Avrupa Basınında Bugün (3 Aralık 2013)
İngiltere Basınıİngiltere gazetelerinde Başbakan David Cameron’un Çin gezisi, Ukrayna’daki gelişmeler ve Mısır’da Mursi yanlısı kızlara hapis cezası öne çıkıyor.
Independent gazetesi İngiltere Başbakanı David Cameron’un Çin ziyareti sırasında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi hedeflenirken, ülkedeki insan hakları ihlallerinin gündem dışı bırakılmasını eleştiriyor.
Çin’de İngiltere heyetindeki bir İngiliz gazetecinin resmi bir etkinliğe katılmasının engellendiği belirtilen haberde bu karara herhangi bir gerekçe de sunulmadığı ifade ediliyor. Cameron’un Bloomberg için çalışan gazeteci Robert Hutton’a uygulanan yasağı, Çin Devlet Başlanı Şi’ye doğrudan ilettiğini yazan gazete yine de basın açıklamalarında insan haklarına değinmekten kaçındığına dikkat çekiyor.
Financial Times gazetesi de başyazında ‘Cameron’un Çin’e yaklaşımında ‘zik zak’lar çizdiğini’, ticaret ve insan hakları konuları arasında sendelediğini yazıyor.
Financial Times, Cameron’un başbakanlığının ilk iki yılında Çin’deki insan hakları ihlallerine sert eleştiriler yöneltmesine rağmen son dönemde ekonomik endişeler nedeniyle bu tutumundan vazgeçmesini eleştirdiği başyazısında, “Cameron, Çin’le ticareti geliştirmeye odaklanmakta haklı. Ülke, İngiltere’nin özellikle nükleer enerji alanında önemli yatırımcılarından biri haline geliyor… Fakat Cameron’a iki eleştiri var…” diyor.
‘Ticari hırsları olan ülkelerin, konu insan haklarına ilişkin endişelere gelince zorlandıklarını’ belirten gazete, birinci eleştiri olarak, Cameron’un Çin’e yönelik tutumunda tutarlı olmamasını gösteriyor ve yaklaşımında daha pragmatik olması gerektiği yorumunu yapıyor.
Financial Times ikinci eleştiri olarak da, İngiltere ve Çin arasındaki ticari anlaşmanın sınırlı olacağını belirtip, ‘AB üyeliğini referanduma götürmek isteyen tek AB üyesi ülke olduğunu’ hatırlattığı İngiltere’nin AB ile ilişkilerinin ‘çelişkili’ olduğunu öne sürüyor.
Putin'in Ukrayna çıkarı
Ukrayna’daki gösterilere ilişkin bir analize de yer veren Financial Times gazetesinden Gideon Rachman, Putin’in Ukrayna’daki gelişmeleri ‘hesaplayamadığı’ görüşünde.
Rachman, “Ukrayna’daki gösteriler Putin için hem küçük düşürücü hem de kendisine tehdit oluşturuyor” diyor ve ekliyor:
“Rusya devlet başkanı Ukrayna ve Rusya arasındaki derin kültürel ve tarihi bağları yere göğe koyamasa da, on binlerce Ukraynalının dondurucu soğukları ve havada uçuşan copları, Rusya’nın etki alanı içine çekilmeye tercih ettiklerini fark ediyor.”
“Ukrayna’da AB yanlısı bir ayaklanma Devlet Başkanı Putin’in Rusya’nın dünyadaki konumuna ilişkin bakışını da tehdit ediyor. Putin’in dış politikada asıl amacı, eski Sovyetler Birliği’ni de içine alacak şekilde Rusya için bir etki alanı oluşturmak. 45 milyon nüfusu, geniş toprakları ve Rusya ile uzun yıllar süren bağlantıları nedeniyle Ukrayna, bir mücevher değerinde.”
“Rus milliyetçisi olarak Putin, Rusya’nın Avrupa’dan ayrı ‘özgün bir medeniyet’ olduğu argümanını destekliyor. Dolayısıyla, Ukrayna için mücadele, Putin için yalnızca zenginlik ve güç mücadelesi değil, medeniyet mücadelesi.”
