Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (9 Ekim 2013)


İngiltere Basını
İngiltere'de gazeteler bugün IMF'nin küresel ekonomik büyüme tahminlerini, İngiltere'nin İran'la atmayı düşündüğü diplomatik adımları ve Nobel fizik ödülünün 'Tanrı parçacığına' verilmesini ele alıyor.

Financial Times gazetesi, manşetten duyurduğu haberde Uluslararası Para Fonu IMF'nin İngiltere'nin ekonomik büyüme tahminlerini yükseltmesine Maliye Bakanı George Osborne'un sevineceğini yazıyor.

Gazete, geçmişte IMF'nin Osborne'un kemer sıkma önlemlerini eleştirdiğini hatırlatıyor ve Fon'un "ekonominin düzelmeye başladığının görüldüğünü" söylediğini aktarıyor.

'Londra ve Tahran diplomatik bağları düzeltme yolunda'
Guardian gazetesi İngiltere ve İran'ın birbirlerinin büyükelçiliklerini yeniden açma yolunda adım atmaya başladığını yazıyor.

Tahran'daki İngiliz Büyükelçiliği'nin 2011 yılında protestocular tarafından basılmasından bu yana kapalı olduğunu hatırlatan Guardian, İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague'in iki ülkenin birbirlerine maslahatgüzarı atamaya karar verdiğini okuyucularıyla paylaşıyor.

Nobel fizik ödülü 'Tanrı parçacığına'
Telegraph gazetesi, Nobel fizik ödülünün Higgs paçacığının varlığını ilk öne süren İngiliz bilim adamı Peter Higgs'e verildiğini yazıyor.

Söz konusu parçacığın evrende her şeyin neden kütlesi olduğunu açıklamaya yaradığını yazan gazete, bozon hakkındaki teorilere uygun bulgulara CERN laboratuvarlarında, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı adlı dev cihazda gerçekleştirilen deneylerde rastlandığını hatırlatıyor.

Telegraph, oldukça utangaç olmasıyla tanınan Peter Higgs'in ödül hakkındaki açıklamadan önce ilgi odağı olmamak için tatile çıktığını da yazıyor.

Dünya Bankası: 'İsrail'in Filistin'in gelişmesini engelliyor'
Independent gazetesi, Dünya Bankası'nın, İsrail'in uyguladığı hareket, topraklara ulaşma ve su kullanımı engellerini kaldırması durumunda Filistin'in gayrisafi yurtiçin hasılasının %35 oranında artacağını açıkladığını yazıyor.

Gazetenin haberine göre Dünya Bankası, İsrail'in özellikle Batı Şeria üzerinde uyguladığı ekonomik sınırlamaları hafifletmemesi durumunda Filistin'i "kara bir geleceğin" beklediğini söylüyor.

Ama Independent, Dünya Bankası'nın buna ek olarak Filistin'in İsraillilerin güvenlik endişelerini de hafifletmesi gerektiğini söylediğini aktarıyor.

Amerika'da bütçe krizi devam ediyor
Times gazetesi Amerika Birleşik Devletleri'nde bütçe görüşmelerinde bir sonuca varılamadığını, ve artık tarafların birbirlerini aşağılama yoluna gittiğini yazıyor.

Gazetenin haberine göre Demokratlar, bütçe konusunda oylamaya gitmeyen Temsilciler Meclisi başkanı Cumhuriyetçi John Boehner'ı hedef alan, ve tavuk seslerinin olduğu bir reklamı yayınlatıyor.

Gazete, buna karşılık olarak Boehner'ın, bütçe krizinden sorumlu tuttuğu Beyaz Saray'ın masaya oturmamak için mazeretler sıraladığını söylediğini aktarıyor.

Brezilya'da protestolar
Times gazetesi bir başka haberinde Brezilya'da öğretmen sendikalarının Dünya Kupası'na harcanan parayı protesto etmek için düzenlediği yürüyüşün "anarşistler" tarafından ele geçirildiğini öne sürüyor.

Gazete, öğretmenlerin bu denli yüksek meblağların eğitime harcanmasını istediğini, ama barışçıl protestoya daha sonra dahil olan maskeli kişilerin arabaları ve otobüsleri ateşe verip bankaların camlarını kırdığını yazıyor.

