Avrupa Basınında Bugün (1 Ekim 2013)
İngiltere BasınıTürkiye'de Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı reform paketine sayfalarında haber ve yorum yazılarıyla yer veren Independent, Times ve Guardian'ın öne çıkardığı madde, başörtüsü yasağının kaldırılması.
''Türk Başbakan başörtüsü yasağını kaldırdı'' diye başlık atan Independent, her ne kadar Erdoğan'ın öfkeli muhalifleri Twitter'da ''gizli bir İslamcı gündemin'' hayata geçirildiğini yazsa da, pakete farklı gözle bakanlar olduğunu da bildiriyor.
Avrupa Parlamentosu'nun Liberal Demokrat üyesi Andrew Duff'ın görüşünü alan gazete, Erdoğan'ın açıkladığı paketin ''olduğu kadarıyla memnuniyet uyandırdığını'', fakat bunun ne Avrupa Birliği'nin ne de Türk liberallerin umduğu türden bir ''büyük sıçrayış'' olarak algılandığını yazıyor.
'Laik devlete saldırı'
Times gazetesinde yer alan haberin başlığı: ''Türkiye'de kaldırılan başörtüsü yasağıyla laik devlete saldırı''.
Başörtüsü yasağının Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana laik ilkeleri temsil eden güçlü bir sembol olduğunu belirten Times gazetesi, Londra merkezli araştırmacı-yazar Ziya Meral'in reform paketindeki bu maddeyi ''Türkiye'deki ulus-devlet projesinin mirasına ters düşüyor.'' şeklinde yorumladığını bildiriyor.
Ama gazete yasağın halen yargıçlar, savcılar, polis ve askeri personel için geçerli olacağını hatırlatmış.
Times, reform paketinde Kürt azınlığa yönelik yeniliklerin de yer aldığını belirterek, ilk defa özel okulların Kürtçe eğitim vermesine müsade edileceğini ve Kürtçe şahıs ve yer isimleri üzerindeki yasakların kaldırılacağını bildiriyor.
Erdoğan'ın 'baraj tavizi'
Times, PKK ile barış görüşmeleri sürecinde yüzde 10'luk seçim barajının düşürülmesi talebini ilk başta reddeden Başbakan Erdoğan'ın dün bu konuda geri adım atmaya hazır olduğunu belli ettiğini yazıyor.
Ancak gazete, BDP'nin yeterli olmadığı gerekçesiyle paketten düşkırıklığını ifade ettiğini ve partinin eşbaşkanı Gültan Kışanak'ın ''Türkiye'nin demokratikleşme ihtiyacına yanıt vermediğini'' söylediğini aktarıyor.
Guardian'ın sayfalarında iri puntolarla ''Türk Başbakan başörtüsü yasağını kaldırıyor'' diye okuyoruz.
Reformcu ruha 'kısmi geri dönüş'
Guardian, Türkiye'nin cumhuriyet tarihinde ilk defa parlamentonun ve devlet dairelerinin kapılarını başörtülü kadınlara açan reform paketinin ayrıca Türkiye'deki Kürt azınlığa yakınlaşma hamleleri içerdiğini bildiriyor.
Gazeteye göre dün açıklanan paket, aylardır despotlukla suçlanan Erdoğan'ı iktidardaki ilk yıllarının reformcu ruhuna kısmen geri götürdü. Fakat Guardian, eleştiren çevrelerin reform paketininin yetersizliğinden şikayet ettiğini de bildiriyor.
Gazeteci Oral Çalışlar'dan görüş alan Guardian, ''Elbette eksiklikleri var. Ama özellikle okullardaki ulusalcı ant içme töreninin kaldırılması ve seçim barajında reforma gidilmesi Kürtlerle barış sürecine çok olumlu bir etki bırakacaktır.'' sözlerini aktarıyor.
Harf özgürlüğü
Boğaziçi Üniversitesi'nden akademisyen Koray Çalışkan, Guardian'ın sayfalarında bundan daha farklı bir görüşü savunuyor.
