Header Ads

Avrupa Basınında Bugün (2 Mayıs 2013)



İngiltere Basını
İngiltere basınında bugün, dünya çapında 1 Mayıs İşçi Bayramı için düzenlenen etkinlikler ve Suriye'ye ilişkin haberler öne çıkıyor.
Gazete, “Cazdan göz yaşartıcı gaza, kutlamalardan protestolara” başlıklı fotoğraf haberde, Küba, İngiltere, Tayvan, İspanya ve Brezilya’dan renkli 1 Mayıs kutlaması fotoğraflarıyla yaptığı kolajı, İstanbul’dan da elinde göz yaşartıcı gaz bombası tutan bir polisin fotoğrafıyla tamamlıyor.
Times gazetesi, “1 Mayıs göstericileri tasarruf tedbirlerine karşı” başlıklı haberde, Atina’dan Madrid’e tüm güney Avrupa’da tasarruf tedbirlerine karşı binlerce kişinin sokağa çıktığını yazıyor.
Euro bölgesinde liderlerin uzlaşı sorunu yaşadığı hatırlatılırken İspanya’da da merkez sağ hükümetinin uyguladığı kesintilere karşı 82 ülkede gösteriler düzenlendiği belirtiliyor.
Yunanistan’da sendikaların bir günlük grev ilan etmesiyle tren ve feribotların iptal edildiği, Atina’daki gösteriler için 1000 polisin görevlendirildiği yazıyor.
İtalya’da da işsizliğe karşı önlem alınmasını isteyen on binlerce kişinin sokağa çıktığı aktarılıyor.
Guardian gazetesi, İtalya ve Yunanistan’da 1 Mayıs etkinliklerinin barışçıl bir ortamda düzenlendiğini belirtirken İstanbul’daki göstericilere polisin göz yaşartıcı gazla müdahale ettiğini yazıyor.
Independent gazetesi, Bangladeş’teki 1 Mayıs etkinliğinde on binlerce işçinin sokaklara dökülüp daha güvenli çalışma şartları sağlanması için protesto gösterisi düzenlediğini aktarıyor.
Daily Telegraph gazetesi, Suriyeli Şiilerin, Sünni milis gruplarından kaçıp Lübnan’a yerleştiğini yazıyor.
Lübnan mahreçli haber, Suriye’den kaçan Şiilerin tanık olduklarını aktarıyor.
Soyadını vermek istemeyen 60 yaşındaki Avatif, mahallelerindeki camii imamının ‘cihat çağrısı’ yaptığını ve Suriye rejimine, Alevilere ve Şiilere savaş açılması yönünde vaaz verdiğini söylüyor.
Suriyeli Şii Avatif’in anlattıklarına göre, komşu mahallelerinde kapılarına kırmızı boya ile çarpı işaret konan evler ateşe verilmiş.
Lübnan’ın dağlık Beka Vadisi’ndeki Maçgara köyüne kaçan 77 yaşındaki Suriyeli Şii Fatma Merhi de, Sünni milislerin Şii Seyyide Zeynep Türbesi’ne saldıracaklarını söyleyip bölgeyi terk etmeleri konusunda kendilerini uyardıklarını aktarıyor.
Şiilerin hedefte olduğunu ifade eden Fatma Merhi, “Birçok rejim gördük. Beşar Esad destekçisi olarak anılmak doğru değil. Ben ülkeme bağlıyım ve ülkemin böyle yok edildiğini görmek beni çok üzüyor” diyor.
Suriye’ye ilişkin gelişmeleri sayfalarına taşıyan bir diğer gazete de Financial Times.
Gazete, “ABD, Rusya’ya Suriye baskını artırıyor” başlıklı haberde, ABD Başkanı Barack Obama’nın Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’le doğrudan bağlantıya geçmesini ABD’nin Suriye’deki iç savaşa doğrudan müdahil olmak istememesi olarak yorumluyor.
Washington’un, daha etkin olması için Moskova’ya diplomatik baskıyı arttırdığı belirtilen haberde, Rusya’nın politikasını değiştirmemesi durumunda muhaliflerin silahlandırılması ihtimalinin de görüşüldüğü yazıyor.
