Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (21 Ağustos 2013)


İngiltere Basını
Independent yazarı Patrick Cockburn, binlerce Suriyeli Kürdün Kuzey Irak’a göç etmeye başlamasıyla ilgili yazısında “sınırda Suriye petrol kuyuları için savaş” yaşandığını yazıyor.

Yazar özetle şöyle diyor:

“Suriye’nin petrol yatakları ağırlıklı olarak, 2 milyona varan nüfuslarıyla Kürtlerin çoğunlukta olduğu kuzey doğuda yer alıyor. Şiddetin tırmanmasının bir başka nedeni de Türkiye’den sınır geçişlerinde denetimi ele geçirme mücadelesi. Medyada çok fazla yer bulmayan çarpışmalar, ülkedeki iç savaşın kaderini tayin edecek derecede önemli bir gelişme. Suriye ordusu, Kürtlerin desteğini alabilmek için 2012’de birçok Kürt kasaba ve köyünden çekildi. Suriyeli Kürt lider Ömer Şehmuz, bunu 'şeytanca bir plan' olarak niteliyor.”

'Petrol gizlice yine Suriye'ye satılıyor'
“Suriye ordusu çekildikten sonra yerini en güçlü Suriyeli Kürt grubu olan ve PKK ile çok güçlü bağları bulunan, iyi örgütlü PYD milisleri aldı. Şehmuz şimdi Kürt bölgelerinde 'otoriter ve gayri-demokrat' dediği PYD’nin hakimiyeti olduğunu söylüyor. PYD güçlenirken iki cihat yanlısı grup El Nusra Cephesi ve Irak Şam İslam Devleti (Isis) Kuzey Suriye’deki Arap bölgelerinde en etkili muhalefet gücü haline geldi. PYD’nin hakimiyetine karşı çıkan Kürtler de vardı ve Türkiye sınırındaki Amuda’da PYD karşıtı bir gösteride altı kişi öldü.”

“Üretim kapasitesi ayaklanma öncesindekine oranla yüzde 95 oranında düşse de iki taraf da petrol kuyularını denetliyor. Burada çıkan petrolün bir kısmı yerel olarak işleniyor. Fakat Şehmuz, hem PYD’nin de hem de El Kaide bağlantılı grupların hükümetle gizli ticari bağlarını muhafaza ettiklerini ve ham petrolü Suriye devletinin denetimindeki rafinerilere sattığını söylüyor.”

“Kuzey doğu Suriye petrolleri üzerindeki mücadele bir çok aktörü içine çekmiş durumda. Ayrıca bu mücadele giderek daha fazla şiddet içeriyor. Aralıklarla aylarca devam eden çarpışmalardan sonra PYD, 27 Temmuz’da Türkiye sınırı yakınındaki Ruselayn kasabasını ele geçirdi. Burası hem ikmal yolları üzerinde bulunuyor hem de Halep’in kuzeyindeki Kürt bölgelerini ülkenin kuzey doğusuna bağlıyor. 30 Temmuz’da Kamışlı’da Kürt lider İsa Hiso arabasında öldürüldü. PYD saldırıdan Isis’i sorumlu tuttu. Bazıları ise suikastın Araplarla Kürtleri birbirine düşürmeye çalışan Suriye istihbaratını suçluyor.”

'Barış en büyük silahımız'
Müslüman Kardeşler liderlerinden Muhammed Baltacı Guardian’daki makalesinde “Barış en büyük silahımız. Müslüman Kardeşler darbeye son vermek için şiddete başvurmayacak. Ama dünyanın bize yardım etmesi gerekiyor” diyor.

Askeri rejimi insanlığa karşı suç işlemekle suçlayan Baltacının yazısından bir bölüm şöyle:

“Her şeye rağmen Mısır halkı meydan okumaya devam edecek. Son birkaç günde yaşananlar, darbe yönetiminin ne yaparsa yapsın, halkı özgürlük ve onuru için verdiği mücadeleyi durduramayacağını gösteriyor. Meşruiyet ve demokrasi için ülke genelinde gösteriler düzenlenecek. Ne kadar çok insan ölürse o kadar çok insan sokağa dökülüyor.”