X-w-q harflerinin kullanımına atıfa bulunan Koray Çalışkan, ''Erdoğan bu üç harfe ülkedeki 10 milyon Kürtten daha fazla özgürlük tanıdı. Kürtlerin yerel özerklik beklentilerine ne oldu?'' diye soruyor.
Guardian'da yer alan Ian Traynor imzalı yorum yazısında ise, Başbakan Erdoğan'ın reform paketindeki en somut vaadin başörtüsü maddesi olduğu belirtiliyor.
Yaklaşan yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, başörtüsü açılımıyla Erdoğan'a sandıklarda art arda üç kez zafer kazandıran muhafazakar Müslüman seçmen tabanının gözetildiğini düşünen Ian Taylor, bu adımın aynı zamanda Türkiye'deki Kemalist elitle süregiden kültür savaşında bir hesaplaşma olarak da yorumlanabileceğini söylüyor.
'Dışlanan Aleviler'
Yorum yazısında, reform paketinin Kürtleri ilgilendiren kısmında ise Başbakan Erdoğan'ın ''daha yarım gönüllü durduğu'', ''PKK ile barış sürecini ayakta tutacak adımlar atmakla birlikte fazlaca taviz vermeye yanaşmadığı'' izlenimini uyandırdığı belirtiliyor.
Guardian yazarı, reform paketinde büyük eksikliklerin olduğunu da yazıyor.
Traynor örnek olarak, ''Türkiye'yi hapisteki gazeteci sayısında dünyada birinci yapan terörle mücadele kanunlarında hiçbir reform önerilmediğini ve daha da önemlisi, pakette Sünni çoğunlukla Alevi azınlık arasında gerilimi indirecek hiçbir şeyin yer almadığını'' belirtiyor.
Yazar, sonuç olarak Erdoğan'ın kendi tabanını memnun ettiğini, Kürtlerle barış için muhtemelen biraz daha zaman kazandığını ve Alevileri ise dışladığını düşünüyor.
Doğru istikamet
Financial Times da konuyla ilgili haberinde Başbakan Erdoğan'ın reform paketinin ifade özgürlüğü ve Alevilerin hak talepleri konusunu göz ardı etmekle eleştirildiğini, buna karşılık hükümetin ise Alevilerin taleplerine yanıt veren reformların ileride bir tarihte açıklanacağını söylediğini bildiriyor.
Financial Times, Carnegie Europe adlı düşünce kuruluşundan Sinan Ülgen'in şu görüşünü aktarıyor:
''Bu paketin içeriğine bakarsanız kesinlikle doğru istikamette atılmış bir adım. Fakat Türkiye genelinde hakim olan hissiyat reform paketinin yeterince köklü bir değişimi beraberinde getirmediği yönünde.''
FED'e bağımlı bir Türkiye
Financial Times bugün aynı zamanda Türkiye'ye ilişkin özel bir dosya da çıkarmış.
Erdoğan'ın ''daha çok çocuk yapın'' çağrısından tutun, Türkiye'nin başarısızlıkla sonuçlandığı düşünülen bölgesel politikasına değin geniş bir yelpazede makalelerin yer aldığı dosyanın başını çeken yazı, ''bu yıl AKP iktidarını meşgul eden iki zorlu konuya'' ışık tutuyor.
Daniel Dombey imzalı yorum yazısına göre bu iki konu, Gezi eylemlerinin nasıl bir seyirde ilerleyeceği ve Amerikan Merkez Bankası FED'in tahvil alım musluğunu kısma olasığında düğümleniyor.
Gazete, Fed'in her ay piyasaya sürdüğü on milyarlarca doları bir aşamada kısmaya başlayıp faizleri yukarı çekmesiyle birlikte Türkiye dahil yükselen pazarların son beş yıldır faydalandığı nakit akışının da bundan olumsuz etkileneceğini hatırlatıyor.
Cari açık tehlikesi
Financial Times, bu tehlikenin özellikle Türkiye'yi ilgilendirdiğine dikkat çekiyor:
''Cari açığı düşürme çabalarına rağmen -ki bu nedenle 2010-2011 arası yüzde 8'in üzerinde olan büyüme hızı geçen sene yüzde 2'nin biraz üzerinde kaldı- açık halen korkutucu derecede büyük ve kısa vadeli sermaye akışına muhtaç.''