“Ukrayna’da yaşananlar Devlet Başkanı Putin ile çevresinin kişisel ve ideolojik çıkarlarını derinden tehdit ediyor.”
Daily Telegraph gazetesi de “Cameron’un insan hakları sessizliği” başlığıyla verdiği haberinde Independent gazetesi gibi, Çin’de İngiliz gazeteciye uygulanan yasağı sayfalarına taşıyor.
Mısır’da Mursi yanlısı kızlara hapis
Mısır’da devrik lider Muhammed Mursi destekçisi kadınların hapis cezasına çarptırılması da Daily Telegraph gazetesinin gündeminde.
Gazetenin İskenderiye’den bildiren deneyimli muhabiri Richard Spencer, aralarında 18 yaşın altında yedi kız öğrencinin de bulunduğu protestocuların hapis cezasına çarptırılması için “ordunun demir yönetimine ilişkin soru işaretleri doğuruyor” yorumunu yapıyor.
“Mısır’ı birleştiren kadın teröristler” başlıklı haberde, Spencer hapis cezası verilen kız öğrencilerden Ravda el Saadani ve Selma Reda Muhammed’in aileleriyle yaptığı görüşmeyi aktarıyor.
Kızlarının ‘yanlış zamanda yanlış yerde’ olduklarını belirten aileler, geçen hafta görülen mahkemedeki ifadelerine hiç kimseden yanıt gelmediğini söylüyor.
Kızı ve eşi cezaevinde olan baba el Saadani, Daily Telegraph’a yaptığı açıklamada kızıyla eşinin protesto gösterilerine bile katılmadığını, eşinin kalp rahatsızlıkları nedeniyle her gün yürümesi gerektiğini ve koşacak bile durumda olmadığını ifade ediyor.
Gazeteye konuşan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Heba Morayef de “Bu dava üzerinde çalışan avukatlar kanıtların tamamen palavra olduğunu söylüyor” diyor.
Daily Telegraph’ın haberinde, cezaevinde bulunan 15 yaşındaki Selma’nın da protestolar sırasında arkadaşlarının ve ablasının yanında durduğunu ve kaçmaya çalıştığı sırada astım rahatsızlığı nedeniyle durmak zorunda kaldığını, o sırada da yardıma gelen arkadaşlarıyla beraber gözaltına alındığını yazıyor.
Gazeteye konuşan ailesi, Selma’nın ablası ve ağabeyinin gösterilerde faal olduğunu fakat Selma’nın bir ilgisinin olmadığını söylüyor.
Davanın temyiz duruşması Cumartesi günü görülecek.
İran’da Aids
Guardian gazetesi, İran Sağlık Bakanı Hasan Haşemi’nin ülkedeki Aids hastalarına ilişkin paylaştığı bazı verileri aktarıyor.
Haşemi, Dünya Aids Günü nedeniyle Pazar günü yaptığı konuşmada, İran’da HIV virüsü taşıyanların sayısında ‘büyük bir artış olduğunu, ülkedeki tabuların hastaların tedavi görmesine engel teşkil ettiğini’ söyledi.
Guardian, Haşemi’nin şu sözlerine yer veriyor:
“Bugün, İran’da insanlar yanlış bilgilendirme ve bilimsel olmayan iddialar nedeniyle Aids’ten çok korkuyor. Bu nedenle hala bir tabu… Son 11 yılda Airs hastalarının sayısı dokuz katına çıktı.”
Haşemi, ‘hastaların çoğunun yakalandıkları enfeksiyonun farkında olmadıklarını ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların, uyuşturucu kullanımına ilişkin sorunlardan daha sık görülmeye başlandığını’ dile getirdi.
