Header Ads

'Zerre'nin Başrol Oyuncusu Jale Arıkan: Hepimize Oturup Ağlamak İçin Bir Vakit Lazım



49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen”, “En İyi İlk Film”, “En İyi Sanat Yönetmeni” ve “SİYAD” ödüllerini alan; 3. Malatya Film Festivali’nden de “En İyi Kadın Oyuncu” ve “En İyi Kurgu” ödülleriyle dönen “Zerre”nin galası Ankara Büyülü Fener Sineması’nda gerçekleşti. Galadan hemen sonra Uçan Süpürge Yerel Kadın Muhabirler Ağı’ndan Zuhal Esra Bilir, filmin başrol oyuncusu Jale Arıkan ile kısa bir sohbet gerçekleştirdi.

- 6 yaşındayken Almanya’ya göçmen olarak giden bir ailenin çocuğusunuz, biraz ailenizden bahseder misiniz? Çocuk gözüyle nasıl değişiklikler oldu hayatınızda? Uyum sağlamakta zorlandınız mı?

Jale: Biz İstanbul’dan gittik. Ailem İstanbulludur. Babam teknik ressamdı, esas planı Almanya’da okumak, üniversiteye devam etmekti. Orada hem para kazanıp hem üniversite okumak çocuklarla daha kolay olur diye düşünmüştü. Mimar olmak istiyordu. Biz iki kardeştik. Gittikten bir süre sonra bir uçak şirketi kurdular. Türkiye’ye uçak kaldırdılar. Annem ev hanımıdır. Aynı zamanda çok kabiliyetli bir terzidir. Türkiye’deyken bir atölyesi vardı. Çok modern çizimleri olan bir tasarımcıydı. Bir de kardeşim var. Biz Almanya’da büyüdük, okuduk. Ben hep oyuncu olmak istedim. Liseyi bitirdikten sonra oyunculuk okudum. Hep hayalimde film yapmak vardı. Almanya’da birçok film yaptık. Çoğunlukla televizyon için filmler yaptık. Tiyatroda oynadım, şimdi İstanbul’da Devlet Tiyatrosu’nda bir oyunda oynuyorum. Yönetmenimiz Müge Gürman, oyunumuzun adı Çehov Makinası.

 -Zerre ’ye dönecek olursak, filmde her şeyden önce çok güçlü bir kadınla karşılaşıyoruz: Zeynep.

Jale: Neden öyle düşünüyorsunuz? Herkes hep böyle söylüyor. Sizce neden çok güçlü Zeynep?

-Çünkü o kadar alışmışız ki dram dolu hikâyelere, yalnız bir kadın üstüne üstlük yoksullukla ve işsizlikle başa çıkmaya çalışıyor. Ve hiç yılmıyor, gerçekten güçlü ve her şeye rağmen devam ediyor.  Ağlamıyor, şikâyet etmiyor, kendini acındırmıyor. Zeynep bizi çok derinden etkiliyor ama asla kendini acındırmıyor. Zerre ’de kullanılan dil çok yalın ve aynı zamanda çok etkileyici.

Jale:  Türkiye’de her şey çok fazla dramla anlatılıyor. Bilemiyorum insanlar sahiden böyle mi seviyorlar? Ama gerçek hayatta da İstanbul’da izliyorum insanları; sürekli koşturan insanlar, trafiğin gürültüsüne, yaşamanın her türlü zorluğuna çok fazla tepki göstermiyorlar. Gerçek hayatta da zorluklara tepki göstermeye vaktimiz yok, imkânımız yok, enerjimiz de yok. İnsanlar yorgun. Bazen şaşırıyorum bir gürültü oluyor kimse dönüp bakmıyor bile. İnsanlar çok kendi dünyalarında ve çok yorulmuşlar zaten, etrafta olan biteni pek fazla üstlerine almıyorlar. Belki de tek yolu bu zaten, her şeyle ilgilenmemek. Çünkü altından kalkamıyorsun bir süre sonra. Belki de hepimize oturup ağlamak için bir vakit lazım, bir rahatlama lazım. Öyle bir lüksümüz olamıyor çoğu zaman.

