Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (2 Ağustos 2013)


İngiltere Basını
İngiliz basınında, Türk hükümetinin protesto hareketini baskıyla boğmaya çalıştığı eleştirileri, Halep'te İslamcıların ayçöreğini Osmanlı tarihine göndermeyle yasaklaması, Mısır ordusunun yapısı ve İngiliz istihbaratının ABD'ye bağımlılığı bazı konu başlıkları.

Türkiye hükümeti ve protesto hareketi
Türkiye Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, Gezi Parkı eylemlerini yönlendirenlerin “müebbet hapis” cezasıyla karşılaşabileceğini söylemesi ve İçişleri Bakanı Mummer Güler’in, spor karşılaşmalarında siyasi tezahüratın yasaklanacağını açıklaması, Financial Times’ta genişçe bir haberde konu ediliyor.

Haberde görüşüne yer verilen Uluslararası Af Örgütü araştırmacısı Andrew Gardner, “Protestolar boyunca işlerin iki şekilde gidebileceğini düşündük: Hükümet kendi hatalarından öğrenebilir veya muhalif seslerin susturulması için daha fazla baskı görebilirdik” diyor ve hemen ekliyor: “Ne yazık ki ikincisini gördük.”

Gezi Parkı eylemleri sırasında göstericilerin sığınmasına izin veren Divan Otel’in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından suç işlemekle itham edildiği hatırlatılan haberde, otelin sahibi olan Koç Holding’e bağlı TÜPRAŞ’a vergi müfettişlerinin baskın düzenlediği aktarılıyor.

“Beyaz Türklerin simgesi” olarak görülen Koç grubunun, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasının yaklaşık %10’unu meydana getirdiğine dikkat çekilen haberde, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in baskınla Gezi protestoları arasında “hiçbir bağlantı olmadığını” söylediğine de yer veriliyor.

Haberde ayrıca, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın açıklamasına göre, Gezi Parkı eylemleri sürecinde 22 gazetecinin kovulduğu, 37 gazetecininse istifaya zorlandığı belirtilerek, bu gazetecilere Milliyet gazetesinin yöneticisinin de katıldığı kaydediliyor.

Haber, iktidara yakın olarak görülen ve Gezi protestoları sırasında okuyucu tepkisine hedef olan Sabah gazetesinin görevden alınan “Okur Temsilcisi” Yavuz Baydar’ın şu sözleriyle sona eriyor: “Şu anda bağımsız medya çok az alan kaldı. Özgür basın olmadan demokratikleşme süreci ise mümkün değil.”

Halep’te ayçöreği yasağı
Times gazetesinde, Suriye’nin Halep bölgesinde isyancıların elinde tuttuğu bölgelerdeki şeriat konseylerinin kadınlara makyajı ve vücut hatlarını belli eden kıyafetleri giymeyi yasaklaması, İslami mahkemelerin Ramazan ayında oruç tutmayanlara hapis cezası vermesi gibi örnekler naklediliyor.

Habere göre, bir şeriat konseyinin verdiği hükmün hedefindeyse ayçöreği var. Yasağın sebebi, kruvasan olarak da bilinen çöreğin tarihinin, Osmanlı imparatorluğunun 1683’teki Viyana kuşatmasına gittiğine inanılması. Efsaneye göre; ayçöreği ilk kez Osmanlı ordusunun püskürtülmesinin ardından, geri çekilen ordunun bayrağındaki hilallerden esinlenilerek yapılmış ve Viyana’daki kutlamalarda dağıtılmış. İslamcı militanlar bu yüzden ayçöreğini, “Batılı sömürgecilerin” simgesi olarak görüyormuş.

Şeriat mahkemlerinin, savaş durumunda idam cezası vermediklerini savunmasına karşın, İslam adına idam etme olaylarının görüldüğüne işaret eden Times muhabiri, 14 yaşındaki bir kafe çalışanının “Muhammed peygamber gelse, bedava kahve vermeyeceğini” söylemesi üzerine “dine küfür” gerekçesiyle öldürüldüğünü aktarıyor.

Bazı bölgelerdeyse; cinayet, tecavüz ve yağmalama olaylarının yaygınlığı nedeniyle şeriat konseylerinin halk tarafından iyi karşılandığı belirtiliyor haberde.