Almanya Basını
Mısır'da gerginlik bitmiyor. Hafta sonu güvenlik güçleriyle Mursi taraftarları arasındaki çatışmalarda onlarca kişi hayatını kaybetti. Stuttgarter Zeitung'un Mısır'daki duruma ilişkin yorumu şöyle:

“Mısır, yakın tarihinde hiç bu kadar kutuplaşmamıştı. Yeni egemen sınıfın destekçileri, ülkelerinin terörizmle mücadelenin küresel örneği olduğuna dair hayal kuruyorlar. Benliklerini, gerçeklerden uzak kin, gözü kararmış yabancı düşmanlığı ve şovence bir megalomani o kadar sarmış ki, sanki 80 milyon nüfuslu halkın 2011 yılı ocak ayındaki devrimle gerçekleştirdiği siyasi özgürlük hiç olmamış. Mısır'ın bütün siyasi sınıfları, iktidarı sadece ya hep ya da hiç olarak algılayabiliyor.”

Kölner Stadt-Anzeiger de aynı konuyla ilgili bir yoruma yer veriyor:

“Mısır'ın siyasi sınıfları, iktidarı sadece taraflardan birinin kazanıp diğerinin kaybettiği bir oyun, yani ya hep ya da hiç olarak algılayabiliyor. Daha avantajlı olan ötekileri acımasızca duvara çarpıyor. Ve Mursi olayında olduğu gibi, düşmanın silahı bir gün kendilerine dönünce acıdan kıvranıyorlar. Sonra her şey en baştan başlıyor ancak tam tersi belirtilerle. Mısır'ın askeri yeni yöneticileri, peşine düştükleri Müslüman Kardeşlerden daha akıllı tepkilerde bulunmuyorlar. Sadece bir tarafın kazanabileceği şeklindeki düşünce tarzıyla, sonuna kadar iktidar mücadelesi veriliyor. Olayların tırmanmasını engelleyecek enstrümanlar olmadığı gibi azınlıkların ve zayıfların meşru temel haklarına da saygı gösterilmiyor.”

Frankfurter Rundschau’nun Almanya ve Avrupa’nın mülteci politikalarını eleştiren yorumunda Avrupa'nın çaresizliği vurgulanıyor:

“Federal İçişleri Bakanımız, ‘yalan vaatlerle insanların hayatını tehlikeye sokan ve onları çoğu kez ölüme götürenlerin insan tacirleri olduğunu” söylüyor. Hans-Peter Friedrich bizi, mülteciler yüzünden insan tacirlerinin peyda olmadığına, aksine insan tacirleri olduğu için mülteci de olduğuna inandırmak istiyor. Alman ve Avrupa politikasının sorunu kitleler halindeki göçün ve mültecilerin korkunç kaderinin sonlandırmak istenmesi değil. Sorun, buna karşı hiçbir şey yapmak istenmemesinden ve mülteci akınının Avrupa'nın görülmez duvarlarına çarpıp geri sektirilebileceğine inanılmasından kaynaklanıyor. Buna en çok insan tacirleri sevinir: Kaçış ne kadar zorlaşırsa, mültecinin Avrupa'ya geçişi de o kadar pahalı olacaktır.”

Nobel Komitesi tarafından açıklanan ilk ödül, Nobel Tıp Ödülü oldu. Ödüle Alman Thomas Südhof ile Amerikalı meslektaşları James E. Rothman ve Randy W. Schekman layık görüldü. Die Welt gazetesinin, konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Burada dünyaya gelen araştırmacılar sadece Yeni Dünya'ya tek yönlü gidiş bileti aldıkları takdirde mi bilim dünyasının zirvesine ulaşabilirler? Alman araştırma sistemine yönelik ani eleştiriler, yersizdir. Alman laboratuarlarındaki büyük başarılara sürekli Nobel Ödülü verilirken, araştırmacılık aynı zamanda küresel bir fırsat da sunuyor. Almanya'da iyi eğitim almış araştırmacılar ABD'de de yüksek başarılar elde edebiliyor. Almanya geçen yıllarda, pek çok alanda farkı kapattı. Artık sadece Alman araştırmacılar ülkesine geri dönmekle kalmıyor, ABD'de doğan araştırmacılar için de ‘Eski Almanya'nın' cazibesi giderek artıyor.”

