Avrupa Basınında Bugün (20 Aralık 2013)
İngiltere BasınıTürkiye'deki yolsuzluk operasyonunun başlamasından bu yana gelişmelere her gün yer veren Financial Times'da bugün de konuyla ilgili ayrıntılı bir haber yer alıyor.
"İmam Batı'daki gönüllü sürgününden tahakküm ediyor" başlıklı haber, Financial Times'ın Ankara muhabiri Daniel Dombey'in imzasını taşıyor.
Fethullah Gülen'in geçtiğimiz hafta sıradışı bir vaaz verdiğini yazan Dombey, Gülen'in bu video kaydında birkaç yıl önce "bir hayat kadınıyla buluşmaya giden Türkiye'deki 'üst düzey bir isimden' aldığı bir telefondan" söz ettiğini belirtiyor.
Gülen'in video kaydında bu kişiyi bir arkadaşı aracılığıyla uyardığını ve bunun gibi belki 10 başka vaka olduğunu söylediğini belirten Dombey, ""Binlerce mil uzaktaki önemli insanlar hakkında bu tür hassas bilgilere erişimi olduğunu düşündüren bu tür yorumlar bir vaiz için şaşırtıcı görnebilir. Ama taraftarlarının 'hocaefendi' diye adlandırdıkları Gülen öyle sıradan bir din adamı değil" diyor.
Gülen'in taraftarları ile Başbakan Erdoğan'ın artık ortak bir düşman olan ordudan duydukları korkuyla birbirlerine bağlanmadıklarını yazan Dombey, Erdoğan'ın 11 yıl önce iktidara gelmesinden bu yana en ciddi meydan okumayla karşı karşıya olduğunu belirtiyor.
Fethullah Gülen'in avukatının, müvekkilinin Türkiye'de devam eden ve dört bakanın da adının karıştığı yolsuzluk soruşturmasıyla bir ilgisi olmadığını söylediğini hatırlatan Dombey, Erdoğan'ın da Gülen ismini kullanmaktan imtina ettiğine dikkat çekiyor. Ancak operasyonun dünya genelinde Gülen hareketinin Erdoğan hükümetine yönelik bir saldırısı olarak nitelendirildiğini savunuyor.
Gülen hareketinin devlet kurumları içinde, eğitim sektöründe, medyada ve iş dünyasında nasıl bir güce sahip olduğunun da kısaca aktarıldığı yazı şöyle sona eriyor:
"Erdoğan 'devlet içinde devlet' olarak nitelendirdiği şeyi bitireceğini ilan etti. Ancak yolsuzluk operasyonu kapsamında bu hafta şüphelilerde istif istif para olduğunu gösteren fotoğrafların ortaya çıkmasının ardından, Türkler soruşturma çerçevesinde çıkacak yeni ifşaatlara kendilerini hazırlıyorlar."
Independent gazetesi de Türkiye'deki son gelişmeleri okuyucularına aktarıyor.
"Erdoğan'ın geleceği eski müttefikiyle kavgasının tehdidi altında" başlıklı haberde, yolsuzluk operasyonunun Gülen tarafından organize edildiği yazılıyor ve Erdoğan'ın polis şeflerini görevden almasına dikkat çekiliyor.
Haberde Gülen hareketi hakkında yazdığı kitap nedeniyle bir yıl hapis yatan gazeteci Ahmet Şık'ın cemaatle ilgili olarak söylediği "Hayalet gibiler. Hem her yerde hem hiçbir yerdeler." şeklindeki sözleri de aktarılıyor.
Independent, Başbakan Erdoğan'ın seçmenin yüzde 50'sinin desteğinin arkasında olduğunu iddia ettiğini söylediğini, ancak uzmanların yolsuzluk skandalı nedeniyle Erdoğan'ın gelecek yılki seçimlerde yara alabileceği tahmininde bulunduğunu belirtiyor.
'Oyun mu değil mi anlamadık'
Daily Telegraph'ın manşetinde, Londra'da Apollo Tiyatrosu'nun çatısının çökmesi haberine yer veriliyor.
Çatıya yıldırımın düştüğü ardından da tavanın oyun sırasında seyircilerin üzerine düştüğünü yazan gazete, tiyatro salonunda en az 700 kişi olduğunu; olay sonucunda 7'si ağır 88 kişinin yaralandığını belirtiyor.
Olay sırasında salonda bulunan kişilerin tanıklıklarının da aktarıldığı haberde, bir görgü tanığının şu sözlerine yer veriliyor: "Oyunu izliyorduk ki yukarıda bir hareketlenme olduğunu fark ettik. Ama bu oyunun bir parçası mı değil mi anlayamadık. Hemen ardından tavan çöktü. Her yer toz duman oldu. Herkes çığlık çığlığaydı, çıkışa koşmaya çalışıyorlardı. Korkunçtu."
İslamcı militanlar davası
Mayıs ayında Londra'da öldürülen İngiliz askerinin davasında verilen karar, bugün tüm gazetelerde ele alınıyor.