Times ayrıca, El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi militanlarıyla, Suriye-Türkiye sınırı bölgesinde Kürtlerin kurduğu özerk yönetime bağlı milisler arasında şiddetli çatışmalar yaşandığını haber veriyor.

Economist’te Mısır ordusu analizi
Economist dergisinin bu haftaki sayısındaki analizlerden birinde, geçen ay kitlesel gösterilerin ardından seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi darbeyle görevden uzaklaştırılan Mısır ordusu mercek altına alınıyor.

“Üniformalar içindeki ihtiraslı adamlar” başlıklı analizde, Müslüman Kardeşler üyesi Mursi’yi deviren Genelkurmay Başkanı-Savunma Bakanı ve şimdi Başbakan Yardımcısı General Abdülfettah el Sisi’nin Mısır medyası tarafından, 1952’de darbeyle monarşiye son veren Cemal Abdül Nasır’a benzetildiğine dikkat çekiliyor.

ABD’li Mısır ordusu uzmanı Robert Springborg, “Çok açık ki (General Sisi) Cumhurbaşkanlığı fikrinden hoşlanıyor” diyor.

Suudi Arabistan’da ataşelik yapan ve ABD’de eğitim gören Sisi’nin eski hocalarından Sherifa Zuhur, milliyetçilikle İslami söylemi birleştiren generalin kızlarının başlarını örttüğünü belirtiyor.

Beyrut’taki Carnegie Middle East Center uzmanı Yezid Sayigh ise “Türk ordusundan farklı olarak, Mısır ordusunun devlet inşası anlayışına sahip olmadığının altını çiziyor: “Milliyetçi davulu çalarlar; terörizmle mücadeleden bahsederler ama bunların hiçbiri izlenecek bir gündem değildir, hiçbiri reform politikası değildir.”

Mısır ordusunun hem devlet yönetiminde hem de ulusal ekonominin genelinde ayrıcalıklara sahip olduğuna dikkat çekilen analizde, şu öngörüde bulunuluyor: “Eğer ekonomiyi düzeltemezse, görüşler ordunun tersine dönebilir. İktidara geldiklerinde popüler olan Müslüman Kardeşler de, halkın kendilerinden iş ve hizmet beklediğini gördü ve bunlar yerine getirilmedi. Ordunun daha iyisini yapabilmesi için Müslüman Kardeşlerin ve (2011’de devrilen) Mübarek’in uzak durduğu reformları yerine getirmesi veya sivillere bunu yaptırması gerekiyor. Fakat bu kendi ticari imparatorluğunu tehdit edecektir. Sonuçta ordu, Mısır’ın kısıtlayıcı ve rekabetçi olmayan uygulamalarından faydalanıyor. Sisi bunları ortadan kaldırmak isteyebilir ama pek çok subay arkadaşı böyle olmasını istemeyecektir.”

İngiliz istihbaratı ABD’ye mi teslim?
Guardian gazetesinin manşeti, Amerikan gizli servisi CIA için çalıştığı sırada edindiği bilgileri sızdırarak dünya genelindeki internet trafiğinin nasıl izlendiğini ifşa eden ve şimdi Rusya’ya sağınan Edward Snowden’ın son ifşaatlarıyla ilgili.

Sızan belgelere dayandırılan ayrıntılı haberde, İngilit Devlet İletişim Merkezi GCHQ ile ABD’nin Ulusal Güvenlik Kurumu NSA arasındaki yakın bağlantılara ışık tutuluyor.

GCHQ bünyesinde, İngiltere’nin geleneksel gizli servisleri MI5 ve MI6 kadrosunun iki katı kadar, yani 6 binden fazla eleman bulunuyor.

Haberde, NSA tarafından İngiliz istihbarat kuruluşuna 100 milyon sterlin aktarıldığı belirtilerek, Amerikan kuruluşunun bunun karşılığını açıkça istediği kaydediliyor.

Habere göre, GCHQ giderek Amerikan istihbaratına bağımlı hale gelirken, bir yandan da bütün akıllı telefon uygulamalarını takip altına alabilmenin hesaplarını yapıyor.

Bu durumun bazı İngiliz istihbaratçılarını da kaygılandırdığı belirtilirken, son 5 yıl içinde GCHQ tarafından internet ve cep telefonu trafiğinden elde edilen verilerin %7000 artmasına karşın, işlenmiş istihbaratın %60’ının ABD’den geldiğine dikkat çekiliyor.

