Header Ads

Cumartesi Anneleri'nin 454. Buluşması: "Umudumuzu Çalamazsınız"


Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı'nda gerçekleştirdikleri oturma eyleminin 454. haftasında 20 yıl önce "Bucakistan" olarak adlandırılan Urfa Siverek'te askerler ve Bucak Aşireti mensupları tarafından katledilen Hüseyin Taşkaya'nın akıbetini sordu.

NE OLMUŞTU?
Hüseyin Taşkaya, 12 Eylül döneminde 5 yıl cezaevinde kaldı. Çıktıktan sonra inşaat işlerine giren Taşkaya, Siverek'te varlıklı bir müteahhit oldu. Çevresinde sevilen, sözü geçen Taşkaya, devletin izlediği inkarcı, asimilasyoncu politikaların yanlış olduğunu, Kürtlerin varlığının ve haklarının kabul edilmesi gerektiğini her fırsatta dile getirdiği için devlet ve Bucak Aşireti'nin hedefi oldu. Adının ölüm listesinde olduğunu öğrenmesi üzerine evini İstanbul'a taşımak zorunda kaldı. Birkaç hafta sonra işlerini tamamlamak için Siverek'e döndüğünde, amcası Mehmet Taşkaya'nın evinden, 6 Aralık 1993'te Bucak Aşiretine mensup korucular ve Üsteğmen Ahmet Şentürk'ün komutasındaki askerler tarafından gözaltına alındı.

Taşkaya'yı sormak için emniyet, savcılık ve valiliğe giden ailesine, "Sedat Bucak'a sorun" yanıtı verildi. DYP milletvekili, aşiret reisi- korucubaşı Sedat Bucak ise "Bizim ekip almış fakat delete teslim etmiş. Bundan sonra haberimiz yoktur, devlet biliyor" dedi. Bir kez daha Siverek Emniyeti'ne giden anne Fatime Taşkaya'ya, emniyet amiri "Bir daha bize gelmeyin. Diğer oğullarınla birlikte burayı terk edin, yoksa onlar da kaybolur" yanıtını verir ve tehdit eder. Aile tehditler üzerine Siverek'i terk etmek zorunda kalır, arkalarında bıraktıkları tapulu mallarına, evlerine ise korucular el koyar.

Taşkaya ailesi, 20 yıl, 4 kuşaktır Hüseyin Taşkaya'nın bulunması ve faillerin yargılanması için mücadele eder. 5 Eylül 2013'te Siverek'teki Ayvanat mahallesinde yapılan kazılarda çıkan toplu mezarlar, bir kez daha aileyi umutlandırır. Ancak, yapılan inceleme sonucu kemiklerin 50 yıl ve önceki yıllara ait olabileceği iddia edildi. Bunun üzerine savcılık, "Soruşturmaya gerek yoktur" yanıtı vererek dosyayı kapattı.

Cumartesi Anneleri, 20 yıldır yanıtsız kalan soruyu bir kez daha sordu "Hüseyin Taşkaya nerede?"

'ARTIK YETER'
Eylemde ilk sözü gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun aldı.

Kürtçe konuşan Tosun, Yüksekova'da Reşit İşbilir ve Veysel İşbilir'in polis tarafından öldürüldüğünü hatırlattı, "Yine soğukta, çamura, yağmurda buradayız. Bugün yine içimiz yandı, yüreğimizdeki yara kanadı. Dün yine başımı yastığa koydum ama uyku girmedi gözüme" dedi.

Ölümlere, katliamlara rağmen devletin hala "barış" dediğini söyleyen Tosun, Başbakan'ı "Ne barışı, neyin barışı?" diye sordu. Tosun, şöyle devam etti: "Böyle barış istemiyoruz. Siz barış değil savaş istiyorsunuz. Biliyoruz ki, Başbakan'ın onayı olmadan bu katliamlar gerçekleşmez. Ama artık yeter. Gençlerimizi öldürmeyin, gözaltına almayın, gözaltında kaybetmeyin. Artık yeter, artık yeter, artık yeter Kürtleri öldürdüğünüz, kanını döktüğünüz."

'ONLAR BİZİM DEĞERLERİMİZ, SAHİP ÇIKACAĞIZ'
Hüseyin Taşkaya'nın sisteme muhalif olduğu için öldürüldüğünü söyleyen Faik Taşkaya, "Bugün yaşasaydı yine sokaklarda, meydanlarda olurdu. Yine kolluğun hedefi olurdu. Çünkü, sistem hala kendine benzemeyeni hedef alıyor. Onlar bizim değerlerimiz ve sahip çıkacağız" dedi.

'BABAM TANIYAMAZ DİYE BÜYÜDÜĞÜM İÇİN HEP KENDİME KIZDIM'
Babası öldürüldüğünde henüz 7 yaşında olan Serpil Taşkaya, Cumartesi Meydanı'nda, eylemlerde büyüdü. Konuşmakta zorlanan, ancak ağlamamak için direnen Serpil Taşkaya, "Kayıp demek, bekleyiş, umut etmek, acı, gözyaşı, hiç yanmayan ve sönmeyecek olan bir ateş demek. Biz, 20 yıldır bu ateşte yanıyoruz" diyerek, sözlerine başladı.

Çocukken, İstanbul'un kendilerin için ulaşılmak bir kent olduğunu anlatan Taşkaya, bu kente babasıyla birlikte nasıl gelmek zorunda kaldıklarını aktardı. Babasının son kez Siverk'e gittiği günü "dün gibi hatırlıyorum" diyen Taşkaya, şunları söyledi: "O gün babamın bir daha dönmeyeceğini biliyormuşum gibi gitmesini hiç istemedim. Bizi öptü 'sakın annenizi üzmeyin, kendinize iyi bakın' dedi ve merdivenlerden aşağı indi. Arkasından koştum ama yetişemedim."

Babasının öldüğüne hiç inanmadığını söyleyen Taşkaya, sözlerini şöyle sürdü: "Büyüdüğüm için kendime kızdım hep. Ya babam büyüdüğüm için beni tanıyamazsa diye düşündüm. Bu acıyla büyüdüm."

Asla umutlarını asla yitirmeyeceklerini söyleyen Serpil Taşkaya, "Umudumuzu çalamazsın. Kayıplarımızı bulana kadar mücadele edeceğiz" dedi.

'TAŞKAYA'YI KAYBEDENLERİ BİLİYORUZ...'
Haftanın metnini Sema Solaklı okudu. Solaklı, bir kez daha Taşkaya'yı kaybedenlerin isimlerini sıraladı: Üsteğmen Ahmet Şentürk, Bucak Aşireti liderleri Sedat ve Ahmet Bucak, dönemin Siverek Kaymakamı, bugünün İstanbul Vali Yardımcısı Celalettin Yüksel, Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı, Dönemin Urfa Valisi, bugünün AKP Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut, OHAL Valisi Ünal Erkan, Emniyet Genel Müdür Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel."

Solaklı, failleri cezasız bırakan Başbakan Erdoğan'ın da Hüseyin Taşkaya'ınn kaybedilmesinden sorumlu olduğunu belirtti, "Onlardan hesap sorulmadan bu topraklarda herkesin kişi güvenliği ve yaşam hakkı tehdit altındadır" dedi. (etha)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.