Avrupa Basınında Bugün (6 Ağustos 2013)
Türkiye'de dün açıklanan Ergenekon davası kararları İngiliz gazetelerinin dış haberler sayfalarında öne çıkıyor.
Erdoğan'ın düşmanları cezalandırıldı
Times gazetesi haberi "Erdoğan'ın düşmanları cezalandırıldı" başlığıyla veriyor. Gazete "İslamî eğilimli Türk hükümetinin ülkenin laik tabakasını tasfiye etme girişimi olarak görülen davada onlarca siyasetçi, emekli asker ve gazeteci hapis cezası aldı" diyor.
Times, 275 sanıktan 15'ine ömür boyu hapis cezası verildiğini hatırlatıyor ve soruşturmaya destek veren kesimin bu davayı 'derin devletle' son hesaplaşma olarak gördüğünü belirtiyor.
Pek çok kişinin ise Ergenekon davasını, Türkiye'nin laik temellerini yıkmak için tasarlanmış ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'düşmanlarına' karşı yürütülen bir cadı avı olarak değerlendirdiğini belirten Times, başladığı günlerde Türkiye'de büyük bir çoğunluğun davaya destek verdiğini ancak tutuklananların ve gözaltına alınanların sayısı arttıkça şüphelerin de ortaya çıktığını yazıyor.
Ağır cezalar
Independent gazetesi, dün Silivri'de güvenlik güçlerinin protestoculara tazyikli suyla müdahale ettiğini gösteren bir fotoğraf eşliğinde "Eski ordu komutanına ömür boyu hapis" başlığıyla duyuruyor haberi.
Justin Vela imzalı haberinde Independent, AKP hükümetini devirmek için komplo kurmakla suçlanan yaklaşık 300 kişiye dün ağır hapis cezaları verildiğini yazıyor.
Vela yazısında, "2008 yılında başlayan dava, Türkiye'nin eskiden baskın olan ve gücünü ordudan alan laik yapılanmasıyla İslamî eğilimli AKP arasındaki mücadelede bir dönüm noktası oldu. Başlangıçta 86 sanıkla başlayan davada sanık sayısı 275'e ulaştı. Aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da bulunduğu kişiler ömür boyu hapis cezası aldı" diyor.
Vela, dava sırasında savcıların, Ergenekon örgütünün Recep Tayyip Erdoğan'a ve azınlık liderlerine suikast planları yaptığını ve camileri bombalamayı planladığını söylediğini yazıyor.
Ordu üzerinde sivil kontrolü sağlama çabasının Türk hükümetinin Avrupa Birliği'yle ilişkilerinde önemli bir paya sahip olduğunu belirten Independent yazarı, Erdoğan yönetiminin aldığı kararları ve yaşamları üzerindeki baskıyı protesto eden binlerce kişinin Haziran ayında eylemler düzenlediklerini hatırlatıyor.
Hükümet orduyla ödeşiyor
Guardian gazetesi, Ergenekon davasından çıkan sonucu Orta Doğu Editörü Ian Black'in bir yazısıyla değerlendiriyor.
Black yazısında, mahkemenin verdiği ağır cezaların Türkiye'de öfkeli bir ayrışmayı alevlendirdiğini yazıyor. Türkiye'nin, Haziran ayında Gazi olaylarıyla başlayan toplu protestoların etkisini hâlâ hissettiğini vurgulayan Ian Black, Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'tan Türkiye uzmanı Fadi Hakura'nın görüşlerini de aktarıyor.
Hakura'ya göre, mahkemenin verdiği ağır hapis cezaları, sivil hükümetin ordu üzerinde kurduğu hâkimiyeti gösteren bir işaret.
Guardian editörü Black, davanın kimileri tarafından '!derin devletle' hesaplaşma, kimileri tarafından da Erdoğan'ın başlattığı bir cadı avı olarak görüldüğünü belirtiyor ve yazısını şöyle sürdürüyor:
"Ergenekon davası çok hassas bir noktaya dokundu. Türkiye 1960 ve 1980 yılları arasında üç askerî darbe yaşadı. 1997'de, AKP'nin öncüsü olan ılımlı İslamcı hükümet görevden ayrılmaya zorlandı. Kemal Atatürk'ün kurduğu modern laik cumhuriyetin koruyucusu olan ordu ve AKP arasındaki ilişkiler hep gergin oldu.
"2002'de iktidara geldiğinden bu yana Erdoğan, Ergenekon ve ondan önce Balyoz davalarıyla, ordunun gücünü sürekli azalttı."
Ian Black yazısını Fadi Hakura'nın şu görüşleriyle noktalıyor:
"Çıkan karar, sivil hükümetin ordu üzerinde egemenlik ve etki tesis ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Ancak dava beş yıldır devam ediyor ve artık halk üzerinde çok fazla bir ilgi ve heyecan yaratmıyor. Bu yüzden fazla bir etki yaratmayacaktır. Ancak verilen ağır cezalar, hükümetin ordu yapılanmasıyla ödeştiği izlenimi veriyor."