Financial Times gazetesine konuşan Amerikalı yetkililer, Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına dair kanıtlara ulaşılması durumunda Moskova’nın da yaklaşımının değişebileceğini söylüyor.
Yetkililere göre, Amerika, Rusya’nın Ortadoğu’daki çıkarlarına zarar vermek istemiyor ve Esad sonrası Suriye’de, Rusya’nın da sözünün geçmesini istiyor.
Guardian gazetesi Orta Doğu editörü Ian Black de Suriye’de Esad rejiminin müttefikleri sayesinde iktidarda kaldığını yazıyor.
Lübnan’daki Hizbullah, Rusya ve İran’ın Esad’ın devrilmesine izin vermeyeceklerini ifade eden yazarın kaleme aldığı analizde “diplomasinin işlemediği” yorumu yapılıyor.
Bir bakıma Murphy Kanunlarının Orta Doğu versiyonuna tanık olunduğunu belirten yazar, sorunun çözümü için var olan olasılıklardan en kötüsünün yaşandığını, sorunun çevre ülkelere sıçramasıyla örneklendiriyor.
Analizde, Esad’ın başından beri ayaklanmalar için yaptığı “özgürlük arayışı temelinde olmadığı, isyanların silahlı teröristler tarafından başlatıldığı” yorumu için “bir bakıma doğru ama isyanın İslamcı karakteri biraz abartılıyor” deniyor.
Yine de Özgür Suriye Ordusu’nun yerini El Nusra Cephesi’ne kaptırdığının belirtildiği yorum yazısında Ürdün’de yetiştirilen muhaliflerin de Deraa bölgesine yoğunlaştığı kaydediliyor.
Yazara göre, müttefikleri bir yana, Suriye rejiminin isyanlara sağlam direndi ve askeri olarak da İdlib ile Şam’da düzenlenen karşı ataklarla muhaliflerin kaynaklarına büyük oranda hasar verildi.
Guardian yazarı Ian Black yazısını şöyle noktalıyor:
“Suriye Devlet Başkanı ve adamları, ülkeyi kurtarmak için ve 2014’ün Mayıs ayındaki seçimleri kazanmak için mücadele ettiklerini söylüyor. 2014 korku dolu başka bir yıl olabilir ve daha kötü günler görülebilir.”
Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi ‘şiir okuyarak protesto’ eden 10 yaşındaki bir kızın hikâyesi dikkat çekiyor Daily Telegraph gazetesinde.
Habiba Yahya Abdülmoneim adlı 10 yaşındaki kız öğrenci, ülke çapında düzenlenen şiir okuma yarışmasında birinci gelince, Hurghada kentindeki okullarını ziyaret eden Eğitim Bakanı İbrahim Deif’e de bir şiir okuması istenmiş.
Kız öğrencinin geleneksel bir şiir okuması beklenirken, o babasının yazdığı ve Müslüman Kardeşler’i eleştiren bir şiir okumuş.
10 yaşındaki Habiba, muhaliflerin Müslüman Kardeşler destekçileri için kullandıkları ‘koyun’ benzetmesine atıfta bulunan şiirinde, “Koyunlar beni boynuzlamak istiyor ama bunun bedeli ağır olacak, sizi kızartacağım ve sizin için değerli olan her şeyi yok edeceğim” diyor.
Müslüman Kardeşler üyesi olmayan Eğitim Bakanı, Habiba’nın şiirini alkışlayıp esprili bir dille “utanacak bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum” cevabını veriyor.
Fakat şiiri yazan Habiba’nın babası, Müslüman Kardeşler’in kolu Özgürlük ve Adalet Partisi’nden bir yetkilinin kendisini telefonla arayıp “Nasıl olur da kızın Müslüman Kardeşleri eleştirir” diye hesap sorduğunu anlatıyor.
Yetkiliye şiiri kendisin yazdığını söyleyen baba, aslında ilk olarak hedeflerinde Hüsnü Mübarek’in olduğunu daha sonra şiiri değiştirdiklerini söylüyor.