-İşte belki de tam bu yüzden çok istiyoruz o dramı görmeyi. Tüm bu zorluklara karşı gerçek hayatta veremediğimiz tepkileri görmek istiyoruz izlediklerimizde. Gerçek tepkisizliğimizin bir dışavurumu olabilir belki de bu dram izleme isteğinin temelinde.

Jale: Evet, çok doğru. Ben Almanya’da büyüdüm. Almanya’da insanlar hislerini anında yansıtmazlar. Bunun iyi tarafları da var, kötü tarafları da var. Fazla hissi olmamaya çalışırlar. Çünkü hislerin seni alıp götürdüğü, gerçeklikten uzaklaştırdığı durumlar da olabiliyor. Hisli olmak da çok güzel elbette. Ben hep bunun dengesini kurmaya çalışıyorum. Bunu yarattığım karakterlere de vermeye çalışıyorum. Zeynep’te özellikle öyle bir durum var. Pek vakti yok yani. Öyle bir sahnesi de yok. Erdem (Tepegöz) de yazmamış öyle bir sahne. Belki her şeyi içine attığı için sık sık burnu kanıyor. O da tepkisini bu şekilde gösterebiliyor.

“Zeynep sokakta gördüğümüz herhangi bir kadın”
-Filmi toplumsal cinsiyet çerçevesinden yorumladığımızda kadınlık meselelerine değindiğini de görüyoruz; kızına ve annesine tek başına bakmak zorunda olan bir kadın olarak Zeynep’in verdiği mücadele, ev sahibinin uyguladığı psikolojik şiddet, fabrikada yaşadığı cinsel tacizler ve tüm bunların karşısında korkusuz bir kadın. Siz Zeynep’i bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Jale: Zeynep hem çok uzak bir karakter hem de çok yakın. Normal hayata bakıldığında çok az insan rahat yaşayabiliyor. İstanbul’da milyonlarca insan buna benzer hayatlar yaşıyor. Birbirimizi sokakta gördüğümüzde geçip gidiyoruz ve bunu fark edemiyoruz, görmüyoruz bile. Zeynep sokakta gördüğümüz herhangi bir kadın işte. O yüzden hem uzak hem çok yakın. Belki de bu yakınlık ürkütüyor insanları. Çünkü Zeynep’inki gibi bir hayatta bu mücadele ve zorluk çok çıplak bir şekilde çıkıyor ortaya. Bu hikâyede güzellik katacak, süsleyecek hiçbir şey yok. Zeynep’in var olma hikâyesi bambaşka şartlarda belki çok zengin bir kadın için de anlatıldığında çok benzer öğeler taşıyacaktır. Belki sorunlar, şartlar, mekânlar çok farklı olur. Ama onun da çıkmazları, çözümsüzlükleri, sıkıntıları başka olur. Aynı duyguyla o kadının hikâyesi de anlatılabilir.

-Belki de bu noktada temelde var olan  “kadınlık” hallerinin benzerliğinden bahsedebiliriz.

Jale: Sadece kadınlık değil aslında erkeklerin de olur. Günümüzde toplumunda daha alışkınız erkeğin hallerini görmeye. Ortalıkta olmalarına, sokaklarda olmalarına, iş aramalarına falan daha alışkınız. Bu bir erkeğin hikâyesi olsaydı geri plandaki o büyük var olma hikâyesi bu kadar öne çıkmazdı. Zeynep de bir kadın olduğu için ve alt sınıfa ait bir kadın olduğu için daha bir çıplak şekilde ortaya çıkıyor. Özellikle kadın olarak tabii ki bir işiniz, mesleğiniz olmadığında bir erkek kadar rahat hareket edemiyorsunuz. Başka birçok sorun daha çıkıyor. Erkeklerle de mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz.