25 yaşındaki asker Lee Rigby, Londra'nın güneyindeki Woolwich semtindeki kışla yakınlarında İslamcı militanların bıçaklı ve satırlı saldırısına uğrayarak öldürülmüştü.
Dünkü davada her iki sanık da Rigby'yi öldürmekten suçlu bulundu.
Guardian manşetinde Rigby'nin eşinin "Lee'yi bizden aldılar ama anısı hepimizin kalbinde yaşayacak." sözleri yer alırken, Independent da manşetine ailenin basın açıklamasından şu satırları taşıyor: "Adalet yerini buldu. Ama hiçbir adalet bize Lee'yi geri getirmeyecek."
Times'ın manşetinden verdiği habere göre ise Lee Rigby'nin öldürüldüğü saldırının benzerleri yaşanabilir.
Times, İngiliz iç istihbarat teşkilatı MI5'in ülke içinde yaşayan yüzlerce aşırılık yanlısının bu cinayeti taklit ederek daha çok askeri öldürmek istediği uyarısında bulunduğunu belirtiyor.
Putin'e siyasi tehdit
Rusya lideri Vladimir Putin'in hapisteki muhalif işadamı Mihail Hodorkovski'yi yakında affedeceği yönündeki habere de İngiliz gazetelerinde yer ayrılıyor.
Independent, "Putin'in en büyük düşmanı serbest bırakılacak" diye yazarken, Financial Times, bunun Soçi'de yapılacak 2014 Kış Olimpiyatları yaklaşırken yapılacak sembolik bir jest olduğunu savunuyor.
Guardian haberinde ise Hodorkovski'nin 10 yıldır hapiste olduğu ve salıverilmesi durumunda Putin'e siyasi bir tehdit oluşturacağı yönünde yaygın bir kanaat bulunduğu belirtiliyor.
Almanya BasınıBerliner Zeitung Türkiye'deki yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili şu yorumu yapıyor:
“Savcıların niyeti suçun tarafsız bir biçimde aydınlatılmasından ziyade, muhafazakârlarla siyasi iktidar kavgasına tutuşmak olsa bile, halkın gözü açılıyor. İnşaat ekonomisi ve devlet bürokrasisi Gezi protestolarının fitilini ateşlemişti. Bu kez şaşırtma manevraları bir işe yaramayacak. Televizyon görüntüleri protesto hareketinin iddialarını doğruluyor: İktidarda geçen uzun yıllar boyunca AKP kötü yola bulaştı. Skandal ülkeyi değiştirecek. Üç ay içinde yerel seçimler, ağustos ayında cumhurbaşkanlığı seçimleri var, Erdoğan bu göreve gelmek istiyor. Şimdi hiç bilmediği bir duruma kendini ayarlamak zorunda: Karşıdan esen rüzgâra.”
Rüşvet aldığı gerekçesiyle istifa etmek zorunda kalan ve yargılanan Almanya eski cumhurbaşkanı Christian Wulff'un dava sürecini Stuttgarter Nachrichten gazetesi şöyle yorumluyor:
“Mevcut iddialar ceza hukukuna konu olacak bir ehemmiyet taşımıyor. Bilinçli bir şekilde çıkar sağlandığına delil olabilecek kanıtlar yok. Hâkim Frank Rosenow sözü fazla uzatmadan eski cumhurbaşkanı Wulff'a karşı aylardır bin bir zahmetle inşa edilen iddianameyi çöpe atmış oldu. İddianamenin hukukî boyutu paramparça. Sadece Wulff açısından değil devletin en üst düzey makamı üzerindeki siyasi açıdan yıkıcı baskısı ise devam ediyor. Nihayetinde yazılıp çizilmiş bir devlet krizinden savcılık açısından bir hiç kaldı.”
Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung dava süreci hakkında şu yorumu yapıyor:
“Soruşturma makamı Wulff'a adeta yolsuzluğa batmış bir seri katilmiş gibi yaklaştı. Meslekî ve özel hayatındaki her taşın altına bakıldı, öyle ki hayatını sürdürme tarzından kaynaklı suçluymuş gibi bir hava estirildi. Korumalarına, sanki eski cumhurbaşkanının kişilik hakları yokmuş gibi mahrem konularda soruldu. İddia düzeyindeki devlet skandalından gerçek bir devlet skandalı ortaya çıkabilirdi. Ama bu olsa olsa Wulff'un değil soruşturma makamlarının skandalı olacaktı. Şu soru beliriyor: Kimin bu yoğun soruşturmalara bu kadar muazzam bir ilgisi var ve niye? Yoksa soruşturma makamı medyada yaratılan histerinin etkisi altında mı kaldı, skandallaştırma girdabının içine mi kapıldı?”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in cezaevinde bulunan milyarder işadamı Mihail Hodorkovski'yi affetmesi Alman basınında da geniş yer buluyor. Mannheimer Morgen gazetesinin yorumu şöyle:
“Soçi sağ olsun: Rusya'nın yeni çarı Vladimir Putin Kış Olimpiyat Oyunları'ndan hemen önce iyi yanını gösteriyor. 1 numaralı devlet düşmanı olarak görülen Mihail Hodorkovski'nin yanı sıra Pussy Riot müzik grubunun üyeleri ya da Greenpeace çevre örgütü aktivistleri serbest bırakılabilir. Kremlin'in şefi böylece bir sansasyon yarattı. Bu af dosyalarının sebebi elinde bulunuyor. Putin şubat ayında yapılacak Kış Oyunları'nın tadını çıkarmak istiyor ve Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın propaganda malzemesi olmamak için evlerinde kalması bu konsepte uymuyor. Üst düzey devlet konuklarının olmadığı bir Olimpiyat Putin'in ilgisini çekmiyor. Putin red dalgasını durdurmak istiyor.”