“Darbe liderleri terörizmle savaştıklarını söylüyor. Mısır’da bugün var olan en büyük terörizm, darbe ittifakı tarafından halka karşı uygulanan terörizmdir. Bu ittifak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün’deki Arap monarşilerinin yardımıyla kurulmuştur. Bu ittifak, Mısırlıların hayallerini öldürmek ve Arap Baharını baltalamak için kurulmuştur ve İsrail’in tam desteğine sahiptir. Mısırlıların hayalleri gerçekleşinceye kadar fedakarlığa devam edeceğiz büyük Mısır devrimini hakim kılacağız.”

'ABD Mısır'a askeri yardımı durdurdu'
Askeri yardım Times gazetesi Mısır’la ilişkilerini gözden geçirmeye başlayan ABD’nin bu ülkeye yaptığı askeri yardımların büyük bölümünü askıya aldığını yazıyor.

Gazeteye göre, Amerikan Hükümeti yardımla ilgili bir karar alınmadığını açıklamasına rağmen Demokrat senatör ve Senato Tahsisler ve Dış Operasyonlar Alt Komitesi Başkanı Patrick Leahy, kendisine yardımların durdurulduğunun bildirildiğini duyurdu. Leahy’nin sözcüsü “Komiteye verilen bilgiye göre, Mısır’a askeri yardımların transferi durduruldu. Resmi politika bu olmasa da mevcut uygulama bu yönde. Bunun ne kadar devam edeceğine ilişkin bir işaret de yok” dedi.

Gazete bu kararın, Obama Yönetimi’nin darbe olan ülkelere yardımı yasaklayan Kongre kurallarını çiğnediği tartışmalarının yoğunlaştığı bir döneme rastladığına dikkat çekiyor.

Obama protestoların kanlı bir şekilde bastırılmasını kınamış, ama Muhammed Mursi’nin ordu tarafından devrilmesini darbe olarak nitelememişti.

Daily Telegraph gazetesi ünlü rock grubu Pink Floyd’un solist ve gitaristi Roger Walters’ın diğer rock şarkıcılarına İsrail’i boykot çağrısı yaptığını aktarıyor.

Walters'tan İsrail'i boykot çağrısı
Gazeteye göre, Filistin yanlısı “Electronic Intifada” adlı bir internet sitesinde yer alan açık mektubunda Batılı Hükümetler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bu konuda gönülsüz olması nedeniyle İsrail’in işlediği “suçlar” ve uyguladığı “ırk ayrımcılığı” ve “etnik temizlik” politikasıyla müzisyenlerin mücadele etmesi gerektiğini savundu.

İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Paul Hirschson ise grubun “Wish you were here” şarkısına atıf yaparak Rogers’ın bu şarkının ana fikrine aykırı davrandığını söyledi.

Hirschson, “Bu şarkı bir arkadaşa yazılmıştır ve yanlıştan doğruyu anlatabileceğini düşündüğü için arkadaşı ayıplar. Walters kendi sözlerini unuttu. 70’lerden 80’lerden bildiğimiz Roger Walters artık bizle birlikte değil. Bizim için sadece yaşlı bir rock yıldızı” dedi.

Almanya Basını
Ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung, AB dışişleri bakanlarının bugün Brüksel'de yapacağı Mısır konulu özel oturumu yorum sütunlarına taşıyor:

"AB’nin elindeki tek koz, eğer doğru bir şekilde kullanabilirse, inandırıcılık. Bu, zaten Birlik’in ulusal bir menfaatin peşinde olmamasından kaynaklanıyor. Avrupa menfaatinin ne olduğu ise müzakereye açık bir konu. Mısır açmazında AB, ülkenin daha fazla kaosa sürüklenmemesini istiyorsa, ordunun iktidara el koymasına gösterilen haklı öfke ile protesto kamplarının kanlı bir şekilde dağıtılması arasında bir denge kurmak zorunda. Zira kaos ihtimali en çok mülteci akınına uğrayan Güney Avrupalıları endişelendiriyor. Özel oturumdan çıkacak en kötü sonuç, farklı görüşlerin işi bloke etmesi; en iyi sonuç ise tarafları, mantıklı ve inandırıcı bir pozisyona zorlayacak bir tutum belirlenmesi olur."