Hollanda Basını
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, bir hafta gibi kısa bir sürede Suriye’deki kimyasal silahların imhasına başlanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Dışişleri Bakanı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın şimdiye kadar bu konuda gösterdiği işbirliğinin takdire değer olduğunu belirtti. Hollanda’nın de Volkskrant gazetesi Kerry’nin övgüsünü eleştiriyor:

“ABD’nin Esad’a övgüsü ağızda acı bir tat bırakıyor. Sonuçta Esad’ın birlikleri muhaliflerin kontrolündeki kent ve kasabalara saldırılarını sürdürüyor. Suriye’nin kimyasal silahlarının imhasına ilişkin uzlaşma, ölen sivillerin sayısının artmasını engellemiyor. Suriyeli muhalifler haklı olarak Esad ile varılan anlaşmanın ABD’yi giderek isyancılardan uzaklaştıracağından korkuyor. Bununla beraber kimyasal silahların imhasına başlanması, önemini koruyor. Suriye’de iç savaş uzadıkça kimyasal silahların ister Esad’ın birlikleri ister isyancılar tarafından geniş bir kapsamda kullanılması tehlikesi artıyor.”

İspanya Basını
İspanya’nın El País gazetesi yorumunda Mısır’da yaşanan olayları değerlendiriyor:

“Mısır’ın askerî yönetimi sahip olduğu gücü, İslamcılara karşı mücadelesini kullanarak sağlamlaştırmaya çalışıyor. Toplum ikiye bölünmüş durumda ve ülkedeki durum geleceği karanlık gösteriyor. İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin kötü yönetimi ordunun gücü yeniden eline geçirmesine fırsat verdi. Müslüman Kardeşler ile yaşanan uyuşmazlık Mısır’a fayda sağlamadı ama ordunun popülaritesini artırdı. İslamcılar yıldız olma zihniyeti ve beceriksizlikleri ile ülkeyi çıkmaza sürüklediler. Alternatif olarak askeri yönetim de rahatlatıcı değil. Aksine Mısır’ın atlattığı zannedilen eski döneme dönmesi anlamına geliyor.”

Fransa Basını
Fransa’da yayımlanan Le Monde İtalyan Lampedusa adası açıklarında yaşanan mülteci dramını şu sözlerle yorumluyor:

“Kitlesel işsizlik ve ekonomik durgunluğun yaşandığı dönemlerde göç konusu iyi bir üne sahip değil. Hükümet partilerini tehdit eden aşırılık yanlısı gruplar ve basit sloganlar destek görmeye başladı. Bunun sonucunda herkesin kendi menfaatini düşünmesi prensibine başvuruluyor. Bu anlaşılır bir refleks ama sonuçları korkunç. Böylece AB üyesi devletler mülteci hakları ve sınır kontrolleri konularında ortak bir tutum geliştirmeyi reddediyorlar. Herkesi kapsayan bir soru yöneltirsek, refleks olarak ortaya çıkan daha fazla ulusal egemenlik anlayışı çökmek üzere mi? Gerçek şu ki ‘daha fazla Avrupa’ anlayışı gerekli. Fakat bu gerçek bugünlerde, hiç olmadığı kadar nahoş.”

İsviçre Basını
İsviçre’de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung ABD’nin yaptığı El Kaide operasyonlarının “yeni terörle mücadele stratejisine” işaret ettiği yorumunu yapıyor:
“ABD özel birliklerinin Somali ve Lübnan’da teröristlere karşı gerçekleştirdiği operasyonlar pazar ve pazartesi günü medyanın manşetlerinde yer aldı. Ancak bu, Washington’daki siyasi kriz gündemini değiştirmek için yeterli bir manevra değil. Yine de operasyonlar, ABD Başkanı Barack Obama’nın mayıs ayında Washington’daki Ulusal Savunma Üniversitesi’nde (National Defense University) yaptığı konuşmada sözünü ettiği yeni terörle mücadele doktrininin sinyallerini veriyor. Silahlandırılmış insansız hava araçlarının kamuoyunda tepki çekmesinin de baskısıyla Obama, terörle mücadelede yeniden ordunun daha etkili olacağını açıklamıştı. Nitekim ABD gizli servisi CIA de 11 Eylül saldırılarından sonra giderek paramiliter bir güç oldu.”

(dw türkçe/bbc türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.