Fransa BasınıMuhafazakâr Fransız gazetesi Le Figaro Brüksel'deki zirve öncesinde Avrupa Birliği'nin gerçek bir savunma politikasına ihtiyacı olduğuna dikkat çekiyor:
“10 yıllık ataletin ardından devlet ve hükümet başkanları, perşembe ve cuma günü zirvede savunma politikaları üzerine istişarelerde bulunacak. Fransa'nın Mali ve Orta Afrika'daki askerî operasyonları, Avrupa Birliği ülkelerinin bir konsept geliştirmesine yardımcı olabilecek, tipik örnekler. Buralarda askerî kapasitelerin, işletme sistemlerinin ve silahlanma programlarının birbiriyle uyumlu hale getirilmesine çoktan başlandı. Ancak Birlik, stratejik çıkarlarıyla ilgili bir antlaşma ortaya koymadığı müddetçe Avrupa, askerî ve siyasi bir cüce olarak kalmaya devam edecektir. Avrupa'nın dünya sahnesinde kendisine bir yer açmasını güvence altına alacak bir savunma topluluğu için temel koşul, budur.”
Fransız bölgesel Le Telegramme gazetesi Avrupa Birliği zirvesi öncesinde Angela Merkel'in ilk yurtdışı ziyaretini Fransa'ya yapmasını konu alıyor:
“Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande seçildikten hemen sonra Almanya Başbakanı ile buluşmak için Berlin'e gitmişti. Şimdi tekrar seçilmenin parlaklığı içerisinde Elysee Sarayı'nı ziyaret eden, Angela Merkel. Merkel Fransa'nın hiç kuşkusuz hep ayak dirediği Avrupa Birliği'nin siyasi entegrasyonunu güçlendirmeye hazır olduğunu söylüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'nin bir zaferine bel bağlamıştı ama sandıktan Büyük Koalisyon çıktı. Ve Angela Merkel'in verdiği tavizlerin, özellikle de asgari ücret konusunun, Fransa üzerine büyük bir etkisi olmayacak.”
Avusturya BasınıAvusturya'dan Die Presse ise Avrupa Birliği'nin hayata geçirmeye çalıştığı Bankalar Birliği'ni konu alıyor yorumunda:
“Bankalar Birliği'yle malî sektördeki sorunların gelecekte devlet bütçelerine sirayet etmesini engelleyecek, önemli bir araç meydana geliyor. İleride müflis malî kuruluşlar, makul bir biçimde tasfiye edilebilecek. Ancak en nihayetinde konu, karar verme sürecine gelip dayanıyor. Bu konuda kararı kim verecek? Bazı ulusal malî kuruluşların tasfiyesi söz konusu olduğunda, tek tek AB hükümetleri baypas edilebilecek mi? Avrupa Birliği, bu krizde özüne dair en temel sorunu aşamadı, bilakis onu daha da büyüttü. Ulusal güç ve çıkar politikaları hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde hükmünü sürdürüyor. İster iç pazar isterse de euro ortak çıkarlar çerçevesinde karar almayı gerektirsin, üye devletler bireysel siyasi nüfuzlarına bel bağlıyor ve bunu daha da artırmak istiyor.”
İtalya Basınıİtalyan La Repubblica gazetesi, ABD'nin Soçi'deki Kış Olimpiyat Oyunları'na yüksek düzeyde devlet yetkilileri yerine eşcinsel atletleri gönderecek olmasını şöyle yorumluyor:
“Siyaset, Olimpiyat Oyunları'nın mit ve retoriklerinden etkilenmeksizin hep kızışmış ve Olimpiyat ateşinin içinde sık sık ellerini yakmıştır. Obama'nın Putin'in burnunu sürtmek için Soçi Olimpiyat Oyunları'nda Amerikan bayrağını iki lezbiyen atlete emanet etme yönündeki provokatif tercihi, siyaset dünyasında madalyalar kazanmak isteyenler için Olimpiyat sahnesinin ne kadar çekici olduğunu gösteren sayısız gösteriden biri oldu.”
(dw türkçe/bbc türkçe)

YORUM YAZIN