Nürnberger Nachrichten ise Mısır krizi bağlamında Suudi Arabistan'ın tutumunu değerlendiriyor:

"Arap dünyasında yeni bir fay hattı daha ortaya çıktı. En korkunç sonuçlarını Irak’ta gördüğümüz, Sünni ve Şiiler arasında giderek tırmanan kanlı çatışmalara, şimdi bir de Sünni âlemin içinden bir çatışma eklendi; Müslüman Kardeşler ile onlardan çok daha radikal olan Selefiler arasında. Suudilere neyin bu kadar endişe yarattığını, Kral Abdullah Ramazan konuşmasında hiçbir yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek biçimde belirtmişti: 'Krallık hiçbir zaman siyasi partilere izin vermeyecektir, çünkü onlar sadece sorun ve başarısızlık getirir'. Müslüman Kardeşler’in bir süre önce Kahire’de parlamenter bir sistemi kurmaya hazır olmalarına bu açıdan bakılırsa, tam bir hainlik söz konusu. Buna karşın Selefiler ise her yerde emirlik ve din devleti kurmak istiyor."

Sol liberal İngiliz gazetesi The Guardian, eski Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı mensubu Edward Snowden'in ifşa ettiği gizli belgeler nedeniyle hükümetin yoğun baskısına maruz kaldığını duyurdu. Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger, The Guardian'ın gizli belgeleri iade etmediği takdirde mahvedilmekle tehdit edildiğini belirtti. Frankfurter Allgemeine Zeitung, konuyu yorum sütunlarında şöyle değerlendiriyor:

"İhanet ve hürmet hikâyesi, Guardian’ın kurban konumuna düşmesi ile yeni bir boyut kazandı. Almanya'da da kuşkulanıldığı gibi İngiltere’deki istihbarat birimlerinin kontrolden çıkmış olması muhtemeldir. Ama hükümet çalışanları tarafından 'Ya gizli belgeleri teslim et ya da yok et' diye bir seçenek sunulan gazete, ne kadar aydınlatıcı bir gazetedir? Hem de hukukî bir davadan korktuğu için harddiskleri kontrol altında gerçekten de paramparça eden bir gazete? Bu tartışma, çok rahat bir şekilde tüm kamuoyuna duyurulabilirdi. Ya James Bond’un memleketinde Küba’dakine benzer ilişkiler dönüyor ya da işin içinde biraz fazla votka martini var."

Seçimlere yaklaşık 5 hafta kala Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble, Yunanistan’ın yeni bir yardım paketine daha ihtiyacı olduğunu duyurdu. Kölner Stadt Anzeiger’in konuya ilişkin yorumunda şu satırlar göze çarpıyor:

"Hrıstiyan Birlik Partileri herhalde kendilerinden o kadar emin ki, seçim öncesi bu kadar dürüst davranmakta bir sakınca görmüyorlar. Sosyal Demokrat ve Yeşiller partileri ile euro karşıtı ‘Almanya için Alternatif’ siyasi oluşumunun, bundan ciddi oranda faydalanabileceği endişesi, yerini hükümet kanadındaki özgüvene bırakmışa benziyor. Yani, seçim zaten kazanılacaksa, yeni hükümet dönemine omuzlarda bir yalanın yükü ile başlamaya ne gerek var, değil mi."