Guardian gazetesi, İran’ın eski cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde Aids tedavisi ve önlenmesi çalışmalarında aksamalar olduğunu, İran’ın o dönemde önde gelen iki Aids doktorunu ABD’de seminerlere katıldıkları gerekçesiyle iki ve üç yıllığına hapse atıp eylemcilerin Aids konusunda farkındalık yaratma amacıyla öğrencilere broşür dağıtmalarına da engel olunduğunu yazıyor.
Guardian’a konuşan Harvard Üniversitesi mezunu Kamiar Alaei, ‘Ahmedinejac döneminde Aids kliniklerine giden ve tedavi için başvuru yapanların sayısında azalma olduğunu’ söylüyor.
Gazete, Alaei’nin şu sözlerini aktarıyor:
“Beni endişelendiren İran’daki tüm Aids hastalarının sayısı değil, ne kadarının enfeksiyon taşıdıklarından haberdar olmadığı… İran’da HIV virüsü taşıdığı tahmin edilenlerin yüzde 70’i hastalıklarının farkında değil.”
İngiltere’de şiddet gören kadınlar
Independent gazetesi, İngiltere’de aile içi şiddet mağduru kadınlara yardımların ekonomik sıkıntılar nedeniyle sekteye uğradığına ilişkin bir araştırmaya yer veriyor.
‘The Women’s Aid’ adlı kuruluşun yaptığı yıllık anket sonuçlarını yayımlayan gazete, “Ardı ardına gelen bütçe kesintilerinin ‘sitemi krize sürüklemesi’ nedeniyle her gün 150’den fazla şiddet mağduru kadının sığınma başvuruları reddediliyor” diyor.
Independent gazetesi, şiddet gördükleri gerekçesiyle evden kaçan kadınların büyük bir bölümünün, kendilerini taciz eden eşlerinin yanına gönderildiklerini veya sığınacak yer bulamadıkları için sokakta yaşadıklarını yazıyor.
İngiltere’de 1.2 milyon kadın ile 800 bin erkeğin aile içi şiddet mağduru olduğu tahmin ediliyor.
Independent gazetesi yerel yönetimlerin sağladığı sığınma evlerinin bütçelerinin kesilmesi nedeniyle bu evlerin neredeyse yarısının yeterli fon sağlanmadan hizmet vermeye çalıştığını aktarıyor.
Kadın ve erkek beyinleri arasındaki farklar
Yeni bir araştırma, kadın ve erkekler arasındaki farkların ilk defa, sahip oldukları ‘değişik beyin yapıları ve beyindeki sinir bağlantılarıyla’ açıklanabileceğini ortaya koydu.
Independent gazetesinin baş sayfasına taşıdığı araştırma, tipik bir erkek beynindeki sinir bağlantılarının, beynin aynı lobundaki ön ve arka tarafları arasında kurulduğunu, tipik bir kadın beyninde ise, sinir bağlantılarının daha ziyade sağ ve sol loblar arasında, bir taraftan diğer tarafa doğru dizildiğini gösteriyor.
Bilim insanları, iki cinsiyetin beyinlerindeki fiziksel farkların, ‘erkeklerin neden, haritada yön bulmak ve kas kontrolü gibi konumsal alanlarda neden kadınlardan daha iyi olduğunun; kadınların ise, hafıza ve önsezi gibi sözel alanlarda neden erkeklerden daha iyi olduğunun’ anlaşılabilmesinde önemli rol oynayacağını söylüyor.
Almanya BasınıFrankfurter Allgemeine Zeitung'un yorum sütunlarında Ukrayna'daki protestolara ilişkin şu satırlar göze çarpıyor:
"Ukrayna’nın AB ile Ortaklık Anlaşması’ndan caymasından Kremlin’in duyduğu sevinç, yakında baş ağrısına dönüşebilir. Hafta sonu Ukrayna'da yaşan protestoların öncesinde Moskova yönetimi, protestoların yakında dineceğinden emin görünüyordu. Ama tam tersi oldu. Protestoların yayılması, AB’nin, krizde bile olsa Doğu Avrupalılar için gücüyle övünen bir Rusya’dan daha çekici göründüğüne işaret ediyor. Ayrıca Rusya'nın şimdiki gücünün çabucak bir kâğıt parçasına dönüşebileceği bir dönemin öncesinde olduğunu Putin de iyi biliyor ve hatta ara sıra da dile de getiriyor. Belki de Rusya, o nedenle AB ile bir çatışma yolu aramayı tercih etti. Ve bu çatışma AB açısından son günlerde olduğu gibi kalmaya devam etmeli. Yani, Moskova’ya karşı sert tutumunu sürdürmek ve Kiev yönetimine karşı kapıları açık tutmak."
