Header Ads

Başbakan Erdoğan "Dershane Boykotu" Çağrısı Yaptı, İstifa Eden Vekilleri İhanetle Suçladı


Sakarya programının ardından İstanbul'a gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı'nda kendisini bekleyen kalabalığa "Bu olaylar dershaneler sürecinin devamıdır, "devletin okulları bize yeter" diyerek tavrınızı koyun" dedi.

"Vur vur inlesin, cemaat dinlesin" şeklinde slogan atılması üzerine Erdoğan, "Katiyen. Biz bir şeye bakacağız. Her şeyden önce bir meşrebi, bir mizacı, bir oluşumu istismar edenlere sözümüz var. Asla oraya gönül verenlere bizim sözümüz olamaz" diyerek, bu sloganın atılmamasını istedi.

Yola çıkarken, "Biz bu millete efendi olmaya değil, bu millete hizmetkar olmaya geldik" dediklerini vurgulayan Erdoğan, İstanbul merkezli operasyona değinerek, "Dikkat edin adını ne koydular? Yolsuzluk operasyonu koydular. Kardeşlerim, bunun adını yolsuzluk operasyonu koyanlar yolsuzluğun içinde olanların ta kendileridir. Bunu yaşayan birisiyim ben. Zira geçmişte nelerin olduğunu, nelerin bittiğini bilenlerden bir tanesiyim. Biz damdan düşerek geldik, atamayla gelmedik. Millet burada" dedi.

Egemenliğin yargıda olmadığını, bu konuya Sakarya'da da değindiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Egemenlik milletindir, milletin. Fakat egemenliği milletin elinden alıp, 'Egemenlik yetkisini kullanma bana aittir' diyen yargı bunun hesabını o da vermelidir. Şimdi soruyorum, bu millete gönül veren, bu millete hizmetkar olan insanlar Allah aşkına kalkıp derme çatma, akla hayale gelmez şeylerle hazırlanmış dosyalar neticesinde kalkıp da eğer tutuklanıyorsa, onları mahkum etme hazırlığı yapılıyorsa, burada bir bit yeniği var. Şimdi ne diyorlar? 'Konuşmayacaksın'. Silivri'nin kapısına gidenlere bu lafı söyleyemiyorsunuz. Dün İstanbul Başsavcısı'nın yaptığı açıklama çok manidardır. Aslında İstanbul Başsavcısı adeta suçüstü yapmıştır. Nedir bu suçüstü? Kendisinden dosyaları istiyor, gizlilik kararı olan dosyaları bu zat, bu adam göndermediği gibi basına sızdırıyor. Evet bakıyorsunuz, medya, yani eski Pravda'lar. Bu medyanın da hangi odaklı olduğunu biliyoruz. Bunları sizler de biliyorsunuz. Bunların içinde yandaş medya da var, sermayeyle birlikte odaklanan medya da var. Şu anda isim vermeyeceğim ama vakti saati geldiğinde o isimleri de açıklayacağım."

"Bu olaylar tamamıyla dershane sürecinin bir devamıdır"
Başbakan Erdoğan, birilerinin konuştuğu gibi konuşmayacaklarını, yumuşak dille konuşacaklarını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz beddualarla konuşmayacağız. Bir Müslüman bir Müslümana beddua edemez. Müslüman o kimsedir ki, diğer Müslümanlar onun elinden ve dilinden emindir, salimdir. Dolayısıyla biz bu tuzaklara da gelmeyeceğiz. Bedduaya lanet, duaya evet. Duaya davet. Gezi'de ülkeye çok şey kaybettirdiler. Şimdi de bununla ülkeye çok şey kaybettiriyorlar. Faizin oynaması ortada, döviz kurları ortada, borsa ortada. Bunun hesabını nasıl verecekler bunlar. Bu oyunu, bu tezgahı kuranlar, bunun hesabını nasıl verecekler. Konuşmadık, konuşmadık, konuşmadık... Dershaneler diye bir olay tutturdular. Onunla başladılar, işi buraya getirdiler. Şu olaylar tamamıyla dershane sürecinin bir devamıdır. Bunu bilesiniz. Ben de şu anda bütün AK Parti davasına gönül vermiş kardeşlerimize söylüyorum. Siz de gelin 'devletin okulları bize yeter, biz başka bir şey istemiyoruz' deyin. Tavrınızı koyun. Çünkü biz bu yola çok başka türlü düşüncelerle çıktık. 'Niyet hayr, akıbet hayr' dedik, böyle yürüdük. İnşallah bu hizmetkarlığımız devam edecek."

"Bize ihanet edenlere hala 'beraber yürüyelim' demeyiz" 
Kabinede 10 kişinin değiştiğini, yeni kabineyle bir sürece girdiklerini belirten Erdoğan, şu ana kadar kendileriyle görev yapan eski arkadaşlarına teşekkür etti.

