Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (19 Aralık 2013)


İngiltere Basını
İngiltere gazetelerinde bugün de Türkiye'deki yolsuzluk operasyonuyla ilgili gelişmelere yer veriliyor.

Guardian'ın iç sayfalarında yer alan haberin başlığında "Erdoğan karşı saldırıya geçti" ifadeleri var.

İstanbul Emniyeti'ndeki polis şeflerinin görevden alındığına dikkat çekilen haberde, Başbakan Erdoğan'ın yolsuzluk soruşturmasını "kirli bir operasyon" olarak nitelendirdiği de aktarılıyor.

Erdoğan'ın polis şeflerinin görevlerini suistimal ettikleri gerekçesiyle görevden alındıkları ve Emniyet'teki değişikliklerle ilgili olarak, "Bu çok daha farklı illere sıçrayabilir" demesi de haberde yer buluyor.

Haberde, operasyon kapsamında, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler'in evinde çelik kasalarda büyük meblağda paranın ve bir para sayma makinesinin bulunduğu da aktarılıyor.

Polis şeflerinin görevden alınması konusunun ise birçok çevre tarafından soruşturmaya müdahale olarak nitelendirildiği ve bu nedenle eleştirildiği yazılıyor.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın soruşturmaya müdahale edilmeyeceği yönündeki açıklamalarının da aktarıldığı haberde, Türkiye medyasında yer alan ve iki gün içerisinde kabinede büüyk bir değişikliğe gidilebileceği yönündeki bilgilere de yer veriliyor.

Haber şöyle son buluyor: "Arınç, temiz olarak nitelendirdiği Gülen hareketini hedef almak istemediğini vurguladı. Ancak bu olaydan kimlerin sorumlu olduğunu bulmak için hükümetin elinden geleni yapacağını da ekledi. Türkiye'deki siyasi elit içindeki kavga bitmiş olmaktan çok uzak."

Times'da yer alan haberde de dünkü gelişmeler ayrıntılarıyla aktarılıyor. Guardian'daki bilgilere ek olarak, muhalefet partisinden Başbakan Erdoğan'a istifa çağrılarının yapıldığına da yer veriliyor.

Financial Times da Türkiye'deki gelişmeleri ele alan gazeteler arasında. Gazetede, konuyla ilgili ayrıntılı bir haberin yanı sıra Ankara muhabiri Daniel Dombey'in bir analiz yazısı da var.

Dombey, AKP ile Gülen hareketinin benzer şekilde dindar temelleri olmasına karşın kökenlerinin çok farklı olduğunu, bir dönem kendilerini "mantık evliliği" yapmaya götüren ortak düşmanlarının (orduyu kastediyor) ise artık etkisini yitirdiğini yazıyor.

AKP'nin 2002'de seçimleri kazanmasının ardından bürokraside etkin olan Gülencilerden destek aradığını; 2007'de ordudan gelen tehdide ve 2008'de de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma riskine karşı mücadele ettiğini yazan Daniel Dombey, Ergenekon ve Balyoz davalarının arka planında bu gelişmelerin yattığını hatırlatıyor.

Bu davalar neticesinde hükümetin ordu ya da diğer cephelerden gelecek tehditleri savuşturma yolunda kaydadeğer yol aldığını yazan Dombey, "davaların kazandığı başarının, özellikle de 2011'den sonra, AKP-Gülen eksenini baskı altına aldığını, her iki tarafın da diğerinin çok güçlenmesinden şikayet ettiğini" savunuyor.

Gülen hareketinin hem Erdoğan hem de AKP'yle köprüleri attığını yazan Dombey, Erdoğan'ın da Gülencileri bürokrasiden temizlemek istediğini gizlemediğini belirtiyor.

Dombey, "Türkiye'nin eski laik elitine gelince, iki hasım arasındaki kavgayı yalnızca birer gözlemci olarak izliyorlar. İçlerinden biri, 'Alien Predator'e Karşı' filmini izlemek gibi bir durum. Kimi tutmam gerektiğini bilmiyorum' diyor." cümleleriyle yazısını noktalıyor.

Fed'den beklenen açıklama
Financial Times'ın manşetinde ise Amerikan Merkez Bankası Fed'in tahvil alımlarını kademeli olarak azaltacağı yönündeki açıklaması var.

Aylık tahvil alımlarının 85 milyar dolardan 75 milyar dolara çekilmesine karar verildiğini aktaran gazete, bunun Fed'in tarihi mali teşvik dönemine son verecek ilk adım olduğunu yazıyor.