Fransa Basını
Le Monde: Hollande’ın korkunç yılı
Cumhurbaşkanı François Hollande, iktidardaki birinci yılını kutlamayacak, bir açıklama da yapmayacak.
Hollande’ın iktidarının birinci yılını dolduracağı 6 Mayıs gününe sayılı günler kaldı. Elysée Sarayı ve Başbakanlık kutlama yapmak yerine Hollande’ın seçim kampanyalarında dile getirdiği 60 öneriyle ilgili son durumu gözler önüne serecek bir çalışma üzerine yoğunlaştı.
Hollande’ın karar vermekten yoksun olduğu yönündeki eleştirileri yorumlayan bir siyaset uzmanı; “Elysée Sarayı ve Başbakanlığın hazırlayacağı bu bilançodan olumlu bir sonuç çıkmayacak. Cumhurbaşkanı, söz verdiği birçok şeyi yerine getiremedi ve iddiayı kaybetti” dedi.
Hollande, kendisinden önceki iktidarla farkını ortaya koymak için seçim kampanyasının ilk sırasına “normal” bir lider olmayı koymuştu. Sarkozy karşıtlığı iktidarı ele geçirmek için önemli bir araç olsa da, iktidarda normallikten çıkıp anormalliğe dönüştü!

İspanya Basını
El Mundo: Kulüptekiler
İspanyol Monarşisinin genç temsilcileri Hollanda’da düzenlenen törende, Kraliyet kulübündekilerle yan yana poz verdi.
Kral Juan Carlos ise aynı saatlerde başka bir kulüpteydi: Real Madrid Spor kulübü… Kral, dün sürpriz bir şekilde Real Madrid- Dortmund maçını izlemek için Bernabeu stadyumuna gitti.
Kralın bu beklenmedik ziyareti, hakkında çıkan “tahttan feragat edecek” söylentilerini yalanlamak için atılmış ve önceden planlanmış bir hamleye benziyordu. Kral, kamuoyu önüne çıkarak, geçirdiği ameliyatların ardından hızla iyileştiğini ve görevinin başında olduğunu kanıtlamak istedi.
Öte yandan bu hamle, Kralın halkla yakınlaşma girişimi olarak da okunabilir. Zira yaşanan son skandallardan sonra Kralın popülerliğinin büyük bir düşüş gösterdiği bir sır değil…

El Pais: Rajoy’dan Brüksel’e 3 milyarlık kesinti sözü
Rajoy kesinti politikasını 2013’te de devam ettirecek.
Hükümet, bütçe açığı hedefini yakalamak için 3 milyar euroluk kesinti yapmayı planladığını açıkladı.
Rajoy hükümeti, geçtiğimiz yıl geçici olarak uygulamaya koyduğu tüm ek vergilerin süresini bir yıl daha uzatacak.
Öte yandan tüketim kalemlerine uygulanacak yeni vergilerle de, en az 800 milyon euro ek kaynak sağlanması hedefleniyor.
Ayrıca kesintilerin 1 milyar euroluk kısmının istihdam politikalarına ayrılan bütçeden gerçekleştirileceği belirtiliyor. Bu da, İspanya’nın istihdamı teşvik politikalarına kavuşmak için en az bir sene daha bekleyeceği anlamına geliyor.

