Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (4 Temmuz 2013)


İngiltere Basını
İngiliz gazetelerinin manşetlerinde bugün Mısır’daki iktidar değişikliği var.

Independent gazetesinin deneyimli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk yazısında , Müslüman Kardeşler’in İslamcı olup olmadığı konusuyla Mısırlı askerlerin Mısır halkıyla ilişkisine değiniyor.

Fisk, Müslüman Kardeşler’in çok yanlış anlaşılmış bir parti olduğunu belirtiyor ve özetle şunları söylüyor: “Müslüman Kardeşler modern Mısır tarihinde en çok yanlış anlaşılmış, muhtemelen de kasıtlı olarak, en çok yanlış anlaşılmış kurumdur. İslamcı bir parti olmaktan uzaktır. Kökleri dindar değil her zaman sağ eğilimlidir. 2011 devrimin doruk noktasında ve milyonlarca Mübarek karşıtı göstericinin Tahrir Meydanı’nı doldurdu zamanda dahi Müslüman Kardeşler, masada kendileri için de bir kırıntı bulabilirler umuduyla Mübarek’le müzakerede bulunmaya çalışmakla meşguldü. Müslüman Kardeşler’in önderliği, Mısır ayaklanması sırasında hiçbir zaman halkın yanında durmadı. Bu rol, Mısır’ın en güçlü laik tabanı tarafından, sendikal hareket tarafından üstlenildi. Nasır’ın Müslüman Kardeşler’le savaşı bile dinden çok güvenlikle ilgiliydi.”

Fisk: Müslüman Kardeşler yanlış anlaşıldı
On yıllar boyunca liderlerinin öldürülmesi, yasaklar ve baskılarla karşı karşıya kalan Müslüman Kardeşler’in bu dönem içinde politik, toplumsal ve hatta askeri olarak örgütlenmeyi öğrendiğini belirtiyor Fisk.

Fisk’in, partinin yine yasaklanması durumda yaşanabileceklere dair tahminleriyse şunlar: “Eğer Müslüman Kardeşler Nasır, Sedat ve Mübarek döneminde yasaklandığı gibi yasaklanırsa askeri güçler içindeki desteğini kaybetmeyecek.”

Mısır’daki askerlerin halkla ilişkisi konusundaysa şunları yazıyor Fisk: “Ordu halka aittir derler. Nobel ödülü sahibi, günümüzün muhalefet lideri Muhammed El Baradey, 2011’deki ayaklanma sırasında bana, ‘Eninde sonunda ordu halkla birlikte olacaktır. Herkes üniformasını çıkardığında, aynı problemlerle aynı halkın parçadır. Bu yüzden kendi insanlarına ateş açacaklarını sanmıyorum’ demişti. 2011’de ‘halk’ Mübarek’e karşıydı. Şimdi ‘halk’ birbirine karşı. Mısır ordusu iki taraftaki ‘halktan’ da geliyorken bunların ikisi arasında durabilir mi?”

Guardian: Mısır’ın ikinci devrimi
Dün Mısır ordusunun müdahalesiyle gerçekleşen iktidar değişikliğiyle ilgili haberini manşetten ‘Mısır’ın ikinci devrimi’ olarak duyuran Guardian’da gazetenin Orta Doğu editörü Ian Black’in analizi dikkat çekiyor.

Ülkenin tehlikeli bir dönemece girdiğini belirten Black özetle şu tespitlerde bulunuyor: “On yıllarını Mübarek’in otoriter yönetimi altında geçiren ve selefleri Müslüman Kardeşler örgütlenmesini oluşturup, iktidarı alacakları günün hayalini kuran İslamcı Mısırlılar için Mursi’nin devrilmesi, sert bir darbe anlamına geliyor. Özgür bir seçimi kazanmalarına rağmen meşru yönetme yetkilerini kullanmalarının önüne geçilmesi, onların mağduriyet duygusunu pekiştiriyor. Bu, tehlikeli bir örnek yaratıyor.”