Ankara PYD'yle ilişkileri geliştiriyor
Financial Times gazetesi, Türkiye'nin son dönemde PKK'nın Suriye'deki uzantısı olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi'yle (PYD) ilişkilerini değerlendiren bir yazıya yer veriyor bugün.
Daniel Dombey ve Abigail Fielding-Smith imzalı yazıda gazete, Türkiye'nin, yaklaşık bir yıl önce askerî operasyonla tehdit ettiği Suriye'deki Kürt grupla bugün ilişkilerini güçlendirmeyi amaçladığını belirtiyor.
Financial Times, "PYD'nin Suriye'deki İslamcı militanlarla olan savaşının kendi güvenliğini tehdit ettiğini ve ayrıca bu çatışmaların Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın devrilmesini geciktireceğini düşünen Ankara hem ülke içindeki hem de bölgedeki Kürt gruplarla ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor" diyor.
Gazete, Türk yetkililerin PYD'ye hep şüpheyle yaklaştığını bunun başlıca sebebi olarak da Kuzey Irak'taki Kürtler'in aksine, PYD'nin PKK'nın Suriye'deki uzantısı olmasını gösteriyor.
Yaklaşık bir yıl önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bir terör örgütünün Suriye'nin kuzeyinde kamp kurarak Türkiye'yi tehdit etmesine izin vermeyeceğiz" sözleriyle, PYD'yi hedef alan bir askerî operasyon tehdidinde bulunduğunu hatırlatan Financial Times, o zamandan bu yana, Türkiye Suriye sınırında PYD ve İslamcı militan gruplar arasındaki çatışmaların Ankara'yı telaşlandırdığını belirtiyor.
"El Kaide bağlantılı Cephetül Nusra, Suriye'de Beşar Esad'ın en büyük muhalifleri arasında. Ankara da Esad'ın devrildiğini görmek istiyor. Ancak Türkiye, hem çatışmalar sonucunda meydana gelen can kayıplarından hem de bu çatışmaların, daha ılımlı muhalif yapılanma Özgür Suriye Ordusu'nun Halep ve Humus'a destek birlikler göndermesini engellemesinden şikâyetçi" diyen Financial Times yazısını şöyle sürdürüyor:
"PYD lideri Salih Müslim geçen ay Türkiye'ye davet edildi ve üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve istihbarat görevlileriyle görüştü. Başka görüşmelerin de yapılması bekleniyor. PYD sözcüsü Alan Semo, Türkiye için tehlikenin Kürtler değil, Cephetül Nusra gibi İslamcı gruplardan geldiğini söyleyerek Türk hükümetine yönelik olarak 'Bizimle işbirliği yapacaksanız sizi İslamcı militanlardan koruruz' dedi."
Financial Times yazısını eski bir Türk diplomat Sinan Ülgen'in, PYD ile Türk hükümeti arasındaki ilişkinin gelişmesinin PKK'yla başlayan barış sürecinin başarıya ulaşıp ulaşmamasına bağlı olduğunu görüşüyle bitiriyor.
Almanya BasınıAlman basınında, Ergenekon davasına ilişkin yorumlar öne çıkıyor.
Ergenekon davasındaki kararlara ilişkin Frankfurter Allgemeine Zeitung şu yorumu sunuyor:
“2008 yılında dava başladığında, bu demokratikleşmenin emaresi olarak görülmüştü. Nihayetinde söz konusu olan yeri gelince cinayet işlemekten çekinmeyen yarı askeri çetelere yani derin devlete karşı bir mücadeleydi. Tuhaf soruşturma sonuçları, bir muammaya dönüşen tutuklama dalgaları ve Türkiye’de gittikçe kötüleşen siyasi iklim dava sürecine gölge düşürdü. Davanın, hukuk devletinin ilkelerine bağlı kalınarak yürütülüp yürütülmediği ileriki yıllarda belli olacak. Zira iç hukuk yollarını tüketen sanıklardan çoğu kuşkusuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunacak ve Mahkeme de, Ergenekon kararı hakkındaki kararını açıklayacak.”
Stuttgarter Zeitung gazetesinin aynı konudaki yorumu da şöyle:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasi yetisine ilişkin kuşku gün geçtikçe büyüyor ve Ergenekon davasında kanıtlar hala yetersiz durumda. Ancak her ne olursa olsun iktidardaki AKP ile eskiden neredeyse tek hakim konumundaki generaller arasındaki iktidar mücadelesinde ağırlık şu anda iktidarı elinde bulunduranlardan yana kaydı. Askeri tahakküm kırılmışa benziyor, ancak bu dava ile değil… Hafta sonu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında yeni Deniz, Kara ve Hava Kuvvetleri komutanları belirlendi. Bir dönem oldukça gururlu ve kendinden emin olan generaller için bunu izlemek bir zulüm olmuş olmalı.”