"Bunlar ne derse desin ben hiçbirine katılmıyorum, kabul etmiyorum" diyen Erdoğan, "Bu dava içinde emekleri var. Beraber yürüdük, beraber buraya kadar geldik. Bugüne kadar bizimle bu yola çıkıp da, kusura bakmasınlar, yolculuk esnasında bize ihanet edenlere de hala 'beraber yürüyelim' demeyiz. Onları da kapının kenarına koyarız. Çünkü millet partinize ihanet edin diye oylarını vermedi. Partinin bir disiplini vardır, çalışması vardır. Bakanlıktan ayrılana kadar her şey cici, güzel, bakanlıktan alındıktan sonra 'ben filanca bakanı beğenmedim' diyor. Senin böyle bir yetkin mi var? Önce haddini bil. Kardeşlerim hiç önemli değil. Şimdi biz kararlılığımızı ortaya koyalım" şeklinde konuştu.

"Bu yola devam edeceğiz"
Erdoğan, evinin bulunduğu Kısıklı'da, kendisini bekleyen kalabalığa da seçim otobüsü üzerinden seslendi.

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda yaşanan gelişmelere değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şu anda ellerine geçirmiş oldukları veya onlara verdiğimiz fırsatı, maalesef hukuk içinde değil, hukuk dışı yollarla kullananlar da bunun hesabını vermelidir. İşte Anayasa 138 ortada. Adli kolluklarla ilgili atılan bir adım oldu. Anayasa'nın 138. maddesini Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ihlal etmiştir. Ne yapmıştır? Danıştay'da yargı süreci devam ederken açıklamalarda bulunmak suretiyle, orayı baskı altına almıştır. Siyasetçi bir açıklama yaptığı zaman rahatsız olan yargı, acaba bu açıklama nedeniyle nasıl bir tavır ortaya koyacağını da göreceğiz. Aynı şekilde bir savcı kalkıyor, malum medyayı yanına alarak, orada kendilerine servisler yapılıyor, o servisi alıp, ondan sonra kendilerine tavır koyunca da bu defa farklı bir havanın içine giriyor. Dün Başsavcı, 'Bana dosyaları getirin' dediler. Başsavcı'yı aldatma yoluna gitti. Başsavcı vekilini aldatma yoluna gitti. Onlara dosyayı vermiyor ve kalkıyor -ardından da yaptığı işe bakın- aynı adam, bu defa da 'Benim elimden yetkilerim alındı, dosyalarım alındı' diyor. Bir başsavcı verdiği yetkiyi almasını da bilir. Sen görevini dürüst yapmazsan senin elinden bu yetkiyi de alır. Ardından ne yapıyor? Bir savcı, İstanbul Adalet Sarayı'nın kapısına çıkıp, orada medya mensuplarına, bizim üniversite yıllarında marjinal örgütlerin yaptığı gibi -oralarda bildiri dağıtırlardı biliyorsunuz- bildiri dağıtıyor. Hale bak, hale. Ne hallere geldik? Bir savcı kalkıp da bildiri dağıtır mı? Basın bildirisi dağıtır mı? Kardeşlerim; burası Türkiye. İleri demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere her geçen gün daha iyi derecede kavuşmanın mücadelesini veren Türkiye. Burası kusura bakmasınlar bir muz cumhuriyeti değil. Dolayısıyla ben burada, bir şeyi daha merak ediyorum? Acaba Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, bu savcı hakkında ne yapacak? Şimdi ben bununla suç duyurusu yapıyorum. Hem bu ülkenin bir vatandaşı olarak, milletin vekili olarak, başbakan olarak suç duyurusu yapıyorum."

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Gezi olaylarında bir girişimde bulundular, ancak başarılı olmadı. 17 Aralık'ta bir başka girişimde bulundular. Gezi olayları ile 17 Aralık'taki olayların ortak yanları var. Ortak yanları, AK Parti iktidarını çökertmek. Ama başaramayacaklar. Çünkü, iki seçenek var. Ya millet, ya zillet. İnşallah millet kazanacak, millet. Zilleti isteyenler yine kaybolacak. Ben bize güveniyorum, inanıyorum. 90 gün gece gündüz demeden mesai yapacağız. Bu can bu tende olduğu sürece, 'Şu kapıyı çalmadım' demeyeceğiz. Yarın 'Şu kapıyı niye çalmadım' demememiz lazım. Her kapıya gideceğiz. İnşallah Üsküdar, aynı şekilde AK Parti iktidarıyla yoluna devam edecek. İstanbul AK Parti iktidarıyla yoluna devam edecek."


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.