Black’e göre yaşananlar Tunus’a da etkide bulunabilir: “Bu durum benzer İslamcılar için de kötü bir haber olacak. Özellikle Arap ayaklanmalarının ilk ve şimdiye kadarki en başarılı ülkesi olan, diktatörlüğün yıkılmasından sonra düzenlenen özgür seçimlerde En Nahda partisinin iktidara geldiği Tunus’taki İslamcılar için. Kahire’de yaşananlardan etkilenen Tunus’ta, Mursi’nin gitmesini sağlamak için kitleleri harekete geçiren Temerrüd (İsyan) hareketinden esinlenen bir hareket ortaya çıktı.”

Black, Mısır’ın artık riskli bir araziye girdiğini, ülkede şiddet olaylarının yaşanabileceğini hatta bir sivil savaş ihtimali bulunduğunun dillendirildiğini belirtiyor.

Mursi’nin düşüşü Katar’a darbe
Financial Times’taysa Simeon Kerr’in Dubai’den yazdığı ve Mursi’nin düşüşünü Katar açısından ele alan yazısı dikkat çekiyor.

Yazıda Mursi’nin devrilmesinin Mursi iktidarının Körfez ülkeleri arasındaki en önemli destekçilerinden Katar’a bir darbe olduğu görüşü aktarılıyor.

Kerr, özetle şunları yazıyor: “Katar’ın 33 yaşındaki emiri geçen hafta iktidara geldiğinde gözlemciler, onun genç ve tecrübesiz olmasının bölgenin hummalı ortamında nasıl test edileceği konusunda endişeliydiler. Çok az kişi, Mısır’da Muhammed Mursi’nin Müslüman Kardeşler liderliğindeki hükümetinin düşeceğini ve Katar’ın aktif dış politikasının önemli bir darbe alacağını tahmin etmişti. Mübarek sonrası dönemde Katar, Mısır’a 8 milyar dolar finansal destek akıttı. Katar, Mursi hükümetinin Körfez’deki ana destekçisiydi.”

Kerr, Katar’ın Libya ve Suriye’de İslamcı grupları desteklediğini ancak bu desteklerle ilgili bazı sorunlarla karşılaştığını, son olarak Mursi iktidarının devrilmesiyle birlikte bölgedeki güçlerinin olumsuz etkilendiğini belirtiyor.

Doha’nın Müslüman Kardeşler’e desteğinin Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkelerinden de tepki gördüğünü hatırlatıyor Kerry.

Kerry yazısının sonunda bir ekonimistten yaptığı alıntıya yer veriyor: “Bir ekonomist, ‘Katar, Libya’da yanıldı sonra Suriye’de yanıldı ve şimdi Mısır’da harcadığı milyarlarca dolat boşa gidebilir’ demişti. Bu para politik fayda elde etme amacını taşıyordu ama yanlış ata oynadılar.”

Almanya Basını
Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorum köşesinde Mısır’a ilişkin şu satırları okuyoruz:

“Bakanlar istifa ediyor, milletvekilleri, yakın danışmanlar bile havlu atıyor. Mursi eğer çok yakın bir zamanda herkesi şaşırtıp, şapkasından tavşan çıkartmayacak olursa, günleri sayılı demektir. Ordu yeni bir siyasi sorumluluk üstlenmekten yana değil. Onun için de ültimatom süresinin geçmesini bekledi ve diyalog kanallarını açık bıraktı. Ancak yapılan anketlere göre Mısır halkının tek güven duyduğu kurum olan ordu sorumluluktan da kaçmak istemiyor ve ülkedeki iki kampın karşı karşıya gelmesini pasif seyretmeyeceğini belli etmiş bulunuyor. Eğer ordu tahmin edildiği üzere ‘yol haritasını’ yürürlüğe sokup, yani Mursi’yi görevden alıp, anayasayı iptal ettiğini açıklayacak olursa, o durumda muhalefet saflarına katılmış olacaktır. Bu da Müslüman Kardeşler’in bir kez daha durumu hatalı değerlendirdiği sonucunu vermiş olacaktır.”

Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi de aynı konudaki yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“(Mısır’da) her iki tarafın da hiçbir biçimde uzlaşmaya açık olmaması, generallerin kaçınılmaz olarak harekete geçmesine yol açtı. Bu durum yeni iç tehlikelere de kapı arayabilir. İslamcı çevrelerin bir kısmı yeraltına geçebilir. Bunun ne anlama geleceğini ise çok sayıda komşu ülke yakından tanıyor. Arabalara yerleştirilen bombalar, kaçırma eylemleri, siyasi cinayetler ve tuzaklar. Ama aynı zamanda Mısır’daki sokak referandumu sorunlu bir emsal de oluşturdu. Eğer Mısır’da sokakların hukuku geçerli olacak ve demokratik yoldan seçilen devlet başkanını eylemler belirleyecekse, o takdirde gelecekteki devlet başkanlarının koltuğu çok çabuk değişecek, ama ülkenin zorlu ve karmaşık sorunları varlığını sürdürmeye devam edecektir.”  

Kölnische Rundschau gazetesinin Mısır odaklı yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:

“Meşru ve doğru tavır içinde olmak politikada her zaman birbiriyle uyumlu hedefler arasında sayılmaz.Tarihte bunun birçok trajik örneği vardır. Sorumluluk üstlenen yöneticiler nasıl bir tavır alırlarsa alsınlar suç işlemiş bir pozisyona düşmüşlerdir. Şu anda Mısır Ordusu işte böyle bir trajik an ile karşı karşıya bulunuyor. Yasalara uygun davranmış olsa, o zaman demokratik seçimlerle, meşru yoldan göreve gelen Muhammed Mursi liderliğindeki hükümete şüphesiz hareket serbestisi tanıyacaktı; o zaman da ülke bir iç savaşın eşiğine gelmiş olurdu.”  

Münchener Merkur gazetesi, eski istihbaratçı Edward Snowden’ın sığınma başvurularını Almanya ve diğer AB ülkelerinin geri çevirmesi kapsamında kaleme aldığı yorumunda şunları yazıyor:

“Berlin’den ret yanıtı beklenildiği üzere gecikmedi. ABD’nin bir numaralı düşmanı Edward Snowden’a sığınma olanağı tanınmıyor. Ama bundan daha utandırıcı tepki, içinde Snowden’ın bulunduğu şüphesiyle ülke semalarında jet uçuşlarına izin vermeyen bazı AB ülkelerinden geldi. Avrupa acaba Snowden’ın da temsil ettiği, kişi özgürlükleri ve özlük hakları gibi değerlerini unuttu mu? Eğer birleşik Avrupa, bir değerler topluluğu olduğu gerçeğini anlamsızlaştırmak istemiyorsa, o zaman Snowden’ın suratına kapıyı kapamak yerine başka yanıtlar bulması gerekir. Avrupa, özellikle de ABD’deki dostlarına, hain ilan edilen Snowden’ın en eski Amerikan değerlerini savunmak üzere hayatını tehlikeye attığını anlatmaya çalışmalıdır.”

Avusturrya Basını
Der Standard | Mısır'da askeri darbe
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin bir danışmanı, ülkede yaşanan gelişmelerin askeri darbe olduğunu belirtti.
Mursi, ültimatomun süresi dolmadan kısa süre önce, koalisyon kurabileceğini bildirmişti.
Ancak Müslüman Kardeşler, ordunun, ülkenin geleceğine ilişkin görüşmeler yürütülmesi talebine karşılık vermedi.
Siyasi parti temsilcileri ile önde gelen din adamlarının yaptığı toplantı, öğleden sonra da sürdü.