Ludwigshafan kentinde çıkan Rheinpfalz gazete ise davaya ve Başbakan Erdoğan’ın tutumuna ilişkin şu satırlara yer vermiş:
„Türkiye tarihinde ilk kez sivil bir mahkeme, bir zamanlar zaptedilemez güçte olan orduya haddini bildirdi. Ancak bu ülkenin demokratikleşmesine pek yardımcı olmayacak, zira karar tam Gezi Parkı olaylarının ertesinde çıktı. Bu da siyasi atmosferi daha da kızıştıracak.“
Ergenekon davasındaki kararlara ilişkin Alman basınından seçtiğimiz son yorum Märkische Oderzeitung adlı gazeteden:
“Erdoğan, sözde gizli örgüt ‘Ergenekon’un yargılandığı devasa davanın hedefini ‘ülkeyi çetelerden ve mafyadan korumak‘ olarak tanımlamıştı. Ancak Türkiye Başbakanı diğer bir hedef konusunda ketum davranıyor. Bu hedef, ordunun gücünü kırmak ve bunun da ötesinde kendisine rahatsızlık veren eleştirel isimlerden kurtulmak. Ankara Sultanı hesaplaşıyor, hem de gayet başarılı bir biçimde.“
Avusturya BasınıAvusturya'dan Der Standard Türkiye'de Ergenekon davasında çıkan kararı şöyle yorumluyor:
"Dava ilk başlarda birçokları tarafından olumlu karşılandı. Darbelerin Türk generaller tarafından olağan bir 'düzeltme' olarak görüldüğü bir dönemin sona erdirilmesi olarak değerlendirildi. Ancak zaman geçtikçe bu davaya yönelik şüpheler giderek arttı. Tutuklananların sayısı arttıkça ve kanıtlar çok hızlı bir biçimde ele geçirildikçe, bu büyük komplonun belki de olduğu şüphesi baş gösterdi. Ancak aynı zamanda bu dava yeni İslamcı düzene karşı olanların tasfiye edilmesine yönelik olarak da kullanıldı. AK Parti hükümetine uzun süredir, 'kendi derin devletini' koruyup kolladığı suçlaması yöneltiliyor."
Rusya BasınıRusya'dan Kommersant'ın, 'Erdoğan orduyu taviz vermeye zorluyor' başlıklı yorumunda ise şu satırları okuyoruz:
"Türk hükümeti için Ergenekon davasında ceza alanlar darbeci, muhalefet için ise bu dava bir cadı avı. Gerçek ise davanın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konumunu güçlendirdiği. Başbakan önce ordunun Mısır'daki gibi olması gerekenden fazla güçlü olmasını ve kendisi için tehlikeli hâle gelmesini engelledi. AKP'nin iktidarda olduğu dönem içinde orduya yönelik böylesine davaların sıradanlaştığı dikkat çekiyor. Her beş generalden biri cezaevinde. Ancak muhalif politikacılar ve gazetecilere yönelik verilen cezalar, sonunda Türkiye'deki huzursuzluğun yeniden artmasına neden olacak bir kıvılcım olabilir."
Fransa BasınıFransız La Presse de la Manche bugünkü sayısında, ABD'nin, diplomatik temsilciliklerine terör saldırısı düzenlenebileceği yönünde yapılan uyarıları ve alınan önlemleri analiz ediyor:
"ABD ve AB'ye yönelik, El Kaide'den kesin olmayan ama ciddi bir tehdit geldiği tespit edildi. Bunun doğrudan sonucu Ortadoğu, Afrika ve bazı ülkelerdeki büyükelçilik ve konsolosluk binalarının kapatılması oldu. O dönemden beri de bekleniyor. Ya planlanan saldırılar diplomatik temsilciliklerin yeniden açılacağı döneme ertelendi ya da hedefte aslında konsolosluklar ya da büyükelçilikler değil, sembolik önem taşıyan yerler var."
İspanya BasınıAvrupa basınının yer verdiği bir başka önemli konu ise İran'ın çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminde İran'la ilişkiler. İspanyol El Pais, Ruhani'yle ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Ruhani'nin göreve gelmesi, İran'la nükleer müzakereleri yeniden ön plana çıkarıyor. Avrupa ve özellikle de ABD için Ruhani'nin bu konudaki önerilerini dinleme ve yeni yaptırımları yürürlüğe koymaktan kaçınma zamanı geldi. Ancak bu süre, nükleer saatin durmaksızın ilerlemesi nedeniyle sınırlı. Terörist hareketleri destekleyen ve İsrail'in var olma hakkını reddeden İran, nükleer silahlara sahip olacağı ve böylece bölgenin tartışmasız bölgesel gücü haline geleceği döneme yaklaşıyor. Bu, ABD Başkanı Barack Obama için kırmızı çizginin aşılması anlamına geliyor. İran'la yapılacak her anlaşma, bunu engelleyecek unsurları içermek zorunda.”
(bbc türkçe/dw türkçe)
YORUM YAZIN