Yazıda, Erdoğan'ın ve Türkiye'nin kritik bir dönemeçten geçtiği görşüne yer veriliyor:
''Türkiye'nin yakın tarihinde bu kadar istikrarlı bir ekonomik büyüme sürecine önderlik etmiş ve anlamlı reformları hayata geçirmiş başka bir lider yok. Ama Erdoğan'ın iktidardaki ikinci on yılında sorulacak soru, karnesine yeni başarılar da mı ekleyecek, yoksa inşaatını gene kendisi yıkacak mı?''
Almanya'da BugünTürkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi, Alman basınında da geniş buldu.
Almanya'nın etkin ulusal gazetelerinden Süddeutsche Zeitung'un konuyla ilgili yorumu şu şekilde:
"Türkiye Başbakanı Erdoğan, yeni reform çabaları ile herkesi şaşırtacağını açıklamıştı. Bu açıklamayla Erdoğan, beklentileri yüksek düzeyde tutmuş oldu. Şimdi uzun zamandan bu yana sır gibi saklanan ‘Demokratikleşme Paketi' ile değişim baskısının, ülkenin hangi cenahından geldiğini ortaya koymuş oluyor: Bundan böyle artık başörtülü kadınlar devlet memuru olabilecek - ki bunu zaten Erdoğan’ın seçmen tabanı uzun zamandır istiyordu. Kürtler kendi özel okullarını ve kentlerinin eski isimlerini, Hrıstiyanlar ise bir manastırı geri alacaklar. Gezi hareketi için de pakette bir şeyler var: Artık gösteriler günbatımından önce sonra sona erdirilmek zorunda olmayacak. Ancak 'iki adım ileri, bir adım geri' şeklindeki (Mehter) marşı temposunu Erdoğan tamamen terk etmiş değil! Örneğin ‘nefret içeren konuşmalar’a kesilen cezalar üç yıla çıkartılıyor. Bu söz konusu kanun o kadar geniş bir yelpazeyi içermektedir ki, ifade özgürlüğüne yeni zararlar verebilir."
Stuttgarter Zeitung gazetesinin aynı konudaki yorumunda da benzer görüşlere yer veriliyor:
“Kadın maliye müfettişleri ve hemşireler başörtüsü taktığında Türkiye Cumhuriyeti batmayacaktır. Siyasi partiler kanununun reformdan geçirilmesi ve yüzde 10'luk seçim barajının aşağı çekilmesi ise demokratik ilerleme sağlayabilir. 1933 yılında okullara getirilen, askerî öğrenci andının kaldırılması da bu olumlu yönü göstermektedir. Ancak ‘nefret içeren konuşmalar’ı kapsayan ayrımcılıkla mücadele yasasının çerçevesi çok geniş olduğu için ifade özgürlüğüne yarar değil, zarar getirebilir.”
Almanya’nın doğusundaki Frankfurt/Oder kentinde yayımlanan Märkische Oderzeitung’un yorumunda ise şu eleştirel satırlar göze çarpıyor:
"İşte Türkiye yine İslamlaşma yönünde yeni bir adım daha atıyor. Neredeyse bir yüzyıla yakın bir süreden beri devlet ve din işlerinin ayrı tutulmasının sembolü olan başörtüsü yasağı daha da sulandırılacak. Bu adımla Başbakan Erdoğan, Türkiye’yi kültürel açıdan Avrupa’dan daha da uzaklaştırmış oluyor. Bu gelişmede Ankara ile yakınlaşma konusunda ağır aksak davranan AB de suçlu! Erdoğan’ın İslamî muhafazakâr partisi, Kürtlere taviz vermek suretiyle doğabilecek tepkileri, başörtüsü konusunda düzenlemeye giderek örtmeye çalışıyor. Ama iki şeyin, başörtüsü ve Kürtler konusunun birbiriyle hiçbir surette ilgisi yok! İşte tam da bu yüzden Erdoğan’ın attığı adım şüphe doğuruyor. Erdoğan, devleti İslamlaştırma çabalarını, sözde demokratik tavizlerle kamufle etmiş oluyor."