Fransa Basını
Liberation | Mısır: Ordu, oyunun efendisi
Dün saatler 19.00’u gösterdiği sırada Muhammed Mursi, ordu tarafından devrildiğini ve artık Mısır’ın cumhurbaşkanı olmadığını kendi gözleriyle görmüş oldu. Mısır’ın geleceği bundan sonra bir “yol haritası” sayesinde belirlenecek. Bu yol haritası da geçici hükümetin yönetimi altında bir geçiş süreci, yeni anayasanın yapılması ve yeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinin düzenlenmesi gibi aşamalardan geçecek.
Söz konusu yol haritası ise dün kesinlik kazandı. Yol haritasının hazırlandığı toplantıya ordu adına Genelkurmay Başkanı Abdül Fettah El Sisi, muhalefetin resmi temsilcisi Muhammed El Baradey, gösterilerin başlıca organizatörü olan Tamarodd ve Tawadros hareketi üyeleri ve Mısır’daki Sunni Müslümanların kanaat önderi Ahmed El Tayib katıldı.
Söz konusu yol haritasının açıklandığı toplantıya Muhammed El Baradey ve muhafazakar sorumluların da katılması ordunun aslında Mısır’ın yeni efendisi gibi gözükmek istemediğini ortaya koyuyor.
Tüm gün sessizliğini koruyan Muhammed Mursi ise bunu kabul etmese de kendi destekçilerine seslenerek bu “darbeye” barışçıl biçimde direnmelerini istedi.

Genel
International Herald Tribune | Mısır ordusu Mursi’ye karşı harekete geçti
Sivil siyasi liderleri çağıran komutanlar yeni bir geçiş hükümeti oluşturulması için görüşmeleri sürdürdüğü sırada tanklar sokaklara çıktı.
Gelişmeler ordunun sokaktaki gerilimin durdurulması için verdiği 48 saatin sona ermesinin ardından yaşandı. Mursi’ye seyahat yasağı getirilirken sopa ve el yapımı kalkanlarla silahlanan bazı hükümet destekçileriyle askerler arasında ufak çaplı çatışmalar da yaşandı.
Ordu’nun başındaki isim olan General Abdül Fettah El Sisi müdahalenin bir askeri darbe olmadığını belirtiyor. Ancak müdahalenin uzun süredir planlandığını öne süren Mursi’nin dış politika danışmanı Essam el-Haddad Mısır’ın özgür seçimle göreve gelen ilk hükümetine karşı darbe yapıldığını savundu.

Rusya
Rusya'dan Kommersant gazetesi de iç savaşın sürdüğü Suriye konusunda yapılması planlanan konferansı masaya yatırıyor. Gazete yorumunda, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov'un buluşmasını şöyle analiz ediyor:

"Sergey Lavrov ve John Kerry aslında yeni Suriye konferansının başarısız olmasına çoktan razı gelmiş durumda. Şimdi sadece kamuoyuna ne açıklama yapacaklarına karar veriyorlar. ABD ve Rusya'dan üst düzey diplomatlar bir önceki buluşmalarında iyimser bir tablo yansıtırken ve Suriye'deki sorunun diplomatik yoldan çözümlenmesini mümkün görürken, şimdi bu hava tamamen değişti. Bunun arka planındaki neden ise Uluslararası Suriye Konferansı'na hazırlığın zorlukları. Şimdiye dek ikinci Cenevre Konferansı'nın tarihi ya da katılımcıların kimler olacağı konusunda uzlaşma sağlanabilmiş değil. Suriye konferansı başlamadan sona eriyor."

İspanya
El Pais: Eski Bakan, “işsizlik fonları davasında” suçlu bulundu

Magdalena Alvarez,  işsizlik fonlarını usulsüz kullanmaktan suçlu bulundu. Savcılık, soruşturmanın diğer siyasetçilere de uzanacağını belirtiyor. Hatırlanacağı üzere açılan davada Endülüs Özerk Yönetimi eski Maliye Müsteşarı Alvarez ve onunla birlikte yargılanan onlarca üst düzey siyasetçi yolsuzlukla suçlanıyordu. Dünkü mahkemede Alvarez dışında 19 siyasetçinin daha kamu kaynaklarını usulsüz kullanmaktan suçlu bulunduğu belirtiliyor.
30 yıldır Sosyalist İşçi Partisinin iktidarda olduğu Endülüs Yönetiminde şimdi tüm gözler Özerk Yönetim Başkanı Grinan’ın üzerinde. Zira Grinyan’ın da yolsuzluk davasındaki rolü araştırılacak. Öte yandan İşçi Partisi Endülüs Yönetimi ise dün hâkim Alaya’yı, “Partiye yönelik bir cadı avı başlatmakla” suçladı.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.