Guardian, manşet haberinin haricinde 3 sayfa ayırdığı dosyada, GCHQ faaliyetlerini ayrıntılı olarak tartışmaya açıyor.

Almanya Basını
Almanya Dışişleri Bakanı'nın Mısır ziyareti ve Rusya’nın Snowden’a geçici sığınma hakkı tanıması, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin Kahire temaslarını ele alıyor:

“Avrupa, ABD ve Afrika'dan tüm arabuluculuk denemelerine rağmen, Mısır’da değişen bir şey yok. Her iki cephe de mücadeleye hazır. Kimsenin uzlaşmaya yönelik bir sinyal verdiği de yok. Bir tarafta Arap dünyasının son karizmatik lideri Cemal Abdül Nasır tarzında güçlü kahraman rolüne bürünmekten keyif alan Genelkurmay Başkanı Sisi… Diğer tarafta burnundan kıl aldırmayan ve 1928'deki kuruluşundan bu yana karşılaştığı en zalim takibat dalgasına katlanmak zorunda olan Müslüman Kardeşler. Elinde kalan son silah ise dev oturma eylemleri. Müslüman Kardeşler bu şekilde General Sisi’nin dünyaya her şeyin normale döndüğü görüntüsü yaymasına engel oluyor. İyi de, çatışmanın tarafları hiçbir tavize razı olmadığı sürece arabuluculuk denemeleri neye yarar ki?”

Ludwigsburger Kreiszeitung’un aynı konuya ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Guido Westerwelle’nin Mısır ziyareti belki pek etki yaratmayacak. Ama bu ziyaret de tıpkı birkaç gün önceki Catherine Ashton’ınki gibi, Mısır’ın kavgalı taraflarına açık bir sinyal veriyor. O da; Avrupa’nın, Akdeniz'e komşu en büyük Arap ülkesinde neler olup bittiğiyle çok yakından ilgilendiği. Bu kesinlikle bir seçim kampanyası şovu değil. Libya’ya askeri müdahalede BM Güvenlik Konseyi’nde çekimser kalan Almanya’nın utandırıcı tutumunu düzeltmek için Westerwelle’nin bir şeyler yapması gerekiyor. Ve bunu yapıyor da. Dördü Mısır'a olmak üzere bölgeye 11 kez ziyarette bulunması, onun ciddi bir biçimde çaba gösterdiğini kanıtlıyor. Bakan, artık neredeyse bölgedeki tüm aktörleri tanıyor. Mısır'a götürdüğü ve şu an anlamı olan tek mesaj şu: İki tarafın da ılımlı olması, şiddettin son bulması ve tüm akımları içeren demokratik bir sürecin başlaması.”

Geçiyoruz Mısır’dan Rusya’ya… Die Welt gazetesi, ABD'nin tüm dünyada internet ve telefon iletişimini takip ettiğini belgelerle kamuoyuna duyuran Edward Snowden'a Rusya’nın geçici sığınma hakkı vermesini irdeliyor.

“Her şeyin bir bedeli vardır. Bu, Putin’in Rusyasında Snowden’a tanınan geçici sığınma hakkı içinde geçerli. İstihbarat çevrelerinde birşeyler elde etmek istiyorsanız, birşeyler de sunmanız gerekir. 30 yaşındaki bilişim uzmanının şaşırtmacaları bir yana bırakılsa bile, ortada cevaplanması zor sorular kalıyor. Bunlardan en önemlisi; teknik marifetlerin, etik-siyasi becerilerin sürekli önüne geçmesinin nasıl engellenebileceği. Zira tüm ulvî dileklere inat, sonuçta mümkünatı varsa her şey, er ya da geç gerçek olur.”

Basın turumuzu Süddeutsche Zeitung’un aynı konuya ilişkin yorumu ile noktalıyoruz:

“Moskova, şimdi, ülkesinde gizli belgeleri ifşa etmek suçuyla en ağır cezalarla karşı karşıya olan bir vatandaş hakları savunucusunun hamisi rolünü üstleniyor. Roller değişti yani: Gözetleme takıntısı nedeniyle Batı’da ağır bir biçimde eleştirilen Amerika, şimdi kötü adam. Rusya ise Batı’nın cesur bulduğu ancak kendi yanında istemediği, sıkıntıya düşmüş bir kişi için kurtarıcı bir vaha. Snowden, Rusya’da belki güvende olabilir ama özgür olamaz. Amerikalı, kesin ciddi bir biçimde kontrol altında tutulacaktır. Ve sadece, Moskova’ya uluslararası alanda zarar vermeyecek açıklamalarda bulunacaktır. Aksi takdirde Moskova onu hemen kapı dışarı edebilir.”