Almanya Basını
NSU davasında medya temsilcilerine yer dağılımı Alman basınında öne çıkan yorum konuları.
İtalya’nın yeni Başbakanı Enrico Letta ilk resmi ziyaretlerini Berlin ve Paris’e yaptı. Letta, ülkesinin Avrupa çizgisinde kalacağı mesajı verdi. Berliner Zeitung gazetesinin yorumunda, İtalya’nın artık siyasi tartışmaları bir kenara bırakarak, krizden çıkmaya konsantre olması gerektiği savunuluyor:
"İtalya’nın çok uzun süreden bu yana komünizm ya da komünizm-karşıtlığından başka sorunları var. Eski komünistlerin yanı sıra komünizm karşıtlarının da bunu sadece kavraması değil, aynı zamanda itiraf etmesinin zamanı çoktan geldi. Bu yalan İtalya’yı mahvetti. Ülke, tarihinin çıkmaz sokaklarına bakarak, 21’inci yüzyılda nasıl algılanmak istendiğini bulmak zorundadır. Ancak her şeyden önce, ki biz de bunu isteriz; hükümetlerin halk karşıtı bir yönetim yapmaması gerekir. Yoksa ne İtalya’dan bir şey olur, ne de Avrupa’dan."
Geçiyoruz İtalya'dan Almanya'ya... Federal Anayasa Mahkemesi, NSU davasında basına yer dağılımı için yapılan kura çekilişine itiraz eden serbest gazetecinin başvurusunu reddetti. İlk akreditasyon sürecinde yer alabilen serbest gazeteci Martin Lejeune, kendisine ilk prosedürde tanınan davayı izleme hakkının elinden alınmasının hukuksuz olduğunu savunuyordu. Alman basınında geniş yer alan konuda eleştirel yorumlar öne çıkıyor.
Ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung ’un yorumu şöyle:
"Yargı, devletin eleştiriye en az tahammül edebilen erkidir. Ama şunu öğrenmek zorundadır: Eleştiri, ön tarafında 'Bağımsızlık'’ yazan madalyonun, diğer yüzüdür. Yargı Ay’da değil, aksine toplumun içinde iş görüyor. Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi, kamuoyunun ceza davalarına iştiraki ilkesinin temel bir hukuk ilkesi olduğunu, bunun basına sunulan bir lütuf olmadığını bir türlü anlamak istemiyor."
Hafta başında yapılan çekilişten eli boş dönen, Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung ’un yorumunda da şu satırları okuyoruz:
"Basına yer dağıtımı için çekilen kuranın sonuçları pek bir şey değiştirmedi. Gerçi şimdi istendiği gibi, Türk gazeteleri ve hatta Weimar gibi küçük bir kentin yerel radyosu Radyo Lotte Weimar ve El Cezire duruşmayı mahkeme salonunda izleyebilecek. Ama bu sefer de Almanya’nın en büyük gazeteleri dışarıda kaldı. Bu gazeteler gibi, onlar da hatalı ve anayasal açıdan düşündürücü bu süreçten davacı olmanın sonucunu kestirebiliyorlar. Çünkü hukukî açıdan noksansız bir şikâyet, davanın daha da gecikmesine neden olabilir. Hem yurt içinde hem de yurt dışında, bu dava ile artık aşırı sağcı terör çetesinin nasıl yakasını kaptırmadan Almanya’da yıllarca cinayetler işleyebildiğinin açıklığa kavuşturulması umut ediliyor. Ayrıca gerçekten bir başka örneği olmayan bu davanın anlamını kavramak konusunda gösterilen algı eksikliğinin uzun hikâyesinin neden bir son bulamadığının da…”
Hamburger Abendblatt gazetesinin 6 Mayıs’ta başlayacak davada medya temsilcilerine yer dağılımına ilişkin yorumu da şöyle:
"Yetkili mahkemenin, hem de oldukça alıngan bir tavırla, yer dağıtımına ilişkin basının gösterdiği ilgiden kamuoyu önünde şikâyetçi olması, maalesef gazetecilerin rolünün anlaşılmadığını gösteriyor. En nihayetinde onların görevi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin taraflarının, ki buna yargı da dahil, denetimcisi olmaktır. Zor olan, ne buna uygun bir süreç düzenlemek ne de en azından duruşmanın video ile başka bir salondan takip edilmesini mümkün kılmaktır. Bilgi akışını ikinci kaynaktan takip etmek, eskiden de şimdi de ikinci sırada tercih edilebilecek bir çözümdür. Ancak bu davada, doğrusunu söylemek gerekirse, kesinlikle bir çözüm değildir."

(bbc türkçe/dw türkçe/trttürkhaberdar)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.