözaltına alınırken onlara haber verilmedi diye bütün emniyet teşkilatı değişti. Sonra da istifa etmişler. Vallahi Tayyip Erdoğan bile istifa etse bu leke temizlenmez. Bu leke tarihe geçmiştir.
Ama sonuçta hükümetin derhal istifa etmesi lazım. O meclis de orada durmamalı. Onlar yapamıyorsa muhalefet yapmalı, "çıkın hepiniz, bu kadar mı önemli o koltuklar" demeli. Sistem şu anda yolsuzluğun prim yaptığına inanıyor. En güler yüzlü yolsuz, en popüler yolsuz kimse onu arıyor.
Bir yandan da bir coğrafyanın acılarını, binlerce ananın gözyaşını bile kullandılar ve hala kullanıyorlar. "Biz gidersek barış olmaz" diyorlar. "Barışsa benim ahlaksızlığıma göz yumacaksın." Ve biz seçeceğiz şimdi hangi ahlaksızlık bizim için daha uygun. İşte en büyük ahlaksızlığı da biz yapacağız o zaman.
Söyleşi: Derya Okatan/ETHA

YORUM YAZIN