Macaristan Basını
Nepszabadsag adlı Macar gazetesi, Avrupa Birliği Dış Politika ve Güvenlik yüksek temsilcisi Catherine Ashton'ın Ortadoğu'daki barış arayışında oynadığı rolü konu alan yorumunda, siyasi inandırıcılığın yeterli olmadığı görüşünü savunuyor:
“AB Yüksek Temsilcisi, dokuz ay zarfında Filistinliler ile İsrail arasında barış sağlanacağına dair söz verdi. Bu iyimser açıklama, Avrupa adına yapıldığı için heyecan uyandırdı. Kendini göstermek, değerlerini tanıtmak ve uluslararası siyasi gelişmelere denge kazandırmak isteyen bir Avrupa. Siyasi arka planı güçlü olmasa da Ashton'u, yıllarca büyük devletler adına Ortadoğu'ya barış getirmeye uğraşan Tony Blair'den çok daha inandırıcı bulanlar var. Ama Ortadoğu'daki taraflara baskı yapma imkanı eskisinden fazla olmadığı için, Bayan Ashton'a inanmak insana zor geliyor.”

Hollanda Basını
Hollanda gazetelerinden de Volkskrant, Amerikan tele kulak operasyonlarını ifşa eden Edward Snowden'a Rusya tarafından süreli iltica hakkı tanınmasını şöyle yorumluyor:
“Daha geçen yıl gizli bilgileri açıklayanları koruma amaçlı bir plan lanse eden Obama yönetimi şimdi ‘hain' ilan ettiği Snowden'in mutlaka ABD'de yargılanabilmesi için elinden geleni yapıyor. Kısa süre önce, artık hayatta olmayan muhbir Magnitski'nin suçlu bulunduğu ve diğer muhbir Navalny'nin de beş yıllığına çalışma kampına kapatıldığı Rusya'nın devlet başkanı Putin firari Amerikalı muhbiri ülkesine kabul etmekle Batı ile sürdürdükleri propaganda savaşında puan toplamayı amaçlıyor. Kariyerine casuslukla başlayan Putin, belli etmeden Snowden'i hain sayan Rus ve Amerikan azınlığın safındaymış gibi görünmekten bıkmış da olabilir.”

İsviçre Basını
İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung, eski İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin mahkûmiyet kararının üst mahkemede tasdik edilmesini konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Silvio Berlusconi suçludur ve hapsedilmesi gerekir. İtalyan adaleti çoktandır belli olan hükmü, karmaşık bir süreçten ve çeşitli mercilerden geçtikten sonra nihai olarak tasdik etmiştir. Milyarder sağ popülistin medya imparatorluğunda yaptığı vergi kaçakçılığıyla ilgili olarak alınan mahkeme kararının asıl önemi burada yatmaktadır. Berlusconi kanadının savurduğu tehditler doğru çıkar da Letta hükümeti düşürülürse ne olur? Yazık olmaz. Çünkü İtalya'daki büyük koalisyon şimdiye kadar sadece hükümet edemeyeceğini kanıtlayabildi.”

Fransa Basını
Fransız Le Figaro ise Berlusconi'nin dokuz canlı olduğunu ima ediyor:
“Mahkûm edildi ama bertaraf edilemedi. Berlusconi'nin hakkındaki bir yıllık hapis cezasını temyiz etme imkânı kalmadı. 76 yaşında olması nedeniyle cezası muhtemelen tecil edilecek ama bu hüküm eski başbakan için bir ilk oldu. Ağır darbe aldı, hezimete uğradı. Ama İtalyanların bundan böyle de, ‘kayman' adını taktıkları politikacıya ihtiyacı olacak. Berlusconi'nin örgütü koalisyon hükümetinin en önemli payandası sayılıyor. Kabineye verdiği beş bakanın istifa etmesi hükümet krizine yol açar. Artık her şey eski başbakanın vereceği direktiflere bağlı.”

(dw türkçe/bbc türkçe)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.