-Ama asla yılmıyor. Ne iş olsa çalışmaya çok hazır bir taraftan da.

Jale: Ben role hazırlık süresinde çok düşündüm. Bir kadın, sürekli koşturuyor, sorunları var, parası yok, yetiştiremiyor. Zeynep’in 10 gününü seyrediyoruz. Hep bir yerlere yetişmeye çalışıyor, koşuyor, kaçıyor. Bunun gücü, enerjisi nereden geliyor diye çok düşündüm. Kağan (Daldal) bence çok güzel şeyler söyledi filmin sonunda. Ne çaremiz var ki, yolumuza devam etmekten başka? Herkesin yolunda güzellikler var zorluklar var. Bunlara rağmen yola devam etmekten başka çaremiz de yok aslında. Zeynep de böyle işte, sadece devam ediyor. Ben de Erdem de bunu vermek istedik. İnsan devam ettikçe, inandıkça, ümit ettikçe sevdiklerine, kendine, hayata sahip çıktıkça o enerji de o güç de bir yerlerden geliyor ve bizi devam ettiriyor.

Zeynep aslında kadınsı ihtiyaçlardan çok uzak bir karakter, filmdeki mücadelesi ve bu güçlü duruş aslında onu biraz cinsiyetsizleştiriyor mu?

Jale: Role hazırlanırken, Erdem’le çok konuştuk bunu. Zeynep’in kadınlığını yaşaması için ne bir enerjisi var ne bir açıklığı var. Çünkü çok büyük sorunları var. Çocuğunun hastalığıyla boğuşuyor bir yandan. Zeynep’in yükü çok ağır. Nasıl ağlamaya vakit bulamıyorsa, âşık olmaya da bulamıyor. Bu mücadele onu erkekleştiriyor. Kendini korumak adına kadınlığından uzaklaşarak, erkeklerden korunmaya çalışıyor.

-Sizinle bu röportaj fikrini Ayşegül (Daldal) ile konuşurken sormak istediğim sorulardan bahsetmiştim. O zaman Ayşegül de bir soru sormuştu bana ve hayli düşündürmüştü beni bu soru.  Şimdi ben de size sormak istiyorum. Sizce Zerre’nin cinsiyeti var mı? 

Jale: İlginç bir soru. Yok bence. Belki tek tek vardır. Ama uzaklardan çok uzaklardan biz insanlara bakıldığında bizim de cinsiyet farklarımız görünmezleşir. Biz de zerreye öyle bakıyoruz ya uzaktan. Erkekler ve kadınlar olarak aynı sorunlarla mücadele ettikçe benzeyecek miyiz acaba? Çoğu farkları toplum yaratıyor. Toplumun birçok yapılanması erkek egemenliği üzerinden. Ve cinsiyetlerimiz, kadınlıklarımız erkek dünyasının bakış açısıyla şekilleniyor çoğu zaman. Biz de kadınlar olarak onu alıp, kabul edip benimsiyoruz. Özellikle medyada çok bellidir bu durum. Mesela medya çoğunlukla erkeklerin elindedir. Medyada görünen kadınlar hep çok güzeldir, bakımlıdır, yaşlanmazlar. Hep çok seksidirler. Bazen düşünüyorum bu durumu kadınlar mı yarattı diye. Bence hayır. Gerçek kadınlıkta başka değerler de var, başka şeyler de yaşamak istiyorsunuz. Erkeklerin yarattığı görüntüye uymaya çalışıyoruz. Bu durum kadın olarak gücümüzü elimizden alıyor. Her kadın kendi kadınlığını bulup onu yaşamaya cesaret bulsa daha güçlü olacağız diye düşünüyorum.

-Çok güzel bir final oldu. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.

Jale: Ben teşekkür ediyorum.

foto: arşiv

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.