Fed'in ayrıca, işsizlik oranları yüzde 6,5'in altına düşünceye dek faiz oranlarının da sıfıra yakın düzeylerde kalmasını öngördüğü belirtiliyor.

Guardian'ın konuyla ilgili haberinde New York Üniversitesi'nden ekonomi profesörü Mark Gertler'in görüşlerine yer veriliyor.

Gertler, birçok kişi gibi Fed Başkanı Bernanke'nin de ekonomik krizi öngöremediğini, ancak krizle mücadele için en donanımlı isimlerden biri olduğunu söylüyor.

Gertler, "Kriz bir kere vurduğunda, Bernanke'nin tepkisi hızlıydı ve korkunç bir ekonomik iflası önledi." diyor.

Af Örgütü Türkiye'yi uyardı
Times gazetesinin dünya haberleri sayfasında, Uluslararası Af Örgütü'nün Suriye'yle ilgili raporuna yer veriliyor.

Örgüt, kendilerine aktarılan tanıklıklara dayanarak hazırladığı raporda, El Kaide'ye bağlı grupların Suriye'de sekiz yaşındaki çocuklara işkence ettiklerini, yan hücrelerde bulunan akrabalarına ise işkence seslerini dinlettiklerini yazıyor.

Raporda ayrıca Türkiye'ye El Kaide'ye bağlı Irak ve Suriye'de İslam Devleti (ISİD) örgütüne destek vermeyi bırakması, sınır ötesine silah akışını durdurması çağrısı yapılıyor.

Uluslararası Af Örgütü, Körfez ülkelerine de ISİD'e para aktarmaktan vazgeçmeleri çağrısında bulunuyor.

Pussy Riot'a af
Rusya'da parlamentonun aldığı af kararı da bugün İngiltere gazetelerinde geniş yer bulan konular arasında...

Haberi ilk sayfasından gören Guardian, önümüzdeki günlerde punk grubu Pussy Riot'un halen tutuklu bulunan üyelerinin önümüzdeki günlerde salıverileceklerini, Greenpeace'in Arctic 30 grubunun da Noel tatilini evde geçirebileceklerini yazıyor.

Pussy Riot üyelerinin dine hakaret suçlamasıyla çarptırıldıkları iki yıl hapis cezasını çektiklerini, Greenpeace eylemcilerinin de halen St. Petersburg'da yargı önüne çıkmayı beklediklerini yazan Guardian, af kararının ilk kez suç işleyenleri, reşit olmayan suçluları ve küçük çocuğu olan kadınları kapsadığını aktarıyor.

Gazetenin iç sayfalarında yer alan, yine konuyla ilgili bir diğer haberde de af kararının gelecek yıl Rusya'nın Sochi kentinde yapılacak olan Kış Olimpiyatları'nın boykot edilmesi riskini de ortadan kaldıracağına işaret ediliyor.

NSA'ye 'yöntemlerine son ver' uyarısı
Guardian'ın manşetinde ise Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'yle ilgili olarak Beyaz Saray'a bağlı bir komisyonun hazırladığı rapor var.

ABD Başkanı Obama için hazırlanan 300 sayfalık raporda, NSA'in kitlesel telefon izleme yöntemlerine son vermesi ve örgütün casusluk faaliyetlerinin sınırlanması gerektiği tavsiyesinde bulunuluyor.

Haberde, geçtiğimiz hafta bir mahkemenin NSA'in faaliyetlerinin anayasanın ihlali anlamına gelebileceği yönündeki hükmü de hatırlatılıyor.

En ünlü tren soyguncusu
Dünya genelinde üne sahip efsanevi tren soyguncusu Ronnie Biggs'in 84 yaşında hayatını kaybetmesi de İngiliz gazetelerinde geniş yer buluyor.

Daily Telegraph, Biggs'in İngiliz adaletinden 36 yıl boyunca kaçmayı başardığını, Avustralya ve Brezilya'ya göç ettiğini, hayatının son günlerini ise Londra'daki bir huzur evinde geçirdiğini ayrıntılarıyla yazıyor.

Gazetenin haberinde şu bilgilere yer veriliyor:

"Ronnie Biggs, iş ortağı Bruce Reynolds'la 1963 yılında Glasgow-Euston seferini yapan bir trende 2,6 milyon sterlinlik bir soygun gerçekleştirmişti. Bu, bugünün parasıyla 40 milyon sterline denk düşüyor.

Biggs, soygunun ardından yakalanmış, hapis cezasına çarptırılmış ancak 15 ay sonra ipten bir merdivenle hapishane duvarlarını aşarak kaçmayı başarmıştı.

Önce Avustralya'ya ardından da Brezilya'ya kaçan Ronnie Biggs, 36 yıl sonra, 2001 yılında İngiltere'ye dönmüş, sekiz yıl hapis yattıktan sonra salıverilmişti.

Ronnie Biggs'in Sex Pistols'la kaydettiği No One is Innocent (Kimse masum değil) adlı bir şarkısı da bulunuyor."

Almanya Basını
Rheinische Post gazetesi Türkiye'deki rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla birlikte başlayan gelişmeleri şöyle değerlendiriyor:

“Yıllarca Türkiye'deki siyasi cepheler çok net bir biçimde çiziliydi. Bir tarafta, bir zamanlar Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan modern Türkiye'yi ve bunun yanı sıra kendi arpalıklarını, dindar Türklerin çoğunluğuna karşı savunma göreviyle dolup taşan, iliklerine kadar seküler Kemalist eski seçkinler zümresi vardı. Diğer tarafta ise Recep Tayyip Erdoğan altında nihayet hükümeti fetheden İslamcılar. En son ordunun altı yıl önce Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kapatma girişiminin başarısızlığa uğramasıyla tarihî iktidar mücadelesi sona erdi. Şimdiyse İslami cephe içerisinde yeni bir kargaşa var. Erdoğan’ın takipçileri ile nüfuz sahibi Gülen hareketi arasında. Bir zamanlar ordu ve Kemalistlere karşı direnişte birlikte terleyen bu iki kesim arasında kardeş kavgası patlak verdi. Bu sefer kimin zaferi alıp götüreceği tamamen belirsiz. Kesin olan bir şey varsa o da Türkiye'yi yıllardır süren siyasi istikrarın ardından yeni dalgalanmaların beklediği. Avrupa Birliği’nin şimdiden buna hazırlanması gerekiyor: Erdoğan’ın siyasi tek adam şovu sona yaklaşıyor gibi görünüyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung üçüncü kez göreve gelen Başbakan Angela Merkel'in mecliste yaptığı ilk hükümet açıklamasını yorumluyor:

“Federal Meclis'te başbakanın yaptığı ilk hükümet açıklamasında, bugüne kadar izlenen Avrupa politikaları çizgisinden bir sapma gözlenmiyor. Rekabet gücünün iyileştirilmesi için yapısal reformlar, kamu borçlarının azaltılması ve katı bir malî politika Euro Bölgesi'nin zayıflayan ülkeleri karşısında Alman siyasetinin temel talepleri olmaya devam ediyor. Merkel, tüm bunlar için Avrupa Birliği antlaşmalarında en nihayetinde reforma ihtiyaç olduğuna değindi ama bu sürecin tamamlanmasının uzun zaman alacağı konusunda da yanılsama yaratmadı. Almanya Başbakanı, konseptinin AB Komisyonu ile üye ülkeler arasındaki ikili antlaşmalar imzalanmasını sağlayacak şekilde bir karşılık bulup bulmadığını, Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile görüşmesinde müzakere edebilir.”

Berlin'de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi yeni hükümetin dış politikasına ilişkin şu yorumu yapıyor:

“Koalisyon sözleşmesinde Avrupa'nın coğrafi komşuluğu içinde askerî operasyon ihtimallerinden vurgulu bir biçimde söz ediliyor. Ne var ki dünyada Alman ordusu Alman diplomasisine kıyasla çok daha az talep görüyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin iki Avrupalı daimi üyesi Fransa ve İngiltere'nin yanında Almanya Ortadoğu'da, İran sorununda ve hepsinden önemlisi Rusya'nın uluslararası anlaşmalara ortak edilmesi girişimlerinde istenen bir arabulucu konumunda. ABD'nin Almanya'yı içinde gördüğü rol de bu. Baba Bush'un ‘liderlikte ortaklık' kavramı tam da bu anlama geliyor.”

Hamburg'da yayımlanan Die Zeit Göç, Mülteciler ve Uyumdan sorumlu devlet bakanlığına getirilen Aydan Özoğuz'un Almanya tarihindeki ilk Türk kökenli bakan olmasına dikkat çekiyor:

“SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel Büyük Koalisyon'u parti içi üye oylamasına götürerek Angela Merkel'in alabileceğinden çok daha büyük bir risk aldı. Ama buna karşılık SPD'yi de birkaç gün içinde bundan önceki birçok yıldan çok daha güçlü bir biçimde değiştirmiş oldu. Bu SPD, göç politikalarında hediye edilmiş 4 yılın ardından ilk kez Türk kökenli bir devlet bakanını kabineye gönderdi. Her ne kadar politikalarında sonuncu sırada gelse de Almanya çok daha açık, sırf geçen yıl ülkeye 1 milyon göçmen geldi. Şimdi onlar nihayet ses ve sima kazanmış oldular. Ve muhtemelen bu, SPD'de göçmen kökenli bir kadının işgal edeceği son yönetici pozisyonu olmayacak.”

İsviçre Basını
İsviçre'den Neue Zürcher Zeitung Kremlin'in Ukrayna devlet tahvillerine 15 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklamasını konu alıyor yorum sütunlarında:

“Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in muhalifleri ve Kiev sokaklarındaki hükümet karşıtları, Avrupa politikalarındaki U dönüşünden sonra Kremlin'in Ukrayna'yı Rusya'ya yönlendireceğinden kuşkulanıyor. Moskova'daki buluşma bu arka plan düşünüldüğünde çelişkili gözüküyor. Gerçi Yanukoviç milyarlık yardım ve ucuz hammadde tedarikiyle ülkesine dönüyor ama bunu hangi siyasi bedeller karşılığında ve hangi koşullarda elde ettiği belirsiz. Kesin olan Kremlin'in kendisini AB karşısında öncekinden çok daha güçlü bir pozisyona getirmiş olduğu.”

İtalya Basını
Torino'da yayımlanan liberal İtalyan gazetesi La Stampa Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yardım yaparak Ukrayna'yı satın aldığını ileri sürüyor:

“Ukrayna karşısındaki Rus cömertliğinin bedava olmadığını söylemek son derece gereksiz. Hatta Putin'in yöntemlerini daha da keskinleştirdiğini, siyasi ve jeopolitik görüşünü en açık bir biçimde sergilediğini söylemek de öyle. Bunu yaparken sert eleştirilerde bulunmaya da devam ediyor. Ne var ki bu meydan okumaya Avrupa'nın yanıtının nasıl olacağı henüz belirsizliğini koruyor. Hiç kuşkusuz bu yanıt Ukrayna'ya 15 milyar dolar ya da enerji sunmak olmayacak zira Avrupa tedarik edebileceğinden daha fazlası enerjiye ihtiyaç duyuyor. Avrupa'da Rusya'yı tekrar ciddi bir biçimde ele almamız gerekiyor. Ve bu sırada diplomatik beceri göstermenin yanı sıra siyasi ve ekonomik ağırlığımızı kararlılıkla ortaya koymamız şart.”

Ukrayna Basını
Ukrayna'dan Segodnja gazetesi Kremlin ile imzalanan anlaşma hakkında şu yorumu yapıyor:

“Tüm Ukrayna'nın dikkati 21'inci yüzyılda ilk kez bu kadar Kremlin'e yönelmiş durumda. Hükümet temsilcilerinin Rusya'nın hegemonyası altındaki gümrük birliğine dair hiçbir belgenin imzalanmadığı yönündeki sayısız açıklamasını dikkate alan yok. Ukrayna'nın yarısı korkuyla diğer yarısı umutla tam da bunun gerçekleşmesini bekliyor. Putin ve Yanukoviç ise ülkeleri arasında yeni bir dönemin başlamış olduğunu açıklıyor.”

Fransa Basını
Lille kentinde yayımlanan bölgesel Fransız gazetesi La Voix du Nord Angela Merkel'in üçüncü kez başbakanlık görevine gelmesini şu sözlerle yorumluyor:

“Angela Merkel, bir başka deyişle dünyanın en güçlü kadını, salı günü üçüncü kez Almanya’nın başbakanı seçildi. Bazı Yunanlar ve İspanyollar ve hiç kuşkusuz kimi kibirli Fransızlar onun düşüşe geçmesini görmek isterken Angela Merkel Alman ulusunun koruyucu annesinin cisimleşmiş hali olmaya devam ediyor. Her ne kadar Sosyal Demokrat Parti ile birlikte yönetmek mecburiyetinde olsa da yeniden seçilmesi bir zafer. Koalisyon ortağı SPD'nin Hrıstiyan Demokrat Birlik ve kardeş partisi Bavyeralı Hristiyan Sosyal Birlik üzerinde Avrupa’yı yeni bir gözle, kararlı ve federal bir Avrupa olarak görmeleri yönünde etkili olması pekâlâ mümkün.”

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.