Die Welt gazetesi ise Ukrayna'daki gelişmeleri AB ile Rusya arasındaki jeopolitik bir oyunun parçası olarak değerlendiriyor:
"Jeopolitik oyunu ilk aşamada kaybeden AB, kazanan da Rusya oldu. Ama oyun henüz bitmedi. Ancak oyunun sonucu, mutlak bir karşı karşıya gelme ya da sıfır toplamlı bir oyun olmamalı. Batı 'yumuşak gücü' ile Putin’in Rusyası'ndan daha fazla imkân sunuyor. Rusya’nın ise modernleşmesi için sadece Petro-dolar ve Sibirya’daki hammaddeleri için yeni pazarlara değil, aynı zamanda Atlantik ülkeleri ile birçok alanda teknik bilgi alışverişine ihtiyacı var. Kendisiyle böbürlenip duran koca bir Rusya ideali, eski istihbarat ajanı Silovik’in zevkine uygun düşebilir ama Rusların çoğunun hoşuna gitmez. Soğuk savaş bitti, dünya barışı ise uzakta… Ama Doğu Avrupa henüz kaybedilmedi."
Geçiyoruz Almanya’ya. Aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti’nin kapatılması Almanya’da yeniden gündemde. Eyalet parlamentoları partinin kapatılması talebiyle bugün Federal Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunuyor. Süddeutsche Zeitung’da yer alan yorum şöyle:
"Anayasada partilerin yasaklanmasına ilişkin süreç demokratik sistemi kurtarmak için son çare olarak görülmüyor, Nasyonal Demokrat Parti’nin de bundan korkması gereksiz. Zira şeytan aynı kapıdan iki kez girmez. Son 60 yılda demokrasi yeterince kök saldı. Hayır, Federal Anayasa Mahkemesi Nasyonal Demokrat Parti’yi kapatmalı, çünkü Hitler rejiminden çıkarılan dersler arasında insan onurunun müdafaası da bulunuyor. Siyasi bir parti, bir güvercin yetiştiricileri derneği değildir, anayasal açıdan bazı imtiyazları bulunan ve devletten maddi kaynak sağlayan siyasi bir oluşumdur. İnsanlık onurunun çiğnendiği bir düzeni savunan hiç kimse böyle bir konumu hak etmez."
Münchner Merkur gazetesinin yorumunda ise partinin kapatılmasının NPD için bir reklam kampanyasına dönüşebileceği uyarısında bulunuluyor.
"Aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti’nin yasaklanması, sadece NSU cinayetlerini işleyen üçlünün ve onlarla bağlantılı kişilerin parti çevrelerinde harekete geçme ihtiyacı doğurduğu için bile beğenilebilir. Ayrıca, bir siyasi örgütün vergilerden milyonlarca euroluk pay alıp da temel demokratik düzene savaş açması ve ırkçı görüşleri yayması da tam bir saçmalık. Fakat ne olursa olsun, siyasiler yanlış umutlar vermekten kaçınmalılar. Nasyonal Demokrat Parti neredeyse iflasın eşiğinde, personelleri azalmış durumda, örgütsel açıdan bir krizde ve siyasi olarak da herhangi bir nüfuzu yok. Hukuk devletinden gelecek bir ölümcül darbe onların gururunu okşar, daha da kötüsü partinin yasaklanması, muhtemelen bir reklam kampanyası etkisi de gösterebilir."