Fransa Basını
Avrupa basını Rusya'nın Soçi kentinde düzenlenecek 2014 Kış Olimpiyatları'nın ülkedeki insan hakları ihlâlleri nedeniyle boykot edilmesi çağrılarına da yer veriyor. Fransız Le Monde konuyu şöyle yorumluyor:

"Devlet Başkanı Vladimir Putin Soçi'deki Olimpiyat Oyunlarını 'Unutma Oyunları' yapmak istiyor: Kuzey Kafkasya'da sivillere yönelik katliamların, Putin'in otoriter yönetim tarzının, protestoların her biçiminin bastırılmasının ve özgürlükleri kısıtlayan yasaların unutulduğu oyunlar... İşte bu nedenle bu oyunlar 'Susma Oyunları' olamaz. Oyunların boykot edilmesi imkânsız görünüyor. Demokratik ülkelerin liderlerinin Kremlin'i bütün bu konularda suçsuz görmediğini ve açılış kutlamalarına katılımlarını insan haklarına riayet etme konusunda somut ilerlemeler sağlanması şartına bağlamayı müzakere etmeleri, iyi olur. Bütün olan bitene sessiz kalmak, susmak suça ortak olmak anlamına gelir."

Fransız La Croix gazetesi şiddetin giderek tırmandığı Mısır'daki gelişmelerin komşu Tunus'u etkilediğini belirttiği yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Mısır'daki olaylar büyük olasılıkla, 2011 yılında Arap Devrimi'ne öncülük eden Tunus'u da endişelendiriyor. Geçen hafta Tunus'taki İslamcı Ennahda Partisi'nin lideri Raşid Gannuşi ve muhalefetin sevilen ismi Beji Caid el Sebsi ilk kez buluştu. Bu buluşma iyi bir işaret. Karşılıklı olarak dinleme, söylemekten çok anlama yönünde bir çaba olduğunu gösteriyor. Bu yol devam ettirilmek zorunda. Mısır'da olduğu gibi Tunus'ta da devrimin ilk yılları, kendi toplum modellerini kabul ettirmek için İslamcı partilerin istekleri uyarınca şekillendi. Şimdi artık birlikte yaşama çabasının ön plana çıkarılmasının zamanı geldi."

Hollanda Basını
Hollanda'dan de Volkskrant aynı konuyla ilgili yorumunda, Mısır yönetiminin yabancı gazetecilere karşı takındığı tavrı eleştiriyor:
"Yabancı gazeteciler tarafsız olmak adına doğal olarak Kıpti Hrıstiyanların kaderi gibi, güvenlik güçlerinin bu kadar kan akmasında oynadığı rolü de haber yapıyorlar. Gazetecilerin böylesine tartıp biçerek haber yapma yaklaşımı, hükümeti rahatsız ediyor. İşte bu nedenle hükümet yabancı gazetecilere karşı kampanya başlattı. Medya kuruluşları çalışanlarını Mısır'da hayatî tehlikeye daha ne kadar atabileceklerine kafa yormak zorunda bırakıldı. Batılı diplomatlar hükümetin bu kampanyasını Mısır ile ilişkilerinde sert bir biçimde kınamalılar. Yabancı gazeteciler ülkedeki durumun anlatılmasına aracılık etme konusunda zaruri. Hükümetin baskısı olmaksızın normal şartlarda çalışabilmeleri, önemli bir istek."

İsviçre Basını
Bugün gazetelerin yer verdiği bir başka önemli konu Sırbistan'ın AB üyesi olma çabaları. İsviçre'den Tages-Anzeiger konuyu şöyle yorumluyor:
"Avrupa Birliği üye adayı olan Sırbistan günün birinde sembolik açıdan önemli bir anlama sahip olan bu unvanı elde etmeyi hesap edebilir. Ancak eski Yugoslavya'nın bu en büyük ülkesinin gerçekten AB üyesi olana kadar, önünde kat etmesi gereken belirsiz bir yol olacak. Hırvatistan'ın üye adaylığı statüsünü almasından temmuzda birliğe üye oluncaya dek geçirdiği süre 9 yıl. Sırbistan'da bu süre çok daha uzun sürebilir. AB üye adayı Sırbistan kestirilemeyen bir tarihte üyelik müzakarelerine başlayabilir. Ancak üyelik kararının çıkmasından önce Belgrad yönetimi gerçekleri kabul etmek ve bir zamanlar Sırbistan'ın kontrolünde olan Kosova'yı bağımsız bir devlet olarak tanımak zorunda. AB Sırbistan'dan üyelik için bu bedeli ödemesini talep edecek."

(dw türkçe/bbc türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.