Hollanda BasınıAmsterdam’da yayımlanan “de Volkskrant” gazetesi ABD'de Obama yönetiminin Suriye ve İran konusundaki diplomasisini, “Öne doğru kaçış” diye nitelendiriyor:
“Suriye konusunda kimyasal silah cephanesinin imhası ve barış konferansı şansı var. İran konusunda da umut mevcut. Bu, Obama’nın bir zaferi. Genç diplomatlar için simülasyon oyunlarına yeni bir bölüm eklenmesi gerek. Başlığı ise 'Başarı stratejisi olarak öne doğru kaçmak.' Obama çetrefilli anlaşmazlıklarda diplomatik çözümler için perspektifler oluşturmayı başardı. Ama bunun sadece şu an için geçerli bir durum olduğunu bilse gerek. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Tahran’a geri dönüşünde fırlatılan yumurtalarla karşılanması bunun göstergesi. Ruhani’nin radikal selefi Ahmedinejad artık cumhurbaşkanı değil gerçi. Ama Yahudi soykırımını reddeden Ahmedinejad’ın temsil ettiği Batı karşıtı güçler ülkede hâlâ mevcut.”
İspanya Basınıİspanya’nın başkenti Madrid’de yayımlanan El Pais gazetesi, İtalya’daki siyasî krizi konu alıyor:
“Çağımız Avrupasında hiçbir ülke Silvio Berlusconi gibi acımasız bir siyasetçinin şantajına izin veremez. Eski başbakan için önemli olan tek şey, yargıyla olan kişisel sorunlarının çözülmesi. Elindeki güç ve mahkemelerin yavaşlığı, ona demokratik kurumların işleyişini sürekli engelleme fırsatı veriyor. Erken seçimleri gerektirse de yolsuzlukla mücadele yasalarına katı bir şekilde uyulması gerek. Berlusconi’nin, AB’nin kurucu üyelerinden olan bir ülkeye daha fazla şantaj yapmasına izin verilemez. Arzu edilen, kriz batağındaki İtalya’da seçimlerin öne çekilmesinin önlenebilmesidir. Ama sonuçta bu da kötünün iyisi olabilir.”
Fransa BasınıFransız DNA gazetesi ise Avusturya’da pazar günü yapılan meclis seçimlerini konu alıyor. İktidardaki sosyal demokrat - muhafazakâr koalisyonun göreve devam etmesi bekleniyor. Ancak aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin yüzde 21,4’lük oy oranıyla yaptığı çıkış endişe yarattı:
“Heinz-Christian Strache liderliğindeki aşırı sağcılar oy toplamak için krizi kullanmadı. Avusturya’daki işsizlik oranları Avrupa’nın en düşüğü. Bu nedenle aşırı sağcılar İslamlaşma uyarısında bulunup geleneksel kültür ve yaşam tarzını savunmak için tepki gösterilmesi talebinde bulundu. Aşırı sağcıların seçimlerde elde ettiği sonuç endişe verici. Bu küçük cumhuriyet, geçmişi ve tarihiyle zamanında yüzleşmedi ve İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki bellek yitiminin bedelini şimdi ağır ödüyor.”
Fransız La Croix gazetesi ise Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin cuma günü açıkladığı raporu ve yankılarını konu alıyor:
“ABD Dışişleri Bakanı John Kerry rapora dünyada ilk tepki verenler arasındaydı. Uluslararası toplumu iklim değişikliğine karşı kararlı mücadeleye çağırdı. Halbuki ABD, sera gazı salınımını azaltmayı amaçlayan Kyoto Protokolü’nü hâlâ imzalamış değil. Kerry’nin tepkisi, ekonomik mantığın, hükümetlerin katı tutumlarını bile değiştirebileceğine yönelik bir işaret. Ve aynı zamanda İklim Değişikliği Paneli’ndeki gibi uzmanların raporlarının, dünya çapında ekolojik bilinci geliştirme yolunda kesinlikle yararlı olduğunun bir göstergesi.”
(dw türkçe/bbc türkçe)
YORUM YAZIN