Rusya BasınıRusya'dan Kommersant, AB ile ortaklık anlaşması imzalamayan Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'i hedef alan, ülke geneline yayılan gösterileri mercek altına alıyor. 'Yanukoviç için durum kritik' başlıklı yorumda şu satırları okuyoruz:
"Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç açısından durum giderek kritik hâle geliyor. Ukrayna'da özel timlerin barışcıl gösteri yapan öğrenci, futbol taraftarı ve AB yanlısı kalabalığa saldırması, muhalefetin çok daha kalabalık kitleleri harekete geçirmesine yardım etti. Yönetim kademesinde bu konuda çatlak olduğu görülüyor ve Yanukoviç'in çevresinde olağanüstü hâl ilan edilmesini isteyenlerin sayısı hiç de az değil. Burada şimdi kilit rolü ordu üstleniyor. Yanukoviç orduda önemli pozisyonlara güvendiği, yakınındaki adamları getirdi. Siyasetçilerin, göstericilere şiddetli müdahalenin ardından özel timlerle arasına mesafe koyması, pekçok ordu mensubunu hayal kırıklığına uğratmış olmalı. Çünkü ordudakiler bu iktidar mücadelesinde günah keçisi olmak istemiyor."
Polonya BasınıPolonya'dan sol liberal Gazeta Wyborczka aynı konuyla ilgili, 'Ukrayna muhalefeti hiç olmadığı kadar güçlü' başlıklı yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
"AB ile yakınlaşma sürecinin dondurulması kararıyla patlak veren kriz, bir iç politik krize dönüşüyor. Muhalefet Yanukoviç'in iktidar döneminde hiç olmadığı kadar güçlü şimdi. Ancak sınırlarının da farkında. Muhalefet şimdilik Başbakan Yanukoviç'in istifasını ve AB ile müzakerelerin yeniden başlamasını istiyor. Şayet iktidar partisinden milletvekilleri istifa etmeye devam eder ve muhalefet ile yeni bir çoğunluk oluşturursa, o zaman şansları var. Bunun için Kiev'deki insanların Maidan Meydanı'nda beklemeye devam etmesi gerekiyor."
İspanya BasınıKonuyla ilgili aktaracağımız son yorum, İspanya'nın El Pais gazetesinden:
"Eski Sovyet cumhuriyetlerinin Moskova'dan bağımsızlığı ilan ettikten sonra ilerleyen yıllarda kendi partner ve müttefiklerini seçecek egemenlik becerisini kazanacağı varsayılıyordu. Ukrayna şimdi bunun söz konusu olmadığını göstermiş oldu. Bu vesile ile Avrupa'daki mekanizmaların yetersizliğini ve Kremlin'in eski uydularına karşı tehditlerine kararlılıkla karşı koyamayan AB'nin güçsüzlüğünü de ortaya çıkardı."
İsveç BasınıLiberal İsveç gazetesi Dagens Nyheter gazetesi ise, Tayland'da Başbakan Yingluck Şinavatra'yı hedef alan protesto gösterilerini eleştirel bir şekilde değerlendiriyor:
"Tayland'da olup bitenlerden kimin gerçekten kazançlı çıktığını söylemek zor. Başbakan Yingluck Şinavatra, (önceki hükümetin) insan hakları ihlallerine af getiren yasa çıkarılması önerisiyle kendisini rezil etti. Bu yasa ile kardeşinin yolunu açmak istediği çok açık. Taksin Şinavatra ve onun gibi tartışmalı politikacılara saygınlıklarını iade etmek, en hafif deyişle halkın pek ilgi alanında değil. Diğer yandan göstericilerin ve muhalefet lideri Suthep Thaugsuban'ın eylemleri çok nahoş bir tat bıraktı. Yingluck Şinavatra, seçimleri şüpheye yer bırakmayacak şekilde kazanan, ülkenin meşru Başbakanı. Barışçıl muhalefet, militan göstericilerin kurmak istediği 'Halk Komitesi'nden hiç de hoşnut değil."

YORUM YAZIN