Cumartesi Anneleri'nin 452. Buluşması: "Vicdanları Rahat mı?"
Cumartesi Anneleri, 452. kez Galatasaray'da bir araya geldi. Gözaltına kaybedilişinin 33. yılında Hayrettin Eren'i anan kayıp yakınları, "Hayrettin Eren’i unutmadık, unutturmayacağız" dedi.
NE OLMUŞTU?Hayrettin Eren, 12 Eylül askeri darbesinin ardından 21 Kasım 1980'de arkadaşı ile birlikte İstanbul Saraçhane'de gözaltına alınarak, Karagümrük Karakolu'na götürüldü. Karakola giden ailesi, gözaltı defterinde ismini gördü. Karakolda görevli polisler de Hayrettin ve arkadaşlarının Gayrettepe Siyasi Şube'ye götürüldükleri bilgisini verdi.
Gayrettepe'ye giden anne Elmas Eren, oğlunun kullandığı ve eşinin üzerine kayıtlı olan 34 F 6798 plakalı otomobili şubenin bahçesinde gördü. Ama kendisine "Gözaltında böyle biri yok" denildi. Anne, oğlunun Gayrettepe'ye götürüldüğüne dair bir belge almak için tekrar Karagümrük Karakolu'na gitti ancak bu sefer oğlunun hiç gözaltına alınmadığı söylendi. Gözaltı defterinde oğlunun ismini gördüğünü söyleyerek itiraz eden Elmas Eren'e gösterilen resmi kayıt defterinde Hayrettin Eren'in isminin kayıtlı olduğu sayfa yırtılmıştı.
Beş kişi Hayrettin Eren'i gözaltına alınırken gördüklerine, karakolda ve siyasi şubede işkence ile sorguladıklarına tanıklık ederek, suç duyurusunda bulundu. Aile, MGK başta olmak üzere ilgili tüm kurumlara başvuru yaptı. MKG, baba Kemalettin Eren'in yaptığı başvuruya "Hayrettin Eren gözaltına alınmadı, aranıyor" yanıtını verdi.
Oğlunu bulmaya ömrü yetmeyen baba Kemalettin Eren, anne Elmas ve çocuklarına, "Hayri'yi aramaktan vazgeçmeyin" vasiyetini bıraktı. Anne Elmas Eren, şimdi 80 yaşında. Yaşadığı acılar, yüzündeki çizgilerden, gözlerindeki buğudan hissediliyor. Yaşının ve acılarının verdiği yorgunluk ve hastalıktan dolayı eskiden olduğu gibi Cumartesi Meydanı'na gelmeyen anne Elmas Eren, oğlunun kaybedilişinin 33. yılında yine kayıp yakınlarının arasındaki yerini aldı. Kimse sesini duymadı, konuşamadı ama gözleri, oğlunun resmini ve yanındaki karanfili tutarken titreyen elleri, herkese acısını hissettirdi. Anne Eren konuşamadı ama, oğlunun resmin sımsıkı tutmasıyla mücadele kararlığını da gösterdi.
Cumartesi Anneleri'ne bu hafta Ankara'daki Gezi eylemleri sırasında polisin attığı gaz bombası fişeğinin isabet etmesi sonucu gözünü kaybeden Muharrem Dağsüren de destek verdi.
'KATİLLERİ BİZ YARGILAYACAĞIZ'Eylemde ilk sözü gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin aldı. "Biz sadece kemiklerimizi istiyoruz" diye konuşmasına başlayan Bilgin, devletten bir beklentisi olmadığını söyledi. Tüm kayıplardan sorumlu olanların bugün Meclis'te ve devletin belli kademelerinde önemli görevlerde olduğunu kaydeden İrfan Bilgin, şunları söyledi: "Biz bu insanlardan kayıplarımızı, kemiklerimizi istiyoruz. Bu bana çok abes geliyor. Erdoğan 'Bu kayıplar benim dönemimde olmadı' demişti. Devletin sürekliliği söz konusundur. Zaten Uğur Kaymaz, 13 kurşunla Erdoğan döneminde öldürüldü. Gezi direnişi Erdoğan döneminde adeta bir katliama dönüştü. Biliyoruz, bu kişiler kendi kendilerini yargılamazlar. Gezi bize çok şey öğretti. Ancak halk hareketi yaratabilirsek, onları biz yargılarız. Mehmet Ağar, 'Bir tuğla çekerseniz duvar yıkılır, altında kalırsınız' demişti. Doğru, bu katliamlar bireysel değil, devlet adına yapıldı. Onları, biz yargılayacağız."
'HAYRETTİN EREN İYİ BİR DEVRİMCİ OLDUĞU İÇİN KAYBEDİLDİ'Eren ailesi adına Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren konuştu. 33 yıldır devlet zihniyetinin değişmediğini belirten İkbal Eren, "Hayrettin iyi bir devrimciydi. Hayrettin, bir çok devrimci gibi önce yaşadığı ülkeyi, sonra dünyayı emperyalistlere karşı koruduğu, mücadelesinden vazgeçmediği için kaybedildi" dedi.
"Onlara yakışan, mücadelelerini devam ettirmektir" diyen İkbal Eren, "Onları öldürenlerden hesap sormak için buradayız. Sokaklara değil, mezarlarımıza çiçek koymak için buradayız, burada olacağız" diyerek, sözlerini tamamladı.
Hayrettin Eren'in ablası Cemile Eren, "Sevdiklerimizi kaybedenler bugüne kadar nasıl çocuklarının yüzlerine baktı, aynı sofrada yemek yedi. Nasıl uyudular, vicdanları rahat mı?" diye sordu.
'VASİYETİ VİCDANLARIMIZA EMANETTİR'Haftanın metnini Mine Nazari okudu. Başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül cuntacılarının Hayrettin Eren'in kaybedilmesinden sorumlu olduğunu belirten Nazari, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, Siyasi Şube Müdürü Tayar Sever, Siyasi Şube Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar, işkence timinin şefi Fikret Işınkaralar'ın da sorumlu olduğunu söyledi.
Nazari, "Ağır insanlık suçlarının işlendiği 12 Eylül'le yüzleşilmeden, darbe dönemlerinde karar alma ve uygulama mekanizmalarında yer alan tüm devlet görevlileri evrensel hukuka göre yargılanmadan, destekleriyle bu faşizan zihniyeti meşrulaştıran sivil kişi ve kurumlardan hesap sorulmadan" demokratikleşmenin mümkün olmayacağını vurguladı.
Nazari, şunları söyledi: "Evlatlarımızı en vahşi yöntemlerle hiçbir iz bırakmadan kaybedenler, onlar hiç yaşamamış gibi davransalar da hakikati unutturabileceklerini düşündüler. Geçmişin gerçeğini resmi projeleri ile gizleyebileceklerini düşündüler. Ama bizim geçmişin hakikatini bugüne taşıyarak, toplumsal hafızada canlı tutma inadımızı hesaba katmadılar. Kemalettin Eren'in 'Hayri'yi aramaktan vazgeçmeyin' vasiyeti vicdanlarımıza emanettir."
(etha